Muhyiddin İbn-i Arabi Hz. Öğütler Tavsiyeler ve Sırlar
1) Bütün Müslümanlara, dinlerinde devamlı birlik ve bir gibi olmalarını, hiçbir suretle dinde ayrılık yapmamalarını vasiyet ederim.
Allah’ın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa düsmezlerse onları kimse mağlup edemez.
Dinin hükümlerini nefsinde ihlâs ile tatbik edeni kimse aldatamaz. Cin ve Şeytan o insana galebe edemez.
Allah, Esmâ-i hüsnâsıyla bilinir. Cenabı Hak’kın asarından Kudret ve azametini düsün, Zât ve mahiyetini düsünme.
Esmâ-i hüsnânın çokluğu, bir merkezde düsünülürse Tevhid olur. Tevhid, kuvvettir.
Daima Allah’tan baskasını unut… Zâkir olursun. Böyle olan kimse her yerde zâkir’dir. Kal ve lisanıyla Allah’ın zikrine devam edenlerin kalbine Allah Zâti Ahadiyetine karsı iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ilâya gelir…
Haya makamında Fetih başlar. Fetih, kalb gözünün Tevfik-ı Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mı Ahlâk, Fazilet, Doğruluk o kimse için asla degismeyen, degistirilemeyen bir haslet olur, Onsuz yasayamaz.
2) Bir yerde bir günah islemiş isen oradan ayrılmadan bir de iyilik, ibadet işle, bir elbise üzerinde iken işlemiş isen O elbiseyi çıkarmadan evvel bir de ibadet yap. Vücudundan ayrılan sakal, bıyık, saç, tırnak, kir gibi şeylerde, senden ayrılırken tahir bulun. Ve Allah’ı zikret. Çünkü onlara sahibini nasıl terk ettin diye sorarlar. .
“Tırnak ve saçta sinir vardır. Fakat keserken duymaz. Vücutta bâzı kısımların Ruhla alâkası vardır. Duyarlar. Bâzı kısımlar da cesede, cana aiddir, duygu yoktur” Hiç olmazsa Allah’tan mağfiret Iste… Allah’tan af ve mağfiret istemen bir duadır. Dua da İbadettir unutma.
Abdestsiz kat’iyyen tırnak, saç, sakal kesme. Abdest almadan yıkanma. Cünub iken su içme, yemek yeme, hatta kelâm etme, konusma. “Niçin”ini sorma. Bana yanasamazsın. Vasiyetimi tut. Sonun hayırlı olur.
Geçmis günahlarından birini hatırlayınca hemen tevbe, istiğfar et. Ve Allah’ı zikret. Çünkü Resulü Ekrem (Her isledigin suçun peşinden bir de iyilik yap ki onu mahvetsin, zira Hasenat Seyyiati yok eder) buyurmuşlardır.
3) Nerede ölecegini, ne vakit ruhunu vereceğini bilemezsin…
Onun için Rabbine her hâlinde hüsnü zan et. Sui zan etme. Tâ ki Rabbine hüsnü zan ile kavuşasın. .
Hadis-i Kudsi’de buyurur: Ben kulumun zannı üzereyim. Bana karsı hayır zan’da bulunsun. Bu haber bir vakit ile takyîd buyrulmamıstır. Hatta zannın ilim derecesine çıkar.
. . De ki: Rabbim affeder, mağfiret eder. Günahlarımdan beni temizler.
Günahkârlara rahmetinden ümidinizi kesmeyin; çünkü Rabbiniz bütün günahları yargılarBu âyet’tir. .
Bir kavli serifte hiçbir günah tahdid edilmeden mağfiret beyan buyrulmus, bir de ceniian ile te’kid edilmistir. .
Allah’ın Rahmeti gazabına galiptir. Günahkârlara da kulum diye seref bahsetmesi ne büyük lütf-u İlâhidir. (Kul) kelimesi Hak namına kelâm eden, konusan demektir. .
Allah’ımıza hudutsuz şükürler olsun… 4) Gizli, asikâr, tenhada, kalabalıkta Allah’ın zikrine devam et. Allah, “siz beni anın ben de sizi anayım” der. .
Allah’ı çok zikreden erkeklerle, Allah’ı çok zikreden kadınlara pek büyük mükâfatlar hazırlanmıştır, buyrulur. .
Zikir, dil ile oldugu gibi kalb ile de olur. Hatta bütün azalarla olur. Zikir, zikrettiği Zâttan baskasını tamamen unutmaktadır. Daha dogrusu zikir, Maliki ceseden ve ruhan talep etmektir. .
Zikir çok büyük bîr ihsandır mü’minlere… .
“VE LE ZlKRULLAHÜ EKBER” .
Allah daima kendi Zat-ı Ecel-li Âlâlarını tesbih ve zikreder. En büyük zikir Allah’ın zikridir. Buradaki âyette en büyük zikir Hak İle zikre istiraktir. Sana senden yakın olanla… .
Gafil olma.. Gafillerin sözüne bakma… Onlar bana yetişemezler… .
Zikir: .
l- Kalben .
2- Sırren .
3- Fiilen. .
l- Kalben, esmayı sükûn ve huzur içinde dil ile zikirle elde edilir. .
2- Sırren, Esmada erimektir.. . .
3- Fiilen, ki en kıymetli zikirdir. Bu zikir Allah’ın emirlerinde gizlidir. Resulün sünnetlerinde yaptığı hareketlerde görünür… Zekât, sadaka el Rezzak esmasını Fiilen zikirdir. Merhamet ve sefkat; El Rahim, El Rahman esmalarının fiili zikridir. .
Muzır diye telâkki ettigimiz hayvanlara bile şefkat ve merhamet şâmildir. .
Resulü Ekrem fiili zikrin tam kendisi idi. Ahlâkı ve bütün sünnetleriyle… .
Bu zikre giren büyük bir tahdidat altındadır. Resul’e abdestli bulunmak, yerde yatmak, Teheccüd namazı kılmak, misvak kullanmak farzdı. Fiili zikir olmasa diğerleri bir sey ifade etmez. .
Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir, ibadet bundan dolayı farzdır. “Farz” demek mecburi demek değildir. Hak’ka yanasmak için muhakkak sarttır. Hak’ka yanasmanın edebidir, usulüdür bunsuz olmaz demektir. .
5) İşlenilen günahın günah olduğuna inanmak ve onun bir kabahat oldugunu bilmek tâattir. Daha günahı islerken içine ibâdet karışıyor demektir. Bu ibâdetin karısması affa sebebtir. Bir de o günaha istiğfar ve tevbe edilirse, tâat tarafı kuvvetleniyor günaha galebe ediyor. Günahı günah bilmek ve islerken günah olduğuna inanmak islemenin sonunda nedamete (için yanmasına) sebep olur. iste bu haller günahları yıkayan en iyi hallerdir. .
Allah’ın affı ve Rahmeti çok vâsidir. Allah’a doğru bir karış gidene Allah’ın rahmeti bir arşın gelir. Bir arşın gidene bir kulaç gelir. Yürüyerek gidene koşarak gelir mealinde Hadis-i Kudsi vardır. .
Allah’tan bize gelen feyizler, Ahkâm-ı İlâhiye’ye imân ile mütenasiptir, imânın ne kadar kuvvetlenirse feyz o kadar fazlalaşır… .
6) Daima hayra ve hayırlı islere niyetli ol. O hayrı işlemeğe muvaffak olamazsan dahî mükâfatını görürsün. .
Yine hatırına gelen bütün serleri de terk etmeğe azimli ol. Yine hatırına gelen fenalıkları da terk etmeğe azmet. Kader galebe eder de o şerri islersen zararını görmezsin. Hatıra gelen serleri terk etmeğe azimli olan, her fena hatıradan dolayı sevap kazanır. Sevap: Allah’ın ve Peygamberin yapılmasını istediği ve yapılmamasından hoşnut oldukları şeylere denir. .
Bir Hadis-i Kudsî’de: Kulum bir sevap, bir iyilik islemeyi düşünürse, hemen bir sevap yazarım. Eğer onu islerse en az on misli sevap yazarım. Bir fenalık düşünürse, onu islemezse affederim, islerse bir misli günah yazarım. Buyrulur. Günahlarda adalet var. Sevaplarda fazlalık var. İyi iş güzel âmel yapanlara daha güzel bir de ziyadesi var. .
“Burada Allah yazarım diyor” Hakk’ın kudretiyle yazıldıg-ğı için “yazarım” buyuruyor, tahdid etmiyor. .
7) İslâm kelimesi (LA İLAHE İLLALLAH) dır, ona devam et. Bu, zikirlerin efdâlidir. Hadis-i şerifte Ben ve benden evvel geçen bütün Peygamberlerin söylediği en efdâl zikir {LA İ L Â H E İ L L A L L A H}dır buyrulmuştur. .
Bir Hadis-i Kudsi’de: Benden gayri yedi gökler ve onlarda bulunanlar ve yine benden gayri yedi kat yerler ve içinde bulunanlar terazinin bir gözünde olsa, (LA İ L A H E İLLALLAH) da diger kefesinde olsa, Kelime-i islâm ağır gelir.. . .
Sözün inceliğini düşün. Düşün de ona göre devam et… Bu zikrin feyzini ancak buna devam eden ve bunu kalbe muhkem yerlestiren anlar… Bu kelimede hem nefi hem de ispat vardır. (LA İLA – H E) ile aynını nefi ederken (İL L A L L A H) ile de varlığını ispat ediyor. .
Sen de ilmen değil hükmen aynını nefi eder Hak’kın varlığını hem ilmen hem de hükmen ispat edersen, Tevhid’in zevkine erersin. . (LA İLAHE İLLALLAH) lâfzı, mübarekinin nefi ve ispat ile birlikte bulunması ve böyle olmasında büyük bir hikmet ve büyük bir sırrın Hak tarafından ilânı vardır. Ona da devam et ve ehlini bulursan ondan tâlim eyle… .
Sakın (LA İ L Â H E İ L L A L L A H) ‘ın ehline düşman olma, onun Allah dostları ile dostluğu vardır. .
Kelime-i tevhidin ehli olanların bilfarz yer dolusu günahları olsa yalnız sirk bulunmasa, Allah onları kadar mağfiretle karsılar. Allah’a düsman olan müşriktir. Ondan uzaklaşmalı.. .
Bilmeyerek veya te’vile müsait ağzından bozuk şeyler çıkmış ise, bununla Allah’ın kullarına düşman olunmaz… .
Allah’a düsman olduğu belli olmayan kimselere düsmanlık etme… Allah’a düşman, müşriktir, dedik Fiilini söylemeyen de âsi, günahkâr (mü’min) veya daha akıbeti belli olmayandır. .
Allah, kendi dostuna düşmanlık edene ilânı harb eder. Allah’ın kullarına daima şefkât ve merhametle muamele et. Allah, gâvuruna da dinsizine de rızık veriyor. Hattâ şefkât ve merhametini bütün hayvanat ve mahlukata tesmil et. .
“Onları yaratanın hatırı büyüktür” de. 9) Allah’ın, üzerine farz kıldığı ibadetlere devam et. Farzlar arasındaki nafileleri de kıl, isle. Amelinden hiçbir şeyi küçük görme. Allah o ameli yaratırken hakir görmedi. Allah, her emrini itinâ ve inayetle vermiştir. .
Farzların edasına itinâ eden, Allah’a en sevgili ibadetlerle kulluk etmiş ve yaklaşmıştır. Farzları kendisine vazifei asliye kabul eden ve nefsinde tatbik eden Hak’kın gözü ve kulağı olur. Seninle isitir, seninle görür, Hak’kın eli senin elindir. Sana hakkıyle biâd edenler, ancak Allah’a biâd etmiş olurlar. Allah’ın eli onların elleri üzerindedir. Onların elleri Allah’ın eli oldugu surette onların elleri üstündedir. Mubayaa ismi faildir. Fail Allah’tır. Onların elleri Allah’ın elidir. Onların elleriyle Ailah-ü Tealâ mubayaa etmisşir. Halbuki mubavaa edenler de onlardır. Nafilelere devam eden, Allah’ın sevgisine nail olur. O kadar ki, Hak onun isitir kulagı, görür gözü olur. Farzları eda eden de bunun aksi olduğu gibi farzlarda mecburi kulluk vardır. O asıldır. Nafilelerde kulluk ihtiyaridir. Nafileye nafile denmesi zait oldugu içindir. .
Sen de vücudda zaidsin. Çünkü Allah vardı sen yoktun. Sonra sen oldun. Vücud hades zaid oldu demek, sen vücud hakkında nafilesin, binaenaleyh senin için nafile denilen ameli yapmak lâzımdır. Zira o, senin aslındır. Farz olan amelleri de yapmak lâzımdır. Çünkü onlar da vücudun aslıdır ki, Hakk’ın vücududur. Farzların edası ile sen onun için oldun. Nafileyi eda ile de sen, senin için oldun. Sen onun için olmaklığın bakımından Onun sana muhabbeti, sen, senin için oldugun cihetteki muhabbetinden çok üstündür. .
Kudsi Hadis: Kulum, farz kıldıgını ibadetlerle bana yaklastıgı gibi hiçbir şeyle yaklaşamadı. Kulum, nafilelerle de bana yaklasır. O kadar ki, onu severim. Sevince de isitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Benden isteyince mutlaka veririm. Bana sığınınca mutlaka onu korurum, isledigim isler içinde, Mümin kulumun ruhunu kabzetmekteki tereddüdüm kadar, hiçbir şeyde tereddüt etmedim. O, ölümden hoşlanmaz. Ben de onu müteessir etmek istemem. Allah muhabbetinin verdiği neticeye bak; kulun nafilesi de ancak, farzları ikmal ettikten sonra sahih olur. .
Nafilelerin içinde de birçok farzlar ve nafileler vardır. Kıraet, Rüku, Sücud ve benzerleri farzlar gibi. Nafilelerde farzlann bulunması, farzları ikmâl ediyor. Bir Hadis-î sahihde: Cenabı Hak, kulumun namazına bakın. Tamam mı, noksan mı? Tam ise, tam yazılır, eger bir sey noksan ise, bakın kulumun nafilesi var mı? Eğer nafilesi varsa, farzını onlardan ikmâl ediniz. Buyurur, iste, ameller böylece zabta geçer. .
Nafilenin mutlaka farzlardan aslı bulunmalı. Farzlarda aslı bulunmayan, yeni uydurulmuşbir ibadet demektir. Zahir buna bid’at der. Ruhbaniyyet icad ettiler buyurur Resul-ü Ekrem. Bunlardan bir kısmına, güzel adetlerdir der. Ve bunları icad edenler, kıyamete kadar sevap kazanırlar. Bunlar, Şeriatın aslına, ruhuna uygun olan bid’atler ki, bid’ati hasene tâbir edilmiştir. .
Şeriate uymayan ve ser olanlar, bid’ati seyyie’dir. Kötü âdetlerdir, iyi âdetlere uyup, amel etmekte sevap vardır, lâkin, o iyi olan bir seyi, Resulullah’dan sadır olmamıştır diye terk etmekde daha ziyade ecir vardır. .
Resulullah’a sünnetlerde tabi olmaktan, sünnet olmayan seylerde. Resulullah terk ettiği için terkine uymak, şeriatin ruhuna daha uygundur. Çünkü Resulullah, ümmetine birçok seylerin teklifinden hoşlanmaz. Bu da güzeldir diye bir çok ibadetten ibda doğru değildir. .
Kolaylastırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin “Hadis” .
Allah size kolaylık murad eder, güçlük murat; etmez. “Ayet” .
Ahmet ibni Hanbel, kavun yemedi. Niçin, dediler. Resulallah nasıl yedi bilemiyorum da ondan, dedi. .
[Muhiddin-i Arabî hazretleri, bu dokuzuncu vasiyetinde çok büyük bir bahse temas etmiştir. Hülâsa bid’atlerin iyi olmadığı neticesine varıyor.] O halde, Resulüllah’ın yapmadığı seylerden kat’i surette kaçmak, yaptığı şeyleri nasıl yaptıgını bilmeden, yapmaktan uzak durmak en emin tarikdir]. .
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
10) İşlerine riayet ettiğin gibi, sözlerine de riayet et. Sözlerin de amellerin cümlesindendir. Ağızdan çıkan her sözün, mutlaka yanında gözcüler vardır. .
Allah-ü Zül Celâl. Allah yolunda şehid olanlara ölü diyenleri yalancılıkla itham ediyor. Onlar, ölü değil diridir buyuruyor. .
“Şehid” insanda Nur-u [M] di bulunduğundan Hak, Şehid’e kıymet vermiştir.. ” Sözüne dikkat et. Allah, çirkin lâkırdıların aşikâre söylenmesini sevmez. Şeriat’ın ölçüsüyle konuş, aşırı siline. . Meselâ Burç değisti, yıldız söyle oldu da yağmur yağdı diyenler, Allah’a küfür, yıldıza imân ettiler. .
Hadîs-i Şerifte: insanları yüzükoyun Cehennem’e sürükleyen, dillerinin söylediği sözlerdir. .
Buyruldu… Yine Hadis-i Şerifte: Bir adam Allah’ın gazabını celbeden bir kelime söyler, ona da ehemmiyet vermez halbuki o kelime onu Cehennemin yetmis yıllık derinliklerine uçurur. .
Bir kimse de, Allah’ın razı olacagı bir kelime söyler de onun götürecegi yeri bilmez. Halbuki o kelime, ona yükseklerin yüksegine çıkarır buyrulmuştur. .
11) Sakın, elinle ruh sahibi bir mahlukun tasvirini yapma. Tasvir yapanlar kıyamette en şiddetli azaba giriftar olurlar. Tasvir yapanlara kıyamette denir ki, su yarattığın şeyi dirilt veya ona bir ruh ver bakalım. Tabii veremez. Hadis-i Kudsi’de: Benîm gibi yaratmaya yeltenenlerden daha zalim kim olabilir. Onlar, bir karıncayı veya bir buğday tanesini veya bir arpa tanesini yaratsınlar imkânı mı var?. .
[Burada fotoğraf akla gelir. Bunun hakkında meşhur Mısır Müftüsü Abduh’un bir fetvası vardır. “El cevabı Safi fi ibahetil li fotoğ-rafi” risalesinde fotoğrafta üç buud olmadığından, bîr satıh üzerinde olması ve sahsın aynı olması bakımından taklid olmadığı ve fotoğrafta bir günah olmadığını ifade etmiştir.] .
12) Kardeşini. Hastaları ziyaret et. Onlarda ne ibret alınacak şeyler var. Aczini, Allah’a karsı fakrini düşün. Allah’ın, lutfuyla sana bahsettiği sıhhatini ve o sıhhatle yapmış olduğun ibadetlerini, Allah’ın İhsan’ı bil ve şükret. .
Allah, hasta kulunun yanındadır. Hastaya dikkatle bak. O daima Allah’a sığınır. Doktor da baksa, ilâçta alsa, sifayı Allah’dan bekler. Onun dili daima Allah’ladır. Kalbiyle Allah’ına iltica eder. Allah’dan gaflet etmez. Allah onunladır. Allah-ü Zül Celâl, kıyamet gününde Ey Adem oğlu, ben hasta oldum da beni ziyarete gelmedin, diyecek. Ya Rab, Sen Rabbülâleminsin nasıl seni ziyaret edebilirim, deyince; bilmiyor musun falan kulum hasta idi onu ziyaret etmedin. Eğer ziyaret etse idin, beni onun yanında bulurdun. Yâni, hastanın dili ve kalbi, Ya SAFİ diye feryad ediyor. .
Ey Adem oğlu, senden yemek istedim de yedirmedin. Ya Rab. Sen Rabbülâlemin’sin ben sana nasıl yemek yedirebilirim. Bilmiyor musun falan kulum senden yiyecek istedi de yedirmedin. Eğer ona yedirse idin, onu benim yanımda bulurdun. Ey Adem oğlu, senden su istedim. Beni sulamadın. Ya Rab, Sen Rabbülâlemin’sin ben seni nasıl sularım. Bilmez misin falan kulum senden su istedi de onu sulamadın. Eğer onu sulasa idin, Onu benim yanımda bulurdun. Resul-ü Ekrem buyurdular ki; Allah-ü Zül Celâl, zatını kulu menziline koydu. .
Binaenaleyh Allah’a huzur eden, her halinde Allah’ı zikreden, her yiyecek ve içecek isteyeni Hak görür. Onun dileğini derhal yerine getir. Sakın me’yus etme. Hiç bir şey yoksa, tatlı dille güler yüz göster. Senden yiyecek, içecek isteyen, seni Hak menziline çıkardı. Saile dikkat et. Isterken Allah adına ister onu, o halinde öyle konusturan Zatın hatırına hemen sen de, varsa istediğini ver. İmam-ı Hasan’la İmam-ı Hüseyin efendilerimizden, sail bir şey isterse, derhal vermek için güler yüzle karşılarlar ve meccanen ahirete muhtaç olduğumuz şeyleri götürmeğe gelen aziz kardeşim diye taltif ederlerdi. .
13) Sakın Kimseye zulmetme, Zulüm, insanı kıyamette karanlıklar içinde bırakır. Zülüm, hak sahiplerine haklarını vermemektir. Sıkısmış birini görür de, onun sıkıntısını giderecek kudret de sende varsa, bil ki senin malında, onun hakkı vardır. Onun haline muttali olusun, hakkını vermek içindir. .
Vermezsen mes’ulsün. Eğer mali kudretin yoksa, tatlı dil ile ona yardım vazifendir. Senin için, ona maddeten yardıma hiç imkân yoksa, o zaman ona dua edersin. Bunları ihmâl eder yapmazsan zalimsin. .
Saili kovma. Komşulara hediye vermek, açları doyurmak, susuzları kandırmak, çıplakları giydirmek, sasırmışları yola koymak, suçlu ve kabahatlileri affetmek Din’dir. Dindarlıktır… .
Sen de Allah’ın fakirisin. Allah’ın, âlemlerde hiçbir seye ihtiyacı yoktur. Bununla beraber duaları kabul eder. Muhtaç olanların ihtiyacını verir, zararlı şeyleri defeder, faydalı şeyleri ulaştırır. .
Sen de, Allah’ından dileklerini yüz aklıgı ile isteyebilmek için elinden geleni yapmalısın. .
Kudsi Hadis meali: Ey kullarım, zulmü nefsime haram kıldım. Kendi aranızda da haram kıldım. Artık kimseye zulmetmeyin Kullarım, hepiniz şaşırmıştınız. Yalnız benim hidayet nasip ettiğim kimseler müstesna. Benden hidayet isteyin, sizi hidayete ulaştırayım. .
Kullarım, hepiniz açsınız. Yalnız benim doyurduklarını müstesna. Yiyeceklerinizi benden isteyin sizi doyurayım. Kullarım, hepiniz çıplaksınız yalnız benim giydirdiklerim müstesna. Benden giyinmeyi isteyin. Ben sizi giydireyim. Kullarım, sîz gece gündüz hatalar, suçlar isliyorsunuz. Ben günahlarınıza mağfiret ediyorum. Benden mağfiret Isteyin sizî affedeyim, magfiret edeyim. .
Bak, dikkat et. Hak Tealâ, bunların hepsini sen istemeden veriyor, bununla beraber, istemeni emrediyor ki, isteğine icabet edip tekrar vermek için… .
İstemeden verdiğini, RAHMAN İsmi Şerifinin tecelliyatı bil. İstedikten sonra vereceğini beyan buyurması da, ihtiyaçlarını daima Rabbinden istemeyi sana talim içindir. Bunlar ayrı ayrı makamlardır. .
Kulların yaradılışındaki hikmet, Allah’a ibâdet yâni, Allah’a tezellül ve ihtiyaçlarını açıklamaktır, ibadetlerin, Allah’a kulluk borcu olduğunu unutma. Allah’ı bilmek için yol, kulluk yoludur. .
Sana vasiyetim: Hakkın emirleri ve nehiyleri karsısında teslimiyetle boyun eg ve dersini al. Tâ ki, bu emirler ve nehiylerinde senden istenilen nedir, bunu bilesin. Sakın istemeyenlerden olma. Birisinden istemeyen, umum hakkında da cimrilik etmiş olur. .
Eğer, sözü uzattım, çok söylediysem, kendini levmet. Cahil isen, öğrettim. Unutmuş isen, hatırlattım. Mü’min isen, Mü’minlere vâzu menfaat verir. Burada sen, ben yok. Hepimize vâzu menfaat verir. .
Yukarıdaki Hadis’i Kudsi’nin tamamı, kullarım siz bana zarar yapamazsınız. Menfaat de yapamazsınız. Bunlara gücünüz yetmez. Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz, en Muttaki adamın kalbi gibi kalbe sahip olsanız bu haliniz, mülkümden bir şey artırmaz. .
Kullarım, evveliniz, insanlarınız, cinlerinizin en fâcir adamın kalbi gibi olsa, bu haliniz, mülkümden bir şey eksiltmez. Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz hep, düz bir yerde toplansa, benden isteseler, ben de herkese istediğini versem, bu verişimden hazinemden hiç bir şey eksilmez. İğnenin denize dalıp çıkması kadardır, iğne denizden hiç bir sey eksiltmez. Çünkü mücellâ oldugundan su almaz. Hele su beyana bak. Zat-ı İlâhisini kulu menzilesine koyunca, Allah’ı bilmeyen zayıf ruhlu insanlara, ne müthiş Saltanatını bildiriyor. .
Dostum: Hadis-i şerifteki işaretlere dikkat et. Hadisin sonu da söyle: Bunlar hep, sizin amellerinizdir. Sîzin için onları depo ettim. Yine size iade edeceğim. Hayır gören, Allah’a Hamd etsin. Hayırdan başka bir şey ile karşılasan, kendini levm etsin. .
Hacet istemek zillettir. Allah’tan başkasına, zillet izhar etmek saşkınlıktır. Nefsine zulümdür vesselam… .
14) İlmiyle amel etmeyen bir âlimi görürsen, Ilmine hürmeten yine ona karsı edebli davran. Çünkü ilim, Allah’ın san’atıdır. Kötü huylarından dolayı ondan, tamamen ayrılma, Allah’ın sevdiği şeylerin sende bulunmasına çalıs. Böyle yaparsan. Allah’ın sevgisine kavuşursun, saadete erersin. Kerametler diyarı olan Cennet’te, ilâhî tecelliye mahzar olursun. .
İnsan, sevdiği ile beraberdir. Allah’ın sevdiği şeyler çoktur. Vasiyet ve nasihat kasdıyle bâzılarını sana söyleyeyim: Allah için süslenmek, bu, müstakil bir ibadettir. Hele namaz için mutlaka lâzımdır. Ey Adem oğulları, her namazda ziynetlerinizi alın emrine bak. Birisi, Ya Resulullah ayakkabılarımın ve elbisemin güzel olması hoşuma gider dedi de Peygamberimiz, Allah Cemil’dir. Güzelleri sever buyurdu. Allah’ın süs olarak, kullan için yarattığı şeyleri kim haram eder. Kimsenin haddi değildir. .
Bunlar, niyete tabi, niyeti güzelse, kimsenin bir sey demege hakkı yoktur. Allah’a karsı süslü bulunmak, en güzel bir haslettir. Cebrail, çok vakit en güzel insan hazreti DIHYE suretine temessül eder de, Resulullah’a öyle gelirdi. Bu tecmili bilmeyen ve nefsinde tatbik etmeyen, birçok faziletlerden mahrum kalır. Allah’ın hususi muhabbetine eremez. El verir ki süslenen de kibir, aceb, şımarıklık olmasın. .
Allah’ın sevdiği şeylerden biri de, fitneye tutulunca, Allah’a dönmektir. Allah, fitneye uğrayıp da tövbekar olanları sever. Fitne ve musibetler, Allah imtihanıdır, insanlar, kendilerinin ne mal olduklarını, böyle imtihanlarla anlarlar. Lâf ile dâvalar sabit olmaz. .
Fitnelerin en büyüğü, kadın, mal, evlâd ve mevki fitneleridir. Bunlarla imtihana çekilen kimseye yarasan, bunların aynına takılıp kalmamalı. Bunları ihsan eden Allah’a rücu edip; Ya Rab, bu nimetleri sen verdin deyip şükretmeli. Hadis’i şerifte söyle varid oldu: Cenabı Hak, Hazreti Musa’ya, bana hakkiyle şükret diye variyetti. Musa sordu; Ya Rab, hakkiyle şükür nasıl olur? Ya Musa, Nimeti benden görürsen hakkiyle şükretmiş olursun. Buyurdu. Bir insan, nimeti verene şükretmezse, Allah’ın hususi muhabbetini fevt etmiş olur. Netice, birçok nimetlerden de mahrum kalır. Kadın fitnesinden Allah’a rücu sekli: Kadına muhabbet, onda Hakk’ı görmeye vesile olmalı. Bunun iki yolu vardır Birinci: Erkeğin kadına muhabbeti, küllün cüz’e muhabbeti kabilindendir: Belki kadına muhabbet, bir şeyin kendi nefsine muhabbeti kabilindendir. Zira, kadın yaratılısında kendi seklini gösterir. Nasıl ki, insanı kâmil Hakk’ın Esma ve sıfatlarını göstermekle suret’i Hak ise, kadın da suret bakımından erkeğin ayinesidir. Bir sey, bakanın karsısında mücellâ ayna gibi parlak olursa, bakan onu degil, kendini görür. .
İste, kadına olan muhabbetin siddeti ona, kendini gösteriyor. Kendi de, Esma ve sıfat’ı İlâhiyenin tecelligâhı oldugundan Hakk’ın suretidir. Kadın ayinesinden, suret’i Hakkı görmekle Hakta fani oluyor. Muhabbet’i hakkınca, Hak’da karar kılıyor. İkinci yol: Kadınlarda teessür kabiliyeti vardır. Ona infisâl denir. Onlardan insan dogması yâni, iyân’ı emsâl’in zuhuru, tekvin sıfatına mahal olduklarındandır. .
Görülenleri hep açıga çıkaran kadındır. Alemde görülen seylerde hep, Esmâ’i Hakkın tecellisini izhar ettiğinden, Hakdan hakkını alan her Esma, kadın kapısından zuhura gelmiştir. Binaenaleyh bu bakımdan kadına muhabbet, Allah’a muhabbettir. .
Muayyen bir kadına bağlılık, iki şahıs arasındaki ruhani münasebettendir. Bu da, ikinci bir münasebettir. .
Mal fitnesinden Allah’a rücuun sureti: Mal ve servet sahiplerine bütün kalblerde meyi ve tazim vardır. İsterse baliyl olsun. Bâzı İsler, mal ile kolaylaşır. Arifler, malda da veçhi ilâhiyi aradılar. Malı olan karz’ı hasen (güzel ödünç vermeğe denir) verir. Allah’ın karz’ı hasen verin emrine muhatab olur. Sadaka verildi mi yed’i İlâhi’ye düser, vuslata sebeb olur. Kulum, senden yiyecek istedim vermedin derken Allah, kendini sail menziline tenzil ediyor. .
Ehli servet, verici mevkiinde bulunuyor Mal muhabbeti fitnedir amma; insanı Allah’ın rızasına da götürür. Evlâd fitnesinden Allah’a rücu: Evlâd, babanın sim, ciger paresi, ona muhabbet nefse muhabbettir. Allah, kulunu kendinden çıkan seyle imtihan ediyor. Evlâdına muhabbeti, mükellef bulundugu hukuku yerine getirmeğe, perde olacak mı olmayacak mı. Nebi Aleyhisselâm Muhammed’in kızı Fatıma, sirkat etse idi onun da elini keserdim demekle, hakkı ikameyi tercih ediyor Ömer, oğluna haddi icra ediyor. Allah’ın hükmünü ifade, nefsine hiç sıkıntı gelmiyor. .
Nefsinde Hakkı ikame ettiğinden dolayı, inşirah duyması evlât fitnesinden Allah’a rücuunu ispat ediyor. Çocugu ölüp de sabreden babaya, Cennet’ten başkası verilmez buyrulması, fitneden Allah’a rücuun mükâfatını gösteriyor. Riyaset denilen Can fitnesinden Allah’a rücuun sureti: .
İnsanın içinde öyle gizli şeyler var ki, insan kendini bilmez. Allah-ı Zül Celâl, zaman zaman onları meydana çıkarır, insan kendini bilmez. Doktora muayene olan insan, kendini, bende ne var diye doktora sorar. Nefsini bilen, Rabbini bilir derler. Herkes nefsini bilmez. .
Halbuki nefs, kendinin aynıdır. .
Allah, o gizli hallerini çıkardıkça kendini bilmege baslar. Sıddıklerin kalbinden en son, Riyaset muhabbeti çıkar. Söz ve riyaseti görünce adalet ve Allah’ın kullarına hizmet, Dini ihya, Mü’minleri muhafaza etmeyi nefsinde görür ve riyaset ister amma, nefsi için değil Allah için istediginden. Riyaset yoluyla Allah’a gider. .
15) Yatağa yatmadan evvel Vitir namazını kıl. Çünkü, uyuyan kimsenin ruhu kabzolunmustur. Gelip gelmeyecegi de belli değildir. Vitri kılar da yatarsan, Allah’ın sevdiği halde yattın. Zira, Allah Vitir’ dir, Tek’dîr. Vitr’i sever yâni, Allah kendini sever. Seni kendi menziline tenzil ile, inayetini ve muhabbetini Izhar etti. Her aded’li şeylerde Vitr’e riayet et. .
Ey Ehli Kar’an; Vitr’e riayet edin, emri vardır. Ehli Kur’an, Ehlullah’dır. Yemekte, içmekte hatta sürme çekmekte Vitr’i gözet. Hıçkırık tutarsa, yedi yudum su iç. Mücerreb’dir. Resul-ü Ekrem, daima Vitr’e riayet ederlerdi. Resulullah, insanlara en güzel bir numunedir. .
16) Aldığı seylerde ve verdiği şeylerde Allah’ını murakabe et. Mal, Evlâd, tiyâl her ne ki alırsa, sabrını denemek içindir. .
Sabret. Allah, Sabredenleri sever. Elinden çıkan her şeyin ivaz’ı vardır. (İvaz-karşılık) Allah korusun Rabbini bırakırsan iste, onun ivazı yoktur. .
Allah, verdiği şeylerde de şükrünü imtihan eder. Şükret. Allah, şükredenleri sever. Ve şükredenlere fazlasıyla verir. Hadis’ i şerif meali: Aldığı, verdiği şeyler hep, Allah’ındır. Her şeyin muayyen bir eceli vardır. Eceli tamam olan gider, yerine başkası gelir. Buna böyle inan, Allah ile ol. Her halinde, aldığını ve verdigini görürsün. Her nefesin’de böyledir. .
Allah’ı zikrederek geçen nefeslerine sükret. Gafletle geçenlere de istiğfar et. Istigfar, Hakka dönmektir. Kul şanı’dır. Resulullah’ın sünnetine uymak, her çesit amellerden daha güzeldir. Buna uyun ki Allah sizi seve: insan, Resul-ü Ekremi kendine numune yapar ve islerinde, sözlerinde, hallerinde Ona uymayı adet edinirse, o baska seye muhtaç olmaz, onlar yeter, artar bile… .
17) Allah’ın, kullarında en büyük hakkı, sirk etmemekte. Sirk iki kısımdır. Birisi açık sirk, diğeri gizli şirk’tir. Her şeyi yaratan, alan, veren Allah’dır. Yalnız, dünyada birtakım sebebler koymuş, Alemde cari hadiseleri o sebeblere bağlamış. Onların sebebler, kanunlar olduğunu unutup onlara meyletmek ve işlerini onlara baglayıp Allah’ı unutmak, gizli sirk’tir. Mü’mine en zararlı sey, esbaba baglı olmaktır. .
Allah’ın varlığını, birliğini hemen hiç inkâr eden yoktur. Allah’ın İlah’lığında sirk, açık şirk’tir. .
Dünya gavurlarının ekserisi, Evleviyet’le şirk edenlerdir. Allah’ı fiillerinde Birlemeyenler, gizli sirk erbabıdırlar. .
Hadis’i şerif meali: Allah’ın, kullarında hakkı nedir bilir misiniz? Allah’a ibadet etmek, hiçbir surette sirk etmemektir. .
[Nefyin siyakında vaki nekreler umum ifade eder.] Yani gizli ve açık sirk etmemektir. .
Sonra, Resulü ilah söyle buyurdu: .
Sirk etmeyenlerin Allah’a hakkı nedir bilir misiniz? Onlara azab etmemektir. .
Sirkin iki nev’inde de azab vardır. Mü’min bilmeli ki; Esbab Allah’ın kanunlan ve âdetleridir. .
Bîr şeyin meydana gelmesinde hakiki müessir degildirler. Allah, isterse esbabsız da yapardı diye inanmalı… .
İnsanların en zayıf yerleri Rızık’dır. Rızkını servetinden gücünden, kuvvetinden veya efendisinden bilip onlara bağlı bulunanlarla, Rab’bim bana çalışmayı emretti. Rızkımı verecek. Bunlar birer sebebtir. Bunlara sarılarak rızkımı aramak, benim vazifemdir. Bu âlem-de Allah’ın, âdeti ve kanunu böyledir, diyenler arasında fark vardır. Birisi. Mü’min ve mütevekkil’dir. Sebeblere bağlı olanlarda ise, gizli sirk vardır. Kendini yokla, eger, tamamen sebeblere başlı isen, şirk’ten daha kurtulmamıssın. Senin için azap vardır. .
Eğer, kalbin Allah’a balı, sebeblerin varlığı, yokluğu nazarında müsavi ise, Mü’minsin. Müttekki’sin Allah’a şükret. .
18) Aziz kardeşim. Büyüklenme. Ve böyle bir sevdaya düsme. Parmakla gösterilmeğe heves etme. Seni kimse tanımazsa tanımasın. Allah’ın seni bilmesi kâfi. .
Eğer, halk içinde bir mevki sahibi olmuş isen, bu Allah’ın bir lütfudur. Sana yakışan tevazu’dur. Herkes gibi sen de topraktan yaratıldın. O toprak senin anan’dır. Anasına karsı kibirlenen âsi olur. .
Anaya, babaya isyan haram’dır. Allah seni yükselttikçe sen, küçül. Riyaset pesinde olma. .
Riyaset, kıyamette hüsran ve nedamettir. Riyasete ehl olan, riyaset peşinde dolaşmayandır. Mevki icabı eğer, çok hürmet görüyor ve çok hizmet ediyorlarsa, sen de Rabbine tevazu et. Ya Rab, bu hürmetler hep mevki ve rütbeyedir beni mağrur etme diye yalvar. Bil ki azlolunduğun gün, hiç birisi kalmaz. .
19) Her Cuma, Cuma namazına gitmezden evvel yıkan. Bir vacibi eda ettiğine niyetlen. .
Haftada bir gün yıkanmak, her Müslüman’a haktır. Onu Cumaya tesadüf ettir. Hem, temizlik yapmış olursun, hem de Hakk’ın rızasına erersin.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
20) Cidal’i bırak. Haklı, haksız cidal (kavga) Mü’mine yakışmaz Hadis’i serif de; Haklı da olsa, cidali terk eden kimseye, Cennetin ortasında bir köske kefilim. Saka da olsa yalanı terk edene de Cennetin ortasında bir köske kefilim buyurdu. .
21) Güzel huylu ol. Daima iyi huylarını göster. Kötülerinden kaçın. Resulullah, iyi huyları tamamlamak için gönderildim, der. Yine, iyi huyluya, Cennetin en âlâ yerinde bir köşk verileceğine kefilim buyurur. .
Evet, iyi huyunla herkesi memnun etmek mümkün değil amma, sen, daima Allah ile sohbettesin. Rab’bimiz buna müsaade etti, de. Nerede olursanız olun O, sizinledir buyurdu. .
Resulullah’da Ebu Bekr’e; mahzun olma. Allah bizimledir, dedi. Musa ve Harun’a; Ben sizinle beraberim, işitirim, görürüm buyurdu. .
İyi huylarımızın çogunu, Allah’ımızın sohbetine tahsis edersek, yani Allah’ın razı oldugu seyleri yapar, razı olmadıklarından kaçınırsak, o zaman islerimiz, Allah ile olmuş veya halk ile olmus, bu uğurda halk bizden memnun olacakmış veya olmayacakmış, onların ehemmiyeti kalmaz. .
Mümin olanlar, Allah’ın razı oldugu seylere razı olurlar. Allah’a düşman ise, onların bizce hiç kıymeti yoktur. Onlar ister darılsın, ister yarılsın, Allah düşmanlarıyla dostluk kurulmaz. .
İslediği şeylerde Hakkın rızasını gözetip, Allah için is yapanların bütün Müminlere hatta, zimmi’lere faydası vardır. (Zimmi -Müslümanlar ülkesinde yasayan ekalliyet). .
Mü’minin, yaradılmışların hepsine karşı yapacağı islerde, Allah’ın halikı vardır. Melek, Cin, Insan, Hayvan, Nebat, Mâden, Cemad Mü’min, gayri mü’min kim olursa olsun herkesle, her seyle güzel geçinmek, güzel muamele yapmak, her mü’minin Allah’a karsı borcu Allah’ın da her mü’minde hakkıdır. .
Bu iyi veya kütü huylar ve bunların tatbiki, serefli bir ilimdir, her mü’min bundan sorumludur. .
Peygamberimiz, Dinin bu kısmında da en yüksek mertebeyi ihraz edendir. Kur’anda: [Hiç süphesiz Sen büyük bir ahlâk üzerindesin] buyrulmustur. .
22) Hicret et. Gâvur memleketlerinde oturma. Gâvur îçinde oturmak, İslâm dinine ihanettir. Ve onlara yardım demektir. Sakın onların tab’asına geçme. .
Hadis’i şerifte söyle varid oldu: Müşriklerin içinde ikamet eden Müslümanlardan Ben biriyim. İslâm kelimesinin itibarı kalmıyor. Nefislerine zulmederek yasayan kimselerin canlarını Melekler alırken onlara derler ki; Siz ne iste idiniz? Onlar da; biz, aciz kimselerdik derler. Melekler de onlara; Allah’ın Arz’ı genis degil miydi, siz de hicret edeydiniz derler, iste onların varacakları barınacakları yer, Cehennem’dir. Ne fena bir yerdir o. .
Mühiddin-i Arabî der ki biz, simdi Müslümanları Beyt’i Makdes’i ziyaretten men ediyoruz. Çünkü orası [Ehli Salip ordularının Kudüs’ü isgal altında bulundurduğu zamanlar] gâvurların elindedir.(Simdi de Öyle). Hicret: Bir mânası da, Allah ve Resulünün, zem ettigi kötü huylardan hicret etmektedir. Yâni, Allah’ın nehyettiği seyleri bırakmaktır. .
23) Her halinde ilmi istimal et. Hakiki cömert, nefsine ilim ile cömertlik edendir. Öğrenir, ögrendiği ile amel eder. Bilmeyenlere öğretir. Hadis’i şerif meali: Allah’ın, beni ilim ve hidayetle göndermesi, yağmura benzer. Yağan yağmur, münbit yerlere isabet ederse, nebatatı bitirir. Bâzan da çorak yerlere isabet eder bir şey bitirmez amma, suyu da çekmez. O su ile arazi sulanır ve içilir. Bir yer daha var ki, ne nebat bitirir, ne de su muhafaza eder. .
İlmi ögrenip baskasına öğreten ve ilmiyle amel eden, birinci sınıf gibi, ilmi öğrenip başkasına öğreten, ikinci gibi, ilmi öğrenip, kendinde kalan ve amel de etmeyen, üçüncüye benzer. Ne nebat bitirir, ne de suyu zapt eder. Kardeşim, Sen, ilmi öğrenip amel edenlerden ol ki, Allah, sana Nur versin. Bu ilminle amel edersen, ikinci bir ilme varis olursun. O, Allah’dan gelen bir ilimdir. O, ancak sünnet’i serife riayet sayesinde Allah’dan gelen bir feyzdir. Bitmeyen, sonu gelmeyen ilimlerdir. Ve şerefli ilimdir. .
Sakın, ilîmsiz hocalardan olma. Başkasına faydan olsa bile, kendini yakarsın, ilmîyle amel eden hocalar Mürşit’lerdir. 24) Allah’ın mü’min kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarına koşmak, suretiyle sevgi göster. Resulullah söyle temsil buyurdular:
Muhabbet Esirgemek ve Merhamette, mü’minler bir cesed gibidirler. O cesedin bir azasında ağrı olursa, vücudun her tarafından o ağrı duyulur. Mü’min kardeşleri hakkında bunu böyle düşünen, kardeşinin ferahıyla ferah, ezası ile müteezzi olmalıdır. Eğer, bu hal görülmezse, Din kardeşliği tahakkuk etmemiştir. Demek, mü’min olunca kardeşin çoğalıyor, bir de mü’min Allah’ın isimlerindendir.
Sureta, bu ismi taşımak, nesebini Allah’a bağlamaktır. Mü’min, mü’minin kardeşidir. Onu terk etmez. Böyle Mü’min olan, isleriyle, sözleriyle, haliyle bunu tasdik eder. Öyle olunca, Allah’ın hıfzına girer.
Peygamberler mâsum’dur. Allah dosttan da Mahfuz’dur… 25) Her hangi bir musibete uğrarsan, mahzun olma. “Biz Allah’ın kuluyuz ve neticede Allah’ımıza döneceğiz” de.
Hazreti Ömer derdi ki; Hiç bir musibet görmedim. Mutlaka onda, üç nimet vardır. Biri, o musibet Dinime gelmedi, ikinci, bu gelenden daha büyük olsaydı halim ne olurdu. Allah, o büyük felâketten korudu. Üçüncüsü, günahlarıma kefaret oldu. Müminin dünyada bir çok musibetlere müptelâ olması, temizlenmesi içindir. Tâ ki, tertemiz ahirete göçe.
26) Kur’an okumaya devam et. Düşünerek, Allah kelâmı okuduğunuz bilerek oku.
Kur’an, Hazreti Muhammed’e gelmistir. Sen, bu Allah kelâmını okurken iyi kimselerin sıfatlarını görünce onlar gibi olmaya çalış. Kötü insanların sıfatlarını okuyunca onlar gibi olmamaya gayret et.
Kur’anı okurken, Kur’an ile, Kur’an’da olanlarla ol. Yalnız okumakla kalma, nasıl ki hafız olmuşsan, içindeki emrolunan amelleri de öyle hıfzet. Ve isle. Kıyamet gününde en şiddetli azap, bir âyeti belleyip de sonra unutana olacaktır. Bir âyetin hükmünü örenir de onu nefsinde tatbik etmezse, o âyet, yarın mahşerde onun aleyhine şahitlik edecektir. Allah’ını zikretmek isteyenler de, Kur’andaki zikirlerle zikretmelidirler.
27) Dinine faideli olan kimselerle arkadaş ol. Ilmiyle, ameliyle, güzel huylarıyla seçilmiş kimselerin sohbeti insana fayda verir.
Tenha yerlerde Kur’an okumak, Allah ile olmaktır. Kur’an okumak en büyük zikirdir. Kur’an okuyanlar, Allah’ın has kullarıdır. Kur’anda Allah’ın güzel isimleri vardır. Onlar Allah’ın ahlâkını bildirir. Sen de onlarla ahlaklanmağa çalıs. Allah’ı zikreden insanların içine karışıp da, onlardan olmayan bir kişi, Allah’ın rahmetine kavuştu. Artık sen düşün. Allah ile, Allah’ın kitabı ile olanlar, ne kadar rahmetine gark olur.
İyi dost, misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadas da, körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
İyi olduğunu zannettiğin kimseyi, kötülerle düşüp kalktığını görürsen, iyi zannettiğin kimseye kötü zanda bulunma da söyle de:
Benim kötü ve serli gördüğüm adamlar iyi adamlarmış ki, iyi kimse ile düşüp kalkıyorlar. Ben, onlara su’i zanda hata etmişim, de. Yâni, münasebeti hayırda gör, serde görme.
Allah-ü Zül Celâl, hüsnü zandan dolayı kıyamette kimseye suâl sormayacaktır. Amma, su’i zanda sorgu var. insanların, en çok gaflete düştükleri yer burasıdır. Allah’ı zikredenin hayatı muttasıldır. Ölümle sona ermez. O daima diridir. Harp şehidlerinden daha üstün bir hayata ermiştir. Zikredenle etmeyenin benzeri, ölü ile diri’dir. Zikreden diri, zikretmeyen ölüdür.
28) Nefsinde ve elinin altında olanlara da Kur’anın hükümlerini, cezai kısımlarını tatbik et. Çünkü, herkes çobandır. Güttüğünden mes’uldür. Nefsine sözün geçer. Nefsin ve azaların üzerinde hakimsin. Vazifeni yapmalısın. Hatırına hayır ve ser bir sey gelirse, seriate müracaat et. Hükmü seriatten al.
29) Sadakaya devam et. Ahirette çok büyük mükâfata nail olacakların içinde, sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar da vardır. Sadaka, farz zekât vermek gibi. Nafile de olur. Farz olan sadakayı verenler, bencillikten kurtulurlar. Nafile sadaka verenler de büyük derecelere ererler. İnsanların mallarında zekâttan, baska daha birçok haklar vardır. Meselâ, düskün bir kimseyi görünce, ona hediye ve karz (ödünç) olarak yardımda bulunmak insani ve İslâmi bir vazifedir. İnsanın fıtratında cimrilik vardır. Binaenaleyh sadaka, nefse en agır gelen ibadetlerdendir.
Sadaka verenle vermeyeni, Peygamberimiz, demir halkalardan örülmüs cübbeyi giyene benzetmistir.
Cübbe, lügatte süngü demirinin ağaç kısmına girdiği yere denir. (Burada palto gibi seylerdir.)
Söyle ki, evvelâ, giyerken demir halkalar bir biri üzerine gelince biraz sıkar amma, yavaş yavaş tamamen vücuda yerleşince, genişler ve yerde sürünen parçalar ayak izlerini örter. Giyemeyenin kollan askıda kalır. Istıraptan kurtulamaz. Sadakayı da vere vere iyice hazmetmeli. Demir siper içine girmeli. Düşman kılıcından korunmalı. Bahil olup elini, ayagını askıda bırakıp, ise yaramaz bir hale gelmemeli.
Sadakayı, vücut sıhhatte, ağız tadı yerinde, parayı harcayacak çağda iken vermeli. Yoksa, hayat bitmiş, eller yana gelmiş, mide hazmetmez olmuş hayattan ümid kalmamış bu halde sadaka verilmemesini emrediyor. Dinlerlerse zararı yok. Amma, kim dinleyecek.
Zaten, o hale gelene kadar bu isi bırakmaklığın, cimriliğin en büyük delilidir. Bil ki rızkını kimse yemez. Bütün mahlukat toplansa, rızkına mani olmak isteseler olamazlar. Elinde bulunup da başkasına ait olan rızkı da elinde tutamazsın. Hatırına sadaka vermek gelince, verdiğin sadakayı sen vermedin. Hakikatte başkasına aid bulunan bir şeyi sahibine vermek suretiyle elden çıkardın. Yalnız sadaka kasdıyle verdiğin için metholunuyorsun. Sehi’sin, kerim’sin, Eger elinden o malı çıkarırken tereddütlü veya zorla vermişsen ve verdikten sonra, ben verdim gibi bir tavrı cahilane takınmışsan, bu haline tövbe et. Resulullah, cahaletten ve kendisine cehalet yapılmasından Allah’a sığınırdı.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
30) İnsanın, en büyük düşmanı nefsi emmaresidir. Nefsi emmare, daima kendi arzu ve heveslerini yaptırmak ister, insan da nefs ve hevasına muhalefet etmekle memurdur.
Binaenaleyh bilen ve nasihati kabul eden, hayatı boyunca mücahadededir. Biraz nefsine müsamaha eden helak olur. Olgun bir irade sahibi oluncaya kadar hevayı hevesine uymamak, büyük harbe devam etmek lâzımdır.
31) Kıs günlerinde soğuk su ile abdest alınca, dikkat et. Kuru bir yer kalmasın. Abdest azalarını tamam yıkamak demektir. Günahları mahveden, dereceleri yükselten, bir temizliktir. Yaz günlerinde de hararetin elemini gidermeğe niyet et. Vücuduna zarar veren şeyleri def etmekle de ecir kazanırsın. Serinlemek ve telezzüz için abdest alma. Ecir kazanamazsın.
32) Her Müslümana, Müslüman olduğu için hürmet et. Hakkına riayet et deme ki, bu sultandır, bu zengindir, bu büyüktür, bu küçüktür, bu fakirdir, bu hakirdir, kimseyi tahkir etme. İslâmın hepsini bir şahıs farz et. Müslümanlar da onun azalarıdır. Gözü ağrısa her tarafında duyulur, başı ağrısa her yerinde ağrı hissedilir.
Mamafih her azanın bir makamı vardır. Meselâ, bir şeyi görmek için göz açılır, kulaklar değil. Bir şeyi Isitmek için de kulaklar açılır, gözler değil. Öylece her Müslüman İslâmlıkta müsavi görür, her birine de lâyık olduğu, hakkı olan şeyi verir. Meselâ, Alime tazim et, sözünü dinle, cahile nasihat et, bilmediklerini öğret, gafili gafletten uyar, itaatli olanı tebşir et, itaatsiz olanları da Allah’ın azabıyle korkut. Sultanın sözünü dinle, günah olmayan emirlere itaat et. Küçüklere rıfk île, merhametle, sefkatle muamele et. Büyüklere tazim et.
Hadis’i serif meali: Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize tazim etmeyen bizden değildir.
Asi, günahkâr da olsalar, bütün halka merhametli ol. Çünkü, hepsi Allah’ın kulu ve mahlukudur. Her ciğeri yanık olanı sulamada ecir vardır. Benî israil alüftelerinden biri, bir kuyu basında hararetten ciğeri yanmış bir köpeğin dolaştığını gördü de ayağından mesini çıkardı, su doldurdu, o köpeğe içirdi. Allah bunu kabul etti, onun kabahatlerini affetti de Cennetine koydu. Artık sen düşün. Bir insana, hele bir Müslümana yapılan iyiliği. Hayır’ı, hayır olduğu için yap. Serden, ser olduğu için kaç. insanların metîn ve zemmine kulak verme..
33) İşlerinde Ömer gibi ol. Hazreti Ömer [Allah yolunda bizi aldatanlara aldanıveririz] derdi. Kardeşim, bir kimse seni Allah yolunda aldatmak isterse, sen de onun bu dalaveresine vakıf olursan, ona aldanmış gibi görünmen, hile ve hurdasını yüzüne vurmamak, onu mahcuh etmemek, arkasından onun ıslahına dua etmek, şefkat göstermek güzel huylardandır, imân ve islâm alâmetidir. Mümin aldanıverir ve cömertlik gösterir. Münafık aldatır, Fesad saçar. Müslüman kardeslerine don, gömlek ol. Nefslerini, ırzlarını, evlâdlarını koru. Çünkü sen onun kardesisin, ayna gibi gör, kendine bak Hiçbir suretle ezalandırma. Hatta ezalanmıssa, onu ezadan kurtar. Çünkü, bir seyin Nef i onun yüzü ve hakikatidir.
34) Komşu ve yakınlık haklarını koru. Kimin evi daha yakın ise, onu tercih et. Çünkü Allah’ın sana ihsan ettiği nimetlerde komşularının hakkı vardır. Onlara ikram ederken en yakın komşundan başla. Komşularından zararı defet, isterse kâfir olsun. Onun da komşuluk hakkı vardır.
Acaib bir hikâye: Bir köylünün avlusuna çekirgeler iner. Başkaları çekirgeleri avlamak için gelirler. Onları ellerinde aletleriyle görünce, ne var diye sorar. Onlardan lâtife tarzında, senin komşuları avlamaya geldik derler.
Hane sahibi; mademki onlar benim komşularımmış, yemin ile söylüyorum ki, onları avlamaya sizi bırakmam der ve kılıcını çeker. Komşu kelimesine riayeten bunu yapar.
İmam-ı Malik’e, deniz domuzu yenir mi, dediler de, haram, dedi. O balık değil mi, dediler.
Siz hınzır dediniz, buyurdu.
[Çekirge yenilir amma, afet olan çekirgeler değil. Afet çekirgesi bir iş görmektedir.
Biyolojik olarak vücudunun hıltı asiddir. Mideye zararlıdır. Bir azabın tecellisine vesiledir.
Belki bir afatı refediyor, belki bir haramı kaldırıyor. Daha mühim bir sebebi vardır. Amma, açıklanmaması tenbih edilmistir.]
Komşunun ezasını, güzel bir tarzda karşılamalı. Bir köylü Resulullah’a geldi. Ve dedi ki: Sana Kur’ân geliyormuş, en fasih kimseler bile ona muarefe edemiyorlarmış. Benim sözlerimi dinle dedi ve iyi huylara dair üç beytini okudu. Sana gelen Kur’ân ‘da bunların benzeri var mı dedi. O zaman Resulullah, (FUSSILET) suresinden su, iki âyeti okudu.
Ayetlerin meali: “İyilik, kötülüğe müsavi olmaz. Sen kötülüğü en güzel huy ne ise, onunla karşıla. O vakit görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki senin yakın dostun olmuştur.”
Bu güzel huya, sabırlı olanlardan başkası kavuşturulmaz. Buna, büyük bir nasibe malik olandan başkası eriştirilmez. O, fasih köylü sair dedi ki; buna erişilmez, bundan güzeli de olmaz. Bunu insan söyleyemez. Sen Resulullah’sın ben de iman ettim. Evet, Kur’ân-ı Hakim’în icazını onlar anladılar.
Kardeşine, zalim de olsa, mazlum da olsa yardım et. Zalim kardeşine şeytan vesvese verdi. Onu, başkasına zulmetmeye sürükledi. Şeytanın bu vesvesesini, ondan defetmek için yardım et. Senden yardım bekleyenden elini çekme. Allah, hiçbir şeye, hiçbir yardıma muhtaç olmadığı halde; Muhammed suresinde: Eğer, siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder buyurdu. Allah’ın yarattıklarını hakir görme. Allah, onları yaratırken hakir görmedi. Kadınlara hitaben; sakın komşularınızın hediyelerini hakir görmeyin isterse bir paça (koyun ayağı) olsun.
Tahkir, cahilliktir. Lanet, sövmek, bağırmak, çekiştirmek komsuluğa yakışmaz. Dilini de kötü sözlere alıştırma.
35) Kibirden, bir kibre delâlet eden şeylerden çekin. Elbisende yürüyüşünde kibir alametleri bulunmasın. Kimseden bir şey isteme. İyice muzlar kalırsan (ki Allah seni o hale bırakmaz) Bilfarz o hale düşmüş isen tese’ül, ihtiyaç kadar caizdir. İhtiyaçtan fazla tese’ül cerahattir. Mahşere her yeri yaralı, çıbanlı olarak gelir.
36) Ensar’a mensub bir kadın veya erkek görürsen; düşmanın da olsa ona muhabbet et. İman alâmeti, Ensar’ı sevmektir. Ensar’ı kiram kalmadı deme. Ensar demek, Allah’ın dinine yardım edenler demektir. Hangi zamanda olursa olsun Allah’ın Dinine lisanı ile, isleriyle, kalemiyle yardım edenler Ensar’dır. Onlara muhabbet imandır.
“Ey iman edenler Allah’ın yardımcıları olun” (El Saf suresi âyet 14) Bir kişinin dahi olsa hidayetine sebep olanın hayrı, günesin doğduğu yerlerin hepsinden hayırlıdır.
37) Dogru söyle. Emanetleri yerine eda et. Vaadinde sadık ol. Yalandan içtinap et. Hain olma, vaadinden dönme. Birisiyle kavga edersen haktan ayrılma. Yalan, hainlik, vaadinde durmamak münafıklık alâmetlerindendir.
Bir insan yalan söylerse, onun pis kokusundan Melek, otuz mil uzaklaşır. Şeytan bile insana fenalığı emredince, insan onu islerse, Allah’tan korkusundan şeytan, onun yanından kaçar. Hemen nedamet duymasındandır. Su mânevi kokuyu duy, Şeytanın kaçışından ibret al. Şeytan insana küfret der de, o küfür edince, ben hakikaten senden uzağım çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım der.
(Haşir suresi âyet 16) Allah’tan korkmayan, şeytandan esed degil mi?.
38) Züppelik etme. Bu kelime Arabca’da (Elbezaze) kelimesinin zıddıdır. Bezaze, babayani, oldugun gibi, yasadığın memleketin göreneğine uygun bir şekilde yaşamak demektir ki imandandır.
39) Haya’lı ol. Allah’da haya’lıdır. Haya’lı olanları sever. Kıyamette; İslâmiyette ihtiyarlamış, saç, sakal ağartmıs olanlardan, Allah haya eder. Yâni, onları affeder, azap etmez. Çünkü, Haya’nın mânası terk etmek demektir. Allah, sivri sinegi misâl getirmekten çekinmez Ayetinde de bu mânâyadır. Müşrikler, güya kendi akıllarınca, Allah büyüktür, sivri sinekle falan misâl vermez dediler. Halbuki en büyüğünü yaratmakla en küçüğünü yaratmakta fark yoktur. Belki sivri sineği fil suretinde yaratmak daha acayibdir.
Riaya’nın insanda yeri çoktur. Haya bir san’attır ki menfaati, her seyde, onu gösterene aitdir. Haya, utanacak bir sey yapmamak değildir.
Mü’min, her yerde, her halini gören ve bilendir, Allah’ından utanır dünya ve ahirette kendini mahcup mevkie düşürecek bir is islemez. İste bu hal, Haya’dır. İlaya imandandır buyrulması, sahibini günahlardan men ettigi içindir. Peygamberimiz, hayanın hepsi hayır’dır. Hayadan ancak hayır gelir. Utanmaya en lâyık olan da Allah’dır buyurdular.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
40) Nasihat et. Çünkü nasihat Dindir. Kime nasihat edeceğiz diye sordular da Peygamberimiz, Allah’a, Resulüne, İslâm büyüklerine ve herkese buyurdular.
Nasihat edenin çok ilme ihtiyacı vardır. Hatta yalnız bilgi kâfi değil. Aklı, fikri de sahili olmalı. Önünü, sonunu düsünmeli. Mizacı da bozuk olmamalı. Seriatı bütün teferruatı ile yâni, mezheplerin hepsinin esaslarını bilmeli. Ahvali, zamanı da bilmeli. Hiç bir garazı bulunmamalı. Eğer, bunlar bulunmazsa hatası çok olur. İyi huylar içinde, nasihatten daha dakiki yoktur. Hakiki nasihat edenin dostu az olur.
Çünkü, halkın çoğu nevayı hevese kendim kaptırmış kimseler olduğundan, Nasılım sözü onlara acı gelir. Nasılı, İgne iplik manasınadır. Nasihat eden, insanları saadetlerine rabteder.
Allah’a nasihat; Allah’dan günahkârlara, Allah’ın affını ve magfiretini istemekle ve onlara şefaat etmekledir. Resulullah’a nasihat; Peygamberligini tastik ve onu sevmekledir. İslâm büyüklerine nasihat; haklı İslerinde onlara yardım ve emirlerine itaat etmekledir.
Herkese nasihat; Dünya ve ahiretlerine yarayan faideli şeyleri onlara öretmekledir.
41) İki namaz arasındaki haline riayet et, bir namazı kıldıktan sonra ikinci namaza kadar, arada hiç lakırdı etmeyen kimsenin, kitabı Arsın altında, hususi yerlere konur.
İzah: İki namaz arasındaki bos vakitlerinde günah olan isler ve sözlerden ictinab eder. Amel defterine sevaplar yazdıran isler ve sözlerle iştigal eder. Ve bu hal île ikinci namazını da kılarsa, bu iki namaz arasındaki amellerini bildiren dosyası, yücelerin yücesi makamlara gider. Ve oralarda teshir edilir.
İki namaz arası olmayan zaman yoktur. Böyle olunca, bos vakitlerine dikkat et. O vakitlerde de sana fayda verecek hayırlı islerle meşgul ol, duaya nasihat olunuyorsun. Vakitler çok kıymetlidir. Geçenlerin telâfisine imkân yoktur Elde olanların kıymetini bil, mâlâyani ile geçirme. Müslümanlığın güzelliklerinden biri de faydasız şeyleri terk etmektir.
42) Cemaatle namaza devam et. Camilerin hikmet-i vücudu, farz namazlarını içinde kılmak içindir. Ezan ve kamet de bunun için emrolunmuştur. Yalnız kılmakla Cemaatle kılmak arasında yirmi yedi derece faik vardır. Yalnız kılmada (Settar) ismi tecelli eder. Cemaatle kılmada (Adl) esması tecelli eder.
43) EVVABIN( Lugat inanası muteber’dir. Allah’a dönenler demektir) namazına da devam et. Bu namaz halkın meşgul bulunduğu sabahla öğleye, öğle ile ikindiye, aksamla yatsı arasında kılınır.
Gece uyuduktan sonra kalkıp, şafaktan evvel kılman DUHA namazı sekiz rek’attir.
Akşamla yatsı arası Evabin namazı, altı rekattir, Teheccüd namazı sekiz rek’atten on iki rekate kadar kılınır. Bu namazlar hep sünnettir. Kılanlar feyzine ererler.
44) Yemekte, içmekte haram şeylerden korunmak nasıl lazımsa, sözlerde de öylece lâzımdır. Nasıl bileceğim dersen; söyle, içine sıkıntı veren, barkasının görmesini, duymasını istemediğin şeyler hep günahtır. Bir de, kalbine sek, şüphe veren şeyleri bırak.
Kalbinin razı olduğu, hak dediği şeyleri isle. Bu hususta fetvayı kalbine sor. O, sana helâl mi yoksa haram mı söyler.
Eğer, sorduğun mes’elede kalbin biraz duraklarsa, ondan vazgeç. Peygamberler yoluna git. Ve iktisade riayet et. Peygamberlerin âdetleri bu idi. Dünya islerinde pek acele etme. Ahiret islerini vaktinden tehir etme. Çoluğun çocuğun için çalıs. Allah yolunda çalısmıs sayılırsın. Hele, selâvat’ı serife çok devam et…
45) Allah için bir şeyi deruhte etmişsen, onu bozma. Ondan daha hayırlı bir şey islemek hatırına gelirse, deruhte ettiğin şeyi yap. ikinci hayırlı hâtıra şeytan’dandır. Birinciyi terk ettirmek için getirmiştir. O, hatıra geleni de isle. Şeytanı kahredersin. Çünkü, şeytan birinciyi terk ettirmekle ahdini bozdurmak ister. Meselâ aksamla yatsı arasında Kur’an okumayı âdet edindin. Bir müddet sonra bir hatıra geldi. Bu vakitte namaz kılsan daha efdâl diye ilka olundun namaz kılıp da Kur’an okumak âdetini bırakma. Kur’anı OKU hem de nafile namazı kıl. Böyle yaparsan şeytan seni değil, sen şeytanı aldatmış olursun.
Sıla-i Rahmi terk etme. Rahim rahmandandır. Allah ile aramızda nesep karabeti var. Sıla-i Rahimeden, Allah ile olan akrabalık haklarını da yerine getiriyor. Çünkü rahim, rahmanın damarlarındandır.
Sıla-i Rahmi terk eden, rahman ile alâkasını kesiyor demektir. Dünya ve Ahiret nimetleri hep Allah’ın Rahman ismi şerifinin tecellileridir.
Birisi seninle istişare ederse, ona hakkı söyle, hakkı göster, sakın hıyanetlik etme.
Hakikat ne biliyorsan onu söyle. Müsteşarın emin olması lâzımdır. Sakın, altın ve gümüş kaplardan yemek yeme, ipekli elbise giyme. Korkunç bir rü’ya görmüşsen, uyanınca sol tarafına üç kere üfle. Ve (Allah’ım, bu gördüğüm rüyanın şerrinden sana sığınırım) de, daha yatacaksan başka tarafına dön. Ve o rü’yayı kimseye söyleme. Sözüme dikkat et. (Altın, gümüş ziynet olarak kadınlara mübahtır. Altın, gümüs kaplardan yemek yemek, kadınlara da haramdır.)
Çok kimseler istiaze ederler, amma başkalarına söyledikleri için zarar görürler. Sen söyleme, Rü’ya kusun ayağına takıdır, söyleyip tâbir edilince, tâbir edildigi gibi düser. Güzel kokular kullan. Her abdestte misvak tutun. Agzın temizlenir, Allah senden razı olur.
Misvak tutunup kılınan namaz, misvâksiz kılınan namazdan yetmis kat efdâldir, diye rivayet var.
Yalan yere yemin etme. Yalan yemin, sahibini günaha sokar. Beldeleri harab eder.
46) Esnemek şeytandandır. Onu kes ve esnerken ses çıkarma. O ses şeytan sesidir.
Namaz içinde aksırmak da şeytandandır. Amma namaz haricindeki aksırmak nimettir.
Binaenaleyh Hâmd lâzımdır.
Falcılık ve faydasız oyunlar, eşyanın hareketlerinden kötü mânalar çıkarmak, meselâ baykuş öttü, tavsan geçti… gibi şeyler, Müslümanlıkla bağdasmaz.
Câmiye tükürme. Cami duvarına, kıbleye karsı da tükürme. Kıbleye karsı ve kıbleye arka çevirerek abdest bozmak da caiz degildir.
Yemek yemezden evvel ellerini yıka. Yemek yedikten sonra hem ellerini hem de ağzını yıka. . .
Hizmetçilere ağır işler emretme. Eğer yapılacak is agır ise, onlara yardım et. Çünkü onlar da senin gibi insandır. Yemeklerine, elbiselerine iyi bak.. .
Bir eve gelirsen üç defa izin iste. Kapı arasından içeriye bakma. Eğer izin çıkmazsa dön ve darılma…
Yetmis bin Kelime-î Tevhit okumak suretiyle nefsini Cehennemden azat ettir. Şeyh Ebu Rebi der ki; bir sofrada yemek yiyecektik. Benim de okunmuş yetmiş bin Tehlil’im vardı. Hiçbir yere de bağıslamamıstım. Bizim soframızda genç, Salih bir delikanlı da vardı. Keşfi açıktı. Elini yemege sundu ve aglamağa başladı. Ne oldu dediler. Dedi ki; İste Cehennem, anamı da Cehennemde görüyorum. Yemedi ve mütemadiyen ağlıyordu.
Şeyh Ebu Rebi der ki: İçimden söyle niyaz ettim. Allah’ım, biliyorsun ki benim okunmus yetmiş bin Tehlilim var. Bunu bu çocuğun annesinin Cehennemden kurtarılması için Ruhuna bagısladım. Bunları hep gizli ve kalbimle söyledim. Çocuk birden aglamayı bıraktı. Gülerek El Hamdülillah anamı Cehennemden çıkardılar dedi ve bizimle yemek yemeye başladı. Ebu Rebi der ki; Bu vakıa bana iki şeyi indirdi. Biri, bu yetmiş bin Tehlil’e dair rivayet edilen Hadis-i Serifin sahih oldugu, diğeri ‘de o gencin keşfinin sahih olduğudur.
Tehlil okumanın tarifi:
Abdestli kıbleye müteveccih oturup 25 Estagfirullah,
l kerre Fatiha-i serife,
3 aded İhlâs-ı serif,
3 adet selâvat-ı serife.
Okuyup, Resul-ü Ekrem Sâllâüahu aleyhi vesellem efendimizin Ruh’u seriflerine hediye etmeli.
(LA ILAHE ILLALLAH) ‘ı dürüst okumalı.
(LA) yi seâmalara dogru çekmeli (ILAHE) yi sağ taraftan alıp sol memenin altındaki kalbe (İLLALLAH)hı indirmeli. Her yüz âdedinde bir kere (MUHAMMED’EN RESULU’LLAH) ve (ILA HI ENTE MAKSUDl VE RIZAKEMAT-LUBI) demeli.
Allah’ını maksadını setisin ve senin rızan da arzumdur.
Günde ne kadar çekersen onları belleyip yetmiş bin olunca bir hatim olmuştur. Onu istediği yere bağımlar, isterse kendinde bırakır…
İki kişi arasındaki husumeti ve gerginliği ıslaha çalış. (Düşmanlar barısmak isterlerse, sen de onlara yanas) emri var. Artık düşün gâvurlarla barısmayı emreden Allah, Müslümanlar arasındaki dargınlıkları gidermek için çalısan ve Müslümanlar arasını barıştıranları büyük mükâfatlarla taltif buyuracağı muhakkaktır degil mi? Sakın ha; iki kişinin arasını bozma. Bu hâl Dini yıkar. Bedeninin sıhhatini ve bos zamanlarını ganimet bil, bunları Allah’ın razı olacağı islerde kullan. Bunlar gafletle bos yere harcanırsa aleyhine hüccet olur. Ahirette hasmın Allah olmamasına dikkat et. Eğer hasmın Allah olursa mahvolursun. Her sabah yüz defa (SÜBHAN ALLAHÎ VE BI HAMDİHİ-SUBHAN ALLAHiL AZİM) de. Günah bırakmaz.
47) Vücudundaki bütün azalarını muhafaza et. Yapacagın sey mubah bile olsa âzami haddinden fazla kullanma. Azalarını serbest bırakan, kalbini sıkıntıya sokar.
Herhangi âzanı haram olan bir şeyde kullanırsan, o onun zinasıdır. Harama bakan göz, haramı tutan el, harama yürüyen ayak gibi. İnsanları yüzükoyun Cehenneme sürükleyen dillerinin belasıdır.
Yarın hesap yerinde diller, ayaklar, eller… isledikleri seylere sahitlik edecekler. O hâlden kork. Nefsine acı.
43Bir insan şer’an caiz olmayan bir şeyi yapacagı vakit, o azanın “Aman yapma, bu ise beni mecbur etme. Yarın kıyamette aleyhine sahitlik edecegim. Beni kötülük yaptırmak suretiyle aleyhine degil de iyilik yaptırmak suretiyle lehine sahit kıl” dediğini, eger o günahı islerse, yine o azanın “Ya Rab ben nehyettim sözümü dinlemedi. Allah’ım, ben bunun yaptığı isten teberrü ediyorum” dediğini isitenler var. (Muhiddin-i Arabi’nin işitenlerden biri olduğu muhakkak). Azaları suistimal, kalbe sıkıntı verir. Kalb Allah içindir. Onu işsal ve ona eza Allah’ın gazabına sebebtir.
48) Her namazında ezan oku yahut müezzini dinle. Onun okuduğu kelimeleri bitirince sen de tekrar et. Ezan okurken sesini salıver çünkü, müezzine sesinin ulaştığı yerlerdeki kuru, yaş ne varsa hep şahitlik edecek. Ezan okumakta ve birinci safta olanları insanlar bilseler, oraya geçmek için kur’adan baska çare de kalmasa kur’a ile oraya geçmek isterler. Gençlikte ne olduğunu bilseler müsabaka ederler, yatsı namazlarında verilen mükâfatı bilseler, sürüne sürüne camiye gelirler. Tenha bir yerde, insan ezan okuyup kamet getirerek namazını kılsa, dağlar gibi melek kafileleri ardında cemâat olurlar. Ve onun duasına âmin derler. İnsanlar gaflet etmesinler diye bu vasiyeti yazdım. Çünkü, akıllı insan hayırlı ve faydalı şeyleri ihmal etmez. Bu herkesin şahsi menfaatidir. İnsanın kendi sahsına rahmeti baskasına rahmetinden daha büyüktür. Nitekim kendi nefsine ezası, başkasına yaptıgı ezadan büyük olduğu gibi. Meselâ, intihar edenin cezası katilin cezasından büyüktür.
Peygamberlerden sonra, insanlar üzerinde en büyük hak, ana, baba hakkıdır. Duada, nefsini ana, babasına takdim emrolunmuştur. Nuh suresinin son âyetinde buna işaret vardır.
49) Eğer Vali veya söz sahibi yâni hüküm sahibi isen, Hak söyle, Hak ile hükmet. Hevayı hevese ayma. Herkese esit muamele et. Çünkü, bizden evvel helak olan kavimler, herkese eşit muamele yapmadıkları için azaba çarpılmışlardır. Ayet: Ey Davud, biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Sen de insanlar arasında hak ve adaletle hükmeyle. Hükmünde hevayı hevesine, hissiyatına uyma ki, bu hal, seni Allah yolundan saptırır. Allah yolundan sapanlar yok mu, hesap gününü unuttukları için onlara pek şiddetli azap vardır. Hesap günü, ahiretteki hesap günü olmakla beraber dünyada nefslerini hesaba çekmeyenlere de şamildir. Çünkü, nisyan terk demektir. Dünyada hesabı terk ettikleri için, bu çetin azaba uğrayacaklardır (hesaba çekilmezden evvel, kendinizi hesaba çekin) diye emir vardır. Dünyada da cezalar var. Ama dünya cezaları insanları tövbe ve düşünceye sevk ettiği için faydalıdır.
Kardeşim: Sen de kabahatlerinden dolayı hemen tövbe ile Rabbine dön. Ahvalinde iyilik hissedince Allah’ın senin her hâlinde feyizli, Rahmetli kapıları açılır, O kapılardan birini de sen çal ki, sana da açılsın. O andaki Feyzi Rabbani’de nefsini malınım bırakma. Her hareketinde bir hayra niyetli bulun. Yapamasan da ecrine kavuşursun, Hatta bir günah islemişsen, onun günah olduğuna inan. Bu imânınla o günahı karşılamıs ve tesirini azaltmış olursun.
Tevbe suresinin 102. âyetinde: günahlarını itiraf edenlerin affa nail olacakları beyan buyuruluyor.
50) Duaları, ezan okunurken, muharebe esnasında, namaza başlanacagı zamanlarda yap. Duadan garaz kabülüdür. İcabetin sebepleri çoktur. Zamanın, mekânın, o andaki hâlin, ağızdan çıkan dua kelimelerinin icabette büyük tesirleri vardır. Bu dörtten birine rastlayan dualar kabul olur. En kuvvetlisi ağızdan çıkan dua kelimeleri sonra hâldir. Allah’ın haklarına ve Halkın haklarına riayet et. Bil ki insan fakir ve muhtaç bir mahluktur.
İstemeğe de mecburdur.
Dileklerini yalnız Allah’tan iste. Bir kimse senden yapabileceğin bir şeyi isterse, kimseye duyurmadan onu ver. Muhtaçlara daima yardımda bulun, böyle yaparsan Nâib-i Rahman olursun.
Meselâ evlenecek bir kimseye yardım edersen, onun salih çocukları senin için devamlı sadakalar sırasına geçerler. Verdiğin sadaka ve yaptığın iyilikleri basa kakma çünkü nimetin hakiki sahibi sen değilsin. Verdiğin sadakayı Allah’a veriyorsun. Gaflet etme. Karşılığı fazlasıyla sana gelecektir. Buna İnan.
Gafiller içerisinde gizlice Allah’ı zikret. Bu Allah Ile halvet olmak demektir. Fazla suyun olunca başkasından esirgeme.
Senin imamlık veya her hangi bir memuriyetini istemeyenlerin önüne geçme. Hakikaten sen o makamın ehli isen sırf şahsi garazlarından dolayı seni istemiyorlarsa onlar mes’uldürler. Bir isçi çalıştırınca hemen ücretini ver. Başkaları üzerinde kendin için bir meziyet görme fazilet, şeref, izzet Allah’ındır. Dilediğine verir.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
51) Cünub olunca biraz bekleyeceksen, su varsa, abdest al, su yoksa teyemmüm et.
Eger cünüb olarak biraz uyuyacaksan, abdest al da Öyle uyu. Eger cünub iken yemek yiyeceksen, su içeceksen, abdest al. Ağzını güzelce yıka. Melekler cünübe ve kâfirin ciyfesine yaklasmazlar.
Kimseye gadretme. Gadr: Söz ve ahid verdikten sonra ahdini bozmaya denir.
Anana, babana isyan etme. Öf bile deme. Belki onlara daima dua et. Anana, teyzene çok ikram et. Bunlar, Allah ve Resulünün vasiyetleridir. Kimse hakkında kafi hüküm verme. Hüsnü zan et. İyi görüyorum de. Allah’a karsı edeb böyle olur.
52) Bir cemaate imam olup namaz kıldırınca dua ederken, yalnız sahsına dua etme.
Belki bütün cemaate dua et. Eğer yalnız şahsına dua edersen, hainlik etmiş olursun. Bir de, Hakkın rahmetini kullarından kıskandığın ve nefsini baskalarına tercih ettiginden dolayı en kötü ahlâk sahibi oldugunu isbat edersin. Çünkü Allah, Mü’min kullarını medhederken onlar, baskalarını, nefislerine tercih ederler buyurur.
Abdestin daraldığı halde namaz kılma. Huzuru kalb, namazın ruhudur. Yemek hazır, namaz da hazırlanmışsa, evvelâ yemeğini ye. Sonra namaz kıl.
Ana ve babanın dualarını almaya gayret et. Misafirin duası da makbuldür. Aman mazlumun bed duasından sakın. Mazlumun duasıyla Allah arasında hicab yoktur.
Vücudundaki zaid kılları, tırnakları kes. Her işinde adaletli ol. Allah’a ve Allah’ın kitabına sarıl. Allah’ın razı olacagı seylere devam et. Allah’ın büyüklügünü düsün. Hasyetullah’dan ağla. [Haşyetullah: Allah’ın büyüklügünü ve sonsuz kuvvet ve kudretini düsünerek titremek demektir.]
53) Hayırlı bir is yapmışsan, ona devam et. İsterse az olsun. Sen ibadeti bırakmadıkça Allah feyzini kesmez. Bir müddet ibadet ettikten sonra bırakıvermek, Allah ile arandaki rabıtayı kesmek gibidir.
Söyle ol: Islemekte bulundugun hayırlı amellerini ölünceye kadar bırakmamaya azimli ol. Terk ettiğin kabahatleri de bir daha yapmamaya azimli ol. Her nefes Allahi ile olursun. Ayat-ı Ilâhiye’de hakdan ayrılma, Şeriate uymayan te’villere sapma, Sadakaların en efdaline devam et.
Verdiğinde gözün kalmasın. Kendisinin muhtaç oldugu şeyleri, tercihan baskalarına verenleri Allah-ü Zül Celâl meth buyuruyor. Seve seve vermisler, Allah bize yeter demişler. Verdiklerini unutmuşlar. Eğer böyle yapamazsan, evvelâ kendini doyur ve kandır da sonra artarsa baskalarına da verirsin.
Resulüllah, sadakanın en efdali (An zaiıri ganiyli) verilendir buyurdu. Verdikten sonra Allah ile istiğna edip verdiğinde gözün kalmaması demektir. (Allah ile istiğna: Başkasına yüz suyu dökmemek)
Korktuğun ve umduğun kimselerin yanında da Hak söyle.
Kurban bayramı günü çok iyilik yap. Allah katında en büyük gündür. Arefe ve Aşure günlerinden de efdaldir.
Her hak sahibine hakkını ver, hatta her hakka da hakkını ver. Kimsede hakkın bulundugunu görme.
İnsaf et. (insaf: Muhabbet, sevmek, adalet) baskalarından insaf bekleme. Senden birisi özür dilerse, derhal kabul et. Kendini, baskasından özür dileyecek bir hale düsürme.
54) Secdede duayı çok yap. Secde hali, kulun Allah’ına en yakın bulunduğu hâldir.
Allah herkese yakındır. Matlup olan, kulun Allah’a yakınlıgıdır.
Herkese lutf ile muamele et. Hele akrabaya, ehlü iyale daima şefkatli bulun.
Herkese selâm ver. Eğer başkasının sana vereceğini bilirsen, o selâm versin sen al.
Dünyada kendinden asagısına bak. Zenginlerin servetine gözünü dikme. Fitneye uğrarsın. Herkes için dünya, tatlı ve sevgilidir. Nimetler de tab’an sevgilidir. Başkasının sevgilisine göz dikme.
Zahidin zühdünde nimet, Abidin ibadetinde nimetler vardır. Olmasa, devamlı ibadet yapamazlar. [Zühtün ve ibadetin zevklerine kendini kaptırmak da makbul degildir.
Abid has olmalı. Ibadetten degil mabud’dan nasib almalı.] Ayet: Onlardan bir sınıfa, fitneye düsürmek için verdiğimiz, dünyaya ait zilletlere ve debdebelere sakın gözünü dikme. Rabbinin rızkı, hem hayırlı hem de bakidir. (TAHA)suresi 131.
Debdebe: Gürültü, patırtı (hadra hasin)
Rabbinin sevdirdigi hayırlı ve devamlı-olan rızk, îman ve ibadetinden o anda doydugun rızıktır. Gözünü kaptırma diye tenbih edilen o debdebe var ya o fitnedir o. . .
Birisinin sende hakkı, alacagı varsa, güzelce öde. Hatta fazlasıyla öde. Sakın alacaklına eza etme. Mü’min kardesinin malına, canına, namusuna, akraba ve taallukatına bir tecavüz vaki olursa, onu koru. Her isinde Allah’ın haklarına riayet et. Aman nefsinin arzularına uyma. Allah’tan başka dost yoktur.
En çok riayet edilmesi icap eden, Allah haclarıdır. Sakın canlı bir mahluka eza etme. Kurbanını dahi keserken keskin bıçakla kes.
55) Sözlerin en güzellerini ihtiva eden Allah’ın kitabını, içindeki hükümleri ve Allah kitabı olduğunu düsünerek oku. Allah-u Zül Celâl, sana da anlamak feyzini ihsan eder.
Kur’an’ı baskalarına da öğret, Naib-i Rahman olursun. (Naib: vekil) Ruh-ul Emin, O Kur’an’ı Hazreti Muhammed Sallâllahü Aleyhi vesellem’in kalbine indirdi. Kur’an okuyan temiz kalbli insanların kalbine, her okuyusta yeni Iner gibi feyz getirir. Hayırlınız, Kur’anı öğrenip öğretendir. Aman bahil olma. Allah’ın emirlerinden, nefsine zor gelenleri yap. Korkak olma, Allah sana kendine sığınmayı emretti. Sen de, her halinde Allah’a sığın.
Muin’in (yardımcın) Allah olunca hiç korkma. Kul, Fatiha’i serifeyi okurken, “sana kulluk eder, yardımı ancak senden beklerim” deyince: Allah, bu âyetim benimle kulumun arasındadır. Kulunum istediği verilecektir, buyurur. “Bizi dogru yola ilet” duasını edince de; bunlar hep kuluma aittir. Kuluma istediği verilecektir, buyurur.
Yalnız, bunlarda dikkat edilmesi icap eden sey, bu ve emsali âyetleri okurken, hikâye tarikiyle okumamalı. Birçok hafızlar ve âlimler, bu âyetleri, Allah’ın kelâmını hikâye kasdi ile okudukları için hiçbir fayda göremezler. Çünkü Cenabı Hak, “kulum istedigi zaman” diye buyurur, istemege, hikâye “istemek” demek olmadıgından icabet olunmaz.
Bir kısım insanlar Kur’an okur ve dinlerlerken boğazlarından asağı gitmez. Agızlarında kalır, buyurulması, okurken kalbleri hazır olmayanlara aittir.
Allah rızası için her fedakârlığa katlanan sadık Mü’mindir. Dinde ve başka seylerde kavi olanlar, nefislerinde de kavi’dirler. İmanlarında Kavi değildirler. Mû’min, Hassaten Allah haklarında kavi olandır. Allah’ın bir ismi de Mü’min’dir, Senin adın da mü’min’dir. Miü’minler birbirine baglıdırlar. Mü’min. mahluk, müemmen Halik’a bağlanır ve ona dayanırsa onu hiç bir kuvvet yıkamaz.
56) Kendinde hiçbir zaman varlık görme. Daima fakir ve aciz olduğuna inan. Allah (Rabbi mahzen) dir. (Mahzen: Halis ve safi olan) Sen de Abdi mahzen ol. Allah’ın rızası için daima hazır bulun, bu hale rabıta denir.
Düsman hududunda nöbet beklemek ile rabıtadır. Muratıb’ın sevap defteri kapanmaz. Bir namazı kılıp da gelecek namaza niyet eden de ‘muratıb’dır.
Al’i İmran suresinin son âyetini oku. Resul-ü Ekrem’in Ravzai seriflerine varınca, Resulullah’ın hadisi şeriflerini okuyacağın zaman evvelâ sadaka ver. Sadaka mal ile olduğu gibi Tehlil, Tekbir, Tesbih. Tahmid, Havkale ile de olur.
Tehlil: La İlahe İllallah, Tekbir: Allah-u Ekber, Tesbih: Süb-han Allah, Tahmid: El hamd-ü Lillah, Havkale: La havle ve la kuvvete İllâ Billah demektir. Bunlar zikirlerin en cidalidir. Daha açıkçası haline göre bir hayır isleyip de Resulullah’ın huzuruna o halde girenler. Hadisleri böyle temiz bir ağız ile okuyanlar ResuluALLAH’dan feyz alırlar.
57) Namaz kılan bir Müslüman’ı günahlarından dolayı tekdir etme. Hadisi şerifte söyle varid olmuştur: Bir insan mü’min kardesine “kâfir” derse, o kelime dedigi yere gider. Eger dedigi gibi ise, orada kalır, dedigi gibi degilse söyleyene gelir. Mü’min kardesine kötü söz de söyleme. Allah, o sözden onu korur da söyledigin seyi senin basına verir. Mü’min kardesinin yüzüne karsı veya arkasından yalan, sahih, hile. hurda her ne ki yaptı isen karsılıgı sana gelir. Cezasını sen çekersin.
58) Sakın kimse ile alay etme, eğlenme. Hele Dervis mesrebli salih, mütevazı insanlarla alay etmek, din ile alay etmek gibidir.
Öylelerini küçük görüp onlara gülme. Bâzı ilmine mağrur insanlar var ki, muttaki kimselerle istihza ederler. Yarın kıyamette onlarla da istihza edilecektir. Söyle ki: Cennetin kapıları açılıp Cennet nimetleri gösterilecek, haydi girin denecek, tam girecekleri zaman kapılar yüzlerine kapanacak ve onlara; Siz Dünyada iken Allah dostları ile eglenirdiniz iste cezanız bu, haydi Cehenneme denecek.
59) Insanların serlisi olma. Serli insanın dilinden, kötü sözlerinden herkes usanmış olduğu için yüzlerine gülerler, serlerinden korkuldugu için onlara güler yüz gösterirler, iste serrinden çekindiklerinden dolayı kendilerine ikram olunan insanlar en şerli insanlardır. Sakın sen de böyle olma.
Karının sırrını kimseye söyleme. Karısının sırrını ifşa eden insanlar ahlâken en düsük insanlardır.
Hiç kimsenin anasına, babasına sövme. O da senin anana, babana söverse, sen sebep oldugun için anana, babana âsî olmuş olursun.
Peygamberimiz, anaya, babaya sövmeyin, deyince Ashap, “hiç insan anasına, babasına söver mi?” dediler. “Evet , baskasının ana ve babasına söver, o da onun ana ve babasına söver” buyurdu.
Büyük günahlardan biri de Müslüman’ın ırzına dil uzatmaktır. Gâvurların haçlarına, putlarına sövme. Allah’a sövdürmege sebep olursun. Bir Rafızi’nin yanında mezhep bahislerini açma. Ashaab-ı Kiram’a taan ettirmeğe sebep olursun.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
60) Tabiyetinde bulunduğun Devletin büyüklerine dil uzatma. Husûmet adamlarının başta bulunmasıyla elde edilen menfaatler çok büyüktür. Beşeriyet hali hataları olursa, vebali onlara aitdir. Sen itaatini bozma. Hükümet memurlarının Devlet namına yaptıkları islere itiraz etme. Emirlerine inkiyat et. Düzeni bozma. Zemmedersen sıfatı zemmet, mevsufa tecavüz etme. Methedersen, hem sıfatı nemde mevsufu methet.
61) Allah’ın azabından kendini kurtarmak istersen, Müslümanların büyüklerine, baban gibi hürmet et. Orta yaslılarına ikram et. Küçüklerine şefkat göster. Mü’min kardeşlerine kalbinde adavat bulunan, Cennet kokusu duymaz.
Halkın ezasına tahammül et. Kimseye eza etme. Kulak ol, dil olma. Yâni sözleri dinle, çok söyleme. Allah’ın emirlerine tazim, mahlukatına şefkat, en mühim vazifedir. Kurtulus ve saadet, bu iki şeyi yapmakladır.
62) Hayırlı bir şey söylemiş veya hayırlı bir şeye delâlet etmis isen evvelâ onu kendin işle. İlk nasihati nefsine yap. İnsanlar, evvelâ insanın işine bakarlar, sözlerine degil.
Mürşitin fiili sözünden daha müessirdir. Resulullah’da sizin için güzel numune vardır, buyrulmuştur.
Bâzı insanlar, Kur’an okur da, okuduğu Kur’an ona lanet eder. Hatta kendi kendine lanet okur. Meselâ zalim bir adam (gözünü aç, Allah’ın laneti zalimleredir.) ayetini yalancı bir adam da (Allah’ın laneti yalancılaradır) âyetini okurken, kendine lanet eder.
Kur’an’ın zemmettiği bir sıfat, kendisinde bulunan bir kimse o âyeti okurken, keza Kur’an’ın methettigi bir sıfat, kendisinde bulunmayan bir kimse, o âyeti okurken Kur’an, onun aleyhine hüccet oluyor değil mi?
63) Seriat ilminden bir şey biliyorsan, bilmeyene söyle. Sakın bildiklerini gizleme. Bir mezhebe bağlanıp onu körü körüne taklide yeltenme.
Allah’ın emrettigi seyle amel et. Bilmediklerini Ehli Zikre (Kitabullah ve Resulullah’ın sünnetini bilenlerden) sor. Bir Müftü, Allah ve Resul’ünün hükmü budur derse, onunla amel et, benim re’yim, kanaatim budur derse, başkasına sor.
Dinde güçlük yok. Ruhsatlarla amel et. Alısında, verisinde semahat et. Basına gelen musibetten dolayı kimseyi ayıplama. Allah’tan afiyet iste, nefsini ıslaha çalış.
64) Daima Allah’a yalvar ki, seni salih mü’minlerden eylesin. O zaman Resulullah’ın dostu ve nâsır’ı olursun.
Dünyanın fitnelerinden sakın. Allah’ın ziyneti var, seytanın ziyneti de var, Dünyanın da ziyneti var. Allah’ın ziyneti helâl olan şeyler, seytanın ziyneti haram olan şeylerdir. Dünyanın ziyneti de iki cepheli, bir kısmı mubah, bir kısım haram. Bunları iyi ayırıp, ona göre hareket etmeli.
Hosuna gitmeyen bir şey başına gelmişse, o anda sabra sarıl. Makbul sabır bu.
Sakın o musibete kızıp kötü söyleme. Bir kadının çocuğu ölmüş, kabri basında aglıyordu.
Resul-ü Ekrem oradan geçerken kadına sabır tavsiye etti. Resulullah’ı tanımadığı için, geç, benim musibetimle sen mübtelâ olmadın dedi. O, Resulullah idi dediler. Kadın nedametle özür diledi. Resulullah; sabır ilk musibet çarptığı zaman olur, buyurdular.
Zayıflara merhamet et. Onların yüzü suyu hürmetine Allah, nusret ve rızık ihsan buyurur. Karz (ödünç) aldığın kimseye, sana iyilik yapana, hediye verene, sadaka verene iyilik yap. Hiç bir sey yapamazsan onlara selâm ver. Veren el alan elden hayırlıdır. Selâmın kadrini eski Müslümanlar bilirlerdi. Bir arada yürürlerken, aralarına bir ağaç hail olsa, birleşince yine birbirlerine selâm verirlerdi. Yâni bu arada birbiri aleyhine kötü bir sey hatıra gelir korkusundan veya, seytan böyle bir ilkaatta bulunabileceginden endişe ederek. Selâm ile tecdidi aht ve tecdidi İslâm ederlerdi. Bu selâm arkadaşına; su ayrıldıgımız müddetçe senin dostluğunda idim demektir.
Erkekler daima kavi ve üstün yaratılmıslardır. Binaenaleyh, kadınlara daima şefkat ve merhametle muamele etmelidirler.
65) Fatiha-i serifeyi okurken Besmeleyi vaslet sonuna kadar bir nefeste oku. Ebu Bekre İmamı Ali’den gelen bir hadisi serifte; Besmeleyi Fatihaya vaslederek okuyanı Allah affeder. Hasenatını kabul eder. Dilini Cehennem yakmaz. Kabir azabından, azabı nardan fezağ ekberden emin olur. Herkesten evvel Allah’a kavusur, diye rivayetler vardır.
66) Allah için Gayyur ol. Kıskanç, hayvani ve tabii gayretlerden sakın. Meselâ karına, kızına, anana, kardesine, baskasının kötü nazarını nasıl girye görüyorsan, bütün insanlara da aynı hali nefsinde duymalısın. Buna gayret-i Diniyye denir.
Amma, kendine yapılan fenalıktan duydugun eleme baskalarına yapıldıgı zaman duymuyorsan bu, gayret-i diniyye değil yalancı gayrettir. Resulü’llah’ın dünyada eli, yabancı bir kadına dokunmadı. Kadınlardan bi’atı sözle alırlardı.
Musibet anında (İNNÂ L İ L L Â H İ VE İNNÂ İ L E Y H İ R A C İ U N) de. Bîr cenazen olursa, cemaatin yüz kişi veya kırk kişi kadar olmasına çalıs. O cemaat, o meyyit hakkında sahittirler. Bir kisiye yüz kişi şahitlik ederse, o şahadet red olunmaz.
67) Sadaka vermeğe gayret et. Sadaka Allah’ın gazabını söndürür. Kıyamette gölgelik olur. Meleklerin duasına mazhar kılar.
Hadisi serifte; Her sabah iki melek iner, biri. Ya Rab sadaka verenlere sen ikram et. Verdiği gibisini de sen ona ver. Diğeri de, Ya Rab cimrilerin elindekiler telef olsun diye dua ederler. Tabii meleklerin duaları makbuldür. Bu Hadisi şerifin ikinci sıkkı olan, Ya Rab cimrilere telef ver demek; “onlar da mallarını hayra sarf edebilsinler, onları cahillikten kurtar da sehi olsunlar diye dua ederler”, diye hüsnü te’vil-de bulunanlar da vardır. Çünkü, melekler daima insanların hayrına dua ederler.
Cehennem atesinden kendini koru. Öyle ki yarım hurma vermek suretiyle olsun.
Şeyh Muhiddin burada der ki: Endülüs’te şeyhlerimizden birisi hakkında zındık diye şikâyet ettiler. Halk hep birden aleyhine kıyam ettiler. O zamanın Sultanı emir verdi. Memleketin ileri gelenlerini toplayın sorun eger, zındıklıgında müttefikan şahadet ederlerse, öldürün diye Valiye emir verdi. Vali de düsmanlarının basında gelenlerden idi. O zat, meydanı siyasete gelirken ekmekçiye uğradı, yarım ekmek aldı ve sadaka etti. Vali halka sorunca, hepsi, iyi adamdır dediler. Vali sasırdı. Hep müttefıkan bu adam hakkında zındık diyorduk hepinizin kanaati bir anda değişti. Bu, mutlaka bir emri Semavi ile oldu. Derken o zat gülmeğe basladı. Ne gülüyorsun, dediler. Hadis-i serifin sıdkına ve tecellîsine gülüyorum. Biliyorum ki bu cemaat bu sahidligin aksine mutekit idiler. Vali de aynı kanaatte idi. Hepiniz de benim aleyhimde idiniz. Ben bu ateşi görünce yarım etmek sadaka verdim. Yarım ekmek yarım hurmadan çoktur. Hepinizin ateşini yarım ekmekle söndürdüm dedi.
68) Sakın, Allah seni nehyettigi yerlerde görmesin. Emrettiği yerlerden de gaip etmesin, Allah’tan başkasının bilmediği amelleri yapmaya çalış. Bu amellerin gizliliği İhlasın en büyük âlâmetlerindendir.
Arafe ve Asure oruçlarına devam et. Zilhicce’nin ilk on gününde, Muharrem’in ilk on gününde ibadeti çok yap.
Eger zayıf düsüp vazifelerini yapamayacak bir hâle düsmeyeceksen Allah yolundaki savaşlarda oruç tut. Eğer baskalarının sana hizmet etmelerini istiyorsan melekleri kendine hizmet ettir.
Melekler ilim tahsil edenlere hizmet ederler. Hatta ilim tahsil etmek üzere yolunda yürüyenlerin ayakları altına kanatlarını sererler. Ögrendiklerinle âmel edince de Allah yanında sevgili ve büyüklerden olursun. Hastaları ziyaret edersen yetmis bin melek seninle beraberdir. Sana dua ederler. Günahlarının affını Allah’tan niyaz ederler. Aksam ziyaret edene sabaha kadar, sabah ziyaret etmissen aksama kadar meleklerin istiğfarı devam eder.
Her sabah ve aksam namazlarından sonra üç kerre: (EUZÜ BİLLAH-İS SEMİĞ-UL ALİ MU’MİN-EŞ ŞEYTAN-ŞR RACİM) deyip sure-i Haşr’in son üç âyetlerini oku.
Her namazın sonunda (ALLAH-ÜM ME ECİRNI MİN-EN NAR) yedi defa oku.
Akşam namazından sonra Evvabin namazı kılarsan sonunda söyle dua eyle: (Ya Rab imânımda dosdoğru olmaya, sağlığında ve ölürken de imanlı olarak ölmeye ve Mahşer’e çıkmaya muvaffakiyetler ihsan buyur) de.
Günahında ısrar etme, her günahın akabinde tövbe et. 69) Secdeyi çok yap. Yemini çok etme. Hüküm sahibi bir memur olmaya heves etme.
Eğer olmussan; öfkeli hâlinde, içinde bir sıkıntı varken, aç karnına, acele bir isin varken hüküm verme.
Kimseye “benim Mevlâm” deme. Mevlâ Allah’ındır. Dinînde, imanından istifade edeceğin kimselerle sohbet et.
“Allah aşkına” diyerek kimseden bir sey isteme. Hatta, Allah’dan “Allah askına” diyerek yalnız Cennet ve Cemal’ den baska sey isteme. Sakın “Allah aşkına” diyerek dünya isteme.
Başka birisi bir kadına talip olmussa, sen de o kadına talip olma, ama ona verilmemisse, o zaman istersin. Baskası bir mala pazarlık ederken, sen de aynı mala talip olma. Kabirler üzerine oturma. Kabre karsı namaz kılma. Bir insanın yüzüne karsı namaza durma.
Basına gelen musibetten dolayı Ölümü isteme. Belki söyle dua et: (Ya Rab, eğer yaşamak hakkımda hayırlı ise, yasat, ölüm hayırlı ise, imân ile göçür) de. Mamafih istemekle ölüm gelmez, sözler ölüm getirmez. O, degişmeyen bir karara baglıdır.
Su içerken otur da iç. Her sabah; Ya Rab, bana söven ve eza eden, beni gıybet eden ve kızdırmak için günaha girmis kullarını ben affettim. Sen şahit ol, onlara hep hakkımı helâl ettim. Dünya ve Ahirette kimsede hakkım yoktur de.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
70) Vasi, elçi, şahit olmamaya gayret et. Gusül ettiğin yere abdest bozma.
Nezretme. Yapmışsan nezrini yerine getir. Nezri bahiller yapar.
Harp isteme amma, düsmanla karşı karşıya gelince artık sebat et. Sakın firar etme.
Rüzgâra sövme, Rüzgar, nefesi Rahman’dır. Allah’dan hayırlı rüzgarlar iste.
Şerlilerinden Allah’a sığın.
Yeni bir elbise giyince besmele çek. Ve Ya Rab, bu elbise içinde beni hayırlı islere muvaffak buyur diye dua et. İpekli elbise giyme.
Uyuyanlara karsı namaza durma. Kalbinde kötü bir hatıra varken namaza durma.
Allah’tan baskası adına yemin etme. Ateşle kimseye azap etme, Abdestin daralınca, o halde namaz kılma.
71) Mütevazı ol, kasılma. Allah yanında mevki, takva iledir. Yarın mahserde bütün nesebler iptal edilecek yalnız Allah ile olan neseb kalacak, o da takva’dır.
Kim olursa olsun isyan ile emrederse itaat edilmez. Sana söz söyleyene kulak ver, isterse çirkin olsun. Çünkü o kendine kıymet vermistir. Bu suretle onun da gönlünü almış olursun.
Hediyeyi red etme, tahkir de etme. Her seyi güzel yapmaya çalış. Dedikoduyu bırak. Lüzumsuz seyleri de çok sorma. Bil ki her hareket ve sükûn ve her giriş ve çıkışta seriatın hükmü vardır. Bunları öğren.
Mallarını israfına harcama. Güçlük, matlık, nefret gösterme. Daima kolaylık, sevgi göster. Bilmeyenlere öğret. Gizli ve aşikâr yüz kızartıcı seyleri bırak. Allah’tan utan, kötü yolda basına bir musibet gelmeden yaşıyorsan, mağrur olma çok siddetli bir azaba gidiyorsun gözünü aç.
Allah’ın mekrinden hazer et. Rahmetinden ümidini kesme. Aklı gideren seylere, müşkirata hiç yanaşma. Tabii konuş, kendimi beğendirecegim diye sözde san’at gösterme.
72) İstiğfara devam et. Hele seher vakitleri çok istigfar et. Allah’ın bir sınıf melekleri vardır onlar, kürei arzda bulunanlara dua ederler. Bir sınıf daha vardır ki onlar, seherlerde istiğfar eden Mü’minlere dua ederler.
Üç şeyden kork; Allah’tan, nefsinden, Allah’tan korkmayandan. Her işinde niyetin halis olsun. İhtiyarlara hürmet et. Lafız-ı Kur’an olanlara ikram et.
Borçlu olma, borçluluk geceleri rahatı kaçırır, gündüzleri zelil eder. Rabbinin ibadetine dünya ziynetlerinden bir şey karıştırma. Dünya garazları insandan ayrılmayan hastalıklardır.
Ebdalinin reislerinden bir zat, arkadaşları ile yeşillik, sulu bir yerden geçerken suların sırıltısı, çayır ve çimenlerin güzelligi hosuna gitti de arkadaşlarından ayrıldı. O selâleden abdest aldı. Namaz kıldı, nefsinin arzusunu tatmin etti. Amma, bütün arkadaşları başından dağılıverdiler. O da rütbesinden azlolundu. Binaenaleyh nefsin arzularına, İbadette de olsa tabi olma.
Kimsenin ayıplarını araştırma. Nefsinle meşgul ol, onun ıslahına çalıs. Çocuklarına güzel isimler koy, edeb ögret. Karınla hos geçin, onun mertebesinde sohbet et. Kendine uydurmaya çalışma ona medar et.
Çörek otu ölümden baska her derde devadır. Onunla şifalan.
73) Müslüman kardeşlerinden biri ile karşılaşınca selâm ver. Musafaha et. Yalnız kimsenin karşısında eğilme.
Resul-ü Ekrem Efendimize sordular: “Müslüman Müslüman’a mülâki olunca eğilir mi?” “Hayır” buyurdu. “Musafaha ederler mi?” diye sorulunca “evet” buyurdular. Yine bir Hadis-i serifte; söyle varit olmuştur: Her hangi iki Müslüman karsılaşınca selâmlasır ve musafaha ederlerse, Allah onları birbirinden ayırmadan mağfiret eder.
Vasiyetin daima bas ucunda bulunsun. Ölüm belki ansızın gelir.
Kadınlarla çocuklarla çok oturma. Onların mertebesine ine ine çocuklaşır ve ahmaklasırsın.
Kadınlarla sohbette, daha baska tehlikeler de vardır. Kadınların, yabancı erkeklerle nazik nazik konusmaları, onlarla sohbet etmeleri, ziynetlerini göstermeleri, hiç dogru degildir. Bunu, her Müslüman’ın hanımlarına anlatması mühim vazifesidir. Bâzı hanımlar erkeklere hüsnü zan ederek konuşmakta beis görmezler, lâkin erkekler, hanımların hüsnü zannı gibi değildirler. Şeytan da araya girince, fena neticeler husule gelir.
Hanımların yanına hizmetçi diye, genç delikanlılara müsaade edilmemeli, Kadınlar, onlarla daima hicab ardından konuşmalı. . .
Yanından hiç ayrılmayan, daîma iyilik ve kötülüklerini yazan meleklere hep, aleyhine olan şeyleri yazdırma. Bir gün gelip dosyaların sana verilecek. Ve oku denecek.
Allah, sana servet ihsan etmisse, onu Allah’ın razı olacağı yerlere sarf eyle.
Allah’ın ihsanı olan o serveti, Allah’a isyan yollarında harcama. Bâzı gafillerin muvakkat yasayışlarına aldanma, insan, nimeti arttıkça sükrü artırmalı. Şükür etmeyenlerin kalbine gaflet gelir. Kalbi Allah’tan gafil olanların dilleri zikrullaha, kalbleri huzura kavusamaz.
Müslüman kardeşinin namusunu koru. Onu, hiçbir yerde mahcup etme. Bir Müslüman, mü’min kardeşini tahkir eder, küçük düşürür ve mahcup ederse, Allah da o’ büyük günde, yardıma muhtaç bulunduğu günde onu rezil eder.
74) Mideyi çok sisirme ahmaklasırsın. Yasamak için ye. Rabbine kulluk etmek için yasa, yemek için yasama. Semirmek için yeme. İçerisine yemek konulan kapların en şerlisi midedir.
Vücuttan düşmeyecek, vazifeden kalmayacak kadar yemeli. Midenin üçte birine yiyecek, üçte birine içecek koymalı. Üçte birini de nefes almak için boş bulundurmalı.
Günde bir öğün Sıddıkların yemegi, iki ögün mü’minlerin yemegidir. Gün bir ögün üç tâbiri, oburların uydurmasıdır. Islâmiyette böyle bir sey yok. Lokmaları küçük al. İyice çiğne, birini yutmadan diğerini alma. Her lokmada besmele çek. Yutunca Allah’a Hamdet. Su içerken bardağın içine nefes alma. Bardağı ağzından çek de öyle nefes al.
Suyu üç nefeste iç. Bir yere yaslanarak mağrurların yediği gibi yeme, kölelerin yediği gibi ye. Sen Rabbinin sofrasında kulsun, edebe riayet et. Eğer cemaatle bir sofrada yemek yiyorsan. Önünden ye. Çesitli yemekler varsa, canının sevdiğinden doyuncaya kadar ye. Baskasının yedigine bakma. Sofrada Önüne bak. Hırsla yeme. Yemeğin içine sinek kanadını batırmıssa, o sineği alıp atmadan yemege daldır da sonra at. Çünkü, onun bir kanadında zehri, diger kanadında panzehir vardır. Evvelâ zehirli kanadını daldırır. Sinek insanlara zararlı bir mahluktur.
Bizim görmedigimiz seyleri Nübüvvet nuru ile gören Peygamberimiz böyle haber verdiler.
Bir kaba köpek dalarsa yâni bîr kaptan kelp yer veya içerse, hemen onu dök. Ve o kabı yedi defa yıka birisini toprak veya kumla yıka.
Üstüne basına dikkat et necaset bulasmasın. Abdest bozunca da iyice kurulan, elbisene idrar bulasmasın, hem de idrar iyice kesilmeden abdest alma. Eğer, abdest aldıktan sonra bir yaşlık görülürse, abdest bozulur.
Seferden gelirken evine ansızın gelme. Mektup yaz, haber sal, (Telgraf çek, telefon et) geleceğin günü bildir. Birini döveceksen yüzüne vurma. Birini seviyorsan sevgini ona söyle, onun da seni sevmesine vesile olur.
75) Bir imama uyunca ondan evvel tekbir alma. İmamın tekbirinden sonra al. Bütün erkânda imamın pesinde git. Kendin imam olursan cemaatin en zayıfını düsün. Namazı uzatma. Kur’anın mânalarını kendine tatbik et.
Bilmiyorsan Allah kelâmı oldugunu düsün. Imam (SEM î ALLAH-Ü LİMEN HAMİDEH deyince; İnan ki bu sözü kulunun lisanından Allah söyledi. (RABBENA VE LEKEL HAMD ) de. Rükû, sücud tesbihlerine üç defa söyle. Üçten az olmasın, fazla söylersen de olur.
Namaza girerken; vekar ve sükûnetle yürü. Uykun varken namaz kılma. Yatsı namazından evvel uyuma. Yatsı namazından sonra da konusma hemen yat, erken kalkarsın.
76) Müslümanlardan birini çirkin bir iste görürsen kendini degil, amelini gör. Eğer bu kerahatinde sadık isen, onun yaptıgı fenalıgı sen yapma. Eger yaparsan mürâisin.
Oruçlu iken dikkat et günah isleme, Oruç Allah’ındır. Allah, seni oruçlu hâlinde razı olmadığı bir şey işlerken görmesin. Orucunu da iptâl eder.
Eğer malın varsa, menfaati devamlı olan hayırlara sarfet. Dini malumatın varsa, onları başkalarına da yay, istifade etsinler.
Yol üzerinde uyuma. Gece kabirde uyumak icap ederse, yoldan çekil; çünkü, yollarda hasarat eksik olmaz.
Bir yerde oturacak veya yatacaksan; (EUZÜ Bİ KELİMÂT-İLLAHİ-T TAM MA-Tİ KÜLLî MA MÎN SERRİ MÂİ İÛLİ KA) yaratılmışların şerrinden Allah’a sığınırım, de.
77) Üç kişi bir yerde iken, ikisinin gizli konusması veya üçüncünün bilmediği bir lisan ile konusmaları caiz değildir.
Müslümanlar arasında dostluk, muhabbet, ülfet gerek. Her hangi bir Müslüman’ı korkutmak veya onu süpheye düsürmek Islâm kardesligine aykırıdır.
Horoz sesi işitince hemen Allah’ın fadlını iste. Merkep anırdığı zaman da şeytanın serrinden Allah’a sığın. Eşek seytanı görünce anırır, horoz da melegi görünce öter. Gökte bir melek var ki horoz seklindedir. Öttüğü zaman yerdeki horozlar onun sesini işitir ve öterler.
Her halinde İyi niyetli olmaya gayret et. Salih amellere devam et. Hele gafiller, fasık ve facirler içinde bulunursan, onlara gelecek azabdan kurtulabilmek için, o fitnelere dahil olmadığını kalb ve azalarında isbat etmen lâzımdır.
Bir kimse aksırır da { E L H A M D – Ü L İ L L Â H ) demezse, ona hatırlat. Yine demezse (YERHAMEKALLAH) diye ona dua etme.
Bir adamı yüzüne karsı medhedip de onu mahcub etme. Birisi seni yüzüne karsı medhederse, yerden bir avuç toprak al da önüne döküver. “Ben de diger insanlar gibi topraktan yaratıldım ne kadrim var” de.
Şafak batarken çocukları evden dısarı çıkarmayınız. Çünkü o zaman seytanların kaynaştıgı zamandır.
Yemek yerken, baska birisi sana bakmasın, ona da yedir.
Hatip hutbe okurken konusanlar olursa, onlara sus deme. Senin de Cuma’n batıl olur.
İftarını hurma ile yap. Hurma yoksa üç yudum su iç. İftarda acele et.
Kalbini murakabe et. Bir mü’min hakkında kalbine kötü bir sey gelmişse, hemen onu izale et ve hüsnü zan eyle.
78) Sohbetinde bulunduğun veya senin sohbetine gelenlerin rütbe ve menzillerine göre muamelede bulun. Allah’a verdiğin ahd rububiyetini ikrar edip her zaman ve her yerde ahdine vefa göster. Allah’ın âyetlerine bak, verdigi zahiri ve batını azalarını yerinde kullan, onları serde kullanma.
Peygamberlerine uy, Kur’an okuyanı dinle, tazim ile dinle. Kur’an’ın içindekileri düsün. Hadisi seriflerin sahih olanlarını ögren. Ashabı Kiram arasında zuhura gelen hadiselere dalma. Hepsini sev, her hak sahibine hakkını ver.
Gözünü harama baktırma, diğer azalarını da kötü seylerden koru. Alimlere tazim et, serlilere güler yüz göster ki onlar da düzelsinler.
Hayvanlara sefkatle muamele eyle.
Agaçları koru ve ıslah et.
Sofilerin ser’i serife muvafık olanlarına hürmet göster. Evlâdlara ihsan eyle.
Kadınlara iyi muamelede bulun. Namazı huzur ile kıl. Zekâtını vakit geçirmeden ver.
Büyüklerin şer’a muvafık emirlerini dinle ve itaat et. Hülâsa bütün mevcudata nasihatle muamele eyle. . .
79) Bir şeyi iyice bilmeden, görmeden işleme. Allah yanında hükmünü bilmediğin bir şeyi körü körüne yapma. Dünyada ödenmesi lâzım olan hakları öde ki, Allah seni sevsin. Namazda gözünü secde mahalline dik. Safların düzgün ve sık olmasına çalış.
Namazda baska yere bakmadıkça Allah sana nazar eder. Serefli olmayan kazançlardan sakın. Meselâ kelp parası, hacamat ücreti, yüz suyu dökerek, namustan fedakârlık ederek kazanılan paralara tenezzül etme. Bakıcı, büyücülere gitme ve böyle seylere tesebbüs edip de para kazanmaya tenezzül etme. Kazanmaya kudretin varken sadaka alma. Allah’ın verdigine sükret. Az, çok deme. Mü’minlerin iyi huyları oldugu gibi kötü huyları da olur, sen daima iyi huyları gör.
Allah ve Resulünü sevenlere ve onlara yardım edenlere bugzetme, bazı kimseler, o falanı sevmiyordu diye ona bugzeder; bu doğru değildir, buğzettigin, Allah ve Resulünü seviyorsa, onların hatırı için sen de onu sevmeğe mecbursun. Amma, o senin hocanı, seyhini sevmiyorsa, varsın sevmesin. Onun, senin seyhini sevmemesi ona buğzetme-ni icap ettirmez.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
80) “(ALLAH ALLAH)” Isim’ şerifine devam et. Allah lâfzı şerifinin faidesi hiçbir zikirde yoktur. Başından elifi kaldırırsan ( L İ L L A ü ) kalır. Yine Esmâi hüsna’dandır. Birinci lâm’ı kaldırırsan (L E H Ü ) olur. O da Esmâi hüsnadandır ikinci Lâm’ı da kaldırırsan ( H U ) kalır ki, o da Esmâi hüsnadandır. Baska kelimelerde bu yoktur.
Din’de güzel şeylerle iftihar edilir. Mushafların tezyini, Camilerin tezyinatı esrat saafındendir, diye varit olan Hadisi serifden ürkme, ilmi olmayan bunu tersine anlıyor.
Kıyamet alâmetlerinin hepsi mezmum degildir. Seairi Diniyyeye tazim olmak kasdıyle yapılan seyler makbul ve memduhdur.
Duada haddi tecavüz etme. Meselâ sılai Rahım’i katl edecek dualar yapma. (Halamın, teyzemin, amcamın canını al) gibi.
Taharatte de suyu fazla israf etme. Abdest azalarını üçer defa yıka.
81) Kur’an’ı düsünerek oku. O, zikirlerin en yükseğidir. Bir sureye başlayınca, bitirinceye kadar konusma. Bir hastanın yanına girince ( Y A S İ Y N ) oku.
(Müellif Muhiddin-I Arabî der ki:) Bir gün çok hastalandım. Baygın bir halde idim.
Korkunç kimseler gördüm. Bana eza etmek istiyorlardı. Derken güzel simali ve güzel kokulu bîr zat geldi onları hep kovaladı. Sevindim. Ve “efendim siz kimsiniz?” diye sordum.
Ben ( Y A S İ Y N ) suresiyim dedi. Gözümü açtım baktım ki, babam bas ucumda ağlıyor ve (YA S İ Y N ) serifi okuyordu. Bitirdi. Gördüklerimi babama söyledim. Hastalarınıza ( Y A S i Y N ) okuyun diye emir var.
Ağır bir hastanın yanında bulunursan ona (LA İLAHE İLLALLAH)’ı telkin et.
Demezse sui zan etme. Çünkü o halde, belki başka seyle mesguldür de senin telkinini duymamıştır.
Cenazelerinizi takip ederken eger yürüyorsan tabutun etrafında yürü. Binekli isen, arkadan takip et. Defnolunduktan sonra hemen bırakıp gitme. Biraz kabrin yanında bekle. Cenaze, kabrinin basında oturanlarla ünsiyet eder.
Su içtigin kabın ağzını kapat. Gece lambaları söndür. Kapıyı kilitle. Seytan kilitli kapıları açamaz. Eger kapıyı kapatırken besmele çeker, Ayet-ül Kürsî okursan, sabaha kadar zarardan emin olursun Dünyada bir yolcu gibi yasa. Elindekilerin hesabını verecegini unutma. Sana hainlik yapana sen yapma. Sana tecavüz edene sen tecavüz etme.
82) İbadetlere neş’eli olarak başla. Eğer keselân (agırlık) gelirse, onu bırak başka ibadete geç. Amma, farzlar böyle değil. Onların vakti geldi mi ister neşeli, isterse neşesiz ol, farzlar derhal işlenir.
Birisi, sen ibadet ederken baska, o ibadeti güzelce ifa ederken o da ögrensin diye niyet et. Riyadan kurtulursun. İhlâsına dikkat et. Halk içinde güzel namaz kılıp da tenhada felfes kılan, Allah’a hakaret etmistir. Elinden geldigi kadar gayret et, güzelce ibadetlerine devam et.
Sakın Allah beni saki yazdıysa saki’yim, said yazdıysa said’im deme. Hayırlı ibadetler ve hayırlı isler yapıyorsan, Said olduğuna Allah tarafından bir müjdedir. Allah güzel ameller isleyenlerin ecrini zayi etmez.
Kabirleri sık sık ziyaret et. Yalnız kabristanda çok oturma, mezarlara ibret nazarıyla bak. Ahireti hatırla. Kabristanda Dünya islerini konusmak suretiyle ölülere eza etme.
Yol üstüne, gölgeliklere, ağaç altına, su kenarına, kabirlerdeki deliklere, suya, işeme.
Yedi büyük günahlardan içtinap et. (Şirk, sehire, katli nefs, yetim malı yemek, riba, askerden kaçmak, namuslu kadınlara, kötü ve namuslarına dokunur sözler söylemek).
83) Hakkı daima önde tut. Ve Allah’ın kullarına, Allah’ın muamele ettiği gibi muamele et.
İbrahim Peygambere bir müsrik misafir olmak istedi, İbrahim Aleyhisselâm; Müslüman olursan misafir ederim, dedi. O da kabul etmedi. Döndü gitti. Cenabı Hak İbrahim’e; bir lokma ekmek için herifin dinini, babasından kalan alıstıgı dinini terk etmesini teklif ettin. O, yetmiş senedir gâvurluk yapar, ben onu besliyorum ve rızkını kesmedim. Buyurunca, Ibrahim Aleyhisselâm yola çıktı ona yetisti. Gel dedi, seni misafir edecegim. Çünkü Rabbim senin için bana hitab etti, deyince o, hem misafir oldu ve hem de Müslüman oldu.
İnsanlardan gelen ezaya sabret, tahammül et. Kimseyi hakir görme. Öfkelenince nefsine sahip ol. Aman, Allah’dan baskasına kulluk etme. Evinde bulunan hayvanlara, kedi , köpek … ne varsa onların yiyecek ve içeceklerini ihmal etme. Onlar emanettir. Haftanın pazartesi ve persembe günleri amellerin Allah’a arzolundugu günlerdir.
O günlerde oruç tutarsan iyidir. Oruç tutamazsan iyi seyler yap.
Kimseye karsı kalbinde bugz ve adavet bulunmasın. Allah, sirk gibi kalbinde buğz ve adavet bulunanları da affetmez. Bir gün gelip seni bırakacak arkadasla da dostluk kurma. Daima seninle beraber bulunacak dostlar kazan.
Karı, kız, oğlan, ahbab, yaran, mal, mülk hep muvakkat dosttur. Seninle kabre girmezler. En samimi dostun, iyi amellerindir. Kabirde, mahşerde, her yerde senden ayrılmazlar. Dostunu bil.
Yarın mahser yerinde en bedbaht insan, baskalarına vaz-ı nasihat etmiş de kendisini unutmuş, söyledikleri hayırlı şeyleri kendisi yapmamış, baskalarını fenalıklardan nehyetmis de kendisi o fenalıkları islemis olan kimselerdir.
Helâl kazan, hırsı bırak, uykudan uyanınca gözünden uykuyu sil, hemen Allah’ı zikret. Seytanın dügümünü çözmüs olursun. Şeytan uyu diye efsun okur. Abdest alınca ikinci dügüm çözülür. Namaz kılınca hepsi çözülür.
84) Dehre sövme. Dehr Allah’ındır. Eger dehriyle zamanı murat ediyorsan, zamanın elinde bir sey yoktur. İşler hep Allah’ın yed’i kudretindedir.
Malım malım diye kasılma, senin malın yiyip bitirdiğin, giyip eskittiğin, sadaka ile elden çıkardıgındır. Bunlardan baskası aleyhindedir. “Nereden topladın, nereye sarfettin, niçin depo ettin?”diye soracaklar. Dinini ögren. Din adamı âdil olur.
Kabir azabından, Deccalın şerrinden, Cehennem azabından, hayatında ve ölümünde sana arız olacak fitnelerin serrinden Allah’a sığın.
Peygamberimiz, namazlarının sonunda yâni, kaide-i ahiresinde bu duayı okurlardı.
Kalbini ve kalbine gelenleri daima murakabe et. Seriat terazisine ver. Onunla ayarla. Seytan, kürsüsünü kurar da avanesine oradan emirler verir. Allah’ın Arsı da su üzerindedir.
Şeytan bu hareketiyle halkı iğfal etmek ister. Şeriatı bilmeyenlerle şeytan alay eder. Ve onları çabuk aldatır.
Peygamberimiz Medine’ye tesriflerinde İbni Seyyad denilen bir Yahudi kâhini vardı.
Resul-ü Ekrem ona “ne görüyorsun?” diye sordu. Deniz üzerinde kürsü görüyorum, dedi.
Resul-ü Ekrem, o seytanın kürsüsüdür, buyurdular.
Kur’anı Kerim’de Allah’ın arsı su üzerindedir. Sizi imtihan için yâni hanginiz daha iyi islerde bulunacak, iste o iptilâ seytanın fitnesidir. Kendisini İlâh gibi tahayyül ettirir de oradan emirler verir. O, mü’minlerin en büyük düşmanıdır. Şeytanın serrinden Allah’a sığın.
Bakıcı, büyücü, aldatıcı, kendine şeyh süsü verenlere inanma. Dinin gider. Elde mizan şeriattır. Ona uymayan seyler şeytan yoludur.
85) Devlet adamlarına dil uzatma. Kalblerde tasarruf Allah’ındır. Onların kalbi de yed’i kudreti İlâhi’yededir. Sen meşru olan emirlerine hemen itaat et. Peygamberimiz. Ulül emre itaat edin, isterse yüzü yırtık Habeşi bir köle olsa da buyurdular.
Hıristiyan bilginlerinden bir zat, İslâm ülkelerinden birine geldi. Dolaşırken, herkes koşmaya basladı, işte Sultanımız geliyor, diye seviniyorlardı. O Hıristiyan zat da bekledi.
Baktı ki siyah, vaktiyle köle oldugu nişanlarından belli, yüzü yırtık, çirkin bir yüz. Yüzüne bakınca; Allah’ın varlıgına, birligine, seriki ve naziri bulunmadıgına, istediğini istediği gibi yapar olduğuna, mülkünde istediği gibi tasarruf ancak Zat-ı Ahad’iyetine has olduğuna, Hazreti Muhammed’in (S.A.V.) de hak Peygamber olduguna sahadet ederim dedi. Dediler ki; bu imanın sebebi nedir? Dedi ki; Su siyah kölenin saltanatındadır. Çünkü, zahiren bu adamın arkasına iki kisi bile düsmez. Halbuki bütün Ulema, Esra ve iyyanı hep onun önünde el pençe duruyorlar, inandım ki Allah birdir. Kullarında istedigi gibi tasarruf ediyor. Ve Habibi de Hazreti Muhammed’i de (S.A.V. ) tasdik ediyor.
Yemek ve su kaplarınızın ağızlarını kapatın. Çünkü, senede bir gece gökten veba yagar. Açık kaplara veba girer diye Hadisi serif vardır.
86) Misafirlerine ikram et. Hadisi şerifte; Allah’a, Ahiret gününe imanı olan misafirlerine ikram etsin buyrulmustur. Misafirin hakkı üç gündür. Fazla kalırsa sadaka olur. Gelip geçici ise, bir günlük hakkı vardır. Misafire ikram, imânın subelerindendir. Hayır söylemek, kötü sözlerden dili tutmak da imanın şubelerindendir.
Bir amel islerken onu güzel yapmaya çalıs. Çünkü, amelini güzel yapan emeline muvaffak olur. Güzel amel ser’i serife uygun olan ameldir. Allah’ı görür gibi ibadet etmekliğindir.
87) Abdestli bulun, her farz namaz için abdest alırsan güzel olur. Abdest müstakil bir ibadettir. Gerçi baska ibadetlerin sıhhati için sart kılınmıstır, amma, istiklâline dokunmaz.
Sabah namazını kılan kimse, Allah’ın ahdine girmistir, sakın ona dokunma. Geceleri gafletle geçirme namaz kıl.
Allah’ından, Dininde, Dünyada, Ahiretinde af ve afiyet iste.
Allah’dan daima hayır iste. Bir insan, sıdk ile Allah’dan sehitlik isterse, Allah ona yatağında da ölse şehid sevabı verir, diye Hadisi serif vardır. Hayırlı islere baskalarını da tesvik edenler sevabda müsterek olurlar. Dünyada insanlara sürür, ferahlık asılayan ve sıkıntılarını giderenlerin Allah, Kıyamet gününde sıkıntılarını izale eder.
88) Icrasına muktedir bulundugun öfkeyi yut. Allah, öfkesini yutanları ve Insanların kabahatlerini af edenleri metheder. Peygamberimiz de, öfkesini yutanın kalbine emniyet ve imân dolar, buyurmustur.
Halkın ihtiyacına koş, onların islerini görmek amellerin en efdalidir. Hele düsmüşlere yardım, en büyük ibadetdir.
Allah’dan mağfiret isterken, günahlardan Allah’ın seni korumasını iste. Günahı islemissen cezasından korumasını iste. Allah’ın bildigi ve oldugun halin tersini gösterme. Göründügün gibi ol. Rıfk ile muamele et. Mülayim, yumusak olmayanlar birçok hayırlardan mahrum kalırlar.
Sana birisi bir hediye takdim ederse, ona mukabelede bulun. Bir şey vermege kudretin yoksa, dua ile mukabelede bulun. Amma, sen birisine hediye vermissen, sakın karşılığını bekleme. Ve bir sey beklemediğini ona anlat. Eğer mukabele ederseniz müteessir olurum, de.
Eğer, sana bilmukabele takdim ettiği hediyeyi kabul etmezsen, memnun olacaksa o hediyeyi kabul etme. Amma, o da gönül hosluğu ile sana bir hediye verir ve onu almayınca müteessir olacagını anlarsan kabul et.
Aman, gâvur olayım, veyahut dinimden dönmüş olayım, gibi sözlerle yemin etme.
Selâmetle İslâmiyet’e dönemezsin. Allah’ı an, gayriye yemin etmek günahtır.
Yalan rüya uydurmak veya rüyaya yalan katmak yalanların en fenasıdır.
89) Hakkında kötü bir sey söylemişlerse sükut et. Bunu sana söyleyene tearuz etme. Zennunu Mısri’ye Mütevekkil sordu: Sana zındık diyorlar ne dersin? Dedi ki; hayır desem söyleyenleri yalancı, evet desem nefsimi yalancı yapmış olacagım binaenaleyh sükut ediyorum, dedi.
Bir mü’mini küçük düsürecek, utandıracak seyleri söyleme. Böyle söyleyenler cehennemin en siddetli yerlerinde hapsolunurlar, diye Hadis-i serif vardır. Dininle dünyayı yeme. davul, zurna çalıp ta para kazanmak, din ile dünyayı elde etmekten daha iyidir.
Sundan, bundan haber veren kâhini tastık etme.
Elinde, ağzında bulasık varken uyuma. Ve kimseye düşmanlık etme. İki yüzlü olma. Ticarette ihtikâr yapma.
Birisi bir yere oturmus ve tekrar oturmak üzere bir yere ayrılmışsa, onun yerine oturma.
Av muhabtır ama, sen av pesinde dolaşma. Sana ikram olsun diye bir sandalye veya süt veya güzel koku takdim ederlerse reddetme.
Borca girerken ödemeğe niyetin sağlam olsun, ödemege muvaffak olursun. Eğer niyetin çürükse, borçlu kalırsın. Borçlu ölenlerin cenaze namazlarını Peygamberimiz kılmazdı.
Mü’min kardeşine üç günden fazla dargın durma. Rast gelince ilk selâmı sen ver.
Hayırlı olursun, insanlar ayağa kalksınlar, karşında el baglasınlar diye bekleme.
Şefaat ettiğin kimsenin hediyesini ve ziyafetini kabul etmek riyadır. Kabahati sabit veya haklı bir tasfiye ve azledilmis kimseler hakkında şefaat caiz değildir. Böyle bir caniye şefaatte bulunmak, Allah’ın lâinine sebeptir. Şefaati kabul edeni de müşkül duruma sokmuş olursun.Şefaat, haklı ve hayırlı şeylerde olur.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
90) Hazreti Ali Keremullahı veçhe Efendimize hitaben varit olan vasiyetlerden;
Hazretî Ali der ki: Resulullah efendimiz bana vasiyet etti. Ve Ya Ali bunları hıfzet hayır görürsün buyurdu.
Ya Ali; Cahillikten daha beter fakirlik yok. Akıldan daha güzel mal yok. Kendini beğenmekten daha korkunç yanlıslık yok. Müsavereden daha kuvvetli yardımcı yok. Yakut (saglam bilgi) gibi imân yok. Fenalıkları bırakmak gibi koruyucu yok. Güzel huylar gibi soy sop yok. Tefekkür (düsünmek) gibi ibadet yok.
Ya Ali; her seyin bir âfeti vardır. Sözün âfeti yalan, ilmin âfeti unutmak, ibadetin âfeti riya, zekatın âfeti övünmek, seceatin âfeti zulüm, cömertliğin âfeti başa kakmak, güzelliğin âfeti kendini beğenmek, asaletin âfeti kasılmak, hayatın âfeti mesru olan vazifelerini yapmaktan utanmak, halin âfeti yenilik, ibadetin âfeti usanmaktır.
Ya Ali; birisi seni yüzüne karşı methederse, Allah’ın beni onların dediğinden hayırlı eyle, bilmedikleri şeylere beni affeyle, onların sözü ile beni sorguya çekme, de. Onların sözlerinden salim kalırsın.
Ya Ali, oruçlu iken, iftar ederken “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve verdiğin rızıklarla da iftar ediyorum” de. O gün, ne kadar insan varsa hepsinin sevabı kadar sevap kazanırsın.
Oruç tutan kimsenin, Allah yanında makbul bir duası vardır, iftar ederken besmele çeker ve “ey magfireti bol Allahım, beni affeyle” derse af olunur.
Ya Ali, güneşe ve aya karşı oturma, arkanı dön de otur.
Güneşte de çok oturma hastalık gelir.
Ya Ali; Yâsin-i serifi çok oku, aç, susuz, çıplak kalmazsın. Hastalık, korku, zindan görmezsin, yalnız kalmazsın, her yerde hürmet görürsün.
Bir seyin kaybolmaz. Bir hastanın basında okursan, ecel gelmisse, ölümü asan olur. Aksam okuyan, sabaha, sabah okuyan, akşama kadar emin olur.
Ya Ali; yatarken Tebareke suresini oku. Kabir azabı görmezsin, Münkir, Nekir sual sormaz.
Ya Ali;( KUL HU VALLAH-U AHAD )’ abdestli olarak oku. Kiyamet gününde; Ey Allah’ını metheden, kalk Cennet’e buyur derler.
Ya Ali; kötü sözlerden ve kötü gözlerden korunmak için “Maşaallah” de. (LâHavle. . .) oku.
Ya Ali; zeytinyağı ye ve vücuduna çal. Şeytan yaklaşamaz.
Ya Ali; yemege baslarken tuzla başla. Sonunda da tuzla bitir. Birçok dertlere devadır.
Ya Ali; yemeğin basında Besmele çek, sonunda da Hamd et. Sonuna kadar melekler sevap yazarlar.
Ya Ali; Evinden çıkarken Ayet-ül Kürsü’yi oku, işlerin kolaylaşır.
Ya Ali; yalnız sefere çıkma. Seytan seninle beraber çıkar.
Ya Ali; çocuğun olursa, sağ kulağına ezan oku, sol kulağına kâmet getir. O çocuga şeytan zarar yapamaz. Gök aylarının basında ve ortasında şeytanlar çok faal olurlar. Kendinizi koruyun, serlerinden Allah’a sığının.
Ya Ali; Sail’i reddetme. İsterse at üzerinde gelsin, bir sey ver. Verilen sadaka sail’den evvel Allah’a gider. Sabah erken sadaka vermeli. Çünkü, belâ ve musibetler sadakanın önüne geçemezler.
Ya Ali; fakirleri miskinleri sev. Allah da seni sever. Ya Ali;evine girince evdekilere selâm ver. Evinin bereketi artar.
Ya Ali güzel huylu ol. Böyle olursan, oruç tutanların, namaz kılanların derecesine ulaşırsın.
Ya Ali; öfkelenme. Öfkeli insana şeytan istediği şeyi yaptırır.
Ya Ali; Allah’ın affedici olduğunu unutma. Daima Allah’tan magfiret iste. Allah, meleklerine buyurur ki: “Kulum benden baska kimsenin günahları magfiret edemez olduğunu bildi. Şahid olun. Ben kulumu affettim.”
Ya Ali; yeni bir elbise giyersen, eskisini bir fakire giydir. O elbise fakirin üzerinde bulundukça Allah’ın hıfzındasın.
Ya Ali; Camiye girerken: “Allah’ım bana rahmet kapılarını aç” de. Çıkarken de, “Allah’ım, bana rızık kapılarını aç” de.
Ya Ali’; doğru, yalan ne olursa olsun, Allah’a yemin etme. Ağzını yemine alıştırma.
(Yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın.) Allah, yalan yere yemin edenleri temizlemez. Ve onlara merhamet etmez.
Ya Ali; dört sey var ki şeytandandır: Ağlamayan göz, katı kalb, uzun emel, dünya sevgisi…
Ya Ali; dişlerini temizle. Aralarında yemek parçaları kalmasın. Melekler sevmezler.
Hazreti Ali der ki: Resulullah’a, Bakara suresinin otuz yedinci âyetindeki (Adem, Rab’binden kelimeler belleyip onlarla yalvardı. Allah da tövbesini kabul buyurdu.) “Bu kelimeler ne idi?” diye sordum. Resulullah buyurdular ki: Allah, Adem’i Hindistan’a, Havva’yı Cidde’ye, yılanı Isfahan’a, seytan’ı Bisan’a indirdi. Cennet’te en güzel mahluk, yılan ile tavus idi. Adem’i iğfalde şeytana yardım ettikleri için onlar da gazaba ugradılar, Hazreti Adem Hindistan’da basını semaya kaldıramadı, agladı ve müteessir olarak oturdu.
Bir gün Cebrail geldi, selâm verdi. Allah’ın selâmını da teblig etti. Ve dedi ki; Rab’bin soruyor ben onu kudretimle yarattım, Ruhumdan Ruh nefhettim. Meleklere secde ettirdim, Havva’yı ona es ettim. Bu hüzün ne?
– Ya Cebrail, civar-ı Rab’bı Âlâdan buraya indirildim.
– Ya Adem, söyle dua et: (Allah’ım Muhammed hürmetine sana iltica ediyorum. Ben günah isledim, nefsime zulmettim. Beni affeyle.)
Sonra Havva ile birleşince dediler ki: (- Ey Rab’bimiz, kendimize yazık ettik. Eğer bizi esirgemezsen zarara ugrayanlardan olacagız) dualarını yaptılar. (A’râf suresi 23).
İnsan, dünyada babasının yolunda gitmeli. Babamız kusurunu itiraf etti. Allah’dan magfiret istedi. Allah da hem affetti. Hem de en büyük saltanatı ve elçiligi ihsan etti.
Şeytan, Allah’a kafa tuttu, “beni azdırdın” dedi, ebediyyen mel’un oldu. Allah’a boyun eğmeli, kusurlarını itiraf etmeli, Allah’dan daima af ve magfiret istemeli. Adem’in oglu oldugunu böylece isbat etmeli. Şeytan suyu içip de Allah’a kafa tutanlar, nisbeti Âdem’e değil, şeytana baglamış olurlar. Yılanı öldür.
Ya Ali; inad olma. Sonra pişman olursun. Dilini daima hayıra alıştır. Ahiretin en şiddetli azabı dildendir.
İnsanların en büyük dertleri, haset, hırs, gazap, kizb’dir. insanların şerlisi yalnız geçen, kimseye menfaati dokunmayan, hizmetçilerini dövenlerdir. Daha serlisi, hayrı umulmayan, şerrinden korkulan kimselerdir.
91) Eba Hüreyre’ye hitaben varid olan vasiyetler: Ya Eba Hüreyre; Bir âyeti ezberledikten sonra unutmak, büyük kabahattir. Allah’a böyle gelme…
Ya Eba Hüreyre: Ululemr olanlara lanet etme. Allah bir kavmi ululemrlerine lanetlerinden dolayı Cehenneme attı. Ya Eba Hüreyre; Seytandan baskasına sövme. Temiz lisan ile ölürsen, bütün Peygamberler ve mü’minler Cennet’e girinceye kadar seninle müsafaha ederler.
Ya Eba Hüreyre; Gece yansından sonra kılınan namazlar efdâldir. Bunu ihmâl etme.
Ya Eba Hüreyre; İyi seyleri emret. Kötü seyleri nehyet. Herkese iyilik ögret. Bir kimseyi fenalık yaparken görürsen, şahsına bir zarar gelmeyecegini bilirsen, ona “Allah’tan kork” de.
Ya Eba Hüreyre; Müslümanlara güler yüz göster. Selâm ver, müsafaha et. Melekler senin için dua ve istigfar ederler. Allah, meleklerin dua ve istiğfarlarını kabul eder.
Ya Eba Hüreyre; İyiligi küçük görme, iyilik deyince hepsini yap. Hatta acize bir testi su getirmek suretiyle olsun, iyi huyların, küçük olsun, büyük olsun karşılığı Cennet’tir.
Ya Eba Hüreyre; Evinde ehli ve iyâline namaz kılmayı emret. Allah evinize bol rızık verir. Sizin eve seytan sokulamaz.
Ya Eba Hüreyre; Her Müslüman için Allah’dan magfiret iste. Hepsi sana sefaatçi olurlar. Ya Eba Hüreyre; Ssekerâtta olan bir kimsenin yanına girersen, ona Kelime-i Sehadet’i telkin et. Onun sevabları kadar sana da sevab verilir. Hatta o hastaya tevbe ettir. Tevbe telkini sıhhatte olanlara daha faydalıdır. Ya Eba Hüreyre; Ümmetime sünnetimi öğret. Ahirette nurlara gark olursun da herkes sana gıbta eder.
Ya Eba Hüreyre; Misaferlere, yolculara ikram et. Hatta onları ehline tercih et. Melekler seni sıratta tesyi ederler.
Ya Eba Hüreyre; Müslümanların yollarına eza atma. Elinden geldigi kadar yollardan ezaları kaldırmaya çalış. Bir insan, yol üzerinde gördügü ezayı kaldırır veya onu, üzerine toprak dökmek suretiyle örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.
Ya Eba Hüreyre; Âmâların sol elinden tut, onları gidecekleri yere kadar götür. Bu da bir sadakadır. Sağırlara hayrı duyurmak, saşırmışlara yol göstermek hep sadakadır.
Ya Eba Hüreyre; Borcunu elinle götür ver. Melekler seni tesyi ederler. Borcunu ödeyenlere melekler dua ederler ve Allah-ü Zül Celâl onlara ummadıkları yerlerden rızıklar gönderir.
Ya Eba Hüreyre; Bir insan helâlinden mal kazanır, zekâtını verir, sonra mirasçılarına bırakırsa, o maldan yapılan bütün hayırlı seylerde onun hissesi vardır.
Ya Eba Hüreyre; Şehiden ölenlerin bütün günahları af olunur. Yalnız kul haklan, bir de namuslu kimselerin namusuna dokunacak kötü sözler af olunmaz.
Ya Eba Hüreyre; Her günah, Ahirette tasadır. Bâzı günahların tasası çok büyüktür. En büyüğü baskasının malına, namusuna, canına karsı yapılan günahlardır.
Ya Eba Hüreyre; Kimseyi korkutma, seni de ahirette korkuturlar. Baskalarının sana karsı yaptıgı kabahatleri affet. Büyük mükâfat görürsün. Ya Eba Hüreyre; Evinin her tarafında namaz kıl. Evinin nuru gözlerde görünür.
Ya Eba Hüreyre; Aksam ve sabah yemeklerinde, muhtaç akrabalarını gözet. Allah, dünya ve ahirette dostlarına ayırdıgı hayırlardan sana da büyük hisseler ayırır. Ya Eba Hüreyre; Allah’ın bütün mahlukatına merhamet et. Allah da yarın sana merhamet eder.
Ebu Hüreyre der ki: Resul-ü Ekrem efendimize; “Ya Resulullah ben bir sinek suya düsmüş çırpınıyor, onu o halde görünce içimden bir merhamet hissederim” dedim de, Resulullah üç defa “Allah sana merhamet etsin” buyurdular.
Ya Eba Hüreyre; Musibetleri sabır ile karsıla. Allah’ın Rahmetine, Mağfiretine ve hidayetine erersin.
Ya Eba Hüreyre; Felâketzedeleri taziye et. Köle azad etmis gibi sevap kazanırsın. Ya Eba Hüreyre; Sabah ve aksam dilin zikrullah ile olsun. Günahın kalmaz.
Ya Eba Hüreyre; Kardesinin ayıbını gizle. Allah yardımcın olur. Kardeşine yardım et.
Akraba ve komsularına iyilik et. Müslüman olursun. Dostlarına iyilik et mü’min olursun.
Allah’ın farz kıldıgı ibadetleri yap, Abid olursun. Allah’ın taksimine razı ol. Zahid olursun.
Resul-ü Ekrem salla’llahü aleyhi vesellem Ebû Hüreyre’ye vasiyetlerinde buyurdular ki: Ey Ebü Hüreyre, herkes korkudan tir tir titrerken korku hissetmeyenlerin, herkes Cehennem ateşinden feryat ederken rahat ve huzur içinde bulunanların yollarını tut.
Onlar kim Ya Resulullah, bana onların ahvalini bildir ki, onları tanıyayım.
“Onlar, ahir zamanda gelecek ümmetlerimdendirler. Onlar, Mahsere gelirken Peygamberler gibi gelirler. Karşıdan onları görenler, Peygamber zannederler. Ben onları görünce, ah ümmetlerim ah ümmetlerim, derim. Mahser halkı, o zaman onların Peygamber deşil, benim ümmetim olduğunu ögrenirler. Onlar mahşer yerinden şimşek gibi geçerler. Onların nuru, bütün mahser halkının gözlerini kamastırır”
Ya Resulullah, onların amellerini bana da öğret de belki ben de onlar gibi olurum, dedim.
Buyurdular ki:
Ey Ebû Hüreyre, onların yolu zorca. Evlerinde de her türlü yemekleri varken açlığı tercih ederler. Her çesit elbise giymek kudreti varken elbiseye ehemmiyet vermezler. Her türlü şerbetleri içmek mümkün iken, susuzluğa tahammül ederler. Hep bunları Allah’ın rızasını kazanmak, başkalarını nefislerine tercih ettikleri için yaparlar. Hesap korkusundan dolayı Helâl olan birçok zevklerini terk ederler. Dünyada yalnız bedenleri vardır. Dünyanın süsüne kendilerini kaptırmazlar. Melekler, Peygamberler onların ibadetlerine hayran olurlar. Onlara müjdeler olsun müjdeler, dedikten sonra; Allah’ını benimle onları birarada cem eyle, benim onlara istiyakım var dedi ve ağladı. Ve yine buyurdular ki: Allah, arzdakilere âzab etmek murat ederse, onların yüzü suyu hürmetine azabı kaldırır. Ey Ebû Hüreyre; İste, sen de onların yoluna git. Onlara muhalefet eden şiddetli hesaba çarpılır.
92) Ashabdan Ebu el Derda söyle rivayet etti:
Resul-ü Ekrem Sallâ’llah-u aleyhi vesellem buyurdular ki:
Ey Nas, ölüm gelmezden evvel Allah’a dönün, mesguliyet gelmezden evvel iyi ameller isleyin Allah’ınızı çok zikretmek suretiyle aranızdaki ahdi muhafaza edin ki, saadete eresiniz. Gizli ve aşikâr çok sadaka verin, rızıklar genislesin. Daima iyiliği emredin ki, birçok nimetlere eresiniz. Çirkin seylerden nehyediniz ki, yardımlar göresiniz. Ey Nas: Sizin en akıllınız, ölümü çok anandır. En zekiniz ve en iyi düşüneniniz de ölüme güzel ameller hazırlayanınızdır.
Gözlerinizi açın, akıllılığın alâmeti, dünyaya aldanmamaktır. Ebediyet âlemine doğru ihlâs ile yönelmektir. Kabir için azık hazırlamak, Mahser yerine temiz olarak çıkmaya müstaid bir hale gelmektir.
Nasihat; Peygamber nasihati: Müjdeler olsun o kimseye ki, şerefine halel getirmeden tevazu eder. Nefsini, tahkir ettirmeden küçük gösterir. Kazandıgı helâl maldan hayırlı yerlere sarf eder. Bilgin ve faziletli kimselerle düser kalkar. Fakir ve düskünlere merhamet eder.
İşte onlara müjdeler olsun. Yine müjdeler olsun o kimseye ki, kazancı temiz, içi temiz, dısı temiz, kimseye zararı yok. Müjdeler olsun o kimseye ki, bildigi ile amel ediyor. Malının fazlasını muhtaciyne veriyor. Sözlerinin fazlasını imsak ediyor da söylemiyor. Iki kisinin arasını düzeltmek için Peygamberimizin vasiyeti:
Ashabdan Malik’in oğlu Enes der ki: Bir gün Resul-ü Ekrem de içimizde oldugu halde oturuyorduk. Baktık ki, Resul-ü Ekrem gülüyor. Ve ön disleri görülüyordu, Hazreti Ömer; Anam, babam sana feda olsun niye güldünüz Ya Resulu’llah, dedi.
Duyurdular ki, ümmetimden iki kisi, huzuru İlahi’de diz üstü geldiler de birisi, Allahım su kardesimden hakkımı alıver dedi. Rab’bül Izze de kardeşine hakkını versene deyince, Allah’ım verecek hiçbir şeyim kalmadı, ne veriyim, dedi. O vakit alacaklı: Ya Rab, günahlarımı yüklensin, dedi. Resulullah’ın gözlerinden yaslar bosandı. Ağladı. Sonra buyurdular ki, o ne müthis bir gün ki, insan günahlarını baskasına yükletmeni ister. Ve Resul-ü Ekrem buyurdular ki, Allah Azze ve Celle alacaklıya; hele basını kaldır da cennetlere bir bak dedi. O adam basını kaldırırıp bakınca dedi ki, Ya Rab, gümüşten sehirler içinde altından köskler görüyorum, onlar da incilerle süslenmis. Bunlar hangi Peygamberin, hangi Şehid’in? Allah-ü Tealâ, bunlar satılık. Bedelini kim öderse ona verecegim.
O adam dedi ki, Ya Rab, buna kimin gücü yeter, kimde var bu kadar servet? Allah-ü Tealâ buyurdu ki; sende var, sen alabilirsin. Ya Rab, neyimle alırım. Alacaklısı bulunduğun kardesini affetmekle bunları aldın deyince; Affettim Allah’ım dedi.
Allah-u Tealâ, Haydi kardeşinin elinden tut, beraberce o Cennetlere girin buyurdu.
Bunu Resul-ü Ekrem anlattıktan sonra buyurdular ki; Allah’dan korkun. Aranızdaki gerginlikleri ıslah edin (düzeltin). Allah da kıyamette Mü’minlerin arasını ıslah eder.
Kıyamet alâmetlerini bildiren vasiyetler:
Hazreti Ali Keremullah’ı veçhe der ki; Resulullah Sallâllah-ü Aleyh’i Vesellem’e kıyamet alâmetlerinden soruldu da buyurdular ki; insanlar hakkı zayi ettiklerini, namazı öldürdüklerini gördügün zaman, birbiri aleyhine iftiralar çoğalıp yalan mubah gibi olup, rüsvet almak ve vermek âdet hükmüne girdigi zaman, binalar yüksek yapılıp, zenginlere hürmet çogalınca, akılsızlar is basına geçip kan dökmek hiçe sayılınca, cahil zarif, zeki; âlim, zayıf, zalim medar-ı iftihar addedilince, camilere rasgele girip çıkanlar görülünce, sartlar çogalıp mushaflar süslenip minareler yükselince, kalbler dinden harap bir hale gelince, müskirat içilip, boşanmalar, ansızın ölümler çogalınca, fenalıklar, iftiralar, alenen yapılırsa, Allah’dan baskası adına yeminler yapılıp hainler emin, eminler hain tanınınca, içi canavar gibi olduğu halde, dışına koyun postu giyenleri gördügünde kıyameti bekle, artık yaklaşmıştır.
Sadakaya dair vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; bir dilenci bir kadına geldi. O kadının elinde bir lokma vardı.
Ağzına koymak üzere iken fakir elini uzattı. O, lokmayı fakire verdi. Bir müddet sonra o kadın bir oğlan dogurdu. Çocuk kundakta iken ansızın bir kurt gelip çocuğu kapıp kaçtı.
Kadın, arkasından “oglum, oglum!” diye bağırıyordu.
Allah, bir meleğe: “yetis, çocuğu kurdun agzından al, annesine teslim et ve benden selâm söyle. “Bir lokma sadakana bir lokma ile mükâfat de” buyurdu.
Peygamberimiz bir adama söyle vasiyet etti: Şehvetlerini kıs, fakirlik kolaylasır. Günahı azalt, ölüm kolay getir, malını önceden gönder, ona bir an evvel kavuşmak istersin de ölümden korkmazsın. Verilene kanaat et. Hesabın hafif olur. Senin için deruhte edilmiş rızıkları toplarken, farz ibaretlerinden uzak olma. Sana ayrılan gelir, ayrılmayanı da elde edemezsin. Elinden çıkmıs, fırsatı kaçmıs seyler hakkında müteessir olma. Faydasızdır.
Öyle bir seye emek ver ki, elinden çıkmasın. Sen de orada ebedi olasın.
Peygamberimiz, Asım oğlu Kays’a söyle vasiyet etti: Ya Kays; muhakkak izzetle beraber zillet var. Hayat ile beraber ölüm de var. Dünya ile beraber Ahiret var. Her seyin hesabı sorulacak. Her seyin gözcüleri var. Her iyiliğin sevabı, her kötülügün cezası var. Her gelecegin mutlaka bir muayyen zamanı var.
Ya Kays; seninle beraber mezara girecek bir arkadasın var ki, o diridir. Eğer o arkadasın iyi ise, sana ikram edecek, kötü ise, seni rezil edecektir. Sonra o seninle beraber Haşre çıkacak, seninle bile baas olunacak. Sen yalnız ondan dolayı hesaba çekilirsin. Onun iyi olmasına çalıs. Eger o, iyi olursa onunla rahat yasarsın. Eger o, kötü olursa seni ancak o korkutur. O da senin amelin, işindir.
Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; Beş haslet bulunmayınca kisinin imanı kâmil olmaz. Allah’a tevekkül, Allah’a tefviz, Allah’ın emirlerine teslim, Allah’ın kazalarına rıza, Allah’dan gelen felâketlere sabır. Allah için seven, Allah için buğz eden, Allah için veren, Allah için men eden imanını kemale erdirmiştir.
Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; kişi, insanlar elinden, dilinden salim olmadıkça Müslümanların sırasına, komşuların şerrinden emin olmadıkça mü’minler sırasına geçemez. Belki hata ederim diye tamamen fenalıklardan çekkin bulunmadıkça müttakıylerden sayılmaz. Ey Nas; gece karanlığından korkan, yoluna erken çıkar. Erken çıkan menzili maksuda varır. Ömürler sona erip de dünyaya gözünü kapayınca netice belli olur.
Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır. Münafığın niyeti amelinden şerlidir.
Rızıklar artmaz, eksilmez, iyi ve meşru yollardan arayınız. Ömürler mahdut, uzamaz kısalmaz. Ömür bitmeden gözlerinizi açın. Ameller sayılıyor. Küçüğü, büyügü hep karsına çıkacak. İyi amelleri çok işleyin.
Ey Nas: Kanaatte genişlik var. İktisatta maksada ulasmak var. Çekingen davranmakta rahatlık var. Her amelin cezası vardır. Her gelecek yakındır.
HadIs-i serif meali : [Hikmeti, ehlinden gayriye ögretmeyin. Hikmete zulmetmiş olursunuz. Hikmeti ehlinden saklamayın. Ehline zulmetmis olursunuz. Zalimle ugrasmayın, faziletiniz batıl olur. Mürailik etmeyin amelleriniz bosa gider. Mevcudu men etmeyin hayrınız azalır.]
Ey Nas: Eşya üçtür. Birisinin iyiliği aşikârdır. Ona uyun. Birinin kötülüğü asikârdır, ondan kaçının. Birisi de, ne oldugu sizce belli degildir. Onu Allah’a havale edin.
Ey Nas: Size yükte leyni, pahada agır iki şey söyleyeyim. Dikkât edin: Sükût, güzel huy.
Peygamber vasiyeti: Haddinden fazla yemeyin. Çünkü, aşırı yemek, kalbe kasvet verir de kalbi kapatır. Azaları vazifelerinden alıkor. Kulakları sağır eder de vaaz tesir etmez olur. Haddinden fazla oraya, buraya bakmayın, Fuzuli nazarlar kalbe neva tohumu eker de gaflet getirir. Tamahı bırak, tamahtan kalbe siddetli hırs gelir, kalb dünya muhabbetine dalar ve kapanır. Bu hal, her fenalığın anahtarıdır ve iyiliklerin batıl olmasına sebebtir.
Peygamberimizin vasiyeti: Ümmetim, Dünyada üç tabaka üzerine olurlar:
l- Mal toplamaya, yıgmaya, ihtikâra rağbet etmeyenler. Onlar dünyayı söyle anarlar:
Kimseye muhtaç olmasınlar, yiyecek ve giyeceklerini helâlinden kazanıp kimseye yüz suyu dökmeden dünyayı geçirsinler. Onlar için korku ve tasa yoktur. Ahirette ferahdırlar.
2. Helâlından temiz mal kazanıp hayırlı yerlere sarf etmek, akraba ve muhtaçlara yardım etmek, onların emelidir. Helâl olmayan bir dirhemi almak, onlar için en korkunç şey, bir dirhemi mesru olmayan yere sarfetmek onlar için en kötü istir. Bunlar Ahrette hesaba çekilirlerse, kolay kolay azabdan kurtulamazlar. Allah’ın affı ve rahmetine mazhar olanlar kurtulurlar.
3- Helâl, haram düsünmeden mal toplamak, para kazanmak, Allah haklarını vermemek, harcadıkları yerlere israfına harcamak, hayra gelince, cimrilik edip vermemek, ihtikârdan korkmamak, bütün mevcud putları ile dünyaya dalıp gaflette puyan olanlardır. Bunların neticesi Cehennemdir.
Peygamberimiz buyurdular ki: Sizi Cehennemden uzaklastıran ne varsa hepsini size anlattım. Sizi Cennete yaklaştıran ne varsa, onlara da sizi delâlet ettim. Ruhul Kudüs kalbime söyle üfledi: Rızkını bitirmeden kimse ölmez. Binaenaleyh, rızkınızı kazanırken iyi, mesru yollardan kazanın. Rızkınızın biraz agır gelmesi, sizi kötü yollara sevketmesin. Allah’ın fazlı olan rızkınızı, Allah’a isyan olan sekillerden aramayın. Allah’ın nzık hazinesine ancak, Allah’a itaat yollarından erilir. Oralardan arayın.
Herkesin rızkı var. Onu bulacak. Ona razı olana mübarek olur ve rahatlık verir. Razı olmayana rahat ve huzur vermez.
Allah’ın hazinesinde olana talip ol ki, Allah seni seve; insanların elindekine göz dikme ki, insanlar da seni seve. Yarın Mahşerde, dağlar gibi sevapları olan insanlar gelecekler, onları Cehenneme atın denecek. Resulullah’a sordular; bunlar namaz kılmaz mı idi?
– Namaz kılarlar, oruç tutarlar hatta gece namazı bile kılarlardı. Lâkin, karşılarına dünya menfaati çıktı mı hemen ona çullanırlardı, buyurdular.
Peygamber vasiyeti: Dünyaya sövmeyin. Mü’minleri hayırlara ulastırmak için en güzel vasıta, dünya hayatı ile Ahiret saadetleri kazanılır. Ve Ahiretin azabından yine dünya hayatıyla kurtulunur.
Hayat, en kıymetli sermayedir. Bunun bir nefesi bütün varlıklardan daha azizdir.
Binaenaleyh, bir kimse dünyaya lanet okursa, dünya da ona, benim üzerimde Allah’a isyan edeni Allah kahretsin, der. Resulullah söyle nasihat buyurdular: Paçaları çemreyin.
Is ciddidir hazırlanın, göçme zamanı yaklasmıstır.
Azıklar hazırlayın. Yolculuk uzundur. Yükler hafif olsun, yollar sapadır. Yükü agır olan geçemez. Ey Nas: Dünyanın birçok güçlükleri vardır, imanınızı iyi muhafaza edin. İmanınızı salih amellerle kuvvetlendirin. Sabırlı ve metanetli olun ki nimetlere kavusasınız.
93) Allah’ın kudsi hadislerindeki vasiyetler: Allah’ın dostlarına tazim lâzım. Cenab-ı Hak, “dostuma hakaret eden bana ilânı harp etmistir. Veya ben ona ilânı harp etmisimdir.” buyurur. Allah’ın gazabı karşısında kim durabilir?
Yanımda en sevgili ibadet nasihattir. Ey adem oğlu, hayırlın sana geliyor, senin de serlerin göklere çıkıyor. Ben sana nimetler veriyorum sen ise karsılığında günahlar isliyorsun. Her gün melekler kötü amellerini getiriyorlar. Beni düsün, ben seni her yerde görüyorum. Benden utan da hayırlı işlere tesebbüs et. Ben de muvaffakiyetler vereyim. Emirlerimi, nehiylerimi hep bana iltica edesin diye verdim. Benden kaçasın, isyan isleyesin diye değil.
Ben Gani’yim, sen fakirsin. Dünyayı yarattım, sana musahhar kıldım. Rızamı kazanasın diye. Benden ürkme. Benden kaçanı huzuruma kabul etmem. Rahmetime koymam.
Ey Adem oğlu, her gün rızkın gelir sen mahzun olursun. Her gün ömrün eksilir de haberin yok. Hâlâ gülersin. Yeteri elinde varken, azdıracak şeyler pesindesin. Aza kanaatin yok, çokla doymuyorsun. Halin ne olacak!
Benim sevgili dostum kimdir bilir misin? Cismi hafif, zevkle namazını kılar, ibadetlerini güzelce yapar. Gizli ve asikâr her yerde kullugunu isler, insanlar içinde söhreti yok, parmakla gösterilmez. Kendi halinde, kazancı ile meşgul, kanaatli, ölünce arkasından ağlayanlar az, dünyada bıraktığı servet de az.
Kulum, sakın ibadetlerine benden başka bir garaz karıstırma. Eger bir sey karıstırırsan ben orada yokum. Müsterek ameli, karısık kalbi sevmem.
Ey Peygamberlerin kardesi; ey mürşitlerin yoldası Habibim. Kullarıma söyle, evime salim bir kalble, dogru bir dil ile, temiz bir el ile, tahir bir avretle girsinler. Bir kimsenin hakkı özlerinde iken sakın evime girmesinler.
Hangi bir kulum borçlu olarak namaza durursa, o hakkı ödemedikçe namazını kabul etmem. Amma, sahibine hakkı ödenince, onun işitir kulagı, gören gözü olurum. O benim sevgili bir dostumdur. Peygamberler, Şehidler, Sıddıyklar, Salihlere onu komşu yaparım.
Allah’ın vasiyeti: Kulum, abdestini bozar da abdest almazsa, bana cefa etmistir.
Abdest alır da namaz kılmazsa, yine bana cefa etmistir. Namazlarda dua etmezse, yine bana cefa edilmistir. Eğer dua eder de ben de onun duasını kabul etmezsem, muhakkak ben de ona cefa etmisimdir. Halbuki, ben cefa eden Rab degilim. Ben cefa eden Rab degilim. Ben cefa eden Rab degilim.
Gecenin üçte ikisi gidip de biri kalınca. Dünya göğünden Allah söyle hitab eder:
Beni sevdiklerini iddia edip de simdi uyuyanlar yalancıdır. Herkes sevgilisiyle tenha kalmak istemez mi? Iste ben ahbablarıma nazırım. Onlar beni murakabeye aldılar, benimle konuşuyorlar. Yarın Cennette onların gözlerini güldürecegim.
Benden baskasından uman, beni bilmiyor, beni bilmeyen bana kulluk edemez.
Bana kulluk etmeyen gazabıma ugrar, benden gayrisinden korkana gazabını hak olur.
Kıyamete bir insanı getirirler, kurbanlık koyun gibi Allah’ın divanına dikerler. Cenab-ı Hak sorar: – Kulum, sana nimetler, servetler ve saman ve rütbeler verdim ne yaptın?
– Ya Rab, topladım, çoğalttım, verdiğinden daha fazlasını bıraktım, müsaade buyur da getireyim, der. Cenab-ı Hak: Getirdiğini göster. Yine o adam, topladım, çogalttım, daha fazla yaptım diye mırıldanır. Hiçbir sey getirmedigi görülünce, Cehenneme sürüklenir…
Cenab-ı Hak, Hazreti Musa’ya söyle hitap etti: Biliyorsun ki mülküm zail olmaz. Bana taatı terketme. Yine biliyorsun ki hazinem bitmez, tükenmez. Rızık için gam yeme, ne biliyorsun ki, düsmanın ölmez. Emin olma. Ansızın bastırır. Benim seni affettigimi madem ki kat’i olarak bilmiyorsun, baskasının günahlarını ayıplama. Madem ki Cennetime daha girmedin, fikrimden emin olma.
Cenab-ı Hak, Dünyaya söyle hitap etti: Ey Dünya, bana çalısan ve rızamı arayana benim için sen hizmet et. Sana çalısana, sen sıkıntı ver. Cenab-ı Hak buyurdu ki; Bir kimsenin vücuduna sıhhat, maisetine genişlik verdigim halde, aradan bes, on gün geçer de bana dönüp kulluk vazifesini yapmazsa, o adam mahrumdur.
Daima Allah’dan korkmalı. Cenab-ı Hak, ibrahim aleyhisselâm’a, çok korkuyorsun neden bu korku? diye sordu. İbrahim, Ya Rab nasıl korkmayayım. Adem babam sana en yakın idi. Kudretinle yarattın. Ruhundan nefhettin. Meleklere secde ettirdin. Bir isyanla da civarından çıkardın, deyince; Cenab-ı Hak, İbrahim’e söyle vahyetti:
Bilmez misin Ya Ibrahim. Dostun dostuna karsı isyanı çok siddetlidir.
Cenab-ı Hak, Davud aleyhisselâm’a da söyle vahyetti:
İsrail ogullarını sehvetlerine düsüp her arzu ettiklerini yemekten korkut, yemesinler. Şehvetlerine bağlı bulunan kalbler. benden mahcuptur.
Cenabı Hak, Hazreti Musa’ya söyle nida etti: Ey İmran oğlu, sana sığınanı me’yus etme. Senden isteyeni de mahrum etme.
Bir gün Musa, kırda seyahat ederken, bir dogan, güvercini, kovalıyordu. Güvercin Musa’nın omzuna indi. Doğan güvercine hücum etmek istedi. Güvercin yeleğine girdi.
Dogan, Ya Imran oglu beni mahrum etme, rızkıma mani olma. Güvercin feryad etti: Ya İmran oglu ben sana sığındım beni koru. Hazreti Musa, pek çabuk müptelâ oldum, dedi ve bıçağını aldı, baldırından kesip doğan’a vermeye kasdetti. O zaman dediler ki: Acele etme biz, Rabbinin elçileriyiz. Ahdini, Sadakatini, Bağlılığını görmeğe geldik…
94) Hayır ile mevsuf ol. Başkalarına hayrı tavsiye edip kendini unutanlardan olma.
Arif ol. Allah’ından kork. İrfanı anlatanlardan olma. Salihlerden birisinin kardesi öldü. Rüyasında gördü. Ne oldu, diye sordu. Cennete girdim. Yiyip içip geziyorum, diye cevap verdi. Canım ben sana onları sormuyorum. Rabbini gördün mü? dedi. Hayır dedi. Onu ancak bilenler görüyor. Müellif Muhiddin’i Arabî der ki: O zat hemen bize geldi, anlattı. Ve bize bu hususta bana mürsit ol diye rica etti. Bir müddet bizimle kaldı. Kesif ve şuhud yoluyla irfan tahsil etti.
Kelâm ulemasının delilleri gibi degil… Kardesim: Söz ebesi, baskasını avlamak için konusan, kalbi karısık, fesat, hile, kibir, hırs, tamah, buğuz ve adavetle dolu, ameli nifak ve riya, arzusu dünyada zevk ve sefa ile yaşamak olanlarla arkadaş olma. Sana Allah’ı anlatan içine Allah sevgisi asılayan, haliyle sana vâaz eden kimselerle arkadas ol.
Sakın, sana lisanı ile iyi seyleri tavsiye edip kendi nefsinde tatbik etmeyenlerle düsüp kalkma.
Kalbi kararmış, tas gibi olmus, merhametten eser kalmamıs, gafil kimselerle olma. Cisimleri dünyada, ruhları Muhalli Alâ’ya bağlı kimselerle ol.
Sakın, baskalarının ayıpları ile meşgul olup da kendini unutma. Bu hal, kalp körlüğü getirir. Kalbi Mahalli Alâ’ya bağlı bulunan, dedikodu bilmez olur. Başkalarını tedavi edip de, kendi hastalığına bakmayan doktor gibi olma.
Allah’ı her seye tercih edin. Daima doğruluğu iltizam edin. Allah’ı bütün kalbinizle sevin. Onun kapısına devam edin. Ölümü hiç unutmayın. Hesaplı hareket eden kârlı olur.
Hesapsız olanlar delalette kalır. Sonunu düşünen kendini korur, iyilik eken sevinç kaldırır.
Kanaat edip şükredenin azı, israf edenin çoğundan çok hayırlıdır. Dışını insanlara, içini Allah’a bağla. Herkesle hos geçin.
Ulemanın huzuruna varırken cahil olarak var. Yâni ilmini unut. Zahitlerin huzuruna varırken dünyayı bırak da var.
İrfan ehlinin huzuruna varınca sükût et. Böyle yaparsan, bunların sohbetlerinden istifade edersin.
Bir Ehlidil’e musabip olursan, ilme dair notların falan varsa, onları imha et. Bildiklerini unut, bildigin yerde inat edip durma, kendinden geç.
Eğer, kalb âleminde seyre baslamışsan, sakın hiçbirinde eğlenme. Gördüklerini hep unut. Efendinin sırrını da ifşa etme ve daima; Ya Rab, ilmimi artır, diye dua et.
İhtiyaçlarını daima fakirim diye iste. Sakın, kendinde varlık görme. Allah’a fakr ile, zillet ile gidilir. Allah, kullarına söyle hitap eder:
[VARLIĞINI BIRAK DA BANA ÖYLE GEL]
Ey Allah dostluğu isteyen, îmânını daima murakabe et ve güzel amellerle onu tezyin et.
Bir insan sana söverse düsün. Sövdüğü şey sende varsa ona kızma. O kötü sıfatından vazgeç. Söylediği kötü şey sende yoksa, bu bana bir ihtardır ki, muhabbetten fazla sevgi göstermek, nifak alâmetidir.
95) insan adaleti evvelâ kendi nefsinde tatbik etmeli. İnsana yakısan ne kadar güzel şeyler varsa, onları doğru bir sekilde kendine mal etmeli.
Zulüm: insana yakışmayan seyler yapmağa denir. Adalet Hakkın terazisidir.
Hakkın razı olmayacagı tarafa meyil caiz olmaz. Izzeti, serefi Allah’dan bekleyeni hiç bir kuvvet zelil edemez. Allah’a iyice bağlanmıs olana seytan zarar yapamaz. Azla iktifa eden çoktan müstağni olur.
İnsanlardan istifna eden, iflastan emin olur. Musibet anında sabır en büyük nimettir.
Baniyi, bekçidir. Oluruna razı olmak, baskasına yüz suyu döktürmez. Amellerin efdalî, sevap temin eden, balların en faydalısı, sükürle karsılanandır.
Gelen devlete itibar etme o, bir gölgedir. Çeker gider. Servete itimat etme o, bir misafirdir yarın göçer. İyi insan, kimseye eza etmeyen, kavi insan nefsine hakim olandır.
Mü’min hile bilmez; münafık, fesad saçar. Haya kalktı mı belâ gelir. Herkes arzusu peşinde gezer, amma ölüm de onun pesini bırakmaz. Faydasız ilim, sifasız ilâca benzer. Güzel ilim, amel ile beraber olandır. Sükutun güzeli, yaramaz sözlerden sükuttadır.
Cahile isyan et kurtulursun. Akile itaat et kazanırsın. Vasiyetsiz yatma, isterse vücudun sıhhatte olsun. Ve genç ol. Olacak olur. Ölüm ansızın gelir. Bir insan içini güzel yaparsa, Allah onun dışını güzel kılar. Bir insan ahiretini güzel yaparsa, Allah, onun dünya işlerini güzel yapar.
Bir insan, Allah ile arasını düzeltirse, Allah onun insanlarla arasını düzeltir.
96) Geçmis Peygamberlerden birinin hikâyesi; O Peygamber, Allah’ın tekliflerini ve onlarla imtihanın hikmetlerini çözemedi. Halbuki, Cenab-ı Hak o Peygambere ve bütün kullarına bu tekliflerdeki esrarı tefekkür etmeyi emretmisti.
Halvethanesine çekildi, tefekküre daldı ve Rabbi Alâ’ya sırr ile, lisanıyla, bütün varlığı ile su derdi döktü.
Ya Rab: Beni sormadan yarattın. Biliyorum ki, benimle istisare etmeden de öldüreceksin. Ya Rab: Beni muhayyer bırakmadan emirler verdin, nehiyler ettin. Aynı zamanda beni hayırlı seylerden alakoyan hevayı hevesi (nefsani arzuları) bende yarattın. Saptırıcı seytanı bana musallat ettin ve benliğime şehvetler diktin. Gözlerimin önüne süslü bir dünya koydun. Sonra da beni korkutuyorsun, men ediyorsun, siddetli azablarla beni tehdid ediyorsun. Buyuruyorsun ki. Emrolundugun gibi dosdoğru ol. Sakın hevayı hevese uyma, seni benim yolumdan sapıtır. Seytandan da kaç. Seni aldatmasın. Dünyaya da aldanma, sehvetlerinden de uzak dur. Seni, arzu ve emellerin fenalıklara sürüklemesin.
Maisetini helâlından kazan. Eger helâlından kazanmazsan mes’ulsün. Ahireti unutma.
Dünyadan nasibini unutmadığın gibi, Allah, sana nasıl ihsan etmisse, sen de öyle ihsan da bulun. Sakın yer yüzünde fesat çıkarma. Ahiretten yüzünü çevirme, ne dünya kalır ne de Ahiret. İşte şaskınlık da o zaman olur. Ya Rab: Bir birine zıd çekici kuvvetler, karşılıklı haller bir arada ne yapacağım ne isleyecegim, nasıl Hidayeti bulacağım, işlerimde hayretteyim, bir çare bulamıyorum.
Ya Rab: Bana yol göster, elimi tut. Doğru yola delâlet buyur. Kurtuluş yollarına ulaştır.
Yoksa helak olacağım, diye niyazda bulununca; Allah’ü Zül Celâl söyle vahyetti:
Ey kulum: Bana yardımın olsun diye, sana emirler vermedim. İşlerse bana zararı dokunacak diye de nehyetmedim. Belki sana emrettiğim şeyler hep senin faiden için olduğundan sana emirler verdim. Çünkü, ben senin Rabbin, Mabudun, Yaratıcın, rızıklarını veren, seni yoktan var eden, daima seni koruyan, Sahibin ve yardımcın olduğumu düsünesin ve bunları böyle bilesin de yanlıs kapı çalmayasın diye emrettim. Şunu da unutmayasın ki, emrettiğim seylerin hepsinde benim, muavenet, kabul ve hidayetime, kolaylık ihsanıma, inayetime muhtaçsın. Yine bilesin ki, nehyettiğim şeylerin hepsinde korumama, muhafazama muhtaçsın.
Senin, küçük, büyük, gizli, aşikâr bütün işlerin, bana gizli değildir. Sunu da iyi bil ki, sen, benim fakirimsin, her zaman bana muhtaçsın. Ben sana mutlaka lâzımım. Bensiz yaşamana imkân yok. İşte bunu böyle bil. Bil de benden yüz çevirme. Başka şeyler seni benden meşgul etmesin. Beni unutma. Benden başkasıyla meşgul olma. Belki her vakit benim zikrimde ol, beni an.
Bütün işlerinde hep ihtiyaçlarını benden iste. Yapacağın bir iste bana hitap et.
Gizli yerlerde bana yalvar. Her yerde beni gör, beni düşün, Bana bağlan. Bana tap, başkasına değil.
Bil ki, nerede olursan ol ben seninleyim. Sen beni görmesen de ben seni görürüm.
Kulum: Bunları böyle düsünüp inanınca, sözlerimin hak oldugu sence kafi olarak kabul edilince, tavsif ettiğim seylerin sahih olduğuna sence kanaat getirilince, her şeyi arkana atar, bana, yalnız bana dönersin.
İşte o zaman, seni bana yaklastırırım, kendime ulaştırırım. Sana büyük rütbeler veririm. Benim dostlarımdan, seçkinlerimden olursun. Cennet’imde, civarında, Meleklerimle beraber, faziletli, ikramlı, sevinçli, ferah, nimetlere gark olmus, lezzetler içinde, emin ve ebedi yaşarsın.
Kulum: Sakın bana karşı kötü zanda bulunma, ikram ve cömertliğimden başka bir şey hatırına gelmesin. Önünden geçmiş nimetlerimi, devamlı ihsanımı, içinde bulunduğun hayat ve sıhhat nimetlerimi düsün.
Düsün bir kerre, sen, hiçbir sey degil iken, seni biz yarattık; hem de güzel bir surette yarattık. Bak, sana hassas bir kulak, keskin bir göz, her şeyi anlayan havas, zeki bir kalb, parlak bir anlayıs, temiz bir zihin, lâtif bir fikir, fasih bir lisan, kavi bir akıl, tam bir bünye, güzel bir sekil, sahih bîr âza, kâmil âlât, itaatli azalar… verdik. Sonra sana, konuşma, söz söylemeyi ilham ettik.
Menfaatleri, mazarratları, eşya üzerinde ne şekilde tasarruf edeceğini, san’atları, işleri ilham ettik. Senin gözünün önünden perdeleri kaldırdık..
Gözünü açtık ki Melekut âlemine bakasın, gece ve gündüzün cereyanını ibretle göresin. Devreden felekleri, seyreden yıldızları göresin.
Sana vakitleri ve zamanların hesabını da öğrettik. Ayları, seneleri, günleri bu sayede bilesin diye…
Karada, denizde bulunan mâdenleri, nebatatı, hayvanları hep sana musahhar kıldık. Onlarda şahane bir tasarrufa maliksin, istediğin gibi onlara tahakküm edebilirsin.
Kulum: Vakta ki senin aşırı taşırı gideceğini, hâin, zalim, mütecaviz olduğunu bildim ve gördüm de sana hadler çizdim. Hükümleri, kıyasları, âdetleri, adaleti, Hak ve sevabı, hayrı ve magrufu, güzel âdetleri öğrettim ki bunları bilmekle nimetlerin devamına, azab ve felâketlerin define çalışasın.
Kulum: Yine bana karsı kötü zanda bulunuyorsun. Hak ve lâyık olmayan şeyleri benim hakkımda düsünüyorsun.
Kulum: Emrettigim seylerden bir iş sana güç gelirse hemen:
(LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLÂ BİLLÂH-İL ALİYYÜL AZİYM) İsyandan kurtuluş, ibâdetlere muvaffakiyet, ancak Allah’ın himayesi ve yardımı iledir de.
Arş’ımı yüklenen meleklerime yükleri ağır gelince onlar böyle derler.
Sana bir musibet gelirse: (İNNÂ LİLLÂH-İ VE INNA İLEYH-İ RÂCIUN) Biz Allah’ın kullarıyız dünyada ve bütün işlerimizde, ahirette ona rücu ederiz de. Temiz kullarım ve dostlarım hep böyle derler .
Eğer ayağın kayar da bir günah işlersen, baban Adem’le anan Havva’nın dediklerini sen de de:
(RABBENA ZALEMNÂ EN FÜSENA VE iN LEM TAĞFiRLENA VE TERHAMNA LENE-KÖNENNE MiN-EL HAŞiRiN)
Ey Rabbimiz biz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bagışlamaz bizi esirgemezsen herhâlde en büyük zarara uğrayanlardan olacağız de.
Sana bir is müşkül görünür, bir karar veremezsen, doğru yolu arar da bulamazsan, dostum İbrahim’in dediklerini sen de de. Meal: O Rab ki beni yaratıp dogru yolu gösterendir, bana yediren, içiren odur.
Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur.
Ceza gününde kusurlarımı yarğılayacağını umduğum O’dur. Rabbim bana bir hükmin ihsan et. Beni salihler zümresine kat.. Benden sonrakiler için de benim için bir güzel nâm ver. Beni nâim-i Cennet’in vârislerinden kıl.. Babamı da yarlığa çünkü sapıklardandır.
Kulların kabirlerinden kaldırılacağı gün beni rüsvay etme. O günde ki ne mal fayda verir, ne de oğullar… Meğer ki Allah’a küfür ve nifaktan tamamen salim bir kalb ile gelenler ola. Sana bir musibet isabet edince: Hazret-i Yâkub’un dediği gibi: ( İ N N E M A ESKUBESSİ V E HUZNİ İ L A L L A H) Ben tasan kederimi, mahzunlugumu yalnız Allah’a sikayet ederim.
Eğer beşeriyet hâli bir günah islersen: Musa aleyhisselâm’ın dediği gibi (HAZA MİN AMEL-İŞ ŞEYTÂN NE -HU ADÜVVÜN MUDİLLÛN MÜBİYN ) O seytanın islerindendir, O hakikat şasırtıcı apaçık bir düşmandır, de.
Eğer bir günahtan seni korumuşsam; Hazret-i Yusuf ‘un dediği gibi: (VE MÂ ÜBERRiÛ NEFSi İN – NEN NEFSE LE FEMÂRETÜN Bİ-S SÛ İLL MÂKAHİME RABBI İNNE RABBİ GAFURUN RAHİYM) Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü nefs olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir, muhakkak. Meğer ki Rabbimin esirgemis bulundugu bir nefs ola.
Zira Rabbim çok yargılayıcı çok esirgeyicidir. Allah seni bir sıkıntı ile imtihan etmiş
se; Hazret-i Davud’un yaptıgını sen de yap. O Rabbisine yalvararak hemen yere kapandı.
Allah’ın günahkâr, hata eden kullarını görürsen, onlar hakkında ne hüküm vereceğini de bilmezsen; İsa aleyhisselâm’ ın dediği gibi de. (EĞER KENDİLERİNE AZAP EDERSEN SÜPHESİZ ONLAR SENİN KULLARINDIR. EĞER ONLARI YARGILARSAN KİM NE DİYEBİLİR.) Mutlaka sen galib ve yeğâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin. Eğer Allah’a istiğfar eder, Allah’ın affını istersen; Muhammed aleyhisselâm ve ensarın dediklerini de: (EY RABBİMIZ, UNUTTUK VEYA YANILDIYSAK BIZI SORGUYA ÇEKME. EY RABBIMIZ, BiZDEN EVVELKi ÜMMETLERE YÜKLEDiĞİN GiBi AĞIR YÜKLERİ BİZE YÜKLEME.
EY RABBİMÎZ, TAKAT GETİREMEYECEĞİMİZİ BİZE TAŞITMA, BİZDEN SADIR OLAN GÜNAHLARI SİLİVER, BAĞISLA, BİZİ YARLIĞA, BİZI ESİRGE, SEN BİZİM MEVLAMIZSIN.
ARTIK KÂFİRLER GÜRUHUNA KARSI DA BİZE YARDIM EYLE) Eğer isin sonundan korkar, nasıl sona erecegini bilemezsen:
(R A B BE N A LA TUZİG KULÜBEN A) dan (EL M İ A D ) da kadar olan duayı oku. Yâni Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi Hak’tan saptırma. Bize kendi canibinden bir Rahmet ver. Şüphesiz, bağısı en çok olan sensin. Ey Rabbimiz, muhakkak sen vukuunda hiç şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şüphesiz Allah verdigi sözden caymaz.
97) Ömer ibni Abdülaziz ve İbrahim Ethem’invasiyetleri: Gözünü aç, dünyanın devamı az. Aziz’i zelil, zengini fakir genci ihtiyar, diriyi ölü, yakında sana da arka çevirecegini bildigin halde simdilik sana dogru gelisine aldanma, aldanmış, bedbaht işte buna aldanandır.
Sehirler kuran, nehirler açan, bağ ve bostan yapanlar nerede? Onlar da sıhhatlerine, güçlerine, kuvvetlerine güvenen insanlardı. Onların da neş’e ve zevklerini görenler imreniyordu. Kara toprak onları ne hâle getirdi! Yolun, onların diyarına uğrayınca bir sor. Zenginlerin serveti ne olmuş? Fakirlerin fakirlikleri kalmış mı? O bülbül diller, ahu gözler, zemin vücutlar, güzel yüzler ne olmus? Kurtlar mı yemis? Allah’ın hükmü, fermanı onları o hâle koymus. Bizler de onlar gibi olacağız. Dünyanın muvakkat hayatına aldanmayalım. Orası için hazırlık yapalım. Sonra pişmanlık fayda vermez.
98) Ömer Ibni Abdülaziz’in bir vaazı:
Ey Nas; Allah sizi faydasız boş yere yaratmadı. Sizin için bir son merhale var. Orada Allah hükmünü verecek. Allah’ın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, saadet-i ebediye diyarı olan Cennet’ten mahrum olanlar hüsran-ı ebediyeye dalacak.
Azı çoğa, fâniyi Bâki’ye, korkuyu emniyete tercih edenler pisman olacak.
61Siz bir zamanlar bugünkü mezar olanların sulbünde idiniz. Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar. Siz de mezar olacaksınız. Bu âdet, sonuna kadar devam edecek.
Her gün ve her gece, hayatını bitirenler sevdiklerinden ayrılmıs kabre giriyor. Amelleriyle baş başa kalıyor. Gözünü aç, ölüm gelmezden evvel hazırlıklı bulun. Sonra nedamet fayda vermez.
Başkasına değil, yalnız Allah’a el avuç açan şerefli yaşar. Sen de helâlden kazan, kendi kazancına razı ol. Dünyayı temiz geçir. Ebedi neseye erersin.
99) Vasiyetlerin en faydalısı ve en doğrusu Kur’an vasiyetidir.
Bak, birkaç tanesini yazayım. Diğerlerini de sen Kur’an’dan yâni aslından dinlersin. Bakara suresinden:
Arzda fesat çıkarmayın. Müslümanların inandığı gibi inanın. Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize İbadet edin. Allah’a eşler koşmayın. Odunu, çırası insanlarla taşlar olan ateşten sakının. Ahdimi yerine getirin. Ben de sizin ahidlerinizi yerine getireyim.
Yalnız benden korkun. Size verdiğim nimetleri hatırlayın. Size gönderilene imân edin. Onu İnkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ayetlerimizi az bir paha ile degismeyin. Ancak, benden korkun. Bilip dururken Hakkı bâtıla karıştırıp da gerçeği gözlemeyin.
Namaz kılın, zekât verin. Cemaate devam edin. Hem sabır ve hem de namazla Hak’tan yardım isteyin.
Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse kimsenin namına bir şey ödeyemez. Ve ondan herhangi bir şefaat kabul olunmaz. Ondan bir fidye de alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
Arzda fesat çıkarmayın. Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anaya babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzellikle söyleyin.
Dosdoğru namaz kılın, zekât verin. Affedin, iyilik yapın. Yapmış oldugunuz şeyleri hep Allah’ın huzurunda bulacaksınız.
Müslüman olarak ölün. Hayırlı islerde yarış yapın. Beni anın ben de sizi anayım.
Bana sükredin, küfretmeyin. Arzda bulunan şeylerin helâl, ve temiz olanlarını yiyin.
Şeytana uymayın. Ramazan ayını görünce hemen oruca baslayın.
Dualarınıza icabeti benden bekleyin. Mallarınızı aranızda haksız sekilde yemeyin. Allah yolunda cömertlikler yapın.
Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. Ahirete azık hazırlayın.
En hayırlı azık takvâ’dır.
Ey akıllılar benden korkun. Dünyanın neresinde olursan ol namazda yüzünü Kabe’ye çevir. Şafak sökene kadar yiyin için. Şafakla oruca başlayın. O orucu tâ kaş kararıncaya kadar (güneş batana kadar) devam ettirin.
Evlere kapılarından girin. Allah’a şirk eden bir kadınla evlenmeyin. Müşriklere de kızlarınızı vermeyin. Hayz hâlinde kadınlara yaklaşmayın.
Allah huzuruna edeble dikilin. Verdiğiniz sadakaları başa kakmayın. Sadakayı başa kakmak suretiyle iptal etmeyin. Kazançlarınızın güzel ve temizlerinden infâk edin. Pis şeylere tenezzül etmeyin Kendin sevmedigin seyi baskalarına da verme. Allah’tan korkun. Eger faizle bir para vermişseniz kat’iyen faizini almayın. Yalnız verdiğiniz parayı alın. Öyle bir gün gelecek ki hep o gün Allah’a döndürüleceksiniz. O gün herkese kazandıgı seyler tamamen verilecek.
Onlara haksızlık edilmeyecek. İşte o günden korkun. Muayyen zamanlar için borçlandığınızda onu yazın. Onu yazan kâtip âdil olsun. Bildiğiniz seylere sahitlik ederken sahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse onun kalbi günahkârdır.
Allah’ın yardımı birliktedir. Müslümanlar ayrılığa düsmezlerse onları kimse mağlup edemez.
Dinin hükümlerini nefsinde ihlâs ile tatbik edeni kimse aldatamaz. Cin ve Şeytan o insana galebe edemez.
Allah, Esmâ-i hüsnâsıyla bilinir. Cenabı Hak’kın asarından Kudret ve azametini düsün, Zât ve mahiyetini düsünme.
Esmâ-i hüsnânın çokluğu, bir merkezde düsünülürse Tevhid olur. Tevhid, kuvvettir.
Daima Allah’tan baskasını unut… Zâkir olursun. Böyle olan kimse her yerde zâkir’dir. Kal ve lisanıyla Allah’ın zikrine devam edenlerin kalbine Allah Zâti Ahadiyetine karsı iştiyak nuru ilka eder. Gözü açılana ilâya gelir…
Haya makamında Fetih başlar. Fetih, kalb gözünün Tevfik-ı Rabbani ile açılmasıdır. Bu göz açıldı mı Ahlâk, Fazilet, Doğruluk o kimse için asla degismeyen, degistirilemeyen bir haslet olur, Onsuz yasayamaz.
2) Bir yerde bir günah islemiş isen oradan ayrılmadan bir de iyilik, ibadet işle, bir elbise üzerinde iken işlemiş isen O elbiseyi çıkarmadan evvel bir de ibadet yap. Vücudundan ayrılan sakal, bıyık, saç, tırnak, kir gibi şeylerde, senden ayrılırken tahir bulun. Ve Allah’ı zikret. Çünkü onlara sahibini nasıl terk ettin diye sorarlar. .
“Tırnak ve saçta sinir vardır. Fakat keserken duymaz. Vücutta bâzı kısımların Ruhla alâkası vardır. Duyarlar. Bâzı kısımlar da cesede, cana aiddir, duygu yoktur” Hiç olmazsa Allah’tan mağfiret Iste… Allah’tan af ve mağfiret istemen bir duadır. Dua da İbadettir unutma.
Abdestsiz kat’iyyen tırnak, saç, sakal kesme. Abdest almadan yıkanma. Cünub iken su içme, yemek yeme, hatta kelâm etme, konusma. “Niçin”ini sorma. Bana yanasamazsın. Vasiyetimi tut. Sonun hayırlı olur.
Geçmis günahlarından birini hatırlayınca hemen tevbe, istiğfar et. Ve Allah’ı zikret. Çünkü Resulü Ekrem (Her isledigin suçun peşinden bir de iyilik yap ki onu mahvetsin, zira Hasenat Seyyiati yok eder) buyurmuşlardır.
3) Nerede ölecegini, ne vakit ruhunu vereceğini bilemezsin…
Onun için Rabbine her hâlinde hüsnü zan et. Sui zan etme. Tâ ki Rabbine hüsnü zan ile kavuşasın. .
Hadis-i Kudsi’de buyurur: Ben kulumun zannı üzereyim. Bana karsı hayır zan’da bulunsun. Bu haber bir vakit ile takyîd buyrulmamıstır. Hatta zannın ilim derecesine çıkar.
. . De ki: Rabbim affeder, mağfiret eder. Günahlarımdan beni temizler.
Günahkârlara rahmetinden ümidinizi kesmeyin; çünkü Rabbiniz bütün günahları yargılarBu âyet’tir. .
Bir kavli serifte hiçbir günah tahdid edilmeden mağfiret beyan buyrulmus, bir de ceniian ile te’kid edilmistir. .
Allah’ın Rahmeti gazabına galiptir. Günahkârlara da kulum diye seref bahsetmesi ne büyük lütf-u İlâhidir. (Kul) kelimesi Hak namına kelâm eden, konusan demektir. .
Allah’ımıza hudutsuz şükürler olsun… 4) Gizli, asikâr, tenhada, kalabalıkta Allah’ın zikrine devam et. Allah, “siz beni anın ben de sizi anayım” der. .
Allah’ı çok zikreden erkeklerle, Allah’ı çok zikreden kadınlara pek büyük mükâfatlar hazırlanmıştır, buyrulur. .
Zikir, dil ile oldugu gibi kalb ile de olur. Hatta bütün azalarla olur. Zikir, zikrettiği Zâttan baskasını tamamen unutmaktadır. Daha dogrusu zikir, Maliki ceseden ve ruhan talep etmektir. .
Zikir çok büyük bîr ihsandır mü’minlere… .
“VE LE ZlKRULLAHÜ EKBER” .
Allah daima kendi Zat-ı Ecel-li Âlâlarını tesbih ve zikreder. En büyük zikir Allah’ın zikridir. Buradaki âyette en büyük zikir Hak İle zikre istiraktir. Sana senden yakın olanla… .
Gafil olma.. Gafillerin sözüne bakma… Onlar bana yetişemezler… .
Zikir: .
l- Kalben .
2- Sırren .
3- Fiilen. .
l- Kalben, esmayı sükûn ve huzur içinde dil ile zikirle elde edilir. .
2- Sırren, Esmada erimektir.. . .
3- Fiilen, ki en kıymetli zikirdir. Bu zikir Allah’ın emirlerinde gizlidir. Resulün sünnetlerinde yaptığı hareketlerde görünür… Zekât, sadaka el Rezzak esmasını Fiilen zikirdir. Merhamet ve sefkat; El Rahim, El Rahman esmalarının fiili zikridir. .
Muzır diye telâkki ettigimiz hayvanlara bile şefkat ve merhamet şâmildir. .
Resulü Ekrem fiili zikrin tam kendisi idi. Ahlâkı ve bütün sünnetleriyle… .
Bu zikre giren büyük bir tahdidat altındadır. Resul’e abdestli bulunmak, yerde yatmak, Teheccüd namazı kılmak, misvak kullanmak farzdı. Fiili zikir olmasa diğerleri bir sey ifade etmez. .
Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir, ibadet bundan dolayı farzdır. “Farz” demek mecburi demek değildir. Hak’ka yanasmak için muhakkak sarttır. Hak’ka yanasmanın edebidir, usulüdür bunsuz olmaz demektir. .
5) İşlenilen günahın günah olduğuna inanmak ve onun bir kabahat oldugunu bilmek tâattir. Daha günahı islerken içine ibâdet karışıyor demektir. Bu ibâdetin karısması affa sebebtir. Bir de o günaha istiğfar ve tevbe edilirse, tâat tarafı kuvvetleniyor günaha galebe ediyor. Günahı günah bilmek ve islerken günah olduğuna inanmak islemenin sonunda nedamete (için yanmasına) sebep olur. iste bu haller günahları yıkayan en iyi hallerdir. .
Allah’ın affı ve Rahmeti çok vâsidir. Allah’a doğru bir karış gidene Allah’ın rahmeti bir arşın gelir. Bir arşın gidene bir kulaç gelir. Yürüyerek gidene koşarak gelir mealinde Hadis-i Kudsi vardır. .
Allah’tan bize gelen feyizler, Ahkâm-ı İlâhiye’ye imân ile mütenasiptir, imânın ne kadar kuvvetlenirse feyz o kadar fazlalaşır… .
6) Daima hayra ve hayırlı islere niyetli ol. O hayrı işlemeğe muvaffak olamazsan dahî mükâfatını görürsün. .
Yine hatırına gelen bütün serleri de terk etmeğe azimli ol. Yine hatırına gelen fenalıkları da terk etmeğe azmet. Kader galebe eder de o şerri islersen zararını görmezsin. Hatıra gelen serleri terk etmeğe azimli olan, her fena hatıradan dolayı sevap kazanır. Sevap: Allah’ın ve Peygamberin yapılmasını istediği ve yapılmamasından hoşnut oldukları şeylere denir. .
Bir Hadis-i Kudsî’de: Kulum bir sevap, bir iyilik islemeyi düşünürse, hemen bir sevap yazarım. Eğer onu islerse en az on misli sevap yazarım. Bir fenalık düşünürse, onu islemezse affederim, islerse bir misli günah yazarım. Buyrulur. Günahlarda adalet var. Sevaplarda fazlalık var. İyi iş güzel âmel yapanlara daha güzel bir de ziyadesi var. .
“Burada Allah yazarım diyor” Hakk’ın kudretiyle yazıldıg-ğı için “yazarım” buyuruyor, tahdid etmiyor. .
7) İslâm kelimesi (LA İLAHE İLLALLAH) dır, ona devam et. Bu, zikirlerin efdâlidir. Hadis-i şerifte Ben ve benden evvel geçen bütün Peygamberlerin söylediği en efdâl zikir {LA İ L Â H E İ L L A L L A H}dır buyrulmuştur. .
Bir Hadis-i Kudsi’de: Benden gayri yedi gökler ve onlarda bulunanlar ve yine benden gayri yedi kat yerler ve içinde bulunanlar terazinin bir gözünde olsa, (LA İ L A H E İLLALLAH) da diger kefesinde olsa, Kelime-i islâm ağır gelir.. . .
Sözün inceliğini düşün. Düşün de ona göre devam et… Bu zikrin feyzini ancak buna devam eden ve bunu kalbe muhkem yerlestiren anlar… Bu kelimede hem nefi hem de ispat vardır. (LA İLA – H E) ile aynını nefi ederken (İL L A L L A H) ile de varlığını ispat ediyor. .
Sen de ilmen değil hükmen aynını nefi eder Hak’kın varlığını hem ilmen hem de hükmen ispat edersen, Tevhid’in zevkine erersin. . (LA İLAHE İLLALLAH) lâfzı, mübarekinin nefi ve ispat ile birlikte bulunması ve böyle olmasında büyük bir hikmet ve büyük bir sırrın Hak tarafından ilânı vardır. Ona da devam et ve ehlini bulursan ondan tâlim eyle… .
Sakın (LA İ L Â H E İ L L A L L A H) ‘ın ehline düşman olma, onun Allah dostları ile dostluğu vardır. .
Kelime-i tevhidin ehli olanların bilfarz yer dolusu günahları olsa yalnız sirk bulunmasa, Allah onları kadar mağfiretle karsılar. Allah’a düsman olan müşriktir. Ondan uzaklaşmalı.. .
Bilmeyerek veya te’vile müsait ağzından bozuk şeyler çıkmış ise, bununla Allah’ın kullarına düşman olunmaz… .
Allah’a düsman olduğu belli olmayan kimselere düsmanlık etme… Allah’a düşman, müşriktir, dedik Fiilini söylemeyen de âsi, günahkâr (mü’min) veya daha akıbeti belli olmayandır. .
Allah, kendi dostuna düşmanlık edene ilânı harb eder. Allah’ın kullarına daima şefkât ve merhametle muamele et. Allah, gâvuruna da dinsizine de rızık veriyor. Hattâ şefkât ve merhametini bütün hayvanat ve mahlukata tesmil et. .
“Onları yaratanın hatırı büyüktür” de. 9) Allah’ın, üzerine farz kıldığı ibadetlere devam et. Farzlar arasındaki nafileleri de kıl, isle. Amelinden hiçbir şeyi küçük görme. Allah o ameli yaratırken hakir görmedi. Allah, her emrini itinâ ve inayetle vermiştir. .
Farzların edasına itinâ eden, Allah’a en sevgili ibadetlerle kulluk etmiş ve yaklaşmıştır. Farzları kendisine vazifei asliye kabul eden ve nefsinde tatbik eden Hak’kın gözü ve kulağı olur. Seninle isitir, seninle görür, Hak’kın eli senin elindir. Sana hakkıyle biâd edenler, ancak Allah’a biâd etmiş olurlar. Allah’ın eli onların elleri üzerindedir. Onların elleri Allah’ın eli oldugu surette onların elleri üstündedir. Mubayaa ismi faildir. Fail Allah’tır. Onların elleri Allah’ın elidir. Onların elleriyle Ailah-ü Tealâ mubayaa etmisşir. Halbuki mubavaa edenler de onlardır. Nafilelere devam eden, Allah’ın sevgisine nail olur. O kadar ki, Hak onun isitir kulagı, görür gözü olur. Farzları eda eden de bunun aksi olduğu gibi farzlarda mecburi kulluk vardır. O asıldır. Nafilelerde kulluk ihtiyaridir. Nafileye nafile denmesi zait oldugu içindir. .
Sen de vücudda zaidsin. Çünkü Allah vardı sen yoktun. Sonra sen oldun. Vücud hades zaid oldu demek, sen vücud hakkında nafilesin, binaenaleyh senin için nafile denilen ameli yapmak lâzımdır. Zira o, senin aslındır. Farz olan amelleri de yapmak lâzımdır. Çünkü onlar da vücudun aslıdır ki, Hakk’ın vücududur. Farzların edası ile sen onun için oldun. Nafileyi eda ile de sen, senin için oldun. Sen onun için olmaklığın bakımından Onun sana muhabbeti, sen, senin için oldugun cihetteki muhabbetinden çok üstündür. .
Kudsi Hadis: Kulum, farz kıldıgını ibadetlerle bana yaklastıgı gibi hiçbir şeyle yaklaşamadı. Kulum, nafilelerle de bana yaklasır. O kadar ki, onu severim. Sevince de isitir kulağı, görür gözü, tutar eli, yürür ayağı olurum. Benden isteyince mutlaka veririm. Bana sığınınca mutlaka onu korurum, isledigim isler içinde, Mümin kulumun ruhunu kabzetmekteki tereddüdüm kadar, hiçbir şeyde tereddüt etmedim. O, ölümden hoşlanmaz. Ben de onu müteessir etmek istemem. Allah muhabbetinin verdiği neticeye bak; kulun nafilesi de ancak, farzları ikmal ettikten sonra sahih olur. .
Nafilelerin içinde de birçok farzlar ve nafileler vardır. Kıraet, Rüku, Sücud ve benzerleri farzlar gibi. Nafilelerde farzlann bulunması, farzları ikmâl ediyor. Bir Hadis-î sahihde: Cenabı Hak, kulumun namazına bakın. Tamam mı, noksan mı? Tam ise, tam yazılır, eger bir sey noksan ise, bakın kulumun nafilesi var mı? Eğer nafilesi varsa, farzını onlardan ikmâl ediniz. Buyurur, iste, ameller böylece zabta geçer. .
Nafilenin mutlaka farzlardan aslı bulunmalı. Farzlarda aslı bulunmayan, yeni uydurulmuşbir ibadet demektir. Zahir buna bid’at der. Ruhbaniyyet icad ettiler buyurur Resul-ü Ekrem. Bunlardan bir kısmına, güzel adetlerdir der. Ve bunları icad edenler, kıyamete kadar sevap kazanırlar. Bunlar, Şeriatın aslına, ruhuna uygun olan bid’atler ki, bid’ati hasene tâbir edilmiştir. .
Şeriate uymayan ve ser olanlar, bid’ati seyyie’dir. Kötü âdetlerdir, iyi âdetlere uyup, amel etmekte sevap vardır, lâkin, o iyi olan bir seyi, Resulullah’dan sadır olmamıştır diye terk etmekde daha ziyade ecir vardır. .
Resulullah’a sünnetlerde tabi olmaktan, sünnet olmayan seylerde. Resulullah terk ettiği için terkine uymak, şeriatin ruhuna daha uygundur. Çünkü Resulullah, ümmetine birçok seylerin teklifinden hoşlanmaz. Bu da güzeldir diye bir çok ibadetten ibda doğru değildir. .
Kolaylastırın güçleştirmeyin, müjdeleyin nefret ettirmeyin “Hadis” .
Allah size kolaylık murad eder, güçlük murat; etmez. “Ayet” .
Ahmet ibni Hanbel, kavun yemedi. Niçin, dediler. Resulallah nasıl yedi bilemiyorum da ondan, dedi. .
[Muhiddin-i Arabî hazretleri, bu dokuzuncu vasiyetinde çok büyük bir bahse temas etmiştir. Hülâsa bid’atlerin iyi olmadığı neticesine varıyor.] O halde, Resulüllah’ın yapmadığı seylerden kat’i surette kaçmak, yaptığı şeyleri nasıl yaptıgını bilmeden, yapmaktan uzak durmak en emin tarikdir]. .
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
10) İşlerine riayet ettiğin gibi, sözlerine de riayet et. Sözlerin de amellerin cümlesindendir. Ağızdan çıkan her sözün, mutlaka yanında gözcüler vardır. .
Allah-ü Zül Celâl. Allah yolunda şehid olanlara ölü diyenleri yalancılıkla itham ediyor. Onlar, ölü değil diridir buyuruyor. .
“Şehid” insanda Nur-u [M] di bulunduğundan Hak, Şehid’e kıymet vermiştir.. ” Sözüne dikkat et. Allah, çirkin lâkırdıların aşikâre söylenmesini sevmez. Şeriat’ın ölçüsüyle konuş, aşırı siline. . Meselâ Burç değisti, yıldız söyle oldu da yağmur yağdı diyenler, Allah’a küfür, yıldıza imân ettiler. .
Hadîs-i Şerifte: insanları yüzükoyun Cehennem’e sürükleyen, dillerinin söylediği sözlerdir. .
Buyruldu… Yine Hadis-i Şerifte: Bir adam Allah’ın gazabını celbeden bir kelime söyler, ona da ehemmiyet vermez halbuki o kelime onu Cehennemin yetmis yıllık derinliklerine uçurur. .
Bir kimse de, Allah’ın razı olacagı bir kelime söyler de onun götürecegi yeri bilmez. Halbuki o kelime, ona yükseklerin yüksegine çıkarır buyrulmuştur. .
11) Sakın, elinle ruh sahibi bir mahlukun tasvirini yapma. Tasvir yapanlar kıyamette en şiddetli azaba giriftar olurlar. Tasvir yapanlara kıyamette denir ki, su yarattığın şeyi dirilt veya ona bir ruh ver bakalım. Tabii veremez. Hadis-i Kudsi’de: Benîm gibi yaratmaya yeltenenlerden daha zalim kim olabilir. Onlar, bir karıncayı veya bir buğday tanesini veya bir arpa tanesini yaratsınlar imkânı mı var?. .
[Burada fotoğraf akla gelir. Bunun hakkında meşhur Mısır Müftüsü Abduh’un bir fetvası vardır. “El cevabı Safi fi ibahetil li fotoğ-rafi” risalesinde fotoğrafta üç buud olmadığından, bîr satıh üzerinde olması ve sahsın aynı olması bakımından taklid olmadığı ve fotoğrafta bir günah olmadığını ifade etmiştir.] .
12) Kardeşini. Hastaları ziyaret et. Onlarda ne ibret alınacak şeyler var. Aczini, Allah’a karsı fakrini düşün. Allah’ın, lutfuyla sana bahsettiği sıhhatini ve o sıhhatle yapmış olduğun ibadetlerini, Allah’ın İhsan’ı bil ve şükret. .
Allah, hasta kulunun yanındadır. Hastaya dikkatle bak. O daima Allah’a sığınır. Doktor da baksa, ilâçta alsa, sifayı Allah’dan bekler. Onun dili daima Allah’ladır. Kalbiyle Allah’ına iltica eder. Allah’dan gaflet etmez. Allah onunladır. Allah-ü Zül Celâl, kıyamet gününde Ey Adem oğlu, ben hasta oldum da beni ziyarete gelmedin, diyecek. Ya Rab, Sen Rabbülâleminsin nasıl seni ziyaret edebilirim, deyince; bilmiyor musun falan kulum hasta idi onu ziyaret etmedin. Eğer ziyaret etse idin, beni onun yanında bulurdun. Yâni, hastanın dili ve kalbi, Ya SAFİ diye feryad ediyor. .
Ey Adem oğlu, senden yemek istedim de yedirmedin. Ya Rab. Sen Rabbülâlemin’sin ben sana nasıl yemek yedirebilirim. Bilmiyor musun falan kulum senden yiyecek istedi de yedirmedin. Eğer ona yedirse idin, onu benim yanımda bulurdun. Ey Adem oğlu, senden su istedim. Beni sulamadın. Ya Rab, Sen Rabbülâlemin’sin ben seni nasıl sularım. Bilmez misin falan kulum senden su istedi de onu sulamadın. Eğer onu sulasa idin, Onu benim yanımda bulurdun. Resul-ü Ekrem buyurdular ki; Allah-ü Zül Celâl, zatını kulu menziline koydu. .
Binaenaleyh Allah’a huzur eden, her halinde Allah’ı zikreden, her yiyecek ve içecek isteyeni Hak görür. Onun dileğini derhal yerine getir. Sakın me’yus etme. Hiç bir şey yoksa, tatlı dille güler yüz göster. Senden yiyecek, içecek isteyen, seni Hak menziline çıkardı. Saile dikkat et. Isterken Allah adına ister onu, o halinde öyle konusturan Zatın hatırına hemen sen de, varsa istediğini ver. İmam-ı Hasan’la İmam-ı Hüseyin efendilerimizden, sail bir şey isterse, derhal vermek için güler yüzle karşılarlar ve meccanen ahirete muhtaç olduğumuz şeyleri götürmeğe gelen aziz kardeşim diye taltif ederlerdi. .
13) Sakın Kimseye zulmetme, Zulüm, insanı kıyamette karanlıklar içinde bırakır. Zülüm, hak sahiplerine haklarını vermemektir. Sıkısmış birini görür de, onun sıkıntısını giderecek kudret de sende varsa, bil ki senin malında, onun hakkı vardır. Onun haline muttali olusun, hakkını vermek içindir. .
Vermezsen mes’ulsün. Eğer mali kudretin yoksa, tatlı dil ile ona yardım vazifendir. Senin için, ona maddeten yardıma hiç imkân yoksa, o zaman ona dua edersin. Bunları ihmâl eder yapmazsan zalimsin. .
Saili kovma. Komşulara hediye vermek, açları doyurmak, susuzları kandırmak, çıplakları giydirmek, sasırmışları yola koymak, suçlu ve kabahatlileri affetmek Din’dir. Dindarlıktır… .
Sen de Allah’ın fakirisin. Allah’ın, âlemlerde hiçbir seye ihtiyacı yoktur. Bununla beraber duaları kabul eder. Muhtaç olanların ihtiyacını verir, zararlı şeyleri defeder, faydalı şeyleri ulaştırır. .
Sen de, Allah’ından dileklerini yüz aklıgı ile isteyebilmek için elinden geleni yapmalısın. .
Kudsi Hadis meali: Ey kullarım, zulmü nefsime haram kıldım. Kendi aranızda da haram kıldım. Artık kimseye zulmetmeyin Kullarım, hepiniz şaşırmıştınız. Yalnız benim hidayet nasip ettiğim kimseler müstesna. Benden hidayet isteyin, sizi hidayete ulaştırayım. .
Kullarım, hepiniz açsınız. Yalnız benim doyurduklarını müstesna. Yiyeceklerinizi benden isteyin sizi doyurayım. Kullarım, hepiniz çıplaksınız yalnız benim giydirdiklerim müstesna. Benden giyinmeyi isteyin. Ben sizi giydireyim. Kullarım, sîz gece gündüz hatalar, suçlar isliyorsunuz. Ben günahlarınıza mağfiret ediyorum. Benden mağfiret Isteyin sizî affedeyim, magfiret edeyim. .
Bak, dikkat et. Hak Tealâ, bunların hepsini sen istemeden veriyor, bununla beraber, istemeni emrediyor ki, isteğine icabet edip tekrar vermek için… .
İstemeden verdiğini, RAHMAN İsmi Şerifinin tecelliyatı bil. İstedikten sonra vereceğini beyan buyurması da, ihtiyaçlarını daima Rabbinden istemeyi sana talim içindir. Bunlar ayrı ayrı makamlardır. .
Kulların yaradılışındaki hikmet, Allah’a ibâdet yâni, Allah’a tezellül ve ihtiyaçlarını açıklamaktır, ibadetlerin, Allah’a kulluk borcu olduğunu unutma. Allah’ı bilmek için yol, kulluk yoludur. .
Sana vasiyetim: Hakkın emirleri ve nehiyleri karsısında teslimiyetle boyun eg ve dersini al. Tâ ki, bu emirler ve nehiylerinde senden istenilen nedir, bunu bilesin. Sakın istemeyenlerden olma. Birisinden istemeyen, umum hakkında da cimrilik etmiş olur. .
Eğer, sözü uzattım, çok söylediysem, kendini levmet. Cahil isen, öğrettim. Unutmuş isen, hatırlattım. Mü’min isen, Mü’minlere vâzu menfaat verir. Burada sen, ben yok. Hepimize vâzu menfaat verir. .
Yukarıdaki Hadis’i Kudsi’nin tamamı, kullarım siz bana zarar yapamazsınız. Menfaat de yapamazsınız. Bunlara gücünüz yetmez. Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz, en Muttaki adamın kalbi gibi kalbe sahip olsanız bu haliniz, mülkümden bir şey artırmaz. .
Kullarım, evveliniz, insanlarınız, cinlerinizin en fâcir adamın kalbi gibi olsa, bu haliniz, mülkümden bir şey eksiltmez. Kullarım, evveliniz, ahiriniz, insanlarınız, cinleriniz hep, düz bir yerde toplansa, benden isteseler, ben de herkese istediğini versem, bu verişimden hazinemden hiç bir şey eksilmez. İğnenin denize dalıp çıkması kadardır, iğne denizden hiç bir sey eksiltmez. Çünkü mücellâ oldugundan su almaz. Hele su beyana bak. Zat-ı İlâhisini kulu menzilesine koyunca, Allah’ı bilmeyen zayıf ruhlu insanlara, ne müthiş Saltanatını bildiriyor. .
Dostum: Hadis-i şerifteki işaretlere dikkat et. Hadisin sonu da söyle: Bunlar hep, sizin amellerinizdir. Sîzin için onları depo ettim. Yine size iade edeceğim. Hayır gören, Allah’a Hamd etsin. Hayırdan başka bir şey ile karşılasan, kendini levm etsin. .
Hacet istemek zillettir. Allah’tan başkasına, zillet izhar etmek saşkınlıktır. Nefsine zulümdür vesselam… .
14) İlmiyle amel etmeyen bir âlimi görürsen, Ilmine hürmeten yine ona karsı edebli davran. Çünkü ilim, Allah’ın san’atıdır. Kötü huylarından dolayı ondan, tamamen ayrılma, Allah’ın sevdiği şeylerin sende bulunmasına çalıs. Böyle yaparsan. Allah’ın sevgisine kavuşursun, saadete erersin. Kerametler diyarı olan Cennet’te, ilâhî tecelliye mahzar olursun. .
İnsan, sevdiği ile beraberdir. Allah’ın sevdiği şeyler çoktur. Vasiyet ve nasihat kasdıyle bâzılarını sana söyleyeyim: Allah için süslenmek, bu, müstakil bir ibadettir. Hele namaz için mutlaka lâzımdır. Ey Adem oğulları, her namazda ziynetlerinizi alın emrine bak. Birisi, Ya Resulullah ayakkabılarımın ve elbisemin güzel olması hoşuma gider dedi de Peygamberimiz, Allah Cemil’dir. Güzelleri sever buyurdu. Allah’ın süs olarak, kullan için yarattığı şeyleri kim haram eder. Kimsenin haddi değildir. .
Bunlar, niyete tabi, niyeti güzelse, kimsenin bir sey demege hakkı yoktur. Allah’a karsı süslü bulunmak, en güzel bir haslettir. Cebrail, çok vakit en güzel insan hazreti DIHYE suretine temessül eder de, Resulullah’a öyle gelirdi. Bu tecmili bilmeyen ve nefsinde tatbik etmeyen, birçok faziletlerden mahrum kalır. Allah’ın hususi muhabbetine eremez. El verir ki süslenen de kibir, aceb, şımarıklık olmasın. .
Allah’ın sevdiği şeylerden biri de, fitneye tutulunca, Allah’a dönmektir. Allah, fitneye uğrayıp da tövbekar olanları sever. Fitne ve musibetler, Allah imtihanıdır, insanlar, kendilerinin ne mal olduklarını, böyle imtihanlarla anlarlar. Lâf ile dâvalar sabit olmaz. .
Fitnelerin en büyüğü, kadın, mal, evlâd ve mevki fitneleridir. Bunlarla imtihana çekilen kimseye yarasan, bunların aynına takılıp kalmamalı. Bunları ihsan eden Allah’a rücu edip; Ya Rab, bu nimetleri sen verdin deyip şükretmeli. Hadis’i şerifte söyle varid oldu: Cenabı Hak, Hazreti Musa’ya, bana hakkiyle şükret diye variyetti. Musa sordu; Ya Rab, hakkiyle şükür nasıl olur? Ya Musa, Nimeti benden görürsen hakkiyle şükretmiş olursun. Buyurdu. Bir insan, nimeti verene şükretmezse, Allah’ın hususi muhabbetini fevt etmiş olur. Netice, birçok nimetlerden de mahrum kalır. Kadın fitnesinden Allah’a rücu sekli: Kadına muhabbet, onda Hakk’ı görmeye vesile olmalı. Bunun iki yolu vardır Birinci: Erkeğin kadına muhabbeti, küllün cüz’e muhabbeti kabilindendir: Belki kadına muhabbet, bir şeyin kendi nefsine muhabbeti kabilindendir. Zira, kadın yaratılısında kendi seklini gösterir. Nasıl ki, insanı kâmil Hakk’ın Esma ve sıfatlarını göstermekle suret’i Hak ise, kadın da suret bakımından erkeğin ayinesidir. Bir sey, bakanın karsısında mücellâ ayna gibi parlak olursa, bakan onu degil, kendini görür. .
İste, kadına olan muhabbetin siddeti ona, kendini gösteriyor. Kendi de, Esma ve sıfat’ı İlâhiyenin tecelligâhı oldugundan Hakk’ın suretidir. Kadın ayinesinden, suret’i Hakkı görmekle Hakta fani oluyor. Muhabbet’i hakkınca, Hak’da karar kılıyor. İkinci yol: Kadınlarda teessür kabiliyeti vardır. Ona infisâl denir. Onlardan insan dogması yâni, iyân’ı emsâl’in zuhuru, tekvin sıfatına mahal olduklarındandır. .
Görülenleri hep açıga çıkaran kadındır. Alemde görülen seylerde hep, Esmâ’i Hakkın tecellisini izhar ettiğinden, Hakdan hakkını alan her Esma, kadın kapısından zuhura gelmiştir. Binaenaleyh bu bakımdan kadına muhabbet, Allah’a muhabbettir. .
Muayyen bir kadına bağlılık, iki şahıs arasındaki ruhani münasebettendir. Bu da, ikinci bir münasebettir. .
Mal fitnesinden Allah’a rücuun sureti: Mal ve servet sahiplerine bütün kalblerde meyi ve tazim vardır. İsterse baliyl olsun. Bâzı İsler, mal ile kolaylaşır. Arifler, malda da veçhi ilâhiyi aradılar. Malı olan karz’ı hasen (güzel ödünç vermeğe denir) verir. Allah’ın karz’ı hasen verin emrine muhatab olur. Sadaka verildi mi yed’i İlâhi’ye düser, vuslata sebeb olur. Kulum, senden yiyecek istedim vermedin derken Allah, kendini sail menziline tenzil ediyor. .
Ehli servet, verici mevkiinde bulunuyor Mal muhabbeti fitnedir amma; insanı Allah’ın rızasına da götürür. Evlâd fitnesinden Allah’a rücu: Evlâd, babanın sim, ciger paresi, ona muhabbet nefse muhabbettir. Allah, kulunu kendinden çıkan seyle imtihan ediyor. Evlâdına muhabbeti, mükellef bulundugu hukuku yerine getirmeğe, perde olacak mı olmayacak mı. Nebi Aleyhisselâm Muhammed’in kızı Fatıma, sirkat etse idi onun da elini keserdim demekle, hakkı ikameyi tercih ediyor Ömer, oğluna haddi icra ediyor. Allah’ın hükmünü ifade, nefsine hiç sıkıntı gelmiyor. .
Nefsinde Hakkı ikame ettiğinden dolayı, inşirah duyması evlât fitnesinden Allah’a rücuunu ispat ediyor. Çocugu ölüp de sabreden babaya, Cennet’ten başkası verilmez buyrulması, fitneden Allah’a rücuun mükâfatını gösteriyor. Riyaset denilen Can fitnesinden Allah’a rücuun sureti: .
İnsanın içinde öyle gizli şeyler var ki, insan kendini bilmez. Allah-ı Zül Celâl, zaman zaman onları meydana çıkarır, insan kendini bilmez. Doktora muayene olan insan, kendini, bende ne var diye doktora sorar. Nefsini bilen, Rabbini bilir derler. Herkes nefsini bilmez. .
Halbuki nefs, kendinin aynıdır. .
Allah, o gizli hallerini çıkardıkça kendini bilmege baslar. Sıddıklerin kalbinden en son, Riyaset muhabbeti çıkar. Söz ve riyaseti görünce adalet ve Allah’ın kullarına hizmet, Dini ihya, Mü’minleri muhafaza etmeyi nefsinde görür ve riyaset ister amma, nefsi için değil Allah için istediginden. Riyaset yoluyla Allah’a gider. .
15) Yatağa yatmadan evvel Vitir namazını kıl. Çünkü, uyuyan kimsenin ruhu kabzolunmustur. Gelip gelmeyecegi de belli değildir. Vitri kılar da yatarsan, Allah’ın sevdiği halde yattın. Zira, Allah Vitir’ dir, Tek’dîr. Vitr’i sever yâni, Allah kendini sever. Seni kendi menziline tenzil ile, inayetini ve muhabbetini Izhar etti. Her aded’li şeylerde Vitr’e riayet et. .
Ey Ehli Kar’an; Vitr’e riayet edin, emri vardır. Ehli Kur’an, Ehlullah’dır. Yemekte, içmekte hatta sürme çekmekte Vitr’i gözet. Hıçkırık tutarsa, yedi yudum su iç. Mücerreb’dir. Resul-ü Ekrem, daima Vitr’e riayet ederlerdi. Resulullah, insanlara en güzel bir numunedir. .
16) Aldığı seylerde ve verdiği şeylerde Allah’ını murakabe et. Mal, Evlâd, tiyâl her ne ki alırsa, sabrını denemek içindir. .
Sabret. Allah, Sabredenleri sever. Elinden çıkan her şeyin ivaz’ı vardır. (İvaz-karşılık) Allah korusun Rabbini bırakırsan iste, onun ivazı yoktur. .
Allah, verdiği şeylerde de şükrünü imtihan eder. Şükret. Allah, şükredenleri sever. Ve şükredenlere fazlasıyla verir. Hadis’ i şerif meali: Aldığı, verdiği şeyler hep, Allah’ındır. Her şeyin muayyen bir eceli vardır. Eceli tamam olan gider, yerine başkası gelir. Buna böyle inan, Allah ile ol. Her halinde, aldığını ve verdigini görürsün. Her nefesin’de böyledir. .
Allah’ı zikrederek geçen nefeslerine sükret. Gafletle geçenlere de istiğfar et. Istigfar, Hakka dönmektir. Kul şanı’dır. Resulullah’ın sünnetine uymak, her çesit amellerden daha güzeldir. Buna uyun ki Allah sizi seve: insan, Resul-ü Ekremi kendine numune yapar ve islerinde, sözlerinde, hallerinde Ona uymayı adet edinirse, o baska seye muhtaç olmaz, onlar yeter, artar bile… .
17) Allah’ın, kullarında en büyük hakkı, sirk etmemekte. Sirk iki kısımdır. Birisi açık sirk, diğeri gizli şirk’tir. Her şeyi yaratan, alan, veren Allah’dır. Yalnız, dünyada birtakım sebebler koymuş, Alemde cari hadiseleri o sebeblere bağlamış. Onların sebebler, kanunlar olduğunu unutup onlara meyletmek ve işlerini onlara baglayıp Allah’ı unutmak, gizli sirk’tir. Mü’mine en zararlı sey, esbaba baglı olmaktır. .
Allah’ın varlığını, birliğini hemen hiç inkâr eden yoktur. Allah’ın İlah’lığında sirk, açık şirk’tir. .
Dünya gavurlarının ekserisi, Evleviyet’le şirk edenlerdir. Allah’ı fiillerinde Birlemeyenler, gizli sirk erbabıdırlar. .
Hadis’i şerif meali: Allah’ın, kullarında hakkı nedir bilir misiniz? Allah’a ibadet etmek, hiçbir surette sirk etmemektir. .
[Nefyin siyakında vaki nekreler umum ifade eder.] Yani gizli ve açık sirk etmemektir. .
Sonra, Resulü ilah söyle buyurdu: .
Sirk etmeyenlerin Allah’a hakkı nedir bilir misiniz? Onlara azab etmemektir. .
Sirkin iki nev’inde de azab vardır. Mü’min bilmeli ki; Esbab Allah’ın kanunlan ve âdetleridir. .
Bîr şeyin meydana gelmesinde hakiki müessir degildirler. Allah, isterse esbabsız da yapardı diye inanmalı… .
İnsanların en zayıf yerleri Rızık’dır. Rızkını servetinden gücünden, kuvvetinden veya efendisinden bilip onlara bağlı bulunanlarla, Rab’bim bana çalışmayı emretti. Rızkımı verecek. Bunlar birer sebebtir. Bunlara sarılarak rızkımı aramak, benim vazifemdir. Bu âlem-de Allah’ın, âdeti ve kanunu böyledir, diyenler arasında fark vardır. Birisi. Mü’min ve mütevekkil’dir. Sebeblere bağlı olanlarda ise, gizli sirk vardır. Kendini yokla, eger, tamamen sebeblere başlı isen, şirk’ten daha kurtulmamıssın. Senin için azap vardır. .
Eğer, kalbin Allah’a balı, sebeblerin varlığı, yokluğu nazarında müsavi ise, Mü’minsin. Müttekki’sin Allah’a şükret. .
18) Aziz kardeşim. Büyüklenme. Ve böyle bir sevdaya düsme. Parmakla gösterilmeğe heves etme. Seni kimse tanımazsa tanımasın. Allah’ın seni bilmesi kâfi. .
Eğer, halk içinde bir mevki sahibi olmuş isen, bu Allah’ın bir lütfudur. Sana yakışan tevazu’dur. Herkes gibi sen de topraktan yaratıldın. O toprak senin anan’dır. Anasına karsı kibirlenen âsi olur. .
Anaya, babaya isyan haram’dır. Allah seni yükselttikçe sen, küçül. Riyaset pesinde olma. .
Riyaset, kıyamette hüsran ve nedamettir. Riyasete ehl olan, riyaset peşinde dolaşmayandır. Mevki icabı eğer, çok hürmet görüyor ve çok hizmet ediyorlarsa, sen de Rabbine tevazu et. Ya Rab, bu hürmetler hep mevki ve rütbeyedir beni mağrur etme diye yalvar. Bil ki azlolunduğun gün, hiç birisi kalmaz. .
19) Her Cuma, Cuma namazına gitmezden evvel yıkan. Bir vacibi eda ettiğine niyetlen. .
Haftada bir gün yıkanmak, her Müslüman’a haktır. Onu Cumaya tesadüf ettir. Hem, temizlik yapmış olursun, hem de Hakk’ın rızasına erersin.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
20) Cidal’i bırak. Haklı, haksız cidal (kavga) Mü’mine yakışmaz Hadis’i serif de; Haklı da olsa, cidali terk eden kimseye, Cennetin ortasında bir köske kefilim. Saka da olsa yalanı terk edene de Cennetin ortasında bir köske kefilim buyurdu. .
21) Güzel huylu ol. Daima iyi huylarını göster. Kötülerinden kaçın. Resulullah, iyi huyları tamamlamak için gönderildim, der. Yine, iyi huyluya, Cennetin en âlâ yerinde bir köşk verileceğine kefilim buyurur. .
Evet, iyi huyunla herkesi memnun etmek mümkün değil amma, sen, daima Allah ile sohbettesin. Rab’bimiz buna müsaade etti, de. Nerede olursanız olun O, sizinledir buyurdu. .
Resulullah’da Ebu Bekr’e; mahzun olma. Allah bizimledir, dedi. Musa ve Harun’a; Ben sizinle beraberim, işitirim, görürüm buyurdu. .
İyi huylarımızın çogunu, Allah’ımızın sohbetine tahsis edersek, yani Allah’ın razı oldugu seyleri yapar, razı olmadıklarından kaçınırsak, o zaman islerimiz, Allah ile olmuş veya halk ile olmus, bu uğurda halk bizden memnun olacakmış veya olmayacakmış, onların ehemmiyeti kalmaz. .
Mümin olanlar, Allah’ın razı oldugu seylere razı olurlar. Allah’a düşman ise, onların bizce hiç kıymeti yoktur. Onlar ister darılsın, ister yarılsın, Allah düşmanlarıyla dostluk kurulmaz. .
İslediği şeylerde Hakkın rızasını gözetip, Allah için is yapanların bütün Müminlere hatta, zimmi’lere faydası vardır. (Zimmi -Müslümanlar ülkesinde yasayan ekalliyet). .
Mü’minin, yaradılmışların hepsine karşı yapacağı islerde, Allah’ın halikı vardır. Melek, Cin, Insan, Hayvan, Nebat, Mâden, Cemad Mü’min, gayri mü’min kim olursa olsun herkesle, her seyle güzel geçinmek, güzel muamele yapmak, her mü’minin Allah’a karsı borcu Allah’ın da her mü’minde hakkıdır. .
Bu iyi veya kütü huylar ve bunların tatbiki, serefli bir ilimdir, her mü’min bundan sorumludur. .
Peygamberimiz, Dinin bu kısmında da en yüksek mertebeyi ihraz edendir. Kur’anda: [Hiç süphesiz Sen büyük bir ahlâk üzerindesin] buyrulmustur. .
22) Hicret et. Gâvur memleketlerinde oturma. Gâvur îçinde oturmak, İslâm dinine ihanettir. Ve onlara yardım demektir. Sakın onların tab’asına geçme. .
Hadis’i şerifte söyle varid oldu: Müşriklerin içinde ikamet eden Müslümanlardan Ben biriyim. İslâm kelimesinin itibarı kalmıyor. Nefislerine zulmederek yasayan kimselerin canlarını Melekler alırken onlara derler ki; Siz ne iste idiniz? Onlar da; biz, aciz kimselerdik derler. Melekler de onlara; Allah’ın Arz’ı genis degil miydi, siz de hicret edeydiniz derler, iste onların varacakları barınacakları yer, Cehennem’dir. Ne fena bir yerdir o. .
Mühiddin-i Arabî der ki biz, simdi Müslümanları Beyt’i Makdes’i ziyaretten men ediyoruz. Çünkü orası [Ehli Salip ordularının Kudüs’ü isgal altında bulundurduğu zamanlar] gâvurların elindedir.(Simdi de Öyle). Hicret: Bir mânası da, Allah ve Resulünün, zem ettigi kötü huylardan hicret etmektedir. Yâni, Allah’ın nehyettiği seyleri bırakmaktır. .
23) Her halinde ilmi istimal et. Hakiki cömert, nefsine ilim ile cömertlik edendir. Öğrenir, ögrendiği ile amel eder. Bilmeyenlere öğretir. Hadis’i şerif meali: Allah’ın, beni ilim ve hidayetle göndermesi, yağmura benzer. Yağan yağmur, münbit yerlere isabet ederse, nebatatı bitirir. Bâzan da çorak yerlere isabet eder bir şey bitirmez amma, suyu da çekmez. O su ile arazi sulanır ve içilir. Bir yer daha var ki, ne nebat bitirir, ne de su muhafaza eder. .
İlmi ögrenip baskasına öğreten ve ilmiyle amel eden, birinci sınıf gibi, ilmi öğrenip başkasına öğreten, ikinci gibi, ilmi öğrenip, kendinde kalan ve amel de etmeyen, üçüncüye benzer. Ne nebat bitirir, ne de suyu zapt eder. Kardeşim, Sen, ilmi öğrenip amel edenlerden ol ki, Allah, sana Nur versin. Bu ilminle amel edersen, ikinci bir ilme varis olursun. O, Allah’dan gelen bir ilimdir. O, ancak sünnet’i serife riayet sayesinde Allah’dan gelen bir feyzdir. Bitmeyen, sonu gelmeyen ilimlerdir. Ve şerefli ilimdir. .
Sakın, ilîmsiz hocalardan olma. Başkasına faydan olsa bile, kendini yakarsın, ilmîyle amel eden hocalar Mürşit’lerdir. 24) Allah’ın mü’min kullarına selâm vermek, yemek yedirmek, ihtiyaçlarına koşmak, suretiyle sevgi göster. Resulullah söyle temsil buyurdular:
Muhabbet Esirgemek ve Merhamette, mü’minler bir cesed gibidirler. O cesedin bir azasında ağrı olursa, vücudun her tarafından o ağrı duyulur. Mü’min kardeşleri hakkında bunu böyle düşünen, kardeşinin ferahıyla ferah, ezası ile müteezzi olmalıdır. Eğer, bu hal görülmezse, Din kardeşliği tahakkuk etmemiştir. Demek, mü’min olunca kardeşin çoğalıyor, bir de mü’min Allah’ın isimlerindendir.
Sureta, bu ismi taşımak, nesebini Allah’a bağlamaktır. Mü’min, mü’minin kardeşidir. Onu terk etmez. Böyle Mü’min olan, isleriyle, sözleriyle, haliyle bunu tasdik eder. Öyle olunca, Allah’ın hıfzına girer.
Peygamberler mâsum’dur. Allah dosttan da Mahfuz’dur… 25) Her hangi bir musibete uğrarsan, mahzun olma. “Biz Allah’ın kuluyuz ve neticede Allah’ımıza döneceğiz” de.
Hazreti Ömer derdi ki; Hiç bir musibet görmedim. Mutlaka onda, üç nimet vardır. Biri, o musibet Dinime gelmedi, ikinci, bu gelenden daha büyük olsaydı halim ne olurdu. Allah, o büyük felâketten korudu. Üçüncüsü, günahlarıma kefaret oldu. Müminin dünyada bir çok musibetlere müptelâ olması, temizlenmesi içindir. Tâ ki, tertemiz ahirete göçe.
26) Kur’an okumaya devam et. Düşünerek, Allah kelâmı okuduğunuz bilerek oku.
Kur’an, Hazreti Muhammed’e gelmistir. Sen, bu Allah kelâmını okurken iyi kimselerin sıfatlarını görünce onlar gibi olmaya çalış. Kötü insanların sıfatlarını okuyunca onlar gibi olmamaya gayret et.
Kur’anı okurken, Kur’an ile, Kur’an’da olanlarla ol. Yalnız okumakla kalma, nasıl ki hafız olmuşsan, içindeki emrolunan amelleri de öyle hıfzet. Ve isle. Kıyamet gününde en şiddetli azap, bir âyeti belleyip de sonra unutana olacaktır. Bir âyetin hükmünü örenir de onu nefsinde tatbik etmezse, o âyet, yarın mahşerde onun aleyhine şahitlik edecektir. Allah’ını zikretmek isteyenler de, Kur’andaki zikirlerle zikretmelidirler.
27) Dinine faideli olan kimselerle arkadaş ol. Ilmiyle, ameliyle, güzel huylarıyla seçilmiş kimselerin sohbeti insana fayda verir.
Tenha yerlerde Kur’an okumak, Allah ile olmaktır. Kur’an okumak en büyük zikirdir. Kur’an okuyanlar, Allah’ın has kullarıdır. Kur’anda Allah’ın güzel isimleri vardır. Onlar Allah’ın ahlâkını bildirir. Sen de onlarla ahlaklanmağa çalıs. Allah’ı zikreden insanların içine karışıp da, onlardan olmayan bir kişi, Allah’ın rahmetine kavuştu. Artık sen düşün. Allah ile, Allah’ın kitabı ile olanlar, ne kadar rahmetine gark olur.
İyi dost, misk satan gibidir. Hiç olmazsa güzel kokusundan istifade edilir. Kötü arkadas da, körük çeken gibidir. Üzerine kıvılcımı sıçramasa bile dumanı gelir.
İyi olduğunu zannettiğin kimseyi, kötülerle düşüp kalktığını görürsen, iyi zannettiğin kimseye kötü zanda bulunma da söyle de:
Benim kötü ve serli gördüğüm adamlar iyi adamlarmış ki, iyi kimse ile düşüp kalkıyorlar. Ben, onlara su’i zanda hata etmişim, de. Yâni, münasebeti hayırda gör, serde görme.
Allah-ü Zül Celâl, hüsnü zandan dolayı kıyamette kimseye suâl sormayacaktır. Amma, su’i zanda sorgu var. insanların, en çok gaflete düştükleri yer burasıdır. Allah’ı zikredenin hayatı muttasıldır. Ölümle sona ermez. O daima diridir. Harp şehidlerinden daha üstün bir hayata ermiştir. Zikredenle etmeyenin benzeri, ölü ile diri’dir. Zikreden diri, zikretmeyen ölüdür.
28) Nefsinde ve elinin altında olanlara da Kur’anın hükümlerini, cezai kısımlarını tatbik et. Çünkü, herkes çobandır. Güttüğünden mes’uldür. Nefsine sözün geçer. Nefsin ve azaların üzerinde hakimsin. Vazifeni yapmalısın. Hatırına hayır ve ser bir sey gelirse, seriate müracaat et. Hükmü seriatten al.
29) Sadakaya devam et. Ahirette çok büyük mükâfata nail olacakların içinde, sadaka veren erkeklerle, sadaka veren kadınlar da vardır. Sadaka, farz zekât vermek gibi. Nafile de olur. Farz olan sadakayı verenler, bencillikten kurtulurlar. Nafile sadaka verenler de büyük derecelere ererler. İnsanların mallarında zekâttan, baska daha birçok haklar vardır. Meselâ, düskün bir kimseyi görünce, ona hediye ve karz (ödünç) olarak yardımda bulunmak insani ve İslâmi bir vazifedir. İnsanın fıtratında cimrilik vardır. Binaenaleyh sadaka, nefse en agır gelen ibadetlerdendir.
Sadaka verenle vermeyeni, Peygamberimiz, demir halkalardan örülmüs cübbeyi giyene benzetmistir.
Cübbe, lügatte süngü demirinin ağaç kısmına girdiği yere denir. (Burada palto gibi seylerdir.)
Söyle ki, evvelâ, giyerken demir halkalar bir biri üzerine gelince biraz sıkar amma, yavaş yavaş tamamen vücuda yerleşince, genişler ve yerde sürünen parçalar ayak izlerini örter. Giyemeyenin kollan askıda kalır. Istıraptan kurtulamaz. Sadakayı da vere vere iyice hazmetmeli. Demir siper içine girmeli. Düşman kılıcından korunmalı. Bahil olup elini, ayagını askıda bırakıp, ise yaramaz bir hale gelmemeli.
Sadakayı, vücut sıhhatte, ağız tadı yerinde, parayı harcayacak çağda iken vermeli. Yoksa, hayat bitmiş, eller yana gelmiş, mide hazmetmez olmuş hayattan ümid kalmamış bu halde sadaka verilmemesini emrediyor. Dinlerlerse zararı yok. Amma, kim dinleyecek.
Zaten, o hale gelene kadar bu isi bırakmaklığın, cimriliğin en büyük delilidir. Bil ki rızkını kimse yemez. Bütün mahlukat toplansa, rızkına mani olmak isteseler olamazlar. Elinde bulunup da başkasına ait olan rızkı da elinde tutamazsın. Hatırına sadaka vermek gelince, verdiğin sadakayı sen vermedin. Hakikatte başkasına aid bulunan bir şeyi sahibine vermek suretiyle elden çıkardın. Yalnız sadaka kasdıyle verdiğin için metholunuyorsun. Sehi’sin, kerim’sin, Eger elinden o malı çıkarırken tereddütlü veya zorla vermişsen ve verdikten sonra, ben verdim gibi bir tavrı cahilane takınmışsan, bu haline tövbe et. Resulullah, cahaletten ve kendisine cehalet yapılmasından Allah’a sığınırdı.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
30) İnsanın, en büyük düşmanı nefsi emmaresidir. Nefsi emmare, daima kendi arzu ve heveslerini yaptırmak ister, insan da nefs ve hevasına muhalefet etmekle memurdur.
Binaenaleyh bilen ve nasihati kabul eden, hayatı boyunca mücahadededir. Biraz nefsine müsamaha eden helak olur. Olgun bir irade sahibi oluncaya kadar hevayı hevesine uymamak, büyük harbe devam etmek lâzımdır.
31) Kıs günlerinde soğuk su ile abdest alınca, dikkat et. Kuru bir yer kalmasın. Abdest azalarını tamam yıkamak demektir. Günahları mahveden, dereceleri yükselten, bir temizliktir. Yaz günlerinde de hararetin elemini gidermeğe niyet et. Vücuduna zarar veren şeyleri def etmekle de ecir kazanırsın. Serinlemek ve telezzüz için abdest alma. Ecir kazanamazsın.
32) Her Müslümana, Müslüman olduğu için hürmet et. Hakkına riayet et deme ki, bu sultandır, bu zengindir, bu büyüktür, bu küçüktür, bu fakirdir, bu hakirdir, kimseyi tahkir etme. İslâmın hepsini bir şahıs farz et. Müslümanlar da onun azalarıdır. Gözü ağrısa her tarafında duyulur, başı ağrısa her yerinde ağrı hissedilir.
Mamafih her azanın bir makamı vardır. Meselâ, bir şeyi görmek için göz açılır, kulaklar değil. Bir şeyi Isitmek için de kulaklar açılır, gözler değil. Öylece her Müslüman İslâmlıkta müsavi görür, her birine de lâyık olduğu, hakkı olan şeyi verir. Meselâ, Alime tazim et, sözünü dinle, cahile nasihat et, bilmediklerini öğret, gafili gafletten uyar, itaatli olanı tebşir et, itaatsiz olanları da Allah’ın azabıyle korkut. Sultanın sözünü dinle, günah olmayan emirlere itaat et. Küçüklere rıfk île, merhametle, sefkatle muamele et. Büyüklere tazim et.
Hadis’i serif meali: Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize tazim etmeyen bizden değildir.
Asi, günahkâr da olsalar, bütün halka merhametli ol. Çünkü, hepsi Allah’ın kulu ve mahlukudur. Her ciğeri yanık olanı sulamada ecir vardır. Benî israil alüftelerinden biri, bir kuyu basında hararetten ciğeri yanmış bir köpeğin dolaştığını gördü de ayağından mesini çıkardı, su doldurdu, o köpeğe içirdi. Allah bunu kabul etti, onun kabahatlerini affetti de Cennetine koydu. Artık sen düşün. Bir insana, hele bir Müslümana yapılan iyiliği. Hayır’ı, hayır olduğu için yap. Serden, ser olduğu için kaç. insanların metîn ve zemmine kulak verme..
33) İşlerinde Ömer gibi ol. Hazreti Ömer [Allah yolunda bizi aldatanlara aldanıveririz] derdi. Kardeşim, bir kimse seni Allah yolunda aldatmak isterse, sen de onun bu dalaveresine vakıf olursan, ona aldanmış gibi görünmen, hile ve hurdasını yüzüne vurmamak, onu mahcuh etmemek, arkasından onun ıslahına dua etmek, şefkat göstermek güzel huylardandır, imân ve islâm alâmetidir. Mümin aldanıverir ve cömertlik gösterir. Münafık aldatır, Fesad saçar. Müslüman kardeslerine don, gömlek ol. Nefslerini, ırzlarını, evlâdlarını koru. Çünkü sen onun kardesisin, ayna gibi gör, kendine bak Hiçbir suretle ezalandırma. Hatta ezalanmıssa, onu ezadan kurtar. Çünkü, bir seyin Nef i onun yüzü ve hakikatidir.
34) Komşu ve yakınlık haklarını koru. Kimin evi daha yakın ise, onu tercih et. Çünkü Allah’ın sana ihsan ettiği nimetlerde komşularının hakkı vardır. Onlara ikram ederken en yakın komşundan başla. Komşularından zararı defet, isterse kâfir olsun. Onun da komşuluk hakkı vardır.
Acaib bir hikâye: Bir köylünün avlusuna çekirgeler iner. Başkaları çekirgeleri avlamak için gelirler. Onları ellerinde aletleriyle görünce, ne var diye sorar. Onlardan lâtife tarzında, senin komşuları avlamaya geldik derler.
Hane sahibi; mademki onlar benim komşularımmış, yemin ile söylüyorum ki, onları avlamaya sizi bırakmam der ve kılıcını çeker. Komşu kelimesine riayeten bunu yapar.
İmam-ı Malik’e, deniz domuzu yenir mi, dediler de, haram, dedi. O balık değil mi, dediler.
Siz hınzır dediniz, buyurdu.
[Çekirge yenilir amma, afet olan çekirgeler değil. Afet çekirgesi bir iş görmektedir.
Biyolojik olarak vücudunun hıltı asiddir. Mideye zararlıdır. Bir azabın tecellisine vesiledir.
Belki bir afatı refediyor, belki bir haramı kaldırıyor. Daha mühim bir sebebi vardır. Amma, açıklanmaması tenbih edilmistir.]
Komşunun ezasını, güzel bir tarzda karşılamalı. Bir köylü Resulullah’a geldi. Ve dedi ki: Sana Kur’ân geliyormuş, en fasih kimseler bile ona muarefe edemiyorlarmış. Benim sözlerimi dinle dedi ve iyi huylara dair üç beytini okudu. Sana gelen Kur’ân ‘da bunların benzeri var mı dedi. O zaman Resulullah, (FUSSILET) suresinden su, iki âyeti okudu.
Ayetlerin meali: “İyilik, kötülüğe müsavi olmaz. Sen kötülüğü en güzel huy ne ise, onunla karşıla. O vakit görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki senin yakın dostun olmuştur.”
Bu güzel huya, sabırlı olanlardan başkası kavuşturulmaz. Buna, büyük bir nasibe malik olandan başkası eriştirilmez. O, fasih köylü sair dedi ki; buna erişilmez, bundan güzeli de olmaz. Bunu insan söyleyemez. Sen Resulullah’sın ben de iman ettim. Evet, Kur’ân-ı Hakim’în icazını onlar anladılar.
Kardeşine, zalim de olsa, mazlum da olsa yardım et. Zalim kardeşine şeytan vesvese verdi. Onu, başkasına zulmetmeye sürükledi. Şeytanın bu vesvesesini, ondan defetmek için yardım et. Senden yardım bekleyenden elini çekme. Allah, hiçbir şeye, hiçbir yardıma muhtaç olmadığı halde; Muhammed suresinde: Eğer, siz Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder buyurdu. Allah’ın yarattıklarını hakir görme. Allah, onları yaratırken hakir görmedi. Kadınlara hitaben; sakın komşularınızın hediyelerini hakir görmeyin isterse bir paça (koyun ayağı) olsun.
Tahkir, cahilliktir. Lanet, sövmek, bağırmak, çekiştirmek komsuluğa yakışmaz. Dilini de kötü sözlere alıştırma.
35) Kibirden, bir kibre delâlet eden şeylerden çekin. Elbisende yürüyüşünde kibir alametleri bulunmasın. Kimseden bir şey isteme. İyice muzlar kalırsan (ki Allah seni o hale bırakmaz) Bilfarz o hale düşmüş isen tese’ül, ihtiyaç kadar caizdir. İhtiyaçtan fazla tese’ül cerahattir. Mahşere her yeri yaralı, çıbanlı olarak gelir.
36) Ensar’a mensub bir kadın veya erkek görürsen; düşmanın da olsa ona muhabbet et. İman alâmeti, Ensar’ı sevmektir. Ensar’ı kiram kalmadı deme. Ensar demek, Allah’ın dinine yardım edenler demektir. Hangi zamanda olursa olsun Allah’ın Dinine lisanı ile, isleriyle, kalemiyle yardım edenler Ensar’dır. Onlara muhabbet imandır.
“Ey iman edenler Allah’ın yardımcıları olun” (El Saf suresi âyet 14) Bir kişinin dahi olsa hidayetine sebep olanın hayrı, günesin doğduğu yerlerin hepsinden hayırlıdır.
37) Dogru söyle. Emanetleri yerine eda et. Vaadinde sadık ol. Yalandan içtinap et. Hain olma, vaadinden dönme. Birisiyle kavga edersen haktan ayrılma. Yalan, hainlik, vaadinde durmamak münafıklık alâmetlerindendir.
Bir insan yalan söylerse, onun pis kokusundan Melek, otuz mil uzaklaşır. Şeytan bile insana fenalığı emredince, insan onu islerse, Allah’tan korkusundan şeytan, onun yanından kaçar. Hemen nedamet duymasındandır. Su mânevi kokuyu duy, Şeytanın kaçışından ibret al. Şeytan insana küfret der de, o küfür edince, ben hakikaten senden uzağım çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım der.
(Haşir suresi âyet 16) Allah’tan korkmayan, şeytandan esed degil mi?.
38) Züppelik etme. Bu kelime Arabca’da (Elbezaze) kelimesinin zıddıdır. Bezaze, babayani, oldugun gibi, yasadığın memleketin göreneğine uygun bir şekilde yaşamak demektir ki imandandır.
39) Haya’lı ol. Allah’da haya’lıdır. Haya’lı olanları sever. Kıyamette; İslâmiyette ihtiyarlamış, saç, sakal ağartmıs olanlardan, Allah haya eder. Yâni, onları affeder, azap etmez. Çünkü, Haya’nın mânası terk etmek demektir. Allah, sivri sinegi misâl getirmekten çekinmez Ayetinde de bu mânâyadır. Müşrikler, güya kendi akıllarınca, Allah büyüktür, sivri sinekle falan misâl vermez dediler. Halbuki en büyüğünü yaratmakla en küçüğünü yaratmakta fark yoktur. Belki sivri sineği fil suretinde yaratmak daha acayibdir.
Riaya’nın insanda yeri çoktur. Haya bir san’attır ki menfaati, her seyde, onu gösterene aitdir. Haya, utanacak bir sey yapmamak değildir.
Mü’min, her yerde, her halini gören ve bilendir, Allah’ından utanır dünya ve ahirette kendini mahcup mevkie düşürecek bir is islemez. İste bu hal, Haya’dır. İlaya imandandır buyrulması, sahibini günahlardan men ettigi içindir. Peygamberimiz, hayanın hepsi hayır’dır. Hayadan ancak hayır gelir. Utanmaya en lâyık olan da Allah’dır buyurdular.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
40) Nasihat et. Çünkü nasihat Dindir. Kime nasihat edeceğiz diye sordular da Peygamberimiz, Allah’a, Resulüne, İslâm büyüklerine ve herkese buyurdular.
Nasihat edenin çok ilme ihtiyacı vardır. Hatta yalnız bilgi kâfi değil. Aklı, fikri de sahili olmalı. Önünü, sonunu düsünmeli. Mizacı da bozuk olmamalı. Seriatı bütün teferruatı ile yâni, mezheplerin hepsinin esaslarını bilmeli. Ahvali, zamanı da bilmeli. Hiç bir garazı bulunmamalı. Eğer, bunlar bulunmazsa hatası çok olur. İyi huylar içinde, nasihatten daha dakiki yoktur. Hakiki nasihat edenin dostu az olur.
Çünkü, halkın çoğu nevayı hevese kendim kaptırmış kimseler olduğundan, Nasılım sözü onlara acı gelir. Nasılı, İgne iplik manasınadır. Nasihat eden, insanları saadetlerine rabteder.
Allah’a nasihat; Allah’dan günahkârlara, Allah’ın affını ve magfiretini istemekle ve onlara şefaat etmekledir. Resulullah’a nasihat; Peygamberligini tastik ve onu sevmekledir. İslâm büyüklerine nasihat; haklı İslerinde onlara yardım ve emirlerine itaat etmekledir.
Herkese nasihat; Dünya ve ahiretlerine yarayan faideli şeyleri onlara öretmekledir.
41) İki namaz arasındaki haline riayet et, bir namazı kıldıktan sonra ikinci namaza kadar, arada hiç lakırdı etmeyen kimsenin, kitabı Arsın altında, hususi yerlere konur.
İzah: İki namaz arasındaki bos vakitlerinde günah olan isler ve sözlerden ictinab eder. Amel defterine sevaplar yazdıran isler ve sözlerle iştigal eder. Ve bu hal île ikinci namazını da kılarsa, bu iki namaz arasındaki amellerini bildiren dosyası, yücelerin yücesi makamlara gider. Ve oralarda teshir edilir.
İki namaz arası olmayan zaman yoktur. Böyle olunca, bos vakitlerine dikkat et. O vakitlerde de sana fayda verecek hayırlı islerle meşgul ol, duaya nasihat olunuyorsun. Vakitler çok kıymetlidir. Geçenlerin telâfisine imkân yoktur Elde olanların kıymetini bil, mâlâyani ile geçirme. Müslümanlığın güzelliklerinden biri de faydasız şeyleri terk etmektir.
42) Cemaatle namaza devam et. Camilerin hikmet-i vücudu, farz namazlarını içinde kılmak içindir. Ezan ve kamet de bunun için emrolunmuştur. Yalnız kılmakla Cemaatle kılmak arasında yirmi yedi derece faik vardır. Yalnız kılmada (Settar) ismi tecelli eder. Cemaatle kılmada (Adl) esması tecelli eder.
43) EVVABIN( Lugat inanası muteber’dir. Allah’a dönenler demektir) namazına da devam et. Bu namaz halkın meşgul bulunduğu sabahla öğleye, öğle ile ikindiye, aksamla yatsı arasında kılınır.
Gece uyuduktan sonra kalkıp, şafaktan evvel kılman DUHA namazı sekiz rek’attir.
Akşamla yatsı arası Evabin namazı, altı rekattir, Teheccüd namazı sekiz rek’atten on iki rekate kadar kılınır. Bu namazlar hep sünnettir. Kılanlar feyzine ererler.
44) Yemekte, içmekte haram şeylerden korunmak nasıl lazımsa, sözlerde de öylece lâzımdır. Nasıl bileceğim dersen; söyle, içine sıkıntı veren, barkasının görmesini, duymasını istemediğin şeyler hep günahtır. Bir de, kalbine sek, şüphe veren şeyleri bırak.
Kalbinin razı olduğu, hak dediği şeyleri isle. Bu hususta fetvayı kalbine sor. O, sana helâl mi yoksa haram mı söyler.
Eğer, sorduğun mes’elede kalbin biraz duraklarsa, ondan vazgeç. Peygamberler yoluna git. Ve iktisade riayet et. Peygamberlerin âdetleri bu idi. Dünya islerinde pek acele etme. Ahiret islerini vaktinden tehir etme. Çoluğun çocuğun için çalıs. Allah yolunda çalısmıs sayılırsın. Hele, selâvat’ı serife çok devam et…
45) Allah için bir şeyi deruhte etmişsen, onu bozma. Ondan daha hayırlı bir şey islemek hatırına gelirse, deruhte ettiğin şeyi yap. ikinci hayırlı hâtıra şeytan’dandır. Birinciyi terk ettirmek için getirmiştir. O, hatıra geleni de isle. Şeytanı kahredersin. Çünkü, şeytan birinciyi terk ettirmekle ahdini bozdurmak ister. Meselâ aksamla yatsı arasında Kur’an okumayı âdet edindin. Bir müddet sonra bir hatıra geldi. Bu vakitte namaz kılsan daha efdâl diye ilka olundun namaz kılıp da Kur’an okumak âdetini bırakma. Kur’anı OKU hem de nafile namazı kıl. Böyle yaparsan şeytan seni değil, sen şeytanı aldatmış olursun.
Sıla-i Rahmi terk etme. Rahim rahmandandır. Allah ile aramızda nesep karabeti var. Sıla-i Rahimeden, Allah ile olan akrabalık haklarını da yerine getiriyor. Çünkü rahim, rahmanın damarlarındandır.
Sıla-i Rahmi terk eden, rahman ile alâkasını kesiyor demektir. Dünya ve Ahiret nimetleri hep Allah’ın Rahman ismi şerifinin tecellileridir.
Birisi seninle istişare ederse, ona hakkı söyle, hakkı göster, sakın hıyanetlik etme.
Hakikat ne biliyorsan onu söyle. Müsteşarın emin olması lâzımdır. Sakın, altın ve gümüş kaplardan yemek yeme, ipekli elbise giyme. Korkunç bir rü’ya görmüşsen, uyanınca sol tarafına üç kere üfle. Ve (Allah’ım, bu gördüğüm rüyanın şerrinden sana sığınırım) de, daha yatacaksan başka tarafına dön. Ve o rü’yayı kimseye söyleme. Sözüme dikkat et. (Altın, gümüş ziynet olarak kadınlara mübahtır. Altın, gümüs kaplardan yemek yemek, kadınlara da haramdır.)
Çok kimseler istiaze ederler, amma başkalarına söyledikleri için zarar görürler. Sen söyleme, Rü’ya kusun ayağına takıdır, söyleyip tâbir edilince, tâbir edildigi gibi düser. Güzel kokular kullan. Her abdestte misvak tutun. Agzın temizlenir, Allah senden razı olur.
Misvak tutunup kılınan namaz, misvâksiz kılınan namazdan yetmis kat efdâldir, diye rivayet var.
Yalan yere yemin etme. Yalan yemin, sahibini günaha sokar. Beldeleri harab eder.
46) Esnemek şeytandandır. Onu kes ve esnerken ses çıkarma. O ses şeytan sesidir.
Namaz içinde aksırmak da şeytandandır. Amma namaz haricindeki aksırmak nimettir.
Binaenaleyh Hâmd lâzımdır.
Falcılık ve faydasız oyunlar, eşyanın hareketlerinden kötü mânalar çıkarmak, meselâ baykuş öttü, tavsan geçti… gibi şeyler, Müslümanlıkla bağdasmaz.
Câmiye tükürme. Cami duvarına, kıbleye karsı da tükürme. Kıbleye karsı ve kıbleye arka çevirerek abdest bozmak da caiz degildir.
Yemek yemezden evvel ellerini yıka. Yemek yedikten sonra hem ellerini hem de ağzını yıka. . .
Hizmetçilere ağır işler emretme. Eğer yapılacak is agır ise, onlara yardım et. Çünkü onlar da senin gibi insandır. Yemeklerine, elbiselerine iyi bak.. .
Bir eve gelirsen üç defa izin iste. Kapı arasından içeriye bakma. Eğer izin çıkmazsa dön ve darılma…
Yetmis bin Kelime-î Tevhit okumak suretiyle nefsini Cehennemden azat ettir. Şeyh Ebu Rebi der ki; bir sofrada yemek yiyecektik. Benim de okunmuş yetmiş bin Tehlil’im vardı. Hiçbir yere de bağıslamamıstım. Bizim soframızda genç, Salih bir delikanlı da vardı. Keşfi açıktı. Elini yemege sundu ve aglamağa başladı. Ne oldu dediler. Dedi ki; İste Cehennem, anamı da Cehennemde görüyorum. Yemedi ve mütemadiyen ağlıyordu.
Şeyh Ebu Rebi der ki: İçimden söyle niyaz ettim. Allah’ım, biliyorsun ki benim okunmus yetmiş bin Tehlilim var. Bunu bu çocuğun annesinin Cehennemden kurtarılması için Ruhuna bagısladım. Bunları hep gizli ve kalbimle söyledim. Çocuk birden aglamayı bıraktı. Gülerek El Hamdülillah anamı Cehennemden çıkardılar dedi ve bizimle yemek yemeye başladı. Ebu Rebi der ki; Bu vakıa bana iki şeyi indirdi. Biri, bu yetmiş bin Tehlil’e dair rivayet edilen Hadis-i Serifin sahih oldugu, diğeri ‘de o gencin keşfinin sahih olduğudur.
Tehlil okumanın tarifi:
Abdestli kıbleye müteveccih oturup 25 Estagfirullah,
l kerre Fatiha-i serife,
3 aded İhlâs-ı serif,
3 adet selâvat-ı serife.
Okuyup, Resul-ü Ekrem Sâllâüahu aleyhi vesellem efendimizin Ruh’u seriflerine hediye etmeli.
(LA ILAHE ILLALLAH) ‘ı dürüst okumalı.
(LA) yi seâmalara dogru çekmeli (ILAHE) yi sağ taraftan alıp sol memenin altındaki kalbe (İLLALLAH)hı indirmeli. Her yüz âdedinde bir kere (MUHAMMED’EN RESULU’LLAH) ve (ILA HI ENTE MAKSUDl VE RIZAKEMAT-LUBI) demeli.
Allah’ını maksadını setisin ve senin rızan da arzumdur.
Günde ne kadar çekersen onları belleyip yetmiş bin olunca bir hatim olmuştur. Onu istediği yere bağımlar, isterse kendinde bırakır…
İki kişi arasındaki husumeti ve gerginliği ıslaha çalış. (Düşmanlar barısmak isterlerse, sen de onlara yanas) emri var. Artık düşün gâvurlarla barısmayı emreden Allah, Müslümanlar arasındaki dargınlıkları gidermek için çalısan ve Müslümanlar arasını barıştıranları büyük mükâfatlarla taltif buyuracağı muhakkaktır degil mi? Sakın ha; iki kişinin arasını bozma. Bu hâl Dini yıkar. Bedeninin sıhhatini ve bos zamanlarını ganimet bil, bunları Allah’ın razı olacağı islerde kullan. Bunlar gafletle bos yere harcanırsa aleyhine hüccet olur. Ahirette hasmın Allah olmamasına dikkat et. Eğer hasmın Allah olursa mahvolursun. Her sabah yüz defa (SÜBHAN ALLAHÎ VE BI HAMDİHİ-SUBHAN ALLAHiL AZİM) de. Günah bırakmaz.
47) Vücudundaki bütün azalarını muhafaza et. Yapacagın sey mubah bile olsa âzami haddinden fazla kullanma. Azalarını serbest bırakan, kalbini sıkıntıya sokar.
Herhangi âzanı haram olan bir şeyde kullanırsan, o onun zinasıdır. Harama bakan göz, haramı tutan el, harama yürüyen ayak gibi. İnsanları yüzükoyun Cehenneme sürükleyen dillerinin belasıdır.
Yarın hesap yerinde diller, ayaklar, eller… isledikleri seylere sahitlik edecekler. O hâlden kork. Nefsine acı.
43Bir insan şer’an caiz olmayan bir şeyi yapacagı vakit, o azanın “Aman yapma, bu ise beni mecbur etme. Yarın kıyamette aleyhine sahitlik edecegim. Beni kötülük yaptırmak suretiyle aleyhine degil de iyilik yaptırmak suretiyle lehine sahit kıl” dediğini, eger o günahı islerse, yine o azanın “Ya Rab ben nehyettim sözümü dinlemedi. Allah’ım, ben bunun yaptığı isten teberrü ediyorum” dediğini isitenler var. (Muhiddin-i Arabi’nin işitenlerden biri olduğu muhakkak). Azaları suistimal, kalbe sıkıntı verir. Kalb Allah içindir. Onu işsal ve ona eza Allah’ın gazabına sebebtir.
48) Her namazında ezan oku yahut müezzini dinle. Onun okuduğu kelimeleri bitirince sen de tekrar et. Ezan okurken sesini salıver çünkü, müezzine sesinin ulaştığı yerlerdeki kuru, yaş ne varsa hep şahitlik edecek. Ezan okumakta ve birinci safta olanları insanlar bilseler, oraya geçmek için kur’adan baska çare de kalmasa kur’a ile oraya geçmek isterler. Gençlikte ne olduğunu bilseler müsabaka ederler, yatsı namazlarında verilen mükâfatı bilseler, sürüne sürüne camiye gelirler. Tenha bir yerde, insan ezan okuyup kamet getirerek namazını kılsa, dağlar gibi melek kafileleri ardında cemâat olurlar. Ve onun duasına âmin derler. İnsanlar gaflet etmesinler diye bu vasiyeti yazdım. Çünkü, akıllı insan hayırlı ve faydalı şeyleri ihmal etmez. Bu herkesin şahsi menfaatidir. İnsanın kendi sahsına rahmeti baskasına rahmetinden daha büyüktür. Nitekim kendi nefsine ezası, başkasına yaptıgı ezadan büyük olduğu gibi. Meselâ, intihar edenin cezası katilin cezasından büyüktür.
Peygamberlerden sonra, insanlar üzerinde en büyük hak, ana, baba hakkıdır. Duada, nefsini ana, babasına takdim emrolunmuştur. Nuh suresinin son âyetinde buna işaret vardır.
49) Eğer Vali veya söz sahibi yâni hüküm sahibi isen, Hak söyle, Hak ile hükmet. Hevayı hevese ayma. Herkese esit muamele et. Çünkü, bizden evvel helak olan kavimler, herkese eşit muamele yapmadıkları için azaba çarpılmışlardır. Ayet: Ey Davud, biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Sen de insanlar arasında hak ve adaletle hükmeyle. Hükmünde hevayı hevesine, hissiyatına uyma ki, bu hal, seni Allah yolundan saptırır. Allah yolundan sapanlar yok mu, hesap gününü unuttukları için onlara pek şiddetli azap vardır. Hesap günü, ahiretteki hesap günü olmakla beraber dünyada nefslerini hesaba çekmeyenlere de şamildir. Çünkü, nisyan terk demektir. Dünyada hesabı terk ettikleri için, bu çetin azaba uğrayacaklardır (hesaba çekilmezden evvel, kendinizi hesaba çekin) diye emir vardır. Dünyada da cezalar var. Ama dünya cezaları insanları tövbe ve düşünceye sevk ettiği için faydalıdır.
Kardeşim: Sen de kabahatlerinden dolayı hemen tövbe ile Rabbine dön. Ahvalinde iyilik hissedince Allah’ın senin her hâlinde feyizli, Rahmetli kapıları açılır, O kapılardan birini de sen çal ki, sana da açılsın. O andaki Feyzi Rabbani’de nefsini malınım bırakma. Her hareketinde bir hayra niyetli bulun. Yapamasan da ecrine kavuşursun, Hatta bir günah islemişsen, onun günah olduğuna inan. Bu imânınla o günahı karşılamıs ve tesirini azaltmış olursun.
Tevbe suresinin 102. âyetinde: günahlarını itiraf edenlerin affa nail olacakları beyan buyuruluyor.
50) Duaları, ezan okunurken, muharebe esnasında, namaza başlanacagı zamanlarda yap. Duadan garaz kabülüdür. İcabetin sebepleri çoktur. Zamanın, mekânın, o andaki hâlin, ağızdan çıkan dua kelimelerinin icabette büyük tesirleri vardır. Bu dörtten birine rastlayan dualar kabul olur. En kuvvetlisi ağızdan çıkan dua kelimeleri sonra hâldir. Allah’ın haklarına ve Halkın haklarına riayet et. Bil ki insan fakir ve muhtaç bir mahluktur.
İstemeğe de mecburdur.
Dileklerini yalnız Allah’tan iste. Bir kimse senden yapabileceğin bir şeyi isterse, kimseye duyurmadan onu ver. Muhtaçlara daima yardımda bulun, böyle yaparsan Nâib-i Rahman olursun.
Meselâ evlenecek bir kimseye yardım edersen, onun salih çocukları senin için devamlı sadakalar sırasına geçerler. Verdiğin sadaka ve yaptığın iyilikleri basa kakma çünkü nimetin hakiki sahibi sen değilsin. Verdiğin sadakayı Allah’a veriyorsun. Gaflet etme. Karşılığı fazlasıyla sana gelecektir. Buna İnan.
Gafiller içerisinde gizlice Allah’ı zikret. Bu Allah Ile halvet olmak demektir. Fazla suyun olunca başkasından esirgeme.
Senin imamlık veya her hangi bir memuriyetini istemeyenlerin önüne geçme. Hakikaten sen o makamın ehli isen sırf şahsi garazlarından dolayı seni istemiyorlarsa onlar mes’uldürler. Bir isçi çalıştırınca hemen ücretini ver. Başkaları üzerinde kendin için bir meziyet görme fazilet, şeref, izzet Allah’ındır. Dilediğine verir.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
51) Cünub olunca biraz bekleyeceksen, su varsa, abdest al, su yoksa teyemmüm et.
Eger cünüb olarak biraz uyuyacaksan, abdest al da Öyle uyu. Eger cünub iken yemek yiyeceksen, su içeceksen, abdest al. Ağzını güzelce yıka. Melekler cünübe ve kâfirin ciyfesine yaklasmazlar.
Kimseye gadretme. Gadr: Söz ve ahid verdikten sonra ahdini bozmaya denir.
Anana, babana isyan etme. Öf bile deme. Belki onlara daima dua et. Anana, teyzene çok ikram et. Bunlar, Allah ve Resulünün vasiyetleridir. Kimse hakkında kafi hüküm verme. Hüsnü zan et. İyi görüyorum de. Allah’a karsı edeb böyle olur.
52) Bir cemaate imam olup namaz kıldırınca dua ederken, yalnız sahsına dua etme.
Belki bütün cemaate dua et. Eğer yalnız şahsına dua edersen, hainlik etmiş olursun. Bir de, Hakkın rahmetini kullarından kıskandığın ve nefsini baskalarına tercih ettiginden dolayı en kötü ahlâk sahibi oldugunu isbat edersin. Çünkü Allah, Mü’min kullarını medhederken onlar, baskalarını, nefislerine tercih ederler buyurur.
Abdestin daraldığı halde namaz kılma. Huzuru kalb, namazın ruhudur. Yemek hazır, namaz da hazırlanmışsa, evvelâ yemeğini ye. Sonra namaz kıl.
Ana ve babanın dualarını almaya gayret et. Misafirin duası da makbuldür. Aman mazlumun bed duasından sakın. Mazlumun duasıyla Allah arasında hicab yoktur.
Vücudundaki zaid kılları, tırnakları kes. Her işinde adaletli ol. Allah’a ve Allah’ın kitabına sarıl. Allah’ın razı olacagı seylere devam et. Allah’ın büyüklügünü düsün. Hasyetullah’dan ağla. [Haşyetullah: Allah’ın büyüklügünü ve sonsuz kuvvet ve kudretini düsünerek titremek demektir.]
53) Hayırlı bir is yapmışsan, ona devam et. İsterse az olsun. Sen ibadeti bırakmadıkça Allah feyzini kesmez. Bir müddet ibadet ettikten sonra bırakıvermek, Allah ile arandaki rabıtayı kesmek gibidir.
Söyle ol: Islemekte bulundugun hayırlı amellerini ölünceye kadar bırakmamaya azimli ol. Terk ettiğin kabahatleri de bir daha yapmamaya azimli ol. Her nefes Allahi ile olursun. Ayat-ı Ilâhiye’de hakdan ayrılma, Şeriate uymayan te’villere sapma, Sadakaların en efdaline devam et.
Verdiğinde gözün kalmasın. Kendisinin muhtaç oldugu şeyleri, tercihan baskalarına verenleri Allah-ü Zül Celâl meth buyuruyor. Seve seve vermisler, Allah bize yeter demişler. Verdiklerini unutmuşlar. Eğer böyle yapamazsan, evvelâ kendini doyur ve kandır da sonra artarsa baskalarına da verirsin.
Resulüllah, sadakanın en efdali (An zaiıri ganiyli) verilendir buyurdu. Verdikten sonra Allah ile istiğna edip verdiğinde gözün kalmaması demektir. (Allah ile istiğna: Başkasına yüz suyu dökmemek)
Korktuğun ve umduğun kimselerin yanında da Hak söyle.
Kurban bayramı günü çok iyilik yap. Allah katında en büyük gündür. Arefe ve Aşure günlerinden de efdaldir.
Her hak sahibine hakkını ver, hatta her hakka da hakkını ver. Kimsede hakkın bulundugunu görme.
İnsaf et. (insaf: Muhabbet, sevmek, adalet) baskalarından insaf bekleme. Senden birisi özür dilerse, derhal kabul et. Kendini, baskasından özür dileyecek bir hale düsürme.
54) Secdede duayı çok yap. Secde hali, kulun Allah’ına en yakın bulunduğu hâldir.
Allah herkese yakındır. Matlup olan, kulun Allah’a yakınlıgıdır.
Herkese lutf ile muamele et. Hele akrabaya, ehlü iyale daima şefkatli bulun.
Herkese selâm ver. Eğer başkasının sana vereceğini bilirsen, o selâm versin sen al.
Dünyada kendinden asagısına bak. Zenginlerin servetine gözünü dikme. Fitneye uğrarsın. Herkes için dünya, tatlı ve sevgilidir. Nimetler de tab’an sevgilidir. Başkasının sevgilisine göz dikme.
Zahidin zühdünde nimet, Abidin ibadetinde nimetler vardır. Olmasa, devamlı ibadet yapamazlar. [Zühtün ve ibadetin zevklerine kendini kaptırmak da makbul degildir.
Abid has olmalı. Ibadetten degil mabud’dan nasib almalı.] Ayet: Onlardan bir sınıfa, fitneye düsürmek için verdiğimiz, dünyaya ait zilletlere ve debdebelere sakın gözünü dikme. Rabbinin rızkı, hem hayırlı hem de bakidir. (TAHA)suresi 131.
Debdebe: Gürültü, patırtı (hadra hasin)
Rabbinin sevdirdigi hayırlı ve devamlı-olan rızk, îman ve ibadetinden o anda doydugun rızıktır. Gözünü kaptırma diye tenbih edilen o debdebe var ya o fitnedir o. . .
Birisinin sende hakkı, alacagı varsa, güzelce öde. Hatta fazlasıyla öde. Sakın alacaklına eza etme. Mü’min kardesinin malına, canına, namusuna, akraba ve taallukatına bir tecavüz vaki olursa, onu koru. Her isinde Allah’ın haklarına riayet et. Aman nefsinin arzularına uyma. Allah’tan başka dost yoktur.
En çok riayet edilmesi icap eden, Allah haclarıdır. Sakın canlı bir mahluka eza etme. Kurbanını dahi keserken keskin bıçakla kes.
55) Sözlerin en güzellerini ihtiva eden Allah’ın kitabını, içindeki hükümleri ve Allah kitabı olduğunu düsünerek oku. Allah-u Zül Celâl, sana da anlamak feyzini ihsan eder.
Kur’an’ı baskalarına da öğret, Naib-i Rahman olursun. (Naib: vekil) Ruh-ul Emin, O Kur’an’ı Hazreti Muhammed Sallâllahü Aleyhi vesellem’in kalbine indirdi. Kur’an okuyan temiz kalbli insanların kalbine, her okuyusta yeni Iner gibi feyz getirir. Hayırlınız, Kur’anı öğrenip öğretendir. Aman bahil olma. Allah’ın emirlerinden, nefsine zor gelenleri yap. Korkak olma, Allah sana kendine sığınmayı emretti. Sen de, her halinde Allah’a sığın.
Muin’in (yardımcın) Allah olunca hiç korkma. Kul, Fatiha’i serifeyi okurken, “sana kulluk eder, yardımı ancak senden beklerim” deyince: Allah, bu âyetim benimle kulumun arasındadır. Kulunum istediği verilecektir, buyurur. “Bizi dogru yola ilet” duasını edince de; bunlar hep kuluma aittir. Kuluma istediği verilecektir, buyurur.
Yalnız, bunlarda dikkat edilmesi icap eden sey, bu ve emsali âyetleri okurken, hikâye tarikiyle okumamalı. Birçok hafızlar ve âlimler, bu âyetleri, Allah’ın kelâmını hikâye kasdi ile okudukları için hiçbir fayda göremezler. Çünkü Cenabı Hak, “kulum istedigi zaman” diye buyurur, istemege, hikâye “istemek” demek olmadıgından icabet olunmaz.
Bir kısım insanlar Kur’an okur ve dinlerlerken boğazlarından asağı gitmez. Agızlarında kalır, buyurulması, okurken kalbleri hazır olmayanlara aittir.
Allah rızası için her fedakârlığa katlanan sadık Mü’mindir. Dinde ve başka seylerde kavi olanlar, nefislerinde de kavi’dirler. İmanlarında Kavi değildirler. Mû’min, Hassaten Allah haklarında kavi olandır. Allah’ın bir ismi de Mü’min’dir, Senin adın da mü’min’dir. Miü’minler birbirine baglıdırlar. Mü’min. mahluk, müemmen Halik’a bağlanır ve ona dayanırsa onu hiç bir kuvvet yıkamaz.
56) Kendinde hiçbir zaman varlık görme. Daima fakir ve aciz olduğuna inan. Allah (Rabbi mahzen) dir. (Mahzen: Halis ve safi olan) Sen de Abdi mahzen ol. Allah’ın rızası için daima hazır bulun, bu hale rabıta denir.
Düsman hududunda nöbet beklemek ile rabıtadır. Muratıb’ın sevap defteri kapanmaz. Bir namazı kılıp da gelecek namaza niyet eden de ‘muratıb’dır.
Al’i İmran suresinin son âyetini oku. Resul-ü Ekrem’in Ravzai seriflerine varınca, Resulullah’ın hadisi şeriflerini okuyacağın zaman evvelâ sadaka ver. Sadaka mal ile olduğu gibi Tehlil, Tekbir, Tesbih. Tahmid, Havkale ile de olur.
Tehlil: La İlahe İllallah, Tekbir: Allah-u Ekber, Tesbih: Süb-han Allah, Tahmid: El hamd-ü Lillah, Havkale: La havle ve la kuvvete İllâ Billah demektir. Bunlar zikirlerin en cidalidir. Daha açıkçası haline göre bir hayır isleyip de Resulullah’ın huzuruna o halde girenler. Hadisleri böyle temiz bir ağız ile okuyanlar ResuluALLAH’dan feyz alırlar.
57) Namaz kılan bir Müslüman’ı günahlarından dolayı tekdir etme. Hadisi şerifte söyle varid olmuştur: Bir insan mü’min kardesine “kâfir” derse, o kelime dedigi yere gider. Eger dedigi gibi ise, orada kalır, dedigi gibi degilse söyleyene gelir. Mü’min kardesine kötü söz de söyleme. Allah, o sözden onu korur da söyledigin seyi senin basına verir. Mü’min kardesinin yüzüne karsı veya arkasından yalan, sahih, hile. hurda her ne ki yaptı isen karsılıgı sana gelir. Cezasını sen çekersin.
58) Sakın kimse ile alay etme, eğlenme. Hele Dervis mesrebli salih, mütevazı insanlarla alay etmek, din ile alay etmek gibidir.
Öylelerini küçük görüp onlara gülme. Bâzı ilmine mağrur insanlar var ki, muttaki kimselerle istihza ederler. Yarın kıyamette onlarla da istihza edilecektir. Söyle ki: Cennetin kapıları açılıp Cennet nimetleri gösterilecek, haydi girin denecek, tam girecekleri zaman kapılar yüzlerine kapanacak ve onlara; Siz Dünyada iken Allah dostları ile eglenirdiniz iste cezanız bu, haydi Cehenneme denecek.
59) Insanların serlisi olma. Serli insanın dilinden, kötü sözlerinden herkes usanmış olduğu için yüzlerine gülerler, serlerinden korkuldugu için onlara güler yüz gösterirler, iste serrinden çekindiklerinden dolayı kendilerine ikram olunan insanlar en şerli insanlardır. Sakın sen de böyle olma.
Karının sırrını kimseye söyleme. Karısının sırrını ifşa eden insanlar ahlâken en düsük insanlardır.
Hiç kimsenin anasına, babasına sövme. O da senin anana, babana söverse, sen sebep oldugun için anana, babana âsî olmuş olursun.
Peygamberimiz, anaya, babaya sövmeyin, deyince Ashap, “hiç insan anasına, babasına söver mi?” dediler. “Evet , baskasının ana ve babasına söver, o da onun ana ve babasına söver” buyurdu.
Büyük günahlardan biri de Müslüman’ın ırzına dil uzatmaktır. Gâvurların haçlarına, putlarına sövme. Allah’a sövdürmege sebep olursun. Bir Rafızi’nin yanında mezhep bahislerini açma. Ashaab-ı Kiram’a taan ettirmeğe sebep olursun.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
60) Tabiyetinde bulunduğun Devletin büyüklerine dil uzatma. Husûmet adamlarının başta bulunmasıyla elde edilen menfaatler çok büyüktür. Beşeriyet hali hataları olursa, vebali onlara aitdir. Sen itaatini bozma. Hükümet memurlarının Devlet namına yaptıkları islere itiraz etme. Emirlerine inkiyat et. Düzeni bozma. Zemmedersen sıfatı zemmet, mevsufa tecavüz etme. Methedersen, hem sıfatı nemde mevsufu methet.
61) Allah’ın azabından kendini kurtarmak istersen, Müslümanların büyüklerine, baban gibi hürmet et. Orta yaslılarına ikram et. Küçüklerine şefkat göster. Mü’min kardeşlerine kalbinde adavat bulunan, Cennet kokusu duymaz.
Halkın ezasına tahammül et. Kimseye eza etme. Kulak ol, dil olma. Yâni sözleri dinle, çok söyleme. Allah’ın emirlerine tazim, mahlukatına şefkat, en mühim vazifedir. Kurtulus ve saadet, bu iki şeyi yapmakladır.
62) Hayırlı bir şey söylemiş veya hayırlı bir şeye delâlet etmis isen evvelâ onu kendin işle. İlk nasihati nefsine yap. İnsanlar, evvelâ insanın işine bakarlar, sözlerine degil.
Mürşitin fiili sözünden daha müessirdir. Resulullah’da sizin için güzel numune vardır, buyrulmuştur.
Bâzı insanlar, Kur’an okur da, okuduğu Kur’an ona lanet eder. Hatta kendi kendine lanet okur. Meselâ zalim bir adam (gözünü aç, Allah’ın laneti zalimleredir.) ayetini yalancı bir adam da (Allah’ın laneti yalancılaradır) âyetini okurken, kendine lanet eder.
Kur’an’ın zemmettiği bir sıfat, kendisinde bulunan bir kimse o âyeti okurken, keza Kur’an’ın methettigi bir sıfat, kendisinde bulunmayan bir kimse, o âyeti okurken Kur’an, onun aleyhine hüccet oluyor değil mi?
63) Seriat ilminden bir şey biliyorsan, bilmeyene söyle. Sakın bildiklerini gizleme. Bir mezhebe bağlanıp onu körü körüne taklide yeltenme.
Allah’ın emrettigi seyle amel et. Bilmediklerini Ehli Zikre (Kitabullah ve Resulullah’ın sünnetini bilenlerden) sor. Bir Müftü, Allah ve Resul’ünün hükmü budur derse, onunla amel et, benim re’yim, kanaatim budur derse, başkasına sor.
Dinde güçlük yok. Ruhsatlarla amel et. Alısında, verisinde semahat et. Basına gelen musibetten dolayı kimseyi ayıplama. Allah’tan afiyet iste, nefsini ıslaha çalış.
64) Daima Allah’a yalvar ki, seni salih mü’minlerden eylesin. O zaman Resulullah’ın dostu ve nâsır’ı olursun.
Dünyanın fitnelerinden sakın. Allah’ın ziyneti var, seytanın ziyneti de var, Dünyanın da ziyneti var. Allah’ın ziyneti helâl olan şeyler, seytanın ziyneti haram olan şeylerdir. Dünyanın ziyneti de iki cepheli, bir kısmı mubah, bir kısım haram. Bunları iyi ayırıp, ona göre hareket etmeli.
Hosuna gitmeyen bir şey başına gelmişse, o anda sabra sarıl. Makbul sabır bu.
Sakın o musibete kızıp kötü söyleme. Bir kadının çocuğu ölmüş, kabri basında aglıyordu.
Resul-ü Ekrem oradan geçerken kadına sabır tavsiye etti. Resulullah’ı tanımadığı için, geç, benim musibetimle sen mübtelâ olmadın dedi. O, Resulullah idi dediler. Kadın nedametle özür diledi. Resulullah; sabır ilk musibet çarptığı zaman olur, buyurdular.
Zayıflara merhamet et. Onların yüzü suyu hürmetine Allah, nusret ve rızık ihsan buyurur. Karz (ödünç) aldığın kimseye, sana iyilik yapana, hediye verene, sadaka verene iyilik yap. Hiç bir sey yapamazsan onlara selâm ver. Veren el alan elden hayırlıdır. Selâmın kadrini eski Müslümanlar bilirlerdi. Bir arada yürürlerken, aralarına bir ağaç hail olsa, birleşince yine birbirlerine selâm verirlerdi. Yâni bu arada birbiri aleyhine kötü bir sey hatıra gelir korkusundan veya, seytan böyle bir ilkaatta bulunabileceginden endişe ederek. Selâm ile tecdidi aht ve tecdidi İslâm ederlerdi. Bu selâm arkadaşına; su ayrıldıgımız müddetçe senin dostluğunda idim demektir.
Erkekler daima kavi ve üstün yaratılmıslardır. Binaenaleyh, kadınlara daima şefkat ve merhametle muamele etmelidirler.
65) Fatiha-i serifeyi okurken Besmeleyi vaslet sonuna kadar bir nefeste oku. Ebu Bekre İmamı Ali’den gelen bir hadisi serifte; Besmeleyi Fatihaya vaslederek okuyanı Allah affeder. Hasenatını kabul eder. Dilini Cehennem yakmaz. Kabir azabından, azabı nardan fezağ ekberden emin olur. Herkesten evvel Allah’a kavusur, diye rivayetler vardır.
66) Allah için Gayyur ol. Kıskanç, hayvani ve tabii gayretlerden sakın. Meselâ karına, kızına, anana, kardesine, baskasının kötü nazarını nasıl girye görüyorsan, bütün insanlara da aynı hali nefsinde duymalısın. Buna gayret-i Diniyye denir.
Amma, kendine yapılan fenalıktan duydugun eleme baskalarına yapıldıgı zaman duymuyorsan bu, gayret-i diniyye değil yalancı gayrettir. Resulü’llah’ın dünyada eli, yabancı bir kadına dokunmadı. Kadınlardan bi’atı sözle alırlardı.
Musibet anında (İNNÂ L İ L L Â H İ VE İNNÂ İ L E Y H İ R A C İ U N) de. Bîr cenazen olursa, cemaatin yüz kişi veya kırk kişi kadar olmasına çalıs. O cemaat, o meyyit hakkında sahittirler. Bir kisiye yüz kişi şahitlik ederse, o şahadet red olunmaz.
67) Sadaka vermeğe gayret et. Sadaka Allah’ın gazabını söndürür. Kıyamette gölgelik olur. Meleklerin duasına mazhar kılar.
Hadisi serifte; Her sabah iki melek iner, biri. Ya Rab sadaka verenlere sen ikram et. Verdiği gibisini de sen ona ver. Diğeri de, Ya Rab cimrilerin elindekiler telef olsun diye dua ederler. Tabii meleklerin duaları makbuldür. Bu Hadisi şerifin ikinci sıkkı olan, Ya Rab cimrilere telef ver demek; “onlar da mallarını hayra sarf edebilsinler, onları cahillikten kurtar da sehi olsunlar diye dua ederler”, diye hüsnü te’vil-de bulunanlar da vardır. Çünkü, melekler daima insanların hayrına dua ederler.
Cehennem atesinden kendini koru. Öyle ki yarım hurma vermek suretiyle olsun.
Şeyh Muhiddin burada der ki: Endülüs’te şeyhlerimizden birisi hakkında zındık diye şikâyet ettiler. Halk hep birden aleyhine kıyam ettiler. O zamanın Sultanı emir verdi. Memleketin ileri gelenlerini toplayın sorun eger, zındıklıgında müttefikan şahadet ederlerse, öldürün diye Valiye emir verdi. Vali de düsmanlarının basında gelenlerden idi. O zat, meydanı siyasete gelirken ekmekçiye uğradı, yarım ekmek aldı ve sadaka etti. Vali halka sorunca, hepsi, iyi adamdır dediler. Vali sasırdı. Hep müttefıkan bu adam hakkında zındık diyorduk hepinizin kanaati bir anda değişti. Bu, mutlaka bir emri Semavi ile oldu. Derken o zat gülmeğe basladı. Ne gülüyorsun, dediler. Hadis-i serifin sıdkına ve tecellîsine gülüyorum. Biliyorum ki bu cemaat bu sahidligin aksine mutekit idiler. Vali de aynı kanaatte idi. Hepiniz de benim aleyhimde idiniz. Ben bu ateşi görünce yarım etmek sadaka verdim. Yarım ekmek yarım hurmadan çoktur. Hepinizin ateşini yarım ekmekle söndürdüm dedi.
68) Sakın, Allah seni nehyettigi yerlerde görmesin. Emrettiği yerlerden de gaip etmesin, Allah’tan başkasının bilmediği amelleri yapmaya çalış. Bu amellerin gizliliği İhlasın en büyük âlâmetlerindendir.
Arafe ve Asure oruçlarına devam et. Zilhicce’nin ilk on gününde, Muharrem’in ilk on gününde ibadeti çok yap.
Eger zayıf düsüp vazifelerini yapamayacak bir hâle düsmeyeceksen Allah yolundaki savaşlarda oruç tut. Eğer baskalarının sana hizmet etmelerini istiyorsan melekleri kendine hizmet ettir.
Melekler ilim tahsil edenlere hizmet ederler. Hatta ilim tahsil etmek üzere yolunda yürüyenlerin ayakları altına kanatlarını sererler. Ögrendiklerinle âmel edince de Allah yanında sevgili ve büyüklerden olursun. Hastaları ziyaret edersen yetmis bin melek seninle beraberdir. Sana dua ederler. Günahlarının affını Allah’tan niyaz ederler. Aksam ziyaret edene sabaha kadar, sabah ziyaret etmissen aksama kadar meleklerin istiğfarı devam eder.
Her sabah ve aksam namazlarından sonra üç kerre: (EUZÜ BİLLAH-İS SEMİĞ-UL ALİ MU’MİN-EŞ ŞEYTAN-ŞR RACİM) deyip sure-i Haşr’in son üç âyetlerini oku.
Her namazın sonunda (ALLAH-ÜM ME ECİRNI MİN-EN NAR) yedi defa oku.
Akşam namazından sonra Evvabin namazı kılarsan sonunda söyle dua eyle: (Ya Rab imânımda dosdoğru olmaya, sağlığında ve ölürken de imanlı olarak ölmeye ve Mahşer’e çıkmaya muvaffakiyetler ihsan buyur) de.
Günahında ısrar etme, her günahın akabinde tövbe et. 69) Secdeyi çok yap. Yemini çok etme. Hüküm sahibi bir memur olmaya heves etme.
Eğer olmussan; öfkeli hâlinde, içinde bir sıkıntı varken, aç karnına, acele bir isin varken hüküm verme.
Kimseye “benim Mevlâm” deme. Mevlâ Allah’ındır. Dinînde, imanından istifade edeceğin kimselerle sohbet et.
“Allah aşkına” diyerek kimseden bir sey isteme. Hatta, Allah’dan “Allah askına” diyerek yalnız Cennet ve Cemal’ den baska sey isteme. Sakın “Allah aşkına” diyerek dünya isteme.
Başka birisi bir kadına talip olmussa, sen de o kadına talip olma, ama ona verilmemisse, o zaman istersin. Baskası bir mala pazarlık ederken, sen de aynı mala talip olma. Kabirler üzerine oturma. Kabre karsı namaz kılma. Bir insanın yüzüne karsı namaza durma.
Basına gelen musibetten dolayı Ölümü isteme. Belki söyle dua et: (Ya Rab, eğer yaşamak hakkımda hayırlı ise, yasat, ölüm hayırlı ise, imân ile göçür) de. Mamafih istemekle ölüm gelmez, sözler ölüm getirmez. O, degişmeyen bir karara baglıdır.
Su içerken otur da iç. Her sabah; Ya Rab, bana söven ve eza eden, beni gıybet eden ve kızdırmak için günaha girmis kullarını ben affettim. Sen şahit ol, onlara hep hakkımı helâl ettim. Dünya ve Ahirette kimsede hakkım yoktur de.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
70) Vasi, elçi, şahit olmamaya gayret et. Gusül ettiğin yere abdest bozma.
Nezretme. Yapmışsan nezrini yerine getir. Nezri bahiller yapar.
Harp isteme amma, düsmanla karşı karşıya gelince artık sebat et. Sakın firar etme.
Rüzgâra sövme, Rüzgar, nefesi Rahman’dır. Allah’dan hayırlı rüzgarlar iste.
Şerlilerinden Allah’a sığın.
Yeni bir elbise giyince besmele çek. Ve Ya Rab, bu elbise içinde beni hayırlı islere muvaffak buyur diye dua et. İpekli elbise giyme.
Uyuyanlara karsı namaza durma. Kalbinde kötü bir hatıra varken namaza durma.
Allah’tan baskası adına yemin etme. Ateşle kimseye azap etme, Abdestin daralınca, o halde namaz kılma.
71) Mütevazı ol, kasılma. Allah yanında mevki, takva iledir. Yarın mahserde bütün nesebler iptal edilecek yalnız Allah ile olan neseb kalacak, o da takva’dır.
Kim olursa olsun isyan ile emrederse itaat edilmez. Sana söz söyleyene kulak ver, isterse çirkin olsun. Çünkü o kendine kıymet vermistir. Bu suretle onun da gönlünü almış olursun.
Hediyeyi red etme, tahkir de etme. Her seyi güzel yapmaya çalış. Dedikoduyu bırak. Lüzumsuz seyleri de çok sorma. Bil ki her hareket ve sükûn ve her giriş ve çıkışta seriatın hükmü vardır. Bunları öğren.
Mallarını israfına harcama. Güçlük, matlık, nefret gösterme. Daima kolaylık, sevgi göster. Bilmeyenlere öğret. Gizli ve aşikâr yüz kızartıcı seyleri bırak. Allah’tan utan, kötü yolda basına bir musibet gelmeden yaşıyorsan, mağrur olma çok siddetli bir azaba gidiyorsun gözünü aç.
Allah’ın mekrinden hazer et. Rahmetinden ümidini kesme. Aklı gideren seylere, müşkirata hiç yanaşma. Tabii konuş, kendimi beğendirecegim diye sözde san’at gösterme.
72) İstiğfara devam et. Hele seher vakitleri çok istigfar et. Allah’ın bir sınıf melekleri vardır onlar, kürei arzda bulunanlara dua ederler. Bir sınıf daha vardır ki onlar, seherlerde istiğfar eden Mü’minlere dua ederler.
Üç şeyden kork; Allah’tan, nefsinden, Allah’tan korkmayandan. Her işinde niyetin halis olsun. İhtiyarlara hürmet et. Lafız-ı Kur’an olanlara ikram et.
Borçlu olma, borçluluk geceleri rahatı kaçırır, gündüzleri zelil eder. Rabbinin ibadetine dünya ziynetlerinden bir şey karıştırma. Dünya garazları insandan ayrılmayan hastalıklardır.
Ebdalinin reislerinden bir zat, arkadaşları ile yeşillik, sulu bir yerden geçerken suların sırıltısı, çayır ve çimenlerin güzelligi hosuna gitti de arkadaşlarından ayrıldı. O selâleden abdest aldı. Namaz kıldı, nefsinin arzusunu tatmin etti. Amma, bütün arkadaşları başından dağılıverdiler. O da rütbesinden azlolundu. Binaenaleyh nefsin arzularına, İbadette de olsa tabi olma.
Kimsenin ayıplarını araştırma. Nefsinle meşgul ol, onun ıslahına çalıs. Çocuklarına güzel isimler koy, edeb ögret. Karınla hos geçin, onun mertebesinde sohbet et. Kendine uydurmaya çalışma ona medar et.
Çörek otu ölümden baska her derde devadır. Onunla şifalan.
73) Müslüman kardeşlerinden biri ile karşılaşınca selâm ver. Musafaha et. Yalnız kimsenin karşısında eğilme.
Resul-ü Ekrem Efendimize sordular: “Müslüman Müslüman’a mülâki olunca eğilir mi?” “Hayır” buyurdu. “Musafaha ederler mi?” diye sorulunca “evet” buyurdular. Yine bir Hadis-i serifte; söyle varit olmuştur: Her hangi iki Müslüman karsılaşınca selâmlasır ve musafaha ederlerse, Allah onları birbirinden ayırmadan mağfiret eder.
Vasiyetin daima bas ucunda bulunsun. Ölüm belki ansızın gelir.
Kadınlarla çocuklarla çok oturma. Onların mertebesine ine ine çocuklaşır ve ahmaklasırsın.
Kadınlarla sohbette, daha baska tehlikeler de vardır. Kadınların, yabancı erkeklerle nazik nazik konusmaları, onlarla sohbet etmeleri, ziynetlerini göstermeleri, hiç dogru degildir. Bunu, her Müslüman’ın hanımlarına anlatması mühim vazifesidir. Bâzı hanımlar erkeklere hüsnü zan ederek konuşmakta beis görmezler, lâkin erkekler, hanımların hüsnü zannı gibi değildirler. Şeytan da araya girince, fena neticeler husule gelir.
Hanımların yanına hizmetçi diye, genç delikanlılara müsaade edilmemeli, Kadınlar, onlarla daima hicab ardından konuşmalı. . .
Yanından hiç ayrılmayan, daîma iyilik ve kötülüklerini yazan meleklere hep, aleyhine olan şeyleri yazdırma. Bir gün gelip dosyaların sana verilecek. Ve oku denecek.
Allah, sana servet ihsan etmisse, onu Allah’ın razı olacağı yerlere sarf eyle.
Allah’ın ihsanı olan o serveti, Allah’a isyan yollarında harcama. Bâzı gafillerin muvakkat yasayışlarına aldanma, insan, nimeti arttıkça sükrü artırmalı. Şükür etmeyenlerin kalbine gaflet gelir. Kalbi Allah’tan gafil olanların dilleri zikrullaha, kalbleri huzura kavusamaz.
Müslüman kardeşinin namusunu koru. Onu, hiçbir yerde mahcup etme. Bir Müslüman, mü’min kardeşini tahkir eder, küçük düşürür ve mahcup ederse, Allah da o’ büyük günde, yardıma muhtaç bulunduğu günde onu rezil eder.
74) Mideyi çok sisirme ahmaklasırsın. Yasamak için ye. Rabbine kulluk etmek için yasa, yemek için yasama. Semirmek için yeme. İçerisine yemek konulan kapların en şerlisi midedir.
Vücuttan düşmeyecek, vazifeden kalmayacak kadar yemeli. Midenin üçte birine yiyecek, üçte birine içecek koymalı. Üçte birini de nefes almak için boş bulundurmalı.
Günde bir öğün Sıddıkların yemegi, iki ögün mü’minlerin yemegidir. Gün bir ögün üç tâbiri, oburların uydurmasıdır. Islâmiyette böyle bir sey yok. Lokmaları küçük al. İyice çiğne, birini yutmadan diğerini alma. Her lokmada besmele çek. Yutunca Allah’a Hamdet. Su içerken bardağın içine nefes alma. Bardağı ağzından çek de öyle nefes al.
Suyu üç nefeste iç. Bir yere yaslanarak mağrurların yediği gibi yeme, kölelerin yediği gibi ye. Sen Rabbinin sofrasında kulsun, edebe riayet et. Eğer cemaatle bir sofrada yemek yiyorsan. Önünden ye. Çesitli yemekler varsa, canının sevdiğinden doyuncaya kadar ye. Baskasının yedigine bakma. Sofrada Önüne bak. Hırsla yeme. Yemeğin içine sinek kanadını batırmıssa, o sineği alıp atmadan yemege daldır da sonra at. Çünkü, onun bir kanadında zehri, diger kanadında panzehir vardır. Evvelâ zehirli kanadını daldırır. Sinek insanlara zararlı bir mahluktur.
Bizim görmedigimiz seyleri Nübüvvet nuru ile gören Peygamberimiz böyle haber verdiler.
Bir kaba köpek dalarsa yâni bîr kaptan kelp yer veya içerse, hemen onu dök. Ve o kabı yedi defa yıka birisini toprak veya kumla yıka.
Üstüne basına dikkat et necaset bulasmasın. Abdest bozunca da iyice kurulan, elbisene idrar bulasmasın, hem de idrar iyice kesilmeden abdest alma. Eğer, abdest aldıktan sonra bir yaşlık görülürse, abdest bozulur.
Seferden gelirken evine ansızın gelme. Mektup yaz, haber sal, (Telgraf çek, telefon et) geleceğin günü bildir. Birini döveceksen yüzüne vurma. Birini seviyorsan sevgini ona söyle, onun da seni sevmesine vesile olur.
75) Bir imama uyunca ondan evvel tekbir alma. İmamın tekbirinden sonra al. Bütün erkânda imamın pesinde git. Kendin imam olursan cemaatin en zayıfını düsün. Namazı uzatma. Kur’anın mânalarını kendine tatbik et.
Bilmiyorsan Allah kelâmı oldugunu düsün. Imam (SEM î ALLAH-Ü LİMEN HAMİDEH deyince; İnan ki bu sözü kulunun lisanından Allah söyledi. (RABBENA VE LEKEL HAMD ) de. Rükû, sücud tesbihlerine üç defa söyle. Üçten az olmasın, fazla söylersen de olur.
Namaza girerken; vekar ve sükûnetle yürü. Uykun varken namaz kılma. Yatsı namazından evvel uyuma. Yatsı namazından sonra da konusma hemen yat, erken kalkarsın.
76) Müslümanlardan birini çirkin bir iste görürsen kendini degil, amelini gör. Eğer bu kerahatinde sadık isen, onun yaptıgı fenalıgı sen yapma. Eger yaparsan mürâisin.
Oruçlu iken dikkat et günah isleme, Oruç Allah’ındır. Allah, seni oruçlu hâlinde razı olmadığı bir şey işlerken görmesin. Orucunu da iptâl eder.
Eğer malın varsa, menfaati devamlı olan hayırlara sarfet. Dini malumatın varsa, onları başkalarına da yay, istifade etsinler.
Yol üzerinde uyuma. Gece kabirde uyumak icap ederse, yoldan çekil; çünkü, yollarda hasarat eksik olmaz.
Bir yerde oturacak veya yatacaksan; (EUZÜ Bİ KELİMÂT-İLLAHİ-T TAM MA-Tİ KÜLLî MA MÎN SERRİ MÂİ İÛLİ KA) yaratılmışların şerrinden Allah’a sığınırım, de.
77) Üç kişi bir yerde iken, ikisinin gizli konusması veya üçüncünün bilmediği bir lisan ile konusmaları caiz değildir.
Müslümanlar arasında dostluk, muhabbet, ülfet gerek. Her hangi bir Müslüman’ı korkutmak veya onu süpheye düsürmek Islâm kardesligine aykırıdır.
Horoz sesi işitince hemen Allah’ın fadlını iste. Merkep anırdığı zaman da şeytanın serrinden Allah’a sığın. Eşek seytanı görünce anırır, horoz da melegi görünce öter. Gökte bir melek var ki horoz seklindedir. Öttüğü zaman yerdeki horozlar onun sesini işitir ve öterler.
Her halinde İyi niyetli olmaya gayret et. Salih amellere devam et. Hele gafiller, fasık ve facirler içinde bulunursan, onlara gelecek azabdan kurtulabilmek için, o fitnelere dahil olmadığını kalb ve azalarında isbat etmen lâzımdır.
Bir kimse aksırır da { E L H A M D – Ü L İ L L Â H ) demezse, ona hatırlat. Yine demezse (YERHAMEKALLAH) diye ona dua etme.
Bir adamı yüzüne karsı medhedip de onu mahcub etme. Birisi seni yüzüne karsı medhederse, yerden bir avuç toprak al da önüne döküver. “Ben de diger insanlar gibi topraktan yaratıldım ne kadrim var” de.
Şafak batarken çocukları evden dısarı çıkarmayınız. Çünkü o zaman seytanların kaynaştıgı zamandır.
Yemek yerken, baska birisi sana bakmasın, ona da yedir.
Hatip hutbe okurken konusanlar olursa, onlara sus deme. Senin de Cuma’n batıl olur.
İftarını hurma ile yap. Hurma yoksa üç yudum su iç. İftarda acele et.
Kalbini murakabe et. Bir mü’min hakkında kalbine kötü bir sey gelmişse, hemen onu izale et ve hüsnü zan eyle.
78) Sohbetinde bulunduğun veya senin sohbetine gelenlerin rütbe ve menzillerine göre muamelede bulun. Allah’a verdiğin ahd rububiyetini ikrar edip her zaman ve her yerde ahdine vefa göster. Allah’ın âyetlerine bak, verdigi zahiri ve batını azalarını yerinde kullan, onları serde kullanma.
Peygamberlerine uy, Kur’an okuyanı dinle, tazim ile dinle. Kur’an’ın içindekileri düsün. Hadisi seriflerin sahih olanlarını ögren. Ashabı Kiram arasında zuhura gelen hadiselere dalma. Hepsini sev, her hak sahibine hakkını ver.
Gözünü harama baktırma, diğer azalarını da kötü seylerden koru. Alimlere tazim et, serlilere güler yüz göster ki onlar da düzelsinler.
Hayvanlara sefkatle muamele eyle.
Agaçları koru ve ıslah et.
Sofilerin ser’i serife muvafık olanlarına hürmet göster. Evlâdlara ihsan eyle.
Kadınlara iyi muamelede bulun. Namazı huzur ile kıl. Zekâtını vakit geçirmeden ver.
Büyüklerin şer’a muvafık emirlerini dinle ve itaat et. Hülâsa bütün mevcudata nasihatle muamele eyle. . .
79) Bir şeyi iyice bilmeden, görmeden işleme. Allah yanında hükmünü bilmediğin bir şeyi körü körüne yapma. Dünyada ödenmesi lâzım olan hakları öde ki, Allah seni sevsin. Namazda gözünü secde mahalline dik. Safların düzgün ve sık olmasına çalış.
Namazda baska yere bakmadıkça Allah sana nazar eder. Serefli olmayan kazançlardan sakın. Meselâ kelp parası, hacamat ücreti, yüz suyu dökerek, namustan fedakârlık ederek kazanılan paralara tenezzül etme. Bakıcı, büyücülere gitme ve böyle seylere tesebbüs edip de para kazanmaya tenezzül etme. Kazanmaya kudretin varken sadaka alma. Allah’ın verdigine sükret. Az, çok deme. Mü’minlerin iyi huyları oldugu gibi kötü huyları da olur, sen daima iyi huyları gör.
Allah ve Resulünü sevenlere ve onlara yardım edenlere bugzetme, bazı kimseler, o falanı sevmiyordu diye ona bugzeder; bu doğru değildir, buğzettigin, Allah ve Resulünü seviyorsa, onların hatırı için sen de onu sevmeğe mecbursun. Amma, o senin hocanı, seyhini sevmiyorsa, varsın sevmesin. Onun, senin seyhini sevmemesi ona buğzetme-ni icap ettirmez.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
80) “(ALLAH ALLAH)” Isim’ şerifine devam et. Allah lâfzı şerifinin faidesi hiçbir zikirde yoktur. Başından elifi kaldırırsan ( L İ L L A ü ) kalır. Yine Esmâi hüsna’dandır. Birinci lâm’ı kaldırırsan (L E H Ü ) olur. O da Esmâi hüsnadandır ikinci Lâm’ı da kaldırırsan ( H U ) kalır ki, o da Esmâi hüsnadandır. Baska kelimelerde bu yoktur.
Din’de güzel şeylerle iftihar edilir. Mushafların tezyini, Camilerin tezyinatı esrat saafındendir, diye varit olan Hadisi serifden ürkme, ilmi olmayan bunu tersine anlıyor.
Kıyamet alâmetlerinin hepsi mezmum degildir. Seairi Diniyyeye tazim olmak kasdıyle yapılan seyler makbul ve memduhdur.
Duada haddi tecavüz etme. Meselâ sılai Rahım’i katl edecek dualar yapma. (Halamın, teyzemin, amcamın canını al) gibi.
Taharatte de suyu fazla israf etme. Abdest azalarını üçer defa yıka.
81) Kur’an’ı düsünerek oku. O, zikirlerin en yükseğidir. Bir sureye başlayınca, bitirinceye kadar konusma. Bir hastanın yanına girince ( Y A S İ Y N ) oku.
(Müellif Muhiddin-I Arabî der ki:) Bir gün çok hastalandım. Baygın bir halde idim.
Korkunç kimseler gördüm. Bana eza etmek istiyorlardı. Derken güzel simali ve güzel kokulu bîr zat geldi onları hep kovaladı. Sevindim. Ve “efendim siz kimsiniz?” diye sordum.
Ben ( Y A S İ Y N ) suresiyim dedi. Gözümü açtım baktım ki, babam bas ucumda ağlıyor ve (YA S İ Y N ) serifi okuyordu. Bitirdi. Gördüklerimi babama söyledim. Hastalarınıza ( Y A S i Y N ) okuyun diye emir var.
Ağır bir hastanın yanında bulunursan ona (LA İLAHE İLLALLAH)’ı telkin et.
Demezse sui zan etme. Çünkü o halde, belki başka seyle mesguldür de senin telkinini duymamıştır.
Cenazelerinizi takip ederken eger yürüyorsan tabutun etrafında yürü. Binekli isen, arkadan takip et. Defnolunduktan sonra hemen bırakıp gitme. Biraz kabrin yanında bekle. Cenaze, kabrinin basında oturanlarla ünsiyet eder.
Su içtigin kabın ağzını kapat. Gece lambaları söndür. Kapıyı kilitle. Seytan kilitli kapıları açamaz. Eger kapıyı kapatırken besmele çeker, Ayet-ül Kürsî okursan, sabaha kadar zarardan emin olursun Dünyada bir yolcu gibi yasa. Elindekilerin hesabını verecegini unutma. Sana hainlik yapana sen yapma. Sana tecavüz edene sen tecavüz etme.
82) İbadetlere neş’eli olarak başla. Eğer keselân (agırlık) gelirse, onu bırak başka ibadete geç. Amma, farzlar böyle değil. Onların vakti geldi mi ister neşeli, isterse neşesiz ol, farzlar derhal işlenir.
Birisi, sen ibadet ederken baska, o ibadeti güzelce ifa ederken o da ögrensin diye niyet et. Riyadan kurtulursun. İhlâsına dikkat et. Halk içinde güzel namaz kılıp da tenhada felfes kılan, Allah’a hakaret etmistir. Elinden geldigi kadar gayret et, güzelce ibadetlerine devam et.
Sakın Allah beni saki yazdıysa saki’yim, said yazdıysa said’im deme. Hayırlı ibadetler ve hayırlı isler yapıyorsan, Said olduğuna Allah tarafından bir müjdedir. Allah güzel ameller isleyenlerin ecrini zayi etmez.
Kabirleri sık sık ziyaret et. Yalnız kabristanda çok oturma, mezarlara ibret nazarıyla bak. Ahireti hatırla. Kabristanda Dünya islerini konusmak suretiyle ölülere eza etme.
Yol üstüne, gölgeliklere, ağaç altına, su kenarına, kabirlerdeki deliklere, suya, işeme.
Yedi büyük günahlardan içtinap et. (Şirk, sehire, katli nefs, yetim malı yemek, riba, askerden kaçmak, namuslu kadınlara, kötü ve namuslarına dokunur sözler söylemek).
83) Hakkı daima önde tut. Ve Allah’ın kullarına, Allah’ın muamele ettiği gibi muamele et.
İbrahim Peygambere bir müsrik misafir olmak istedi, İbrahim Aleyhisselâm; Müslüman olursan misafir ederim, dedi. O da kabul etmedi. Döndü gitti. Cenabı Hak İbrahim’e; bir lokma ekmek için herifin dinini, babasından kalan alıstıgı dinini terk etmesini teklif ettin. O, yetmiş senedir gâvurluk yapar, ben onu besliyorum ve rızkını kesmedim. Buyurunca, Ibrahim Aleyhisselâm yola çıktı ona yetisti. Gel dedi, seni misafir edecegim. Çünkü Rabbim senin için bana hitab etti, deyince o, hem misafir oldu ve hem de Müslüman oldu.
İnsanlardan gelen ezaya sabret, tahammül et. Kimseyi hakir görme. Öfkelenince nefsine sahip ol. Aman, Allah’dan baskasına kulluk etme. Evinde bulunan hayvanlara, kedi , köpek … ne varsa onların yiyecek ve içeceklerini ihmal etme. Onlar emanettir. Haftanın pazartesi ve persembe günleri amellerin Allah’a arzolundugu günlerdir.
O günlerde oruç tutarsan iyidir. Oruç tutamazsan iyi seyler yap.
Kimseye karsı kalbinde bugz ve adavet bulunmasın. Allah, sirk gibi kalbinde buğz ve adavet bulunanları da affetmez. Bir gün gelip seni bırakacak arkadasla da dostluk kurma. Daima seninle beraber bulunacak dostlar kazan.
Karı, kız, oğlan, ahbab, yaran, mal, mülk hep muvakkat dosttur. Seninle kabre girmezler. En samimi dostun, iyi amellerindir. Kabirde, mahşerde, her yerde senden ayrılmazlar. Dostunu bil.
Yarın mahser yerinde en bedbaht insan, baskalarına vaz-ı nasihat etmiş de kendisini unutmuş, söyledikleri hayırlı şeyleri kendisi yapmamış, baskalarını fenalıklardan nehyetmis de kendisi o fenalıkları islemis olan kimselerdir.
Helâl kazan, hırsı bırak, uykudan uyanınca gözünden uykuyu sil, hemen Allah’ı zikret. Seytanın dügümünü çözmüs olursun. Şeytan uyu diye efsun okur. Abdest alınca ikinci dügüm çözülür. Namaz kılınca hepsi çözülür.
84) Dehre sövme. Dehr Allah’ındır. Eger dehriyle zamanı murat ediyorsan, zamanın elinde bir sey yoktur. İşler hep Allah’ın yed’i kudretindedir.
Malım malım diye kasılma, senin malın yiyip bitirdiğin, giyip eskittiğin, sadaka ile elden çıkardıgındır. Bunlardan baskası aleyhindedir. “Nereden topladın, nereye sarfettin, niçin depo ettin?”diye soracaklar. Dinini ögren. Din adamı âdil olur.
Kabir azabından, Deccalın şerrinden, Cehennem azabından, hayatında ve ölümünde sana arız olacak fitnelerin serrinden Allah’a sığın.
Peygamberimiz, namazlarının sonunda yâni, kaide-i ahiresinde bu duayı okurlardı.
Kalbini ve kalbine gelenleri daima murakabe et. Seriat terazisine ver. Onunla ayarla. Seytan, kürsüsünü kurar da avanesine oradan emirler verir. Allah’ın Arsı da su üzerindedir.
Şeytan bu hareketiyle halkı iğfal etmek ister. Şeriatı bilmeyenlerle şeytan alay eder. Ve onları çabuk aldatır.
Peygamberimiz Medine’ye tesriflerinde İbni Seyyad denilen bir Yahudi kâhini vardı.
Resul-ü Ekrem ona “ne görüyorsun?” diye sordu. Deniz üzerinde kürsü görüyorum, dedi.
Resul-ü Ekrem, o seytanın kürsüsüdür, buyurdular.
Kur’anı Kerim’de Allah’ın arsı su üzerindedir. Sizi imtihan için yâni hanginiz daha iyi islerde bulunacak, iste o iptilâ seytanın fitnesidir. Kendisini İlâh gibi tahayyül ettirir de oradan emirler verir. O, mü’minlerin en büyük düşmanıdır. Şeytanın serrinden Allah’a sığın.
Bakıcı, büyücü, aldatıcı, kendine şeyh süsü verenlere inanma. Dinin gider. Elde mizan şeriattır. Ona uymayan seyler şeytan yoludur.
85) Devlet adamlarına dil uzatma. Kalblerde tasarruf Allah’ındır. Onların kalbi de yed’i kudreti İlâhi’yededir. Sen meşru olan emirlerine hemen itaat et. Peygamberimiz. Ulül emre itaat edin, isterse yüzü yırtık Habeşi bir köle olsa da buyurdular.
Hıristiyan bilginlerinden bir zat, İslâm ülkelerinden birine geldi. Dolaşırken, herkes koşmaya basladı, işte Sultanımız geliyor, diye seviniyorlardı. O Hıristiyan zat da bekledi.
Baktı ki siyah, vaktiyle köle oldugu nişanlarından belli, yüzü yırtık, çirkin bir yüz. Yüzüne bakınca; Allah’ın varlıgına, birligine, seriki ve naziri bulunmadıgına, istediğini istediği gibi yapar olduğuna, mülkünde istediği gibi tasarruf ancak Zat-ı Ahad’iyetine has olduğuna, Hazreti Muhammed’in (S.A.V.) de hak Peygamber olduguna sahadet ederim dedi. Dediler ki; bu imanın sebebi nedir? Dedi ki; Su siyah kölenin saltanatındadır. Çünkü, zahiren bu adamın arkasına iki kisi bile düsmez. Halbuki bütün Ulema, Esra ve iyyanı hep onun önünde el pençe duruyorlar, inandım ki Allah birdir. Kullarında istedigi gibi tasarruf ediyor. Ve Habibi de Hazreti Muhammed’i de (S.A.V. ) tasdik ediyor.
Yemek ve su kaplarınızın ağızlarını kapatın. Çünkü, senede bir gece gökten veba yagar. Açık kaplara veba girer diye Hadisi serif vardır.
86) Misafirlerine ikram et. Hadisi şerifte; Allah’a, Ahiret gününe imanı olan misafirlerine ikram etsin buyrulmustur. Misafirin hakkı üç gündür. Fazla kalırsa sadaka olur. Gelip geçici ise, bir günlük hakkı vardır. Misafire ikram, imânın subelerindendir. Hayır söylemek, kötü sözlerden dili tutmak da imanın şubelerindendir.
Bir amel islerken onu güzel yapmaya çalıs. Çünkü, amelini güzel yapan emeline muvaffak olur. Güzel amel ser’i serife uygun olan ameldir. Allah’ı görür gibi ibadet etmekliğindir.
87) Abdestli bulun, her farz namaz için abdest alırsan güzel olur. Abdest müstakil bir ibadettir. Gerçi baska ibadetlerin sıhhati için sart kılınmıstır, amma, istiklâline dokunmaz.
Sabah namazını kılan kimse, Allah’ın ahdine girmistir, sakın ona dokunma. Geceleri gafletle geçirme namaz kıl.
Allah’ından, Dininde, Dünyada, Ahiretinde af ve afiyet iste.
Allah’dan daima hayır iste. Bir insan, sıdk ile Allah’dan sehitlik isterse, Allah ona yatağında da ölse şehid sevabı verir, diye Hadisi serif vardır. Hayırlı islere baskalarını da tesvik edenler sevabda müsterek olurlar. Dünyada insanlara sürür, ferahlık asılayan ve sıkıntılarını giderenlerin Allah, Kıyamet gününde sıkıntılarını izale eder.
88) Icrasına muktedir bulundugun öfkeyi yut. Allah, öfkesini yutanları ve Insanların kabahatlerini af edenleri metheder. Peygamberimiz de, öfkesini yutanın kalbine emniyet ve imân dolar, buyurmustur.
Halkın ihtiyacına koş, onların islerini görmek amellerin en efdalidir. Hele düsmüşlere yardım, en büyük ibadetdir.
Allah’dan mağfiret isterken, günahlardan Allah’ın seni korumasını iste. Günahı islemissen cezasından korumasını iste. Allah’ın bildigi ve oldugun halin tersini gösterme. Göründügün gibi ol. Rıfk ile muamele et. Mülayim, yumusak olmayanlar birçok hayırlardan mahrum kalırlar.
Sana birisi bir hediye takdim ederse, ona mukabelede bulun. Bir şey vermege kudretin yoksa, dua ile mukabelede bulun. Amma, sen birisine hediye vermissen, sakın karşılığını bekleme. Ve bir sey beklemediğini ona anlat. Eğer mukabele ederseniz müteessir olurum, de.
Eğer, sana bilmukabele takdim ettiği hediyeyi kabul etmezsen, memnun olacaksa o hediyeyi kabul etme. Amma, o da gönül hosluğu ile sana bir hediye verir ve onu almayınca müteessir olacagını anlarsan kabul et.
Aman, gâvur olayım, veyahut dinimden dönmüş olayım, gibi sözlerle yemin etme.
Selâmetle İslâmiyet’e dönemezsin. Allah’ı an, gayriye yemin etmek günahtır.
Yalan rüya uydurmak veya rüyaya yalan katmak yalanların en fenasıdır.
89) Hakkında kötü bir sey söylemişlerse sükut et. Bunu sana söyleyene tearuz etme. Zennunu Mısri’ye Mütevekkil sordu: Sana zındık diyorlar ne dersin? Dedi ki; hayır desem söyleyenleri yalancı, evet desem nefsimi yalancı yapmış olacagım binaenaleyh sükut ediyorum, dedi.
Bir mü’mini küçük düsürecek, utandıracak seyleri söyleme. Böyle söyleyenler cehennemin en siddetli yerlerinde hapsolunurlar, diye Hadis-i serif vardır. Dininle dünyayı yeme. davul, zurna çalıp ta para kazanmak, din ile dünyayı elde etmekten daha iyidir.
Sundan, bundan haber veren kâhini tastık etme.
Elinde, ağzında bulasık varken uyuma. Ve kimseye düşmanlık etme. İki yüzlü olma. Ticarette ihtikâr yapma.
Birisi bir yere oturmus ve tekrar oturmak üzere bir yere ayrılmışsa, onun yerine oturma.
Av muhabtır ama, sen av pesinde dolaşma. Sana ikram olsun diye bir sandalye veya süt veya güzel koku takdim ederlerse reddetme.
Borca girerken ödemeğe niyetin sağlam olsun, ödemege muvaffak olursun. Eğer niyetin çürükse, borçlu kalırsın. Borçlu ölenlerin cenaze namazlarını Peygamberimiz kılmazdı.
Mü’min kardeşine üç günden fazla dargın durma. Rast gelince ilk selâmı sen ver.
Hayırlı olursun, insanlar ayağa kalksınlar, karşında el baglasınlar diye bekleme.
Şefaat ettiğin kimsenin hediyesini ve ziyafetini kabul etmek riyadır. Kabahati sabit veya haklı bir tasfiye ve azledilmis kimseler hakkında şefaat caiz değildir. Böyle bir caniye şefaatte bulunmak, Allah’ın lâinine sebeptir. Şefaati kabul edeni de müşkül duruma sokmuş olursun.Şefaat, haklı ve hayırlı şeylerde olur.
Muhyiddin İbn-i Arabi Hz.
90) Hazreti Ali Keremullahı veçhe Efendimize hitaben varit olan vasiyetlerden;
Hazretî Ali der ki: Resulullah efendimiz bana vasiyet etti. Ve Ya Ali bunları hıfzet hayır görürsün buyurdu.
Ya Ali; Cahillikten daha beter fakirlik yok. Akıldan daha güzel mal yok. Kendini beğenmekten daha korkunç yanlıslık yok. Müsavereden daha kuvvetli yardımcı yok. Yakut (saglam bilgi) gibi imân yok. Fenalıkları bırakmak gibi koruyucu yok. Güzel huylar gibi soy sop yok. Tefekkür (düsünmek) gibi ibadet yok.
Ya Ali; her seyin bir âfeti vardır. Sözün âfeti yalan, ilmin âfeti unutmak, ibadetin âfeti riya, zekatın âfeti övünmek, seceatin âfeti zulüm, cömertliğin âfeti başa kakmak, güzelliğin âfeti kendini beğenmek, asaletin âfeti kasılmak, hayatın âfeti mesru olan vazifelerini yapmaktan utanmak, halin âfeti yenilik, ibadetin âfeti usanmaktır.
Ya Ali; birisi seni yüzüne karşı methederse, Allah’ın beni onların dediğinden hayırlı eyle, bilmedikleri şeylere beni affeyle, onların sözü ile beni sorguya çekme, de. Onların sözlerinden salim kalırsın.
Ya Ali, oruçlu iken, iftar ederken “Allah’ım senin rızan için oruç tuttum ve verdiğin rızıklarla da iftar ediyorum” de. O gün, ne kadar insan varsa hepsinin sevabı kadar sevap kazanırsın.
Oruç tutan kimsenin, Allah yanında makbul bir duası vardır, iftar ederken besmele çeker ve “ey magfireti bol Allahım, beni affeyle” derse af olunur.
Ya Ali, güneşe ve aya karşı oturma, arkanı dön de otur.
Güneşte de çok oturma hastalık gelir.
Ya Ali; Yâsin-i serifi çok oku, aç, susuz, çıplak kalmazsın. Hastalık, korku, zindan görmezsin, yalnız kalmazsın, her yerde hürmet görürsün.
Bir seyin kaybolmaz. Bir hastanın basında okursan, ecel gelmisse, ölümü asan olur. Aksam okuyan, sabaha, sabah okuyan, akşama kadar emin olur.
Ya Ali; yatarken Tebareke suresini oku. Kabir azabı görmezsin, Münkir, Nekir sual sormaz.
Ya Ali;( KUL HU VALLAH-U AHAD )’ abdestli olarak oku. Kiyamet gününde; Ey Allah’ını metheden, kalk Cennet’e buyur derler.
Ya Ali; kötü sözlerden ve kötü gözlerden korunmak için “Maşaallah” de. (LâHavle. . .) oku.
Ya Ali; zeytinyağı ye ve vücuduna çal. Şeytan yaklaşamaz.
Ya Ali; yemege baslarken tuzla başla. Sonunda da tuzla bitir. Birçok dertlere devadır.
Ya Ali; yemeğin basında Besmele çek, sonunda da Hamd et. Sonuna kadar melekler sevap yazarlar.
Ya Ali; Evinden çıkarken Ayet-ül Kürsü’yi oku, işlerin kolaylaşır.
Ya Ali; yalnız sefere çıkma. Seytan seninle beraber çıkar.
Ya Ali; çocuğun olursa, sağ kulağına ezan oku, sol kulağına kâmet getir. O çocuga şeytan zarar yapamaz. Gök aylarının basında ve ortasında şeytanlar çok faal olurlar. Kendinizi koruyun, serlerinden Allah’a sığının.
Ya Ali; Sail’i reddetme. İsterse at üzerinde gelsin, bir sey ver. Verilen sadaka sail’den evvel Allah’a gider. Sabah erken sadaka vermeli. Çünkü, belâ ve musibetler sadakanın önüne geçemezler.
Ya Ali; fakirleri miskinleri sev. Allah da seni sever. Ya Ali;evine girince evdekilere selâm ver. Evinin bereketi artar.
Ya Ali güzel huylu ol. Böyle olursan, oruç tutanların, namaz kılanların derecesine ulaşırsın.
Ya Ali; öfkelenme. Öfkeli insana şeytan istediği şeyi yaptırır.
Ya Ali; Allah’ın affedici olduğunu unutma. Daima Allah’tan magfiret iste. Allah, meleklerine buyurur ki: “Kulum benden baska kimsenin günahları magfiret edemez olduğunu bildi. Şahid olun. Ben kulumu affettim.”
Ya Ali; yeni bir elbise giyersen, eskisini bir fakire giydir. O elbise fakirin üzerinde bulundukça Allah’ın hıfzındasın.
Ya Ali; Camiye girerken: “Allah’ım bana rahmet kapılarını aç” de. Çıkarken de, “Allah’ım, bana rızık kapılarını aç” de.
Ya Ali’; doğru, yalan ne olursa olsun, Allah’a yemin etme. Ağzını yemine alıştırma.
(Yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın.) Allah, yalan yere yemin edenleri temizlemez. Ve onlara merhamet etmez.
Ya Ali; dört sey var ki şeytandandır: Ağlamayan göz, katı kalb, uzun emel, dünya sevgisi…
Ya Ali; dişlerini temizle. Aralarında yemek parçaları kalmasın. Melekler sevmezler.
Hazreti Ali der ki: Resulullah’a, Bakara suresinin otuz yedinci âyetindeki (Adem, Rab’binden kelimeler belleyip onlarla yalvardı. Allah da tövbesini kabul buyurdu.) “Bu kelimeler ne idi?” diye sordum. Resulullah buyurdular ki: Allah, Adem’i Hindistan’a, Havva’yı Cidde’ye, yılanı Isfahan’a, seytan’ı Bisan’a indirdi. Cennet’te en güzel mahluk, yılan ile tavus idi. Adem’i iğfalde şeytana yardım ettikleri için onlar da gazaba ugradılar, Hazreti Adem Hindistan’da basını semaya kaldıramadı, agladı ve müteessir olarak oturdu.
Bir gün Cebrail geldi, selâm verdi. Allah’ın selâmını da teblig etti. Ve dedi ki; Rab’bin soruyor ben onu kudretimle yarattım, Ruhumdan Ruh nefhettim. Meleklere secde ettirdim, Havva’yı ona es ettim. Bu hüzün ne?
– Ya Cebrail, civar-ı Rab’bı Âlâdan buraya indirildim.
– Ya Adem, söyle dua et: (Allah’ım Muhammed hürmetine sana iltica ediyorum. Ben günah isledim, nefsime zulmettim. Beni affeyle.)
Sonra Havva ile birleşince dediler ki: (- Ey Rab’bimiz, kendimize yazık ettik. Eğer bizi esirgemezsen zarara ugrayanlardan olacagız) dualarını yaptılar. (A’râf suresi 23).
İnsan, dünyada babasının yolunda gitmeli. Babamız kusurunu itiraf etti. Allah’dan magfiret istedi. Allah da hem affetti. Hem de en büyük saltanatı ve elçiligi ihsan etti.
Şeytan, Allah’a kafa tuttu, “beni azdırdın” dedi, ebediyyen mel’un oldu. Allah’a boyun eğmeli, kusurlarını itiraf etmeli, Allah’dan daima af ve magfiret istemeli. Adem’in oglu oldugunu böylece isbat etmeli. Şeytan suyu içip de Allah’a kafa tutanlar, nisbeti Âdem’e değil, şeytana baglamış olurlar. Yılanı öldür.
Ya Ali; inad olma. Sonra pişman olursun. Dilini daima hayıra alıştır. Ahiretin en şiddetli azabı dildendir.
İnsanların en büyük dertleri, haset, hırs, gazap, kizb’dir. insanların şerlisi yalnız geçen, kimseye menfaati dokunmayan, hizmetçilerini dövenlerdir. Daha serlisi, hayrı umulmayan, şerrinden korkulan kimselerdir.
91) Eba Hüreyre’ye hitaben varid olan vasiyetler: Ya Eba Hüreyre; Bir âyeti ezberledikten sonra unutmak, büyük kabahattir. Allah’a böyle gelme…
Ya Eba Hüreyre: Ululemr olanlara lanet etme. Allah bir kavmi ululemrlerine lanetlerinden dolayı Cehenneme attı. Ya Eba Hüreyre; Seytandan baskasına sövme. Temiz lisan ile ölürsen, bütün Peygamberler ve mü’minler Cennet’e girinceye kadar seninle müsafaha ederler.
Ya Eba Hüreyre; Gece yansından sonra kılınan namazlar efdâldir. Bunu ihmâl etme.
Ya Eba Hüreyre; İyi seyleri emret. Kötü seyleri nehyet. Herkese iyilik ögret. Bir kimseyi fenalık yaparken görürsen, şahsına bir zarar gelmeyecegini bilirsen, ona “Allah’tan kork” de.
Ya Eba Hüreyre; Müslümanlara güler yüz göster. Selâm ver, müsafaha et. Melekler senin için dua ve istigfar ederler. Allah, meleklerin dua ve istiğfarlarını kabul eder.
Ya Eba Hüreyre; İyiligi küçük görme, iyilik deyince hepsini yap. Hatta acize bir testi su getirmek suretiyle olsun, iyi huyların, küçük olsun, büyük olsun karşılığı Cennet’tir.
Ya Eba Hüreyre; Evinde ehli ve iyâline namaz kılmayı emret. Allah evinize bol rızık verir. Sizin eve seytan sokulamaz.
Ya Eba Hüreyre; Her Müslüman için Allah’dan magfiret iste. Hepsi sana sefaatçi olurlar. Ya Eba Hüreyre; Ssekerâtta olan bir kimsenin yanına girersen, ona Kelime-i Sehadet’i telkin et. Onun sevabları kadar sana da sevab verilir. Hatta o hastaya tevbe ettir. Tevbe telkini sıhhatte olanlara daha faydalıdır. Ya Eba Hüreyre; Ümmetime sünnetimi öğret. Ahirette nurlara gark olursun da herkes sana gıbta eder.
Ya Eba Hüreyre; Misaferlere, yolculara ikram et. Hatta onları ehline tercih et. Melekler seni sıratta tesyi ederler.
Ya Eba Hüreyre; Müslümanların yollarına eza atma. Elinden geldigi kadar yollardan ezaları kaldırmaya çalış. Bir insan, yol üzerinde gördügü ezayı kaldırır veya onu, üzerine toprak dökmek suretiyle örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıplarını örter.
Ya Eba Hüreyre; Âmâların sol elinden tut, onları gidecekleri yere kadar götür. Bu da bir sadakadır. Sağırlara hayrı duyurmak, saşırmışlara yol göstermek hep sadakadır.
Ya Eba Hüreyre; Borcunu elinle götür ver. Melekler seni tesyi ederler. Borcunu ödeyenlere melekler dua ederler ve Allah-ü Zül Celâl onlara ummadıkları yerlerden rızıklar gönderir.
Ya Eba Hüreyre; Bir insan helâlinden mal kazanır, zekâtını verir, sonra mirasçılarına bırakırsa, o maldan yapılan bütün hayırlı seylerde onun hissesi vardır.
Ya Eba Hüreyre; Şehiden ölenlerin bütün günahları af olunur. Yalnız kul haklan, bir de namuslu kimselerin namusuna dokunacak kötü sözler af olunmaz.
Ya Eba Hüreyre; Her günah, Ahirette tasadır. Bâzı günahların tasası çok büyüktür. En büyüğü baskasının malına, namusuna, canına karsı yapılan günahlardır.
Ya Eba Hüreyre; Kimseyi korkutma, seni de ahirette korkuturlar. Baskalarının sana karsı yaptıgı kabahatleri affet. Büyük mükâfat görürsün. Ya Eba Hüreyre; Evinin her tarafında namaz kıl. Evinin nuru gözlerde görünür.
Ya Eba Hüreyre; Aksam ve sabah yemeklerinde, muhtaç akrabalarını gözet. Allah, dünya ve ahirette dostlarına ayırdıgı hayırlardan sana da büyük hisseler ayırır. Ya Eba Hüreyre; Allah’ın bütün mahlukatına merhamet et. Allah da yarın sana merhamet eder.
Ebu Hüreyre der ki: Resul-ü Ekrem efendimize; “Ya Resulullah ben bir sinek suya düsmüş çırpınıyor, onu o halde görünce içimden bir merhamet hissederim” dedim de, Resulullah üç defa “Allah sana merhamet etsin” buyurdular.
Ya Eba Hüreyre; Musibetleri sabır ile karsıla. Allah’ın Rahmetine, Mağfiretine ve hidayetine erersin.
Ya Eba Hüreyre; Felâketzedeleri taziye et. Köle azad etmis gibi sevap kazanırsın. Ya Eba Hüreyre; Sabah ve aksam dilin zikrullah ile olsun. Günahın kalmaz.
Ya Eba Hüreyre; Kardesinin ayıbını gizle. Allah yardımcın olur. Kardeşine yardım et.
Akraba ve komsularına iyilik et. Müslüman olursun. Dostlarına iyilik et mü’min olursun.
Allah’ın farz kıldıgı ibadetleri yap, Abid olursun. Allah’ın taksimine razı ol. Zahid olursun.
Resul-ü Ekrem salla’llahü aleyhi vesellem Ebû Hüreyre’ye vasiyetlerinde buyurdular ki: Ey Ebü Hüreyre, herkes korkudan tir tir titrerken korku hissetmeyenlerin, herkes Cehennem ateşinden feryat ederken rahat ve huzur içinde bulunanların yollarını tut.
Onlar kim Ya Resulullah, bana onların ahvalini bildir ki, onları tanıyayım.
“Onlar, ahir zamanda gelecek ümmetlerimdendirler. Onlar, Mahsere gelirken Peygamberler gibi gelirler. Karşıdan onları görenler, Peygamber zannederler. Ben onları görünce, ah ümmetlerim ah ümmetlerim, derim. Mahser halkı, o zaman onların Peygamber deşil, benim ümmetim olduğunu ögrenirler. Onlar mahşer yerinden şimşek gibi geçerler. Onların nuru, bütün mahser halkının gözlerini kamastırır”
Ya Resulullah, onların amellerini bana da öğret de belki ben de onlar gibi olurum, dedim.
Buyurdular ki:
Ey Ebû Hüreyre, onların yolu zorca. Evlerinde de her türlü yemekleri varken açlığı tercih ederler. Her çesit elbise giymek kudreti varken elbiseye ehemmiyet vermezler. Her türlü şerbetleri içmek mümkün iken, susuzluğa tahammül ederler. Hep bunları Allah’ın rızasını kazanmak, başkalarını nefislerine tercih ettikleri için yaparlar. Hesap korkusundan dolayı Helâl olan birçok zevklerini terk ederler. Dünyada yalnız bedenleri vardır. Dünyanın süsüne kendilerini kaptırmazlar. Melekler, Peygamberler onların ibadetlerine hayran olurlar. Onlara müjdeler olsun müjdeler, dedikten sonra; Allah’ını benimle onları birarada cem eyle, benim onlara istiyakım var dedi ve ağladı. Ve yine buyurdular ki: Allah, arzdakilere âzab etmek murat ederse, onların yüzü suyu hürmetine azabı kaldırır. Ey Ebû Hüreyre; İste, sen de onların yoluna git. Onlara muhalefet eden şiddetli hesaba çarpılır.
92) Ashabdan Ebu el Derda söyle rivayet etti:
Resul-ü Ekrem Sallâ’llah-u aleyhi vesellem buyurdular ki:
Ey Nas, ölüm gelmezden evvel Allah’a dönün, mesguliyet gelmezden evvel iyi ameller isleyin Allah’ınızı çok zikretmek suretiyle aranızdaki ahdi muhafaza edin ki, saadete eresiniz. Gizli ve aşikâr çok sadaka verin, rızıklar genislesin. Daima iyiliği emredin ki, birçok nimetlere eresiniz. Çirkin seylerden nehyediniz ki, yardımlar göresiniz. Ey Nas: Sizin en akıllınız, ölümü çok anandır. En zekiniz ve en iyi düşüneniniz de ölüme güzel ameller hazırlayanınızdır.
Gözlerinizi açın, akıllılığın alâmeti, dünyaya aldanmamaktır. Ebediyet âlemine doğru ihlâs ile yönelmektir. Kabir için azık hazırlamak, Mahser yerine temiz olarak çıkmaya müstaid bir hale gelmektir.
Nasihat; Peygamber nasihati: Müjdeler olsun o kimseye ki, şerefine halel getirmeden tevazu eder. Nefsini, tahkir ettirmeden küçük gösterir. Kazandıgı helâl maldan hayırlı yerlere sarf eder. Bilgin ve faziletli kimselerle düser kalkar. Fakir ve düskünlere merhamet eder.
İşte onlara müjdeler olsun. Yine müjdeler olsun o kimseye ki, kazancı temiz, içi temiz, dısı temiz, kimseye zararı yok. Müjdeler olsun o kimseye ki, bildigi ile amel ediyor. Malının fazlasını muhtaciyne veriyor. Sözlerinin fazlasını imsak ediyor da söylemiyor. Iki kisinin arasını düzeltmek için Peygamberimizin vasiyeti:
Ashabdan Malik’in oğlu Enes der ki: Bir gün Resul-ü Ekrem de içimizde oldugu halde oturuyorduk. Baktık ki, Resul-ü Ekrem gülüyor. Ve ön disleri görülüyordu, Hazreti Ömer; Anam, babam sana feda olsun niye güldünüz Ya Resulu’llah, dedi.
Duyurdular ki, ümmetimden iki kisi, huzuru İlahi’de diz üstü geldiler de birisi, Allahım su kardesimden hakkımı alıver dedi. Rab’bül Izze de kardeşine hakkını versene deyince, Allah’ım verecek hiçbir şeyim kalmadı, ne veriyim, dedi. O vakit alacaklı: Ya Rab, günahlarımı yüklensin, dedi. Resulullah’ın gözlerinden yaslar bosandı. Ağladı. Sonra buyurdular ki, o ne müthis bir gün ki, insan günahlarını baskasına yükletmeni ister. Ve Resul-ü Ekrem buyurdular ki, Allah Azze ve Celle alacaklıya; hele basını kaldır da cennetlere bir bak dedi. O adam basını kaldırırıp bakınca dedi ki, Ya Rab, gümüşten sehirler içinde altından köskler görüyorum, onlar da incilerle süslenmis. Bunlar hangi Peygamberin, hangi Şehid’in? Allah-ü Tealâ, bunlar satılık. Bedelini kim öderse ona verecegim.
O adam dedi ki, Ya Rab, buna kimin gücü yeter, kimde var bu kadar servet? Allah-ü Tealâ buyurdu ki; sende var, sen alabilirsin. Ya Rab, neyimle alırım. Alacaklısı bulunduğun kardesini affetmekle bunları aldın deyince; Affettim Allah’ım dedi.
Allah-u Tealâ, Haydi kardeşinin elinden tut, beraberce o Cennetlere girin buyurdu.
Bunu Resul-ü Ekrem anlattıktan sonra buyurdular ki; Allah’dan korkun. Aranızdaki gerginlikleri ıslah edin (düzeltin). Allah da kıyamette Mü’minlerin arasını ıslah eder.
Kıyamet alâmetlerini bildiren vasiyetler:
Hazreti Ali Keremullah’ı veçhe der ki; Resulullah Sallâllah-ü Aleyh’i Vesellem’e kıyamet alâmetlerinden soruldu da buyurdular ki; insanlar hakkı zayi ettiklerini, namazı öldürdüklerini gördügün zaman, birbiri aleyhine iftiralar çoğalıp yalan mubah gibi olup, rüsvet almak ve vermek âdet hükmüne girdigi zaman, binalar yüksek yapılıp, zenginlere hürmet çogalınca, akılsızlar is basına geçip kan dökmek hiçe sayılınca, cahil zarif, zeki; âlim, zayıf, zalim medar-ı iftihar addedilince, camilere rasgele girip çıkanlar görülünce, sartlar çogalıp mushaflar süslenip minareler yükselince, kalbler dinden harap bir hale gelince, müskirat içilip, boşanmalar, ansızın ölümler çogalınca, fenalıklar, iftiralar, alenen yapılırsa, Allah’dan baskası adına yeminler yapılıp hainler emin, eminler hain tanınınca, içi canavar gibi olduğu halde, dışına koyun postu giyenleri gördügünde kıyameti bekle, artık yaklaşmıştır.
Sadakaya dair vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; bir dilenci bir kadına geldi. O kadının elinde bir lokma vardı.
Ağzına koymak üzere iken fakir elini uzattı. O, lokmayı fakire verdi. Bir müddet sonra o kadın bir oğlan dogurdu. Çocuk kundakta iken ansızın bir kurt gelip çocuğu kapıp kaçtı.
Kadın, arkasından “oglum, oglum!” diye bağırıyordu.
Allah, bir meleğe: “yetis, çocuğu kurdun agzından al, annesine teslim et ve benden selâm söyle. “Bir lokma sadakana bir lokma ile mükâfat de” buyurdu.
Peygamberimiz bir adama söyle vasiyet etti: Şehvetlerini kıs, fakirlik kolaylasır. Günahı azalt, ölüm kolay getir, malını önceden gönder, ona bir an evvel kavuşmak istersin de ölümden korkmazsın. Verilene kanaat et. Hesabın hafif olur. Senin için deruhte edilmiş rızıkları toplarken, farz ibaretlerinden uzak olma. Sana ayrılan gelir, ayrılmayanı da elde edemezsin. Elinden çıkmıs, fırsatı kaçmıs seyler hakkında müteessir olma. Faydasızdır.
Öyle bir seye emek ver ki, elinden çıkmasın. Sen de orada ebedi olasın.
Peygamberimiz, Asım oğlu Kays’a söyle vasiyet etti: Ya Kays; muhakkak izzetle beraber zillet var. Hayat ile beraber ölüm de var. Dünya ile beraber Ahiret var. Her seyin hesabı sorulacak. Her seyin gözcüleri var. Her iyiliğin sevabı, her kötülügün cezası var. Her gelecegin mutlaka bir muayyen zamanı var.
Ya Kays; seninle beraber mezara girecek bir arkadasın var ki, o diridir. Eğer o arkadasın iyi ise, sana ikram edecek, kötü ise, seni rezil edecektir. Sonra o seninle beraber Haşre çıkacak, seninle bile baas olunacak. Sen yalnız ondan dolayı hesaba çekilirsin. Onun iyi olmasına çalıs. Eger o, iyi olursa onunla rahat yasarsın. Eger o, kötü olursa seni ancak o korkutur. O da senin amelin, işindir.
Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; Beş haslet bulunmayınca kisinin imanı kâmil olmaz. Allah’a tevekkül, Allah’a tefviz, Allah’ın emirlerine teslim, Allah’ın kazalarına rıza, Allah’dan gelen felâketlere sabır. Allah için seven, Allah için buğz eden, Allah için veren, Allah için men eden imanını kemale erdirmiştir.
Vasiyet: Peygamberimiz buyurdular ki; kişi, insanlar elinden, dilinden salim olmadıkça Müslümanların sırasına, komşuların şerrinden emin olmadıkça mü’minler sırasına geçemez. Belki hata ederim diye tamamen fenalıklardan çekkin bulunmadıkça müttakıylerden sayılmaz. Ey Nas; gece karanlığından korkan, yoluna erken çıkar. Erken çıkan menzili maksuda varır. Ömürler sona erip de dünyaya gözünü kapayınca netice belli olur.
Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır. Münafığın niyeti amelinden şerlidir.
Rızıklar artmaz, eksilmez, iyi ve meşru yollardan arayınız. Ömürler mahdut, uzamaz kısalmaz. Ömür bitmeden gözlerinizi açın. Ameller sayılıyor. Küçüğü, büyügü hep karsına çıkacak. İyi amelleri çok işleyin.
Ey Nas: Kanaatte genişlik var. İktisatta maksada ulasmak var. Çekingen davranmakta rahatlık var. Her amelin cezası vardır. Her gelecek yakındır.
HadIs-i serif meali : [Hikmeti, ehlinden gayriye ögretmeyin. Hikmete zulmetmiş olursunuz. Hikmeti ehlinden saklamayın. Ehline zulmetmis olursunuz. Zalimle ugrasmayın, faziletiniz batıl olur. Mürailik etmeyin amelleriniz bosa gider. Mevcudu men etmeyin hayrınız azalır.]
Ey Nas: Eşya üçtür. Birisinin iyiliği aşikârdır. Ona uyun. Birinin kötülüğü asikârdır, ondan kaçının. Birisi de, ne oldugu sizce belli degildir. Onu Allah’a havale edin.
Ey Nas: Size yükte leyni, pahada agır iki şey söyleyeyim. Dikkât edin: Sükût, güzel huy.
Peygamber vasiyeti: Haddinden fazla yemeyin. Çünkü, aşırı yemek, kalbe kasvet verir de kalbi kapatır. Azaları vazifelerinden alıkor. Kulakları sağır eder de vaaz tesir etmez olur. Haddinden fazla oraya, buraya bakmayın, Fuzuli nazarlar kalbe neva tohumu eker de gaflet getirir. Tamahı bırak, tamahtan kalbe siddetli hırs gelir, kalb dünya muhabbetine dalar ve kapanır. Bu hal, her fenalığın anahtarıdır ve iyiliklerin batıl olmasına sebebtir.
Peygamberimizin vasiyeti: Ümmetim, Dünyada üç tabaka üzerine olurlar:
l- Mal toplamaya, yıgmaya, ihtikâra rağbet etmeyenler. Onlar dünyayı söyle anarlar:
Kimseye muhtaç olmasınlar, yiyecek ve giyeceklerini helâlinden kazanıp kimseye yüz suyu dökmeden dünyayı geçirsinler. Onlar için korku ve tasa yoktur. Ahirette ferahdırlar.
2. Helâlından temiz mal kazanıp hayırlı yerlere sarf etmek, akraba ve muhtaçlara yardım etmek, onların emelidir. Helâl olmayan bir dirhemi almak, onlar için en korkunç şey, bir dirhemi mesru olmayan yere sarfetmek onlar için en kötü istir. Bunlar Ahrette hesaba çekilirlerse, kolay kolay azabdan kurtulamazlar. Allah’ın affı ve rahmetine mazhar olanlar kurtulurlar.
3- Helâl, haram düsünmeden mal toplamak, para kazanmak, Allah haklarını vermemek, harcadıkları yerlere israfına harcamak, hayra gelince, cimrilik edip vermemek, ihtikârdan korkmamak, bütün mevcud putları ile dünyaya dalıp gaflette puyan olanlardır. Bunların neticesi Cehennemdir.
Peygamberimiz buyurdular ki: Sizi Cehennemden uzaklastıran ne varsa hepsini size anlattım. Sizi Cennete yaklaştıran ne varsa, onlara da sizi delâlet ettim. Ruhul Kudüs kalbime söyle üfledi: Rızkını bitirmeden kimse ölmez. Binaenaleyh, rızkınızı kazanırken iyi, mesru yollardan kazanın. Rızkınızın biraz agır gelmesi, sizi kötü yollara sevketmesin. Allah’ın fazlı olan rızkınızı, Allah’a isyan olan sekillerden aramayın. Allah’ın nzık hazinesine ancak, Allah’a itaat yollarından erilir. Oralardan arayın.
Herkesin rızkı var. Onu bulacak. Ona razı olana mübarek olur ve rahatlık verir. Razı olmayana rahat ve huzur vermez.
Allah’ın hazinesinde olana talip ol ki, Allah seni seve; insanların elindekine göz dikme ki, insanlar da seni seve. Yarın Mahşerde, dağlar gibi sevapları olan insanlar gelecekler, onları Cehenneme atın denecek. Resulullah’a sordular; bunlar namaz kılmaz mı idi?
– Namaz kılarlar, oruç tutarlar hatta gece namazı bile kılarlardı. Lâkin, karşılarına dünya menfaati çıktı mı hemen ona çullanırlardı, buyurdular.
Peygamber vasiyeti: Dünyaya sövmeyin. Mü’minleri hayırlara ulastırmak için en güzel vasıta, dünya hayatı ile Ahiret saadetleri kazanılır. Ve Ahiretin azabından yine dünya hayatıyla kurtulunur.
Hayat, en kıymetli sermayedir. Bunun bir nefesi bütün varlıklardan daha azizdir.
Binaenaleyh, bir kimse dünyaya lanet okursa, dünya da ona, benim üzerimde Allah’a isyan edeni Allah kahretsin, der. Resulullah söyle nasihat buyurdular: Paçaları çemreyin.
Is ciddidir hazırlanın, göçme zamanı yaklasmıstır.
Azıklar hazırlayın. Yolculuk uzundur. Yükler hafif olsun, yollar sapadır. Yükü agır olan geçemez. Ey Nas: Dünyanın birçok güçlükleri vardır, imanınızı iyi muhafaza edin. İmanınızı salih amellerle kuvvetlendirin. Sabırlı ve metanetli olun ki nimetlere kavusasınız.
93) Allah’ın kudsi hadislerindeki vasiyetler: Allah’ın dostlarına tazim lâzım. Cenab-ı Hak, “dostuma hakaret eden bana ilânı harp etmistir. Veya ben ona ilânı harp etmisimdir.” buyurur. Allah’ın gazabı karşısında kim durabilir?
Yanımda en sevgili ibadet nasihattir. Ey adem oğlu, hayırlın sana geliyor, senin de serlerin göklere çıkıyor. Ben sana nimetler veriyorum sen ise karsılığında günahlar isliyorsun. Her gün melekler kötü amellerini getiriyorlar. Beni düsün, ben seni her yerde görüyorum. Benden utan da hayırlı işlere tesebbüs et. Ben de muvaffakiyetler vereyim. Emirlerimi, nehiylerimi hep bana iltica edesin diye verdim. Benden kaçasın, isyan isleyesin diye değil.
Ben Gani’yim, sen fakirsin. Dünyayı yarattım, sana musahhar kıldım. Rızamı kazanasın diye. Benden ürkme. Benden kaçanı huzuruma kabul etmem. Rahmetime koymam.
Ey Adem oğlu, her gün rızkın gelir sen mahzun olursun. Her gün ömrün eksilir de haberin yok. Hâlâ gülersin. Yeteri elinde varken, azdıracak şeyler pesindesin. Aza kanaatin yok, çokla doymuyorsun. Halin ne olacak!
Benim sevgili dostum kimdir bilir misin? Cismi hafif, zevkle namazını kılar, ibadetlerini güzelce yapar. Gizli ve asikâr her yerde kullugunu isler, insanlar içinde söhreti yok, parmakla gösterilmez. Kendi halinde, kazancı ile meşgul, kanaatli, ölünce arkasından ağlayanlar az, dünyada bıraktığı servet de az.
Kulum, sakın ibadetlerine benden başka bir garaz karıstırma. Eger bir sey karıstırırsan ben orada yokum. Müsterek ameli, karısık kalbi sevmem.
Ey Peygamberlerin kardesi; ey mürşitlerin yoldası Habibim. Kullarıma söyle, evime salim bir kalble, dogru bir dil ile, temiz bir el ile, tahir bir avretle girsinler. Bir kimsenin hakkı özlerinde iken sakın evime girmesinler.
Hangi bir kulum borçlu olarak namaza durursa, o hakkı ödemedikçe namazını kabul etmem. Amma, sahibine hakkı ödenince, onun işitir kulagı, gören gözü olurum. O benim sevgili bir dostumdur. Peygamberler, Şehidler, Sıddıyklar, Salihlere onu komşu yaparım.
Allah’ın vasiyeti: Kulum, abdestini bozar da abdest almazsa, bana cefa etmistir.
Abdest alır da namaz kılmazsa, yine bana cefa etmistir. Namazlarda dua etmezse, yine bana cefa edilmistir. Eğer dua eder de ben de onun duasını kabul etmezsem, muhakkak ben de ona cefa etmisimdir. Halbuki, ben cefa eden Rab degilim. Ben cefa eden Rab degilim. Ben cefa eden Rab degilim.
Gecenin üçte ikisi gidip de biri kalınca. Dünya göğünden Allah söyle hitab eder:
Beni sevdiklerini iddia edip de simdi uyuyanlar yalancıdır. Herkes sevgilisiyle tenha kalmak istemez mi? Iste ben ahbablarıma nazırım. Onlar beni murakabeye aldılar, benimle konuşuyorlar. Yarın Cennette onların gözlerini güldürecegim.
Benden baskasından uman, beni bilmiyor, beni bilmeyen bana kulluk edemez.
Bana kulluk etmeyen gazabıma ugrar, benden gayrisinden korkana gazabını hak olur.
Kıyamete bir insanı getirirler, kurbanlık koyun gibi Allah’ın divanına dikerler. Cenab-ı Hak sorar: – Kulum, sana nimetler, servetler ve saman ve rütbeler verdim ne yaptın?
– Ya Rab, topladım, çoğalttım, verdiğinden daha fazlasını bıraktım, müsaade buyur da getireyim, der. Cenab-ı Hak: Getirdiğini göster. Yine o adam, topladım, çogalttım, daha fazla yaptım diye mırıldanır. Hiçbir sey getirmedigi görülünce, Cehenneme sürüklenir…
Cenab-ı Hak, Hazreti Musa’ya söyle hitap etti: Biliyorsun ki mülküm zail olmaz. Bana taatı terketme. Yine biliyorsun ki hazinem bitmez, tükenmez. Rızık için gam yeme, ne biliyorsun ki, düsmanın ölmez. Emin olma. Ansızın bastırır. Benim seni affettigimi madem ki kat’i olarak bilmiyorsun, baskasının günahlarını ayıplama. Madem ki Cennetime daha girmedin, fikrimden emin olma.
Cenab-ı Hak, Dünyaya söyle hitap etti: Ey Dünya, bana çalısan ve rızamı arayana benim için sen hizmet et. Sana çalısana, sen sıkıntı ver. Cenab-ı Hak buyurdu ki; Bir kimsenin vücuduna sıhhat, maisetine genişlik verdigim halde, aradan bes, on gün geçer de bana dönüp kulluk vazifesini yapmazsa, o adam mahrumdur.
Daima Allah’dan korkmalı. Cenab-ı Hak, ibrahim aleyhisselâm’a, çok korkuyorsun neden bu korku? diye sordu. İbrahim, Ya Rab nasıl korkmayayım. Adem babam sana en yakın idi. Kudretinle yarattın. Ruhundan nefhettin. Meleklere secde ettirdin. Bir isyanla da civarından çıkardın, deyince; Cenab-ı Hak, İbrahim’e söyle vahyetti:
Bilmez misin Ya Ibrahim. Dostun dostuna karsı isyanı çok siddetlidir.
Cenab-ı Hak, Davud aleyhisselâm’a da söyle vahyetti:
İsrail ogullarını sehvetlerine düsüp her arzu ettiklerini yemekten korkut, yemesinler. Şehvetlerine bağlı bulunan kalbler. benden mahcuptur.
Cenabı Hak, Hazreti Musa’ya söyle nida etti: Ey İmran oğlu, sana sığınanı me’yus etme. Senden isteyeni de mahrum etme.
Bir gün Musa, kırda seyahat ederken, bir dogan, güvercini, kovalıyordu. Güvercin Musa’nın omzuna indi. Doğan güvercine hücum etmek istedi. Güvercin yeleğine girdi.
Dogan, Ya Imran oglu beni mahrum etme, rızkıma mani olma. Güvercin feryad etti: Ya İmran oglu ben sana sığındım beni koru. Hazreti Musa, pek çabuk müptelâ oldum, dedi ve bıçağını aldı, baldırından kesip doğan’a vermeye kasdetti. O zaman dediler ki: Acele etme biz, Rabbinin elçileriyiz. Ahdini, Sadakatini, Bağlılığını görmeğe geldik…
94) Hayır ile mevsuf ol. Başkalarına hayrı tavsiye edip kendini unutanlardan olma.
Arif ol. Allah’ından kork. İrfanı anlatanlardan olma. Salihlerden birisinin kardesi öldü. Rüyasında gördü. Ne oldu, diye sordu. Cennete girdim. Yiyip içip geziyorum, diye cevap verdi. Canım ben sana onları sormuyorum. Rabbini gördün mü? dedi. Hayır dedi. Onu ancak bilenler görüyor. Müellif Muhiddin’i Arabî der ki: O zat hemen bize geldi, anlattı. Ve bize bu hususta bana mürsit ol diye rica etti. Bir müddet bizimle kaldı. Kesif ve şuhud yoluyla irfan tahsil etti.
Kelâm ulemasının delilleri gibi degil… Kardesim: Söz ebesi, baskasını avlamak için konusan, kalbi karısık, fesat, hile, kibir, hırs, tamah, buğuz ve adavetle dolu, ameli nifak ve riya, arzusu dünyada zevk ve sefa ile yaşamak olanlarla arkadaş olma. Sana Allah’ı anlatan içine Allah sevgisi asılayan, haliyle sana vâaz eden kimselerle arkadas ol.
Sakın, sana lisanı ile iyi seyleri tavsiye edip kendi nefsinde tatbik etmeyenlerle düsüp kalkma.
Kalbi kararmış, tas gibi olmus, merhametten eser kalmamıs, gafil kimselerle olma. Cisimleri dünyada, ruhları Muhalli Alâ’ya bağlı kimselerle ol.
Sakın, baskalarının ayıpları ile meşgul olup da kendini unutma. Bu hal, kalp körlüğü getirir. Kalbi Mahalli Alâ’ya bağlı bulunan, dedikodu bilmez olur. Başkalarını tedavi edip de, kendi hastalığına bakmayan doktor gibi olma.
Allah’ı her seye tercih edin. Daima doğruluğu iltizam edin. Allah’ı bütün kalbinizle sevin. Onun kapısına devam edin. Ölümü hiç unutmayın. Hesaplı hareket eden kârlı olur.
Hesapsız olanlar delalette kalır. Sonunu düşünen kendini korur, iyilik eken sevinç kaldırır.
Kanaat edip şükredenin azı, israf edenin çoğundan çok hayırlıdır. Dışını insanlara, içini Allah’a bağla. Herkesle hos geçin.
Ulemanın huzuruna varırken cahil olarak var. Yâni ilmini unut. Zahitlerin huzuruna varırken dünyayı bırak da var.
İrfan ehlinin huzuruna varınca sükût et. Böyle yaparsan, bunların sohbetlerinden istifade edersin.
Bir Ehlidil’e musabip olursan, ilme dair notların falan varsa, onları imha et. Bildiklerini unut, bildigin yerde inat edip durma, kendinden geç.
Eğer, kalb âleminde seyre baslamışsan, sakın hiçbirinde eğlenme. Gördüklerini hep unut. Efendinin sırrını da ifşa etme ve daima; Ya Rab, ilmimi artır, diye dua et.
İhtiyaçlarını daima fakirim diye iste. Sakın, kendinde varlık görme. Allah’a fakr ile, zillet ile gidilir. Allah, kullarına söyle hitap eder:
[VARLIĞINI BIRAK DA BANA ÖYLE GEL]
Ey Allah dostluğu isteyen, îmânını daima murakabe et ve güzel amellerle onu tezyin et.
Bir insan sana söverse düsün. Sövdüğü şey sende varsa ona kızma. O kötü sıfatından vazgeç. Söylediği kötü şey sende yoksa, bu bana bir ihtardır ki, muhabbetten fazla sevgi göstermek, nifak alâmetidir.
95) insan adaleti evvelâ kendi nefsinde tatbik etmeli. İnsana yakısan ne kadar güzel şeyler varsa, onları doğru bir sekilde kendine mal etmeli.
Zulüm: insana yakışmayan seyler yapmağa denir. Adalet Hakkın terazisidir.
Hakkın razı olmayacagı tarafa meyil caiz olmaz. Izzeti, serefi Allah’dan bekleyeni hiç bir kuvvet zelil edemez. Allah’a iyice bağlanmıs olana seytan zarar yapamaz. Azla iktifa eden çoktan müstağni olur.
İnsanlardan istifna eden, iflastan emin olur. Musibet anında sabır en büyük nimettir.
Baniyi, bekçidir. Oluruna razı olmak, baskasına yüz suyu döktürmez. Amellerin efdalî, sevap temin eden, balların en faydalısı, sükürle karsılanandır.
Gelen devlete itibar etme o, bir gölgedir. Çeker gider. Servete itimat etme o, bir misafirdir yarın göçer. İyi insan, kimseye eza etmeyen, kavi insan nefsine hakim olandır.
Mü’min hile bilmez; münafık, fesad saçar. Haya kalktı mı belâ gelir. Herkes arzusu peşinde gezer, amma ölüm de onun pesini bırakmaz. Faydasız ilim, sifasız ilâca benzer. Güzel ilim, amel ile beraber olandır. Sükutun güzeli, yaramaz sözlerden sükuttadır.
Cahile isyan et kurtulursun. Akile itaat et kazanırsın. Vasiyetsiz yatma, isterse vücudun sıhhatte olsun. Ve genç ol. Olacak olur. Ölüm ansızın gelir. Bir insan içini güzel yaparsa, Allah onun dışını güzel kılar. Bir insan ahiretini güzel yaparsa, Allah, onun dünya işlerini güzel yapar.
Bir insan, Allah ile arasını düzeltirse, Allah onun insanlarla arasını düzeltir.
96) Geçmis Peygamberlerden birinin hikâyesi; O Peygamber, Allah’ın tekliflerini ve onlarla imtihanın hikmetlerini çözemedi. Halbuki, Cenab-ı Hak o Peygambere ve bütün kullarına bu tekliflerdeki esrarı tefekkür etmeyi emretmisti.
Halvethanesine çekildi, tefekküre daldı ve Rabbi Alâ’ya sırr ile, lisanıyla, bütün varlığı ile su derdi döktü.
Ya Rab: Beni sormadan yarattın. Biliyorum ki, benimle istisare etmeden de öldüreceksin. Ya Rab: Beni muhayyer bırakmadan emirler verdin, nehiyler ettin. Aynı zamanda beni hayırlı seylerden alakoyan hevayı hevesi (nefsani arzuları) bende yarattın. Saptırıcı seytanı bana musallat ettin ve benliğime şehvetler diktin. Gözlerimin önüne süslü bir dünya koydun. Sonra da beni korkutuyorsun, men ediyorsun, siddetli azablarla beni tehdid ediyorsun. Buyuruyorsun ki. Emrolundugun gibi dosdoğru ol. Sakın hevayı hevese uyma, seni benim yolumdan sapıtır. Seytandan da kaç. Seni aldatmasın. Dünyaya da aldanma, sehvetlerinden de uzak dur. Seni, arzu ve emellerin fenalıklara sürüklemesin.
Maisetini helâlından kazan. Eger helâlından kazanmazsan mes’ulsün. Ahireti unutma.
Dünyadan nasibini unutmadığın gibi, Allah, sana nasıl ihsan etmisse, sen de öyle ihsan da bulun. Sakın yer yüzünde fesat çıkarma. Ahiretten yüzünü çevirme, ne dünya kalır ne de Ahiret. İşte şaskınlık da o zaman olur. Ya Rab: Bir birine zıd çekici kuvvetler, karşılıklı haller bir arada ne yapacağım ne isleyecegim, nasıl Hidayeti bulacağım, işlerimde hayretteyim, bir çare bulamıyorum.
Ya Rab: Bana yol göster, elimi tut. Doğru yola delâlet buyur. Kurtuluş yollarına ulaştır.
Yoksa helak olacağım, diye niyazda bulununca; Allah’ü Zül Celâl söyle vahyetti:
Ey kulum: Bana yardımın olsun diye, sana emirler vermedim. İşlerse bana zararı dokunacak diye de nehyetmedim. Belki sana emrettiğim şeyler hep senin faiden için olduğundan sana emirler verdim. Çünkü, ben senin Rabbin, Mabudun, Yaratıcın, rızıklarını veren, seni yoktan var eden, daima seni koruyan, Sahibin ve yardımcın olduğumu düsünesin ve bunları böyle bilesin de yanlıs kapı çalmayasın diye emrettim. Şunu da unutmayasın ki, emrettiğim seylerin hepsinde benim, muavenet, kabul ve hidayetime, kolaylık ihsanıma, inayetime muhtaçsın. Yine bilesin ki, nehyettiğim şeylerin hepsinde korumama, muhafazama muhtaçsın.
Senin, küçük, büyük, gizli, aşikâr bütün işlerin, bana gizli değildir. Sunu da iyi bil ki, sen, benim fakirimsin, her zaman bana muhtaçsın. Ben sana mutlaka lâzımım. Bensiz yaşamana imkân yok. İşte bunu böyle bil. Bil de benden yüz çevirme. Başka şeyler seni benden meşgul etmesin. Beni unutma. Benden başkasıyla meşgul olma. Belki her vakit benim zikrimde ol, beni an.
Bütün işlerinde hep ihtiyaçlarını benden iste. Yapacağın bir iste bana hitap et.
Gizli yerlerde bana yalvar. Her yerde beni gör, beni düşün, Bana bağlan. Bana tap, başkasına değil.
Bil ki, nerede olursan ol ben seninleyim. Sen beni görmesen de ben seni görürüm.
Kulum: Bunları böyle düsünüp inanınca, sözlerimin hak oldugu sence kafi olarak kabul edilince, tavsif ettiğim seylerin sahih olduğuna sence kanaat getirilince, her şeyi arkana atar, bana, yalnız bana dönersin.
İşte o zaman, seni bana yaklastırırım, kendime ulaştırırım. Sana büyük rütbeler veririm. Benim dostlarımdan, seçkinlerimden olursun. Cennet’imde, civarında, Meleklerimle beraber, faziletli, ikramlı, sevinçli, ferah, nimetlere gark olmus, lezzetler içinde, emin ve ebedi yaşarsın.
Kulum: Sakın bana karşı kötü zanda bulunma, ikram ve cömertliğimden başka bir şey hatırına gelmesin. Önünden geçmiş nimetlerimi, devamlı ihsanımı, içinde bulunduğun hayat ve sıhhat nimetlerimi düsün.
Düsün bir kerre, sen, hiçbir sey degil iken, seni biz yarattık; hem de güzel bir surette yarattık. Bak, sana hassas bir kulak, keskin bir göz, her şeyi anlayan havas, zeki bir kalb, parlak bir anlayıs, temiz bir zihin, lâtif bir fikir, fasih bir lisan, kavi bir akıl, tam bir bünye, güzel bir sekil, sahih bîr âza, kâmil âlât, itaatli azalar… verdik. Sonra sana, konuşma, söz söylemeyi ilham ettik.
Menfaatleri, mazarratları, eşya üzerinde ne şekilde tasarruf edeceğini, san’atları, işleri ilham ettik. Senin gözünün önünden perdeleri kaldırdık..
Gözünü açtık ki Melekut âlemine bakasın, gece ve gündüzün cereyanını ibretle göresin. Devreden felekleri, seyreden yıldızları göresin.
Sana vakitleri ve zamanların hesabını da öğrettik. Ayları, seneleri, günleri bu sayede bilesin diye…
Karada, denizde bulunan mâdenleri, nebatatı, hayvanları hep sana musahhar kıldık. Onlarda şahane bir tasarrufa maliksin, istediğin gibi onlara tahakküm edebilirsin.
Kulum: Vakta ki senin aşırı taşırı gideceğini, hâin, zalim, mütecaviz olduğunu bildim ve gördüm de sana hadler çizdim. Hükümleri, kıyasları, âdetleri, adaleti, Hak ve sevabı, hayrı ve magrufu, güzel âdetleri öğrettim ki bunları bilmekle nimetlerin devamına, azab ve felâketlerin define çalışasın.
Kulum: Yine bana karsı kötü zanda bulunuyorsun. Hak ve lâyık olmayan şeyleri benim hakkımda düsünüyorsun.
Kulum: Emrettigim seylerden bir iş sana güç gelirse hemen:
(LA HAVLE VE LA KUVVETE İLLÂ BİLLÂH-İL ALİYYÜL AZİYM) İsyandan kurtuluş, ibâdetlere muvaffakiyet, ancak Allah’ın himayesi ve yardımı iledir de.
Arş’ımı yüklenen meleklerime yükleri ağır gelince onlar böyle derler.
Sana bir musibet gelirse: (İNNÂ LİLLÂH-İ VE INNA İLEYH-İ RÂCIUN) Biz Allah’ın kullarıyız dünyada ve bütün işlerimizde, ahirette ona rücu ederiz de. Temiz kullarım ve dostlarım hep böyle derler .
Eğer ayağın kayar da bir günah işlersen, baban Adem’le anan Havva’nın dediklerini sen de de:
(RABBENA ZALEMNÂ EN FÜSENA VE iN LEM TAĞFiRLENA VE TERHAMNA LENE-KÖNENNE MiN-EL HAŞiRiN)
Ey Rabbimiz biz kendimize yazık ettik. Eğer bizi bagışlamaz bizi esirgemezsen herhâlde en büyük zarara uğrayanlardan olacağız de.
Sana bir is müşkül görünür, bir karar veremezsen, doğru yolu arar da bulamazsan, dostum İbrahim’in dediklerini sen de de. Meal: O Rab ki beni yaratıp dogru yolu gösterendir, bana yediren, içiren odur.
Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur.
Ceza gününde kusurlarımı yarğılayacağını umduğum O’dur. Rabbim bana bir hükmin ihsan et. Beni salihler zümresine kat.. Benden sonrakiler için de benim için bir güzel nâm ver. Beni nâim-i Cennet’in vârislerinden kıl.. Babamı da yarlığa çünkü sapıklardandır.
Kulların kabirlerinden kaldırılacağı gün beni rüsvay etme. O günde ki ne mal fayda verir, ne de oğullar… Meğer ki Allah’a küfür ve nifaktan tamamen salim bir kalb ile gelenler ola. Sana bir musibet isabet edince: Hazret-i Yâkub’un dediği gibi: ( İ N N E M A ESKUBESSİ V E HUZNİ İ L A L L A H) Ben tasan kederimi, mahzunlugumu yalnız Allah’a sikayet ederim.
Eğer beşeriyet hâli bir günah islersen: Musa aleyhisselâm’ın dediği gibi (HAZA MİN AMEL-İŞ ŞEYTÂN NE -HU ADÜVVÜN MUDİLLÛN MÜBİYN ) O seytanın islerindendir, O hakikat şasırtıcı apaçık bir düşmandır, de.
Eğer bir günahtan seni korumuşsam; Hazret-i Yusuf ‘un dediği gibi: (VE MÂ ÜBERRiÛ NEFSi İN – NEN NEFSE LE FEMÂRETÜN Bİ-S SÛ İLL MÂKAHİME RABBI İNNE RABBİ GAFURUN RAHİYM) Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü nefs olanca şiddetiyle kötülüğü emredendir, muhakkak. Meğer ki Rabbimin esirgemis bulundugu bir nefs ola.
Zira Rabbim çok yargılayıcı çok esirgeyicidir. Allah seni bir sıkıntı ile imtihan etmiş
se; Hazret-i Davud’un yaptıgını sen de yap. O Rabbisine yalvararak hemen yere kapandı.
Allah’ın günahkâr, hata eden kullarını görürsen, onlar hakkında ne hüküm vereceğini de bilmezsen; İsa aleyhisselâm’ ın dediği gibi de. (EĞER KENDİLERİNE AZAP EDERSEN SÜPHESİZ ONLAR SENİN KULLARINDIR. EĞER ONLARI YARGILARSAN KİM NE DİYEBİLİR.) Mutlaka sen galib ve yeğâne hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin. Eğer Allah’a istiğfar eder, Allah’ın affını istersen; Muhammed aleyhisselâm ve ensarın dediklerini de: (EY RABBİMIZ, UNUTTUK VEYA YANILDIYSAK BIZI SORGUYA ÇEKME. EY RABBIMIZ, BiZDEN EVVELKi ÜMMETLERE YÜKLEDiĞİN GiBi AĞIR YÜKLERİ BİZE YÜKLEME.
EY RABBİMÎZ, TAKAT GETİREMEYECEĞİMİZİ BİZE TAŞITMA, BİZDEN SADIR OLAN GÜNAHLARI SİLİVER, BAĞISLA, BİZİ YARLIĞA, BİZI ESİRGE, SEN BİZİM MEVLAMIZSIN.
ARTIK KÂFİRLER GÜRUHUNA KARSI DA BİZE YARDIM EYLE) Eğer isin sonundan korkar, nasıl sona erecegini bilemezsen:
(R A B BE N A LA TUZİG KULÜBEN A) dan (EL M İ A D ) da kadar olan duayı oku. Yâni Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi Hak’tan saptırma. Bize kendi canibinden bir Rahmet ver. Şüphesiz, bağısı en çok olan sensin. Ey Rabbimiz, muhakkak sen vukuunda hiç şüphe olmayan bir günde insanları toplayacak olansın. Şüphesiz Allah verdigi sözden caymaz.
97) Ömer ibni Abdülaziz ve İbrahim Ethem’invasiyetleri: Gözünü aç, dünyanın devamı az. Aziz’i zelil, zengini fakir genci ihtiyar, diriyi ölü, yakında sana da arka çevirecegini bildigin halde simdilik sana dogru gelisine aldanma, aldanmış, bedbaht işte buna aldanandır.
Sehirler kuran, nehirler açan, bağ ve bostan yapanlar nerede? Onlar da sıhhatlerine, güçlerine, kuvvetlerine güvenen insanlardı. Onların da neş’e ve zevklerini görenler imreniyordu. Kara toprak onları ne hâle getirdi! Yolun, onların diyarına uğrayınca bir sor. Zenginlerin serveti ne olmuş? Fakirlerin fakirlikleri kalmış mı? O bülbül diller, ahu gözler, zemin vücutlar, güzel yüzler ne olmus? Kurtlar mı yemis? Allah’ın hükmü, fermanı onları o hâle koymus. Bizler de onlar gibi olacağız. Dünyanın muvakkat hayatına aldanmayalım. Orası için hazırlık yapalım. Sonra pişmanlık fayda vermez.
98) Ömer Ibni Abdülaziz’in bir vaazı:
Ey Nas; Allah sizi faydasız boş yere yaratmadı. Sizin için bir son merhale var. Orada Allah hükmünü verecek. Allah’ın rahmetinden mahrum kalanlar zararlarını anlayacak, saadet-i ebediye diyarı olan Cennet’ten mahrum olanlar hüsran-ı ebediyeye dalacak.
Azı çoğa, fâniyi Bâki’ye, korkuyu emniyete tercih edenler pisman olacak.
61Siz bir zamanlar bugünkü mezar olanların sulbünde idiniz. Yarın sizin sulbünüzdekiler de sizin sandalyelere oturacaklar. Siz de mezar olacaksınız. Bu âdet, sonuna kadar devam edecek.
Her gün ve her gece, hayatını bitirenler sevdiklerinden ayrılmıs kabre giriyor. Amelleriyle baş başa kalıyor. Gözünü aç, ölüm gelmezden evvel hazırlıklı bulun. Sonra nedamet fayda vermez.
Başkasına değil, yalnız Allah’a el avuç açan şerefli yaşar. Sen de helâlden kazan, kendi kazancına razı ol. Dünyayı temiz geçir. Ebedi neseye erersin.
99) Vasiyetlerin en faydalısı ve en doğrusu Kur’an vasiyetidir.
Bak, birkaç tanesini yazayım. Diğerlerini de sen Kur’an’dan yâni aslından dinlersin. Bakara suresinden:
Arzda fesat çıkarmayın. Müslümanların inandığı gibi inanın. Sizi ve sizden evvelkileri yaratan Rabbinize İbadet edin. Allah’a eşler koşmayın. Odunu, çırası insanlarla taşlar olan ateşten sakının. Ahdimi yerine getirin. Ben de sizin ahidlerinizi yerine getireyim.
Yalnız benden korkun. Size verdiğim nimetleri hatırlayın. Size gönderilene imân edin. Onu İnkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ayetlerimizi az bir paha ile degismeyin. Ancak, benden korkun. Bilip dururken Hakkı bâtıla karıştırıp da gerçeği gözlemeyin.
Namaz kılın, zekât verin. Cemaate devam edin. Hem sabır ve hem de namazla Hak’tan yardım isteyin.
Öyle bir günden korkun ki, hiç kimse kimsenin namına bir şey ödeyemez. Ve ondan herhangi bir şefaat kabul olunmaz. Ondan bir fidye de alınmaz. Onlara yardım da edilmez.
Arzda fesat çıkarmayın. Allah’tan başkasına ibadet etmeyin. Anaya babaya, hısımlara, yetimlere, yoksullara iyilik yapın. İnsanlara güzellikle söyleyin.
Dosdoğru namaz kılın, zekât verin. Affedin, iyilik yapın. Yapmış oldugunuz şeyleri hep Allah’ın huzurunda bulacaksınız.
Müslüman olarak ölün. Hayırlı islerde yarış yapın. Beni anın ben de sizi anayım.
Bana sükredin, küfretmeyin. Arzda bulunan şeylerin helâl, ve temiz olanlarını yiyin.
Şeytana uymayın. Ramazan ayını görünce hemen oruca baslayın.
Dualarınıza icabeti benden bekleyin. Mallarınızı aranızda haksız sekilde yemeyin. Allah yolunda cömertlikler yapın.
Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. Ahirete azık hazırlayın.
En hayırlı azık takvâ’dır.
Ey akıllılar benden korkun. Dünyanın neresinde olursan ol namazda yüzünü Kabe’ye çevir. Şafak sökene kadar yiyin için. Şafakla oruca başlayın. O orucu tâ kaş kararıncaya kadar (güneş batana kadar) devam ettirin.
Evlere kapılarından girin. Allah’a şirk eden bir kadınla evlenmeyin. Müşriklere de kızlarınızı vermeyin. Hayz hâlinde kadınlara yaklaşmayın.
Allah huzuruna edeble dikilin. Verdiğiniz sadakaları başa kakmayın. Sadakayı başa kakmak suretiyle iptal etmeyin. Kazançlarınızın güzel ve temizlerinden infâk edin. Pis şeylere tenezzül etmeyin Kendin sevmedigin seyi baskalarına da verme. Allah’tan korkun. Eger faizle bir para vermişseniz kat’iyen faizini almayın. Yalnız verdiğiniz parayı alın. Öyle bir gün gelecek ki hep o gün Allah’a döndürüleceksiniz. O gün herkese kazandıgı seyler tamamen verilecek.
Onlara haksızlık edilmeyecek. İşte o günden korkun. Muayyen zamanlar için borçlandığınızda onu yazın. Onu yazan kâtip âdil olsun. Bildiğiniz seylere sahitlik ederken sahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse onun kalbi günahkârdır.
Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
"Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.