Doğaüstü Güçlerimiz Varmıdır Nelerdir?
Parapsikoloji ve ruhsal yetilerimiz: 7 doğa üstü yetenekTarihten günümüze metafizik hep kapalı kapılar ardında kalmıştır. Belli bir elit kısım dışında bu bilgiler gün ışığına çıkmamış, çıkarılmamıştır. Ama ne kadar saklanmaya çalışsa da, günümüze kadar bu kadim ve ezoterik bilgelik taşınmış hatta modern bilimin inceleme alanı dahi olmuştur.
Mısır, Yunanistan, Anadolu ve bazı kadim uygarlıklarda bulunan inisiyasyon merkezleri, kişinin kendini bilmesini ve içindeki tüm tanrısal potansiyeli çıkarması üzerine eğitimler vermekteydi. Mısır’da bu süreç iki şekilde sağlanıyordu; İsis inisiyasyonu (küçük sırlar, arcana minor) ve Osiris inisiyasyonu (Büyük sırlar, arcana major).
Mısır, Yunanistan, Anadolu ve bazı kadim uygarlıklarda bulunan inisiyasyon merkezleri, kişinin kendini bilmesini ve içindeki tüm tanrısal potansiyeli çıkarması üzerine eğitimler vermekteydi. Mısır’da bu süreç iki şekilde sağlanıyordu; İsis inisiyasyonu (küçük sırlar, arcana minor) ve Osiris inisiyasyonu (Büyük sırlar, arcana major).
Köken olarak Mısır’dan sonra diğer kültürlerde de bu inisiyasyon süreçleri devam etmiş, yüzyıllarca bilgelerin yetişmesine vesile olmuştur. Ancak materyalist çağlara giriş ve bu merkezlerin tek tek yok olmasıyla bu bilgiler gizlenmiş, bilimden uzaklaşmış hatta felsefeden bile çekilip alınmıştır.
Aynı şekilde birçok kültürde bunlara dair örnekler ve deneyimler mevcuttur. Hint aiçvaryaları bize kendi ruhsal güçlerimiz hakkında bilgi vermektedir. ‘Aiçvarya’, bir insanın sahip olduğu halde kullanmasını bilemediği yeteneklerini öğretme bilimidir.
Hint Aiçvaryalar’ı 7 bölüm halindedir.
1. Amma: Düşünce gücüyle maddeleri ufaltıp büyütebilmek. Maddeler üzerinde çeşitli etkilerde bulunmak.(Telekinezi)
2. Lghima: Cisimleri hafifletmek ve havada durdurabilmek.(Levitasyon)
3. Prapte: Zaman sınırlarını aşarak, çeşitli yerlere ulaşmak ve düşünce nakli.(Astral seyahat ve telepati)
4. Prakamya: İrade yolu ile gaz, sıvı ve katı cisimler arasından geçmek.
5. İçitritva: Maddelerin özelliklerini değiştirme.(simya)
6. Sohtart: Kendi bedenine ikinci bir ruh sokabilmek.(Medyomluk)
7. Atartvaç: Görünmez olabilmek.(Demateryalizasyon)
Parapsikoloji
Kuantum fiziğinin bu olguları tekrar gündeme getirmesinden önce, hızla yükselişe geçmiş bir bilimdalı (Bazı bilim adamları tarafından hala bilim dalı olarak kabul edilmez) bu yetileri ve ruhumuzun sınırlarını araştırmaya başlamıştır. Bu bilim dalı Parapsikoloji’dir.
Parapsikoloji terimi, para ve psikoloji olmak üzere iki kısımdan oluşmuştur. Bu terimin anlamı “psikoloji ötesi”dir. Yani psikolojinin alanına girmeyen olağan üstü psikolojik deneyimleri kapsar. Bu isim ilk kez 1920’de Dr. J. B. Rhine tarafından, Fransız psikolog Emil Boirac’ın tabirinden uyarlanmıştır.
Psişik yetileri konu alan kuruluşlar 1882’lerden başlamıştır. 1934 de Dr. Rhine tarafından hızlandırılmıştır. Parapsikoloji, kişilerin ruhsal yetilerini konu alan, düşünce enerjisinin gücünü araştıran bir bilim dalıdır.
Özel laboratuarlarda yapılan deneylerle teyit edilerek, ilerleme kat edilmektedir. Özellikle askeri güçlerin ilgisini çeken bu dalın, tarih boyunca parapsikolojik savaşlara da neden olduğu söylenmektedir.
Bu dalları araştıran parapsikoloji bilimi belli modern aletlerle ölçümler yapmayı ve bunları geliştirmek için yöntemler üretmeyi başarmıştır. Parapsikoloji, insanın biyolojik bir makineden fazlası olduğunu gözler önüne sermesi ve insanın kendini keşfetmesi yönünden çok önemli bir bilimdalıdır.
Parapsikoloji araştırma merkezleri bulunan ülkeler: Başta Rusya, ABD olmak üzere Japonya, İngiltere, Çin, Hollanda, Almanya, Fransa, Portekiz, İsviçre
Parapsikoloji araştırma laboratuarları bulunan ülkeler: ABD, Almanya, Japonya, İskoçya, Fransa, İtalya
Resmi kuruluşların yanında gayri resmi kuruluşlar da bulunmaktadır.
Parapsikoloji kuruşlarının incelediği bazı dallar şunlardır:
Duyu Dışı Algılama (ESP):Telepati, Durugörü (klervoyans)ÖnseziRüyada ESPHipnoz ve hipnoz altında ESP,Hayvanlarda ESPDuruişitiPsikometri
Psikokinezi (PK);Telekinezi
Bitkilerde Parapsikoloji
Levitasyon
Işınlanma (teleportasyon)
Paranormal şifacılık ve cerrahi
Paranormal teşhis ve otoskopi
Alteraskopi, telemnezi
Gezici durugörü
Astral seyahat Beden enerji merkez ve alanları;Çakralar ve auralarEnerji bedenleriKirlian fotoğrafçılığıBiyokozmik enerji ve psikotronik bilimGeller etkisiŞuurlu beden kontrolleriDeğişik şuur halleri (ASC)
Tekinsiz ev fenomeni
Kendiliğinden psikokinezi
Düşünce fotoğrafçılığı
Gözsüz görüş
Radyestezi ve radyonik bilim
Telkinbilim
Psişik arkeoloji
Geçmişin bilinmesi
Bu inceleme alanları ve ruhsal yetilerimizin kabaca açılımları aşağıdadır. Burada parapsikolojinin alanlarını üstten incelediğimiz için tüm detaylarına bakmayacağız. Her bir yeti başlı başına bir kitap olacak kadar derindir. Bu yüzden sadece kabataslak parapsikolojinin ilgi alanlarını ve ruhsal yetilerimizi inceleyeceğiz.
Telekinezi (Psikokinezi)
Telekinezi, parapsikoloji bilim dalının incelediği önemli bir psişik güçtür. Telekinezi, düşünce gücünü yoğunlaştırarak canlı veya cansız maddeler üzerinde etkiler yapabilme gücüne denir. Kelime anlamı olarak, tele; “uzak, uzaktan” anlamına gelen Yunanca bir sözcüktür. Kinezi ise “hareket” demektir. Yani kelime anlamı olarak “uzaktan hareket” anlamını gelir.
Telekinezi, psişik kökenli düşünce enerjisidir. Günümüz parapsikoloji bilim dalında etkileri elektronik aletlerle ölçülmüş ve bu enerjinin varlığı kabul edilmiştir. Birçok bilim adamı bu enerjiyi günlük zamanlarda kullandığımızı kanıtlamışlardır.
Şans eseri dediğimiz olaylardan çoğu telekinezinin eseridir ve bu gücü ister istemez kullanırız. Amerikalı ünlü parapsikolog Rex Stanford bu enerji üzerinde deneyler yapmış ve günlük hayatta kullandığımızı kanıtlamıştır. Buna en basit örnek zardaki istediğimiz numaranın gelmesidir.
Bu çalışmalar sırasında Duke üniversitesinde bu gücü olumlu etkileyen bir etken bulunmuştur. Bu da konsantrasyonun serbest bırakılmasıdır. Yani bir zarda istenilen numaranın gelmesi için önce yoğun bir istek ve konsantrasyon, daha sonra da zarlar bırakıldığı anda bu konsantrasyon ve isteğin kesilmesi gerektiğidir. Bunun önemi, Enid Hofffman’nın kitabındaki hikayeyle çok kolay anlatılabilir:
“Bir öğrencim başından geçen ilginç bir deneyimini bana şöyle anlatmıştı: Bir kasenin içine su koymuş ve kasenin içinde suyu hareket ettirme egzersizleri yapıyormuş. Düşüncenin serbest bırakılması kısmına kadar alıştırmayı doğru olarak yapmıştı. Suya bakıyor ama herhangi bir hareket olmuyordu. Tam o sırada telefon çalmış. Poflayarak sandalyeden kalkmış. Başarısızlık duygusu içinde telefona bakmış. Telefon görüşmesi bittikten sonra, çalışmasına devam etmek üzere geri döndüğünde kasedeki suyun bir kısmı dışarıya sıçrayıp masaya yayılmış vaziyetteymiş. Burada olan nedir? Deneyci telefona cevap vermek için kalktığında, dikkati başka tarafa yönlenmiş ve suyu hareket ettirme arzusunu serbest bırakmış.”
Stanford dualarında telekinezi yasasına dayandığını fark etmiştir. Duaların gerçekleşmesinde, dua eden kişinin yoğun konsantrasyon içinde düşünce enerjisini yoğunlaştırıp, göndermesiyle telekinetik etkisi söz konusudur. Tabi ki dua olgusu başlı başına tartışılabilecek, derin bir olgudur.
Bunun yanı sıra kültürümüz adı geçen nazar olgusunun da temeli telekinezidir. Nazar, bazı kimselerin bakışlarında bulunduğu kabul edilen ve insanlara, özellikle de çocuklara, evcil hayvanlara ve bazı eşyalara zarar verdiğine inanılan kuvvettir.
Ve bu da öfkeli, kıskançlık vb. gibi duygularda yolladığız negatif tesirdir. Nazarlıklar ise göze gözle karşı koyma anlamında göz şeklindedir. Ama nazarlıklarda asıl önemli olan yapıldığı maddedir ki yapıldığı madde negatif tesirleri çekici nitelikte olmalıdır.
Telekinezi deneyleri – Nina Kuligina
1926 doğumlu ve bir rus olan Nina Kuligina (Nelya Mikhailova) telekinezi yeteneği ile parapsikoloji tarihine girmiş insanlardan biridir. Sovyetler tarafından yetenekleri keşfedildikten sonra incelemeye alınmış ve çeşitli deneyler belgelenmiştir. Deneylerde özellikli farklı nesneler, kapalı kaplar kullanılarak magnetik ve dış etkilerin (nefes) ortadan kaldırılması sağlanmıştır.
İlginç bir deney:
7 Nisan 1968 tarihli Moscow Komsomolets gazetesinin Psi Fenomeni başlıklı yazısında, Sovyetlerin ünlü psikokinezi medyumu Bayan Mikhailova’ nın ve belki de tüm psikokinezi medyumlarının gerçekleştirdikleri en enteresan deney anlatılmaktadır, bu deney, bilim adamları tarafından filme alınmıştır.
Bilim adamları Bn. Mikhailova’ nın iki metre kadar ötesinde duran bir cam akvaryumun içerisindeki tuzlu eriyiğin içerisine çiğ bir yumurta kırmışlardı ve Bn. Mikhailova, kameraların ve tanıkların önünde bu yumurtanın beyazını sarısından ayırmış, daha sonra da tekrar bir araya getirmişti. Bu deney literatürlere, o zamana dek yapılmış en enteresan deney olarak geçti.
Yemek masasında:
Bn. Mikhailova’dan bir ilginç deneyde yemek masasında gerçekleştirilir. Olayın tanıklarından Vadim Marin bu enteresan deneyi şöyle anlatır: ‘Bn. Mikhailova yemek masasında oturuyordu ve masanın üstünde, kendisinden belirli bir uzaklıkta bir ekmek parçası duruyordu. O, konsantre olarak, bakışlarını dikkatli bir şekilde bu ekmeğe yöneltti.
Bir dakika geçti ve bir dakika daha… Sonra ekmek parçası hareket etmeye başladı. Kesik hareketlerle ilerliyordu. Masanın kenar kesimine yaklaştığında daha düzgün bir şekilde ve hızla yol aldı. Bn. Mikhailova başını eğdi, ağzını açtı ve sanki bir peri masalındaymış ifadesiyle özür dilerim, fakat bunu başka türlü anlatmaya imkân yok, sıçrayarak ağzına girdi. Hipnotize olmuş değildim ve bu olay olduğu gibi filme alınmıştı. ‘
Sigara dumanı:
Çek bilim adamı Dr. Zdenek Rewdak, 1968 yılında Moskova’da ki Parapsikoloji Konferansına katılan yazarlardan S. Strander ile L. Schroeder’e, Bn. Mikhailova’nın psikokinezi yeteneğini incelerken yaptıkları değişik bir deneyden bahseder iken şunları anlatmıştır: Bir cam kavanozun iç kısmını sigara dumanı ile doldurduk ve de kavanozu baş aşağı ederek, Bn. Mikhailova’ nın önüne koyduk. Bn. Mikhailova, belirli bir uzaklık öteden, sanki katı bir cisimmiş gibi dumanı ortadan ikiye böldü.
Kurbağa ve insan kalbine hükmetme:
Nina Mikhailova, Leningrad’da ki bir araştırma esnasında, canlı bir kurbağanın kalp atışını etkileyerek, daha hızlı veya daha yavaş atmasına sebep olmuştur.Bn. Mikhailova, bir keresinde de kuşkucu bir bilim adamına psikokinezi yeteneğini kanıtlamak amacı ile, bilim adamının kalp atışlarını aşırı derecede hızlandırmıştır.
Moskova’da ki Tıp Enstitündeki bu deney altı doktorun gözleri önünde cereyan etmiştir ve doktorun kalp atışları o kadar hızlanmış ki, bayılarak yere düşmüş. Daha sonra da doktor, bu deneyin, işin içerisinde olağandışı güçlerin bulunduğuna dair kendisini ikna ettiğini belirtmiştir.
Tarihte telekineziyi kullananlar ve olayları:
Mevlana: Ünlü bir sufi olan Mevlana’nın kapıları telekineziyle açtığı ve Sema ayini yaparken tüm mumları telekinezi gücüyle söndürüp, yaktığı bilinmektedir.
Hallac-ı Mansur: Hallac-ı Mansur’da ünlü bir sufidir. Ama ne yazık ki sufilik eğitiminde öğrendiği bazı sırları zamanı gelmeden açık bir dille açıkladığı için hariciler tarafından hapishaneye atılmış ve İslam dinine zarar veriyor diye önce kırbaçlanmış, daha sonra derisi yüzülmüş, önce ayakları ve elleri sonra da kafası kesilerek öldürülmüştür.
Hapishanedeyken İbni Khafif ile yaptığı muhabbette telekinezi gücünün ne kadar yüksek olduğu açıkca bellidir. İbni Khafif sorar: -Sabır nedir? Hallac-ı MAnsur cevap verir: –Hapishaneden çıkma imkanı olmasına rağmen burada kalmaktır. (Bu arada hapishanenin duvarlarında büyükçe bir delik açılarak Dicle görünür)
(Bunlar gibi daha birçok sufi inisiyesinin telekinezi yapabilme yeteneği vardır. Ama çoğu bu yeteneklerini halk arasında sergilemez.)
İsa peygamber: Hz.İsa’nın da telekinezi gücü olduğu yaşadığı olaylarda bellidir. Hz.İsa’nın bir telekinezi olayını Matta incilde şu şekilde yazmıştı: “Ve İsa sabahleyin şehre dönerken acıktı. Yol kenarında bir incir ağacı görüp ona geldi; ancak yapraktan başka bir şey onda bulamadı ve İsa ona dedi:
Artık senden edebiyen meyve çıkmasın. Ve incir ağacı hemen kurudu. Şakirtleri bunu görünce: İncir ağacı hemen nasıl kurur! diyerek şaşırdılar. İsa cevap verip onlara dedi: Doğrusu size derim. Eğer imanınız olup, şüphe etmezseniz, yalnız bu incir ağacına olanı yapacak değilsiniz, fakat bu dağa; Kalk, denize atıl, derseniz, olacaktır.
Ve duada iman ederek her ne dilerseniz alacaksınız.” (Matta,Bab: 21/18-22) Duanın temeli telekineziye dayalı olduğu için burada HZ.İsa “duada iman etmek” demiştir. Şüphe ise konsantrasyonu bozan en büyük etmenlerden biri olduğu için Hz.İsa bunu da açıkca belirtmiştir.
Derlenen telekinezi alıştırmaları:
Yöntem 1: Yanan bir mumu nefesinizden etkilenmeyecek bir uzaklıkta masanızın üstüne koyun. Odanızda alevi etkileyebilecek hava akımının bulunmadığından emin olunuz. Kapı ve pencereleri kapatın. Mum alevi düz olarak yanmalıdır.
Mumun karşısına geçin ve oturun…Aleve konsantre olun…Kendinizi sıkmadan ve kesinlikle zorlamadan aleve bakışlarınızı yönlendirin.Düşüncelerinizi sadece alev üzerinde yapacağınız değişikliğe sabitleyin.Yoğunlaşın…
Alevin sağa, sola ya da geriye doğru yatmaya başladığını düşünün. Bunu isteyin… Konsantrasyonunuzu mümkün olduğunca uzatın. Konsantrasyonunuz bozulursa tekrar kendinizi yapacağınız çalışmaya yönlendirin. Sadece isteğinize konsantre olun. Gözlerinizi kırpabilirsiniz.
Enerjinizi bu işe yoğunlaştırırken, gözünüzün önünde alevin eğildiğini imajine ederek canlandırabilirsiniz. Unutmayın ki konsantrasyon çaba değildir… Konsantrasyon yoğunlaşmış dikkattir. Bu inceliklere çalışmanız sırasında önem veriniz. Her türlü çaba fiziksel olarak gerginlik yaratır. Ve her şeyden önemlisi enerjinizi serbest bırakmanızı engeller.
Düşünce enerjinizi alevin bükülmesi için konsantre ettikten bir süre sonra serbest bırakın… Çalışmanızın en önemli noktası işte bu andır… Sonra tekrar konsantrasyonunuza devam ediniz… Ve birkaç dakika sonra tekrar serbest bırakınız… İşte tam bu anlarda alevinizin büküldüğüne şahit olabilirsiniz
Yanan bir mumu nefesinizden etkilenmeyecek bir uzaklıkta masanızın üstüne koyun. Odanızda alevi etkileyebilecek hava akımının bulunmadığından emin olunuz. Kapı ve pencereleri kapatın. Mum alevi düz olarak yanmalıdır. (Bu alıştırmada mum yerine sigara dumanı kullanabilirsiniz.
Eğer uzun bir kamıştan, bardağın içine yavaş yavaş ağızdaki sigara dumanını üfleseniz, bardağın dibinde bir duman birikintisi oluşturabilirsiniz. Bardağın üstüne hava akimini kesen bir fincan tabağı da kapatırsanız, duman orada birkaç dakika kalır.)
Yöntem 2: Bir kâseye üçte ikisi dolacak şekilde su koyunuz. Suyun üstünde bir parmak kalınlığında, yüzeyi kaplayacak şekilde zeytinyağı dökünüz. Bir dikiş iğnesi alarak her iki ucundan kibritlere batırınız. Yavaşça iğnenizi zeytinyağının üzerine bırakınız. Böylelikle her iki ucu kibrite batırılmış iğneniz rahatlıkla yüzecektir.
Zeytinyağının üzerinde hareketsiz duran iğnenize konsantre olun. İğnenizin yavaş yavaş hareket etmesini isteyin. Bunu zihninizde iyice canlandırın. Sonra düşüncelerinizi ve konsantrasyonunuzu serbest bırakın.Ve gelişmeleri hiçbir şey düşünmeden kayıtsızca gözleyiniz.
Not: Bu yöntemleri havada asılı bir sarkaç, bir kalem vb. gibi şeyler üzerinde deneyin. Ayrıca grup şeklinde yapılması bu etkiyi daha da güçlendirir ve yeni başlayanlar için daha iyidir. Böylelikle ortak bir aura oluşturup bu alıştırmalarda daha iyi sonuç alabilirsiniz.
Levitasyon
Levitasyon yine düşünce gücüyle fiziki bir etki olmaksızın nesneleri hafifletip havaya uçurma ve havada durdurma gücüne verilen isimdir. Telekinezi özelliğinizi geliştirdikten sonra levitasyon yeteneğinizi de alıştırmalarla güçlendirebilirsiniz. Levitasyon çalışmaları tek kişiyle de yapılabilir ama telekinezide olduğu gibi grupla daha çok başarı elde edilebilir.
Tarihte levitasyon yapan ünlü kişiler ve olayları:
Mevlana: Mevlana levitasyon konusunda da karşımıza çıkmaktadır. İşte Mevlana’nın başından geçen levitasyonla ilgili bir olay:
Mevlana’nın Şam yolculuğu sırasında kafile, Sis İli yakınlarında içinde 40 münzevi rahibin yaşadığı bir mağarada konuklarlar. Yoğun olarak majik çalışmalarla uğraşan rahipler, kendilerine konuk gelenlere bir gösteri yapmak isterler.
Daire şeklinde bir araya gelerek önce yoğun bir şekilde konsantre olurlar ve tam ortalarına oturttukları bir çocuğu levite ederler. Çocuk belli bir yüksekliğe kadar çıkarak havada asılı durmaya başlar. Rahipler bir süre sonra bu levitasyon olayına bir son vererek, çocuğu tekrar aşağıya indirmek isterlerse de bunda bir türlü başarılı olamazlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar çocuk havada kımıldamadan durmaktadır. Bu arada çocuk Mevlana’yı göstererek, aşağıya inmesine engel olan kişinin o olduğunu söyler. Rahipler bu olayın Mevlana’dan kaynaklandığını anlayınca çocuğu yere indirmesini rica ederler. Bunun üzerine Mevlana çocuğu yere indirir.
İsa Peygamber: Hz.İsa’nın gösterdiği levitasyon örneklerinden en ünlüsü su üstünde yürmesidir. Bakın Matta’da su üstünde yürümesi ve konsantrasyonun ne kadar önemli olduğu nasıl yazılmıştır:
“Ve gecenin dördüncü nöbetinde, İsa denizin üzerinde yürüyerek yanlarına geldi. Fakat Şakirtler, onu denizin üzerinde yürürken görünce: Bu bir hayalettir, diye şaşırdılar ve korkudan bağırdılar. Fakat hemen İsa: Cesur olun, benim, korkmayın, diyerek onlara söyledi. Petrus ona cevap verip dedi: Ya Rab, eğer sen isen, suların üzerinde sana gelmemi emret. Ve İsa: Gel, dedi. Petrus da kayıktan inip İsa’ya gelmek için suların üzerinde yürüdü. Fakat yeli görünce korktu ve batmaya başlayarak: Ya Rab, beni kurtar! diye bağırdı. İsa hemen elini uzatıp onu tuttu ve kendisine dedi: Ey az imanlı, neden şüphe ettin?” (Matta,Bab: 14/25-31) Buradan da anlaşılacağı gibi Petrus’un şüphe etmesi konsantrasyonu bozmuş ve ona bağlı olarak leviteyi de bozmuştur.
Joseph of Cupertino: 17. yyda yaşamış bu aziz keşişin de levite olabildiğine dair güçlü bir inanç vardır. Bİr mistik olan Aziz Joseph’in ruhsal başka yetenekleri de olduğu söylenmektedir.
Rabia ve Basralı Hasan: Hasan, Rabia’yı bir gölün kenarında otururken görmüş. Namaz seccadesini, suyun üstüne koymuş ve kadını yanı başına davet etmiş:
“Rabia, Gel! Gel de, namazı birlikte kılalım.”
“Hasan, sen ruhsal eşyalarınla bu dünyanın pazarında fiyaka yaparken, en azından zaten herkesin yakından tanıyıp, bildiği eşyaları sergilemekten kaçınsaydın ve çevrendeki insanların aşina olmadığı eşyaları sergilemeyi tercih etseydin, çok daha iyi davranmış olmaz mıydın?”
Bu sefer de, Rabia hemen kendi seccadesini çıkarmış ve seccadesini havaya fırlatmış. Azizenin (evliya) seccadesi havada asılı kalmış. Sonra da, Rabia havaya uçmuş ve bu seccadenin üstüne oturuvermiş. En sonunda Hasan’a hitaben şunları söylemiş: “Sen de yanıma gelsene ey Hasan! Herkes bizi, böylesine yüksek bir yerdeyken rahatlıkla görebilir!”
Hasan, Rabia’nın yanına çıkmayı kabul etmeyerek yerde kalmaya devam etmiş. Rabia’ya böyle yanına gelmemesinin nedenini de açıklama gereği duymamış. Rabia ise Hasan’ı yatıştırma ihtiyacı hissettiğinden şöyle demiş:
“Hasan, senin yaptığın şeyi bütün balıklar yapabilir, benim yaptığımı ise bütün kuşlar yapabilir. Gerçek iş, şu anda başvurduğumuz ucuz hilelerden medet ummadan yaşayabilmektir. Lütfen artık, burada birlikte yapmak üzere bulunduğumuz esas işimize geri dönelim.” (Feridettin Atar, Müslüman Azizler ve Mistikler, 45)
Rabia ve Basralı Hasan “Allah dostu” olarak da tabir edilen ünlü sufi ve evliyalardır.
Levitasyon egzersizi:
Buradaki egzersizi tek başınıza ya da grup arkadaşlarınızla yapınız:
Masanın üzerine tahtadan yapılmış küçük bir cisim koyun. Rahatça oturup gevşeyin… Dikkatinizi cisminize yoğunlaştırın… Onun ağırlığını zihnen hissedin… Cismin ağırlığını azaldığını, giderek hafiflediğini hissederken, şuurunuzun daha çok yoğunlaşmasına ve derinleşmesine izin verin…
Cismin ağırlığını kaybettiğini hissettikçe daha derin nefes alın ve nefesinizi verin… Her nefes alış verişinizde cisim daha da hafifliyor… Ve siz bunu hissediyorsunuz… İçinizden gelen kuvvet yer çekimini kolaylıkla yenmeye başlayacak… cismin iyice hafiflediğini hissettiğinizde, onun yavaş yavaş yükselmesi için kesin bir emir vermeye başlayın. Eğer imajiasyonunuz tam şekillendiyse ve konsantrasyonunuzu gerektiği kadar yapabildiyseniz düşünce gücünüz cismin havalanmasını sağlayacaktır.
Duyular dışı algılama (ESP)
Duyular dışı algılama, parapsikolojinin konusuna ilk dahil olan yetilerdir. Bunlara kısaca “altıncı hisler” de denir. Beş duyumuzun dışında kullandığımız diğer algılama yetilerimizdir.
Telepati
Telepati, kelime kullanmadan düşünce iletişimidir. Telepati iki etkileşimle açıklanır; Verici ve alıcı. Alıcılar, düşünceleri rahatlıkla alabilmekte yani düşünceleri okuyabilmektedir, Vericiler ise düşünceleri nakledebilmektedir.
Günlük hayatta sık sık yaptığımız yetilerimizden biridir. Mutlaka hepimizin aynı anda aynı şeyi düşündüğü olmuştur ya da biri aramadan önce arayacağını bilmişizdir. Özellikle sevdiğimiz insanlarla, annelerle çocukları arasında ve ikizler arasında yoğun bir telepatik bağ vardır. Telepatik bağın en önemli koşulu, frekansların yani titreşimlerin uyuşmasıdır. Bu yüzden çok yakın olduklarımızla daha rahat telepati yapabiliriz.
Bazı ilkel kabilelerinde telepatiyle anlaştığı bilinmektedir. Buna en bilinen örnek Aborjin Kabilesidir. Avustralya yerlisi olan Aborjinler, düşünce yoluyla irtibata girmektedirler. Bunun iyi tarafı yaşanan duyguların, algılanan resimlerin, işitilen seslerin yani sözcüklerle aktarmaya gücümüzün olmadığı tüm algıları aktarabilmemizdir. Bu yüzden Aborjin felsefesinde iletişim düşünsel olarak yani telepatiyle olur. Ses ise şifa vermek ve ayin yapmak içindir. Yine bazı felsefeler telepatinin evrensel bir iletişim dili olduğunda ısrarcıdır.
Durugörü
Gelecek, şimdi veya geçmişte bir olayı oradaymış gibi görebilme yetisidir. Halk arasında, üçüncü göz diye bilinir. Aynı zamanda görsel olarak imgeler almak, rüyaların netliği de buna bağlıdır. Durugörü yetimiz geliştiğinde vizyonlar (görüler) almaya başlarız. Vizyonların anlamı gözümüzü kapadığımız gördüğümüz semboller, şekiller veya olaylardır.
Durugörünün ilk kademelerinde gözlerimizi kapadığımızda renk ve enerji tayfları görmeye başlarız. Daha sonra bu yetimiz geliştikçe yerini sembolik ifadelere (mesela bir kelebek, bir şömine veya bir yarasa gibi) bırakmakta, daha da ilerledikçe artık olaylar, yerler net olarak görülebilmektedir.
Durugörü yetimiz geliştiğinde vizyon almanın dışında, enerji alanları (auralar) görülebilmekte, rüyalar netleşmekte ve haberci rüya sayısı artmaktadır. Öte yandan normal gözün göremediği frekanstaki varlıkları durugörüyle görmek mümkündür. Alın çakrasıyla doğrudan bağlantısı vardır.
Uzaktan görme ve gezici durugörü tanımları da yine durugörü içerisinde yer alır. Mesafe olmaksızın, uzakta ki bir yeri oradaymış gibi görme yetisi olarak tanımlanır. Özellikle ABD istihbaratının bunun üzerinde ciddi çalışmalar yapmakta olduğu bilinmektedir.
Duruişiti:
Durugörüde alınan bilgi ve semboller nasıl görselse, duruişitie de alınan ruhsal bilgi işitseldir. Bu yeti gelişmeye başladığında önce kulakta çınlamalar olmakta sonra uğuldamalar artmakta ve ardından sesler duyulmaktadır. Bu yetinin gelişmesiyle uzaktan sesler alınabilmekte, rehber varlıklar duyulabilmektedir. Pek yaygın olmayan bu yeti özellikle işitsel yönü kuvvetli insanlarda mevcuttur. Ayrıca normal kulakların duyamadığı frekanstaki bazı varlıkların seslerini bu yolla duymak mümkündür. Kulak çakralarıyla bağlantısı vardır.
Durubiliş:
Durubiliş, ani alınan bilgilerdir. Durugörü ve duruişiti de görsel ve işitsel olarak alınan bilgiler, durubilişte aniden bilgi şeklinde alınmaktadır. Bunu yapan kişilerin genel tabirleri şudur “Nasıl bilmiyorum ama sadece biliyorum.” Bu da duruişiti gibi pek yaygın olmamakla beraber özellikle zihinsel kişilerde sık olmaktadır. Bazı yazılan önemli ve değerli eserlerin bu yolla yazıldığı öne sürülmektedir. Taç çakrayla bağlantısı vardır.
Durusezi:
Halk arasında kalp gözü diye bilinen olguludur. Olacak bir olayı ya da olmuş olanı hissetmektir. Kişi nedenini bilmediği şeyleri hissetmeye başlar. Bazen bu hisler aniden beliren duygular şeklindedir. Bu seziler diğerlerine göre daha yaygındır. Kalp çakrasıyla bağlantısı vardır.
Bu dört iletişim veya bilgi yolu genel olarak herkes tarafından kullanılır. Ama hepimizde bir tanesi daha çok baskındır. Dört yol, rehberlerimizle iletişim için ve bazı öngörüler için kullanılmaktadır. Buna örnek olarak arabayla gittiğimizi farz edelim ve yol ayrımına giriyoruz. Sola dönersek kaza geçirme ihtimalimiz var ve bu kazayı geçirmememiz gerekiyor.
Durugörüye sahip olan kişi ani bir vizyonla ya da bir önce ki gece rüyası vasıtasıyla sola dönerse kaza yapabileceği haberini alır. Duruişitiye sahip kişi bir anda “Solda kaza var.” Diye bir fısıltı duyabilir ya da o anda çalan şarkıda kulağı sürekli kazayla olan nakarata takılarak, mesajı bu şekilde algılayabilir.
Durubilişe sahip olan kişi, ani bir bilgiyle solda kaza yapacağını ve sağa dönmesi gerektiğini bilir. Bunu nasıl bildiğini bilmese de, bu bilginin doğru olduğuna emindir. Duruseziye sahip bir kişi ise sola dönerse kötü bir şeylerin olacağını hisseder, sola dönmeyi düşündüğünde içine sıkıntı oturur ve bu yüzden sola dönmekten vazgeçer. Bu dört yol günlük hayatımızda yönlendirilebilmemiz, rehberlerimiz tarafından mesaj verilmesi için kullanılan önemli iletişim yollarıdır. Özel tekniklerle bu kanallar temizlenerek hepsi eşit dengede kullanılabilir.
Doreen Virtue’nin, “İlahi Rehberlik” adlı kitabında bu dört iletişim yolundan hangisinin baskın olduğunu bulmaya yönelik bir testk geliştirmiş. Bu testi yaparak hangi kanalınızın daha çok olduğunu fark edebilir ve bu yönde geliştirebilirsiniz.
Test 1
Aklınıza gelen ilk yanıtı vermeye çalışın!
Yeni tanıştığım bir insanda ilk fark ettiğim şey;
a) O insanın nasıl göründüğüdür. (örneğin yüz ifadeleri, saç stili veya giyim tarzı gibi)
b) O insanın ses tonu ve yüksekliğidir.
c) O insanla birlikteyken kendimi rahat hissedip hissetmediğimdir.
d) O insanın bana anlatacak ilginç bir bilgiye sahip olup olmadığımdır.
2. Gerçekten zevk aldığım son filmde şunlar vardı;
a) Güzel bir manzara veya çekici oyuncular
b) Harika bir müzik ve etkileyici sesler
c) Beni duygusal olarak etkileyen ve harika bir duygu veren bir öykü
d) Bana yeni bir şey öğreten harika bir mesaj
3. Bu sözlerden en çok hangisini söylersiniz;
a) Ne demek istediğinizi görüyorum
b) Ne dediğinizi işitiyorum
c) Ben durum hakkında böyle hissediyorum
d) Bunun hakkında düşünmeliyim
4. Bir sorunu çözerken, büyük olasılıkla;
a) Farklı olası çözümleri gözümde canlandırırım.
b) Bir çözüme ulaşıncaya dek kendi kendimle konuşurum
c) Huzura kavuşana dek durum üzerinde düşünüp taşınırım
d) Zihnimde bir yanıtın belirmesini beklerim
5. İdeal mesleğim şunları içerir;
a) resim, çizim ya da heykel yapmak, fotoğraf çekmek, mimarlık ya da film yönetmenliği yapmak gibi sanatsal çalışmalar
b) müzik bestelemek, çalmak ya da konuşmalar vermek
c) danışmanlık, şifacılık yapmak, dans etmek ve/veya şiir yazmak
d) araştırma, bilim, kurgusal olmayan kitaplar ya da makaleler yazmak, doktorluk yapmak ya da bir şeyler icat etmek
6. Doğada en çok sevdiğim şey;
a) Güzel çiçekler, ağaçlar ve diğer manzaralar
b) Kuşların, hayvanların, dalgaların ve rüzgarın sesi
c) Güzel kokular ve temiz hava
d) Ben doğaya pek çıkmam, ama tek başıma açık hava da zaman geçirmekten hoşlanırım
7. Kendimle ilgili olarak en çok geliştirmek istediğim şey;
a) dış görünüşüm
b) sesim
c) kendi hakkımdaki duygularım
d) en sevdiğim konu hakkındaki bilgim
8. Elime biraz fazla para geçince yapacağım ilk şey;
a) bir resim, mücevher, yada yeni mobilya gibi yaşamı güzelleştirecek birşey almaktır.
b) en sevdiğim müzisyenin konserine en ön sıradan bilet almaktır.
c) bir tatile çıkıp yenilenmektir.
d) bilgisayar sistemimin kalitesini yükseltmektir.
9. Yaşayan ya da ölmüş herhangi bir ünlü kişiyle karşılaşabilecek olsaydım, en çok şununla karşılaşmayı isterdim;
a) en sevdiğim film yıldızı
b) en sevdiğim müzisyen
c) kitabı bana çok iyi duygular vermiş bir yazar
d) tarihin akışını değiştiren ünlü bir mucit
10. Lokantalarda beni en çok sinirlendiren şey onların;
a) yemek listesini ve arkadaşlarımı görmemi zorlaştıracak kadar loş olmaları
b) masada ki konuşmayı işitmemi zorlaştıracak kadar gürültülü olmaları
c) gevşeyip zevk almamı zorlaştıracak kadar kalabalık olmaları
d) yemeği neden evde yemek yerine dışarıda yiyeceğimi anlamamı zorlaştıracak kadar pahalı olmaları
11. Şunu yaparak gevşemeyi severim;
a) televizyon ya da bir film izlemek
b) müzik dinleyerek
c) sıcak su dolu bir küvete girerek
d) iyi bir kitap okuyarak
12. Tatile çıktığımda, en çok şunlara vakit harcarım;
a) fotoğraf ve/veya video çekmeye
b) bölge sakinleriyle konuşmaya
c) lezzetli yerel mutfağın tadına bakmaya
d) bölgenin tarihini öğrenmeye
13. Yeni bir araba alacağım zaman en çok önem verdiğim şey;
a) onun görüntüsüdür: stili, rengi ve tasarımı
b) motorun sesi, müzik sisteminin kalitesi ya da iç kısmının sessizliğidir
c) onu kullanırken ki rahatlığım ve zevktir
d) bu arabayı Consumer Reports, Car&Driver gibi tüketim araştırmacılarının nasıl değerlendirdiğidir.
14. İş yerimin sahip olması gereken en önemli şey;
a) yeterli ışıklandırma
b) sessiz olması
c) rahat olması
d) bir bilgisayar modemi için özel bir telefon hattına veya internete girebilmek için gerekli diğer unsurlara sahip olması
15. Çocukken gittiğim sirkten en çok hatırladığım şey;
a) palyaçoların ve büyük çadırın görüntüsü
b) org müziğinin, çocukların kahkahalarının, sirk sunucusunun sesleri
c) patlamış mısırın ve hayvanların kokuları
d) gerili ip üzerinde yürüyen cambazların ve akrobatların dengelerini nasıl koruduklarını merak edişim
Şimdi işaretlediğiniz a, ve diğer yanıtları sayın. Eğer en çok “a” yanıtlarını işaretlemişseniz siz görsel bir yönelime sahipsinizdir, “b” yanıtlarının çokluğu işitsel bir yönelimi gösterir; “c” yanıtlarının çokluğu hissedişsel bir yöntemi gösterir; “d” yanıtlarının çokluğu da bilişsel bir yönelimi gösterir. Bu yönelimlerden hiç biri diğerlerinden üstün ya da aşağı değildir; onlar sadece bizim dünyayla ilişki kurduğumuz doğal yollardır.
Eğer siz, örneğin “b” ve “c” yanıtlarında eşit ya da eşite yakın bir sayı elde etmişseniz, bu sizin iki çok-açık ilahi iletişim kanalına sahip olduğunuz anlamına gelir. Bu örneğe göre, yanıtlarınız sizin hem ses hem de hislere yönelimli olduğunuzu gösterecektir.
Örneğin; siz yedi “a” yanıtını, dört “b” yanıtını, iki “c” ve iki “d” yanıtını işaretlemiş olsaydınız bu sizin çok görsel, biraz işitsel ve çok az hise ve düşünce yönelimli olduğunuz gösterecektir.
Test 2
Doğal iletişim tarzınız hakkında daha çok şey öğrenmek için, aşağıdaki senaryoyu okurken ona nasıl tepki ve karşılık verdiğinize çok dikkat edin:
Küçük bir uçakta tropikal bir adanın havaalanına indiğinizde duyularınız yoğun bir zevkin bombardımanına uğrar. Parlak çiçek baskılı bir giysi giymiş çekici bir adalı boynunuza mor orkidelerden oluşan bir kolye takarak sizi selamlar. Siz ona teşekkür ederken, uzaktan “Hona Hona Lei” şarkısını çalan güzelim Hawaii kitarasının sesini duyarsınız. Nemli bir tropikal esinti teninizi yalayıp geçerken size Hawaii orkidelerinin güzel kokusunu getirir. Adeta bir cennette olduğunuz hissedersiniz. O anda, bu adada sürekli olarak kalabilmek için ne tür bir iş yapabileceğinizi düşünürsünüz.
Şimdi bir an durup bu tropikal ada sahnesini hatırlayın. Zihninizde en çok ne öne çıkıyor?
a) Parlak çiçek desenli giysi giymiş, elinde mor çiçeklerden oluşan kolye tutan çekici adalının görüntüsü
b) Hawaii kitara müziğinin sesi
c) Nemli havanın verdiği his, güzel çiçek kokuları ve dingin, cennetvari bir atmosfer
d) O adada kalabilmek için bir iş arama düşüncesi.
Daha önce de olduğu gibi “a” görsel yönelimle, “b” işitsel bir yönelimle, “c” hissedişsel bir yönelimle ve “d” de düşünsel bir yönelimle ilişkilidir.
Zihninizde en berrak biçimde öne çıkan şey sizin dünyayla doğal ilişki kurma biçiminizin bir başka göstergesidir. Siz fiziksel dünyayla nasıl ilişki kuruyorsanız, ruhsal dünyayla da öyle ilişki kurarsınız. Semavi alem dört iletişim kanalını kullanır ancak biz genelde doğal olarak alıcı olduğumuz kanalları fark ederiz.
Önsezi
Olacak bir olayı önceden sezmek anlamına gelmektedir. Günlük hayatta en çok kullandığımız yetilerimizdendir. Bazı noktalarda telepatiyle karıştırılabilmektedir. Mesela telefon kulübesinin yanından geçerken telefonun çalacağını hissettik ve telefon çaldı. Bu önsezidir. Eğer telefon kulübesinin yanından geçerken “Şu kişi bizi arayabilir.” Diye içimizden geçirseydik bu telepati sınıfına girecektir.
Rüyada ESP
Rüyalar, yüzyıllardır büyük bir gizemi barındırıyor. Geleceği görenler, geçmişten bilgi alanlar, başka alemlerden bahsedenler, derin rüyalar yada bilinçaltının bize verdiği mesajlar. Eski alimler rüyaların başka bir aleme ait olduğunu ve gayba dair bilgi içerdiklerinden bahsedeler.
Ne olursa olsun rüyaların bize bilgi verdiği açıktır. Rüya sırasında duyular dışı algılamaların kullanılması fenomenine rüyada esp denir. Lucid rüya, yani rüya sırasında bilincin açık olması ve rüyayı kontrol etmede bu alan içerisine dahildir.
Hipnoz ve hipnoz altında ESP
Yüksek düzeyde telkin aracılığı ile ASC’nin yani bilinçli uyku halinin oluşması. Bu durumda hipnoz yapan kişi, sujeye telepatik olarak mesaj göndermekte ve suje bu mesajları alabilmektedir. Hipnoz altında duyular dışı algılamaların açılımında büyük bir artış gözlemlenmiştir. Bu da parapsikolojinin merak uyandıran dallarından biridir.
Psikometri
Psikometri özellikle psişik arkeoloji de kullanılan bir yetidir. Bir cisme dokunarak o cismin geçmişi ve cisimle ilgili bilgileri (kullanan kişi, kullanan kişinin hayatı ve anıları ya da cismin başına gelenleri) alma yetisidir. Bu vizyonsal olduğu gibi hissetme olarak da alınabilir. Psikometriyi deneyen bir kişinin kendi ağzından deneyimini aktarmak istiyorum:
“Bergama’da yerden aldığım küçük biçimsiz bir taş üzerinde psikometriyi denemek istedim. Odama geçtim. Sessiz bir ortam yarattım. Taşı elime aldım ve gözlerimi kapadım. Yavaşça taşı yüzüme yaklaştırdım. Taşın kokusunu içime çektim. Yosunlu ve “eskimiş” kokuyordu. Yüzüme daha da yaklaştırdım.
Gözümü kapadığımda karanlık bir tüneldeymişçesine hızla ilerliyordum. Sonra sürekli sağdan soldan hafif sinik izler geçmeye başladı. O kokuyu hala duyuyordum ve taş ellerimdeydi. Bir sürü insan yüzü ve şekli geçip gitti. Derken karanlık içinde üstüme doğru bir imaj geldi ve önümde durdu. Bu bir adamdı.
Gözleri hafif şişkin, saçı dağınık bir adamdı. Sadece portre olarak görüyordum. Giysisi eskiydi. Ve gözlerimi açtım. Tabii ki bunla yetinmeyecektim. O adamı araştırmalıydım. Sonuçta eşyalar etraflarındaki bütün enerjiler aslında bünyelerinde toparlarlar. Bir tür kayıt gibi. Haliyle bu imajın vizyon olarak fazla durması bu adamın Bergama ile bir bağlantısı olduğu anlamına geliyordu.
En azından ben öyle inanıyordum. Babam güzel resim yapar. Hemen babama adamı çizdirdim. Tek tek ansiklopedileri açtım ve Bergama’ya baktım. Hızla hızlı tarihini okudum ve bir isim buldum. Büyük iskender. İskender, zamanında Bergama’ya gelmiş ve orayı işgal etmiş. Hemen Büyük İskender’i araştırdım ansiklopedilerimizden. Ve onun resmini gördüğümde ağzım açık kaldı. İmaj olarak gördüğüm adam resimdekine çok benziyordu.”
Yaşanılan bu deneyimde kişinin denediği yerin tarihiyle ilgili bir bilgisi yok. Hiçbir bilgisi olmadığı halde bölgenin geçmişiyle ilgili bir vizyon alarak psikometri yapıyor. Psikometri denemeleri zor değil basittir. Ama durugörü konusunda belli aşamalar kaydetmek gerekir.
Hayvanlarda ESP
Parapsikoloji sadece insanların değil, hayvanlarında parapskilojik yetilerini araştırmaktadır. Bazı hayvanların doğa içerisinde tuhaf yetileri vardır. Mesela kedi ve kedigillerin auraları gördükleri bilinmektedir. Aynı zamanda kediler birçok alemde yolculuk edebilen hayvanlardır. Bunlar dışında köpeklerin olacakları hissetmesi yada sahiplerine gelecek bir musibeti kendi üstlerine çekebilme yetileri vardır.
Öte yandan yunusların aşırı güçlü iletişim şekli ve terapi özelliği taşıyan sesleri hala incelenmektedir. Bazı yapılan deneylerde yılanların bulunduğu kafeslere, astral seyahatle geziler yapılmış ve yılanların aşırı derecede huysuzlaşarak astral seyahat yapanları hissettiği tespit edilmiştir. Bunların dışında düşünce okuyabildiği söylenen bazı hayvanların yetileri de inceleme alanı içerisinde ki bazı özelliklere örnektir.
Bu konuyla ilgili Hürriyet gazetesinin 29.07.2000 tarihli gazetesinden bir haberi aktarmak istiyorum;
“Kedi ve köpeklerde psikolojik güç var!”
Kasım CİNDEMİR /WASHINGTON
Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Rupert Sheldrake, kedi ve köpeklerin inanılmaz derecede, olağanüstü psikolojik güçlere sahip olduğunu ileri sürdü. Prof. Sheldrake, bu güçlerin ”sevginin ötesinde bir güç” olduğunu belirtti.
Kedi ve köpeklerin sahiplerine ve yuvalarına olan bağlılığı, çok uzun zamandır bilinen bir gerçek… Kedi ve köpek sahipleri, bu sevgiyi, can yoldaşlarıyla aralarında kurulan ilişkiyi anlata anlata bitiremezler.
Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Rupert Sheldrake’ye göre ise bu bağ, iki canlı arasındaki son derece gizemli bir ilişkiden kaynaklanıyor.
Prof. Sheldrake, kaleme aldığı ”Dogs That Know When Their Owners Ave Comming Home” adlı kitapta, kedi ve köpekler ile sahipleri arasında sevginin de ötesinde bir güç, bir tür telepati bulunuyor. Prof. Sheldrake, sahibi ile hayvan arasında ”morfik frekanslar” bulunduğunu belirtiyor. Prof. Sheldrake’e göre, tamamen psikolojik bir bağ olan bu durum, sonsuz uzaklıkları da kapsıyor. Rupert Sheldrake, kitabında tam 200 ayrı örnekle tezini kanıtlamaya çalışıyor. Bu örneklerden bazıları şunlar:
Altı Ay sonra Bulundu
Güney Carolina’dan Arizona’ya taşınmakta olan Matt Dixon, Teksas’ta mola için durduğunda köpeği Harry’yi kaybetti. Dixon ve ailesi, Arizona’ya yerleştikten 6 ay sonra, bir Alman çoban köpeği olan Harry’yi yeni evlerinin kapısında beklerken buldular.
Geleceği gören kedi
Nashville’de yaşayan Melinda Willis, kedisi Ruthie’nin bir sabah işe gitmesini engellemek için elinden gelen her şeyi denediğini anlattı. Melinda, her sabah işine otobüsle gidiyordu.
Melinda Willis, o gün kedisi Ruthie’nin engellemesi nedeniyle otobüsü kaçırdı. Bayan Willis, kısa süre sonra kaçırdığı otobüsün korkunç bir kaza yaptığını dehşetle öğrendi. Bayan Willis, otobüsü kaçırmasa ya ölecek ya da ağır yaralanacaktı.
Yangını Haber Verdi
Pittsburgh’da yaşayan Mary Watson, bir sabah saat 03.00’te kedisi Limbo tarafından uyandırıldı. Limbo, Bayan Watson’ın uyumasına izin vermiyordu. Bayan Watson, kedisine kızıp azarlarken bitişikteki apartman dairesinde yangın çıktığını fark etti. Limbo, sayesinde bir facia önlendi.
Huzursuz Kedi Walter
Tulsa yakınlarında yaşayan Jennifer Barton, kedisi Walter’ın kapalı olan televizyon setinin önünde sinirli bir şekilde dönüp durduğunu gördü. Walter, garip sesler de çıkarıyordu. Jennifer Barton, meraklanarak televizyonu açtı. Televizyondan hortum alarmı veriliyordu. Barton, kedisi Walter’ı kucağına alarak hemen evin bodrumuna indi. 20 dakika sonra çok büyük bir hortum, evi yerle bir etti. Jennifer Barton ve kedisi Walter’a hiçbir şey olmadı.”
Bitkilerde parapsikoloji
Bitkilerin telepati yapabildiği gibi teorilerin dışında halusinojen ve şamanik amaçlarla kullanılan bitkileri de incelemektedir. Bazı bitkilerin astral seyahat yapmayı yada duyular dışı algılamaları güçlendirdiği bilinmektedir. Genelde şamanik amaçla kullanılan bu bitkilerin inceleme alanı da yine parapsikolojinin içerisine dahil edilmiştir.
Işınlanma (Teleportasyon, Apor)
Bu alan parapsikoloji de en az incelenen alanlardan biridir. Çünkü bu alanla ilgili bilgi oldukça sınırlıdır. Eski Osmanlıda “tayyi mekan” ismi verilen bir yetidir. Tayyi mekan üç sınıfa ayrılır. Birincisi astral düzlemde yapılan ruh tayyi mekanı, ikincisi ise mekanlar arasında yapılan fizik tayyi mekanı, üçüncüsü ise rüyalar aleminde yapıldığı söylenen nefs tayyi mekanı.
Birçok ermişin tayyi mekan yaptığı bilinmektedir. Bu yetinin üst düzey yeti olduğu, ermişlerin madde ötesine geçebildiği bilinmektedir. Bu yüzden tayyi mekan yapan kişi sayısı oldukça azdır.
Fiziksel tayyi mekanın var olduğu söylenegelse de bilim hala buna tam açıklık getirememiştir. Akla en uygun olanı boyutsal yolculuktur. Tasavvufta bahsedilen kerametlerden olan fiziksel tayyi mekanda mesafeler dürülür ve zaman kısalır.
Üç boyutlu realitede yaşayan bizler dördüncü boyutlu sisteme bedensel olarak geçiş yaptığımızda daha süptil bir ortama geçmiş olacağız. Daha süptil ortamın anlamı ise bu ortamda zaman ve mesafe ile yani madde ile daha rahat oynayabilme anlamına gelmektedir.
İşte bu yüzden iddialara göre ermişler bedenlerini bir üst boyuta yani dördüncü boyuta hatta bazen beşinci boyuta çıkararak, mekan ve zamanı kısaltmakta, böylelikle ışınlanmayı gerçekleştirebilmektedir. Boyutlarda üstlere çıkıldıkça madde daha da süptilleşmekte böylelikle zaman ve mekanı daha da kısaltmak mümkün hale gelmektedir.
Tayyi mekan dışında apor olayı da buna dahildir. Apor fenomeni bir nesnenin bir anda belirmesi ya da bir anda yok olmasıdır. Bazı bedensiz varlık fenomenlerinde sıkça rastlanan bu olgu insanlar tarafından hep merak edilmiştir. Bazı kişiler apor yapabildiklerini iddia etse de tam olarak kanıtlanmamıştır. Eski kadim bilgeler ve şamanlar tarafından çok yapılmış aynı zamanda ermişlerin kerametleri ve peygamberlerin mucizeleri arasında apor olayı çok geçmektedir.
Bu keramet ve mucizeler hep insanın tanrısallığını göstermek için yapılagelmiş yetilerdir. O’na ulaşma yani kendimizi bilme yolunda bir adım daha atmamızı, insanlığın sınırlarını göstermek üzerine bir kılavuz olmuştur.
Paranormal (Psişik) şifacılık ve cerrahi
Normalin ötesinde ki şifa teknikleri ve cerrahi yöntemleri de parapsikolojinin ilgi alanı içerisine girmektedir. Bazı vakalarda normal ötesi cerrahi operasyonlar gerçekleştirilmiştir. Bunlar hiç yara izi olmadan düşünce enerjisi ile ya da rehber varlıklar yardımıyla yapılan cerrahilerdir.
Onun yanı sıra reiki ya da kişinin kendi enerjisiyle yaptığı şifa süreci de bu ilgili alanına girmektedir. Parapsikolojide, şifa enerjisini ölçen aletler yapılmıştır, böylelikle gerçek şifacılar ile sahte şifacıları ayırt edebilmektedir.
Paranormal teşhis ve otoskopi, alteraskopi, telemnezi
Paranormal teşhis, bazı insanların hastalara baktığı anda hastalıklarını görmesi, sorunun neden kaynaklandığını hissetmesi ve ona göre teşhis koymasıdır. Buna dair bazı vakalar meydana gelmiş, bazı kişilerin hastalıkları görebildikleri iddia edilmiştir.
Otoskopi, astral bedeni görmek veya birinin bedenine bakarak, bedenin dışında farklı bir görüntü görebilmek, Alteraskopide ise sujenin (bu psişik güce sahip kişinin) diğer bir kimsenin bedeninde olup biten şeyleri görmesi ve anlamasını ifade eder.
Süje bu esnada o kişinin vücutundaki bozuklukları, hasarları tesbit ederek bunları açıklar. Yani kişi kendi vücudunun işleyişini (organlarını, hastalıklarını) görebiliyorsa bu otoskopi, eğer başkalarının da bedenlerinin işleyişlerini, organlarını görebiliyorsa buna alteraskopi ismi verilir.
Telemnezi ise şifacının, hastanın yerine kendini koyması ve bir nevi telepatik bilgi olarak hastalığı teşhis etmesidir. Alman şifacısı Dr. Kurt Trampler bu teşhis metodunu şöyle açıklıyor:
“Hastayı düşünüyor ve kendimi onun içindeymiş gibi hissetmeye çalışıyorum. Bu zihni tavrı takındıktan sonra hastanın rahatsızlıklarını kendi organizmamda hissetmeye başlıyorum. Ağrısını, hastalıklarını hissediyorum ve hastalığın merkezini tespit ediyorum.” Reiki şifa terapileri sırasında (özellikle uzaktan gönderimde) bazen bu tarz bir yetinin ortaya çıktığını görebiliyoruz, Reiki uygulayan, kişinin hastalığını kendi vücunda daha az bir ağrı veya acı ile hissedebilmektedir.
Astral seyahat
Astral seyahat, ruhun bedenden ayrılıp astral düzelemde yolculuk etmesidir. Yapılan astral seyahat denemelerinde ruh ile beden arasında gümüş renginde veya ışık şeklinde kordon gözlemlenmiştir. Bu şekilde bedene bağla bağlı olan ruhun astral düzlemde yolculuk etmesini konu edinen bir fenomendir. Kimisinin iddiasına göre yolculuk eden ruh değil, o sırada oluşturduğumuz enerji bedene bilincimizin yerleşmesidir. Haliyle bu bir tür bilinç yolculuğudur diyenler de vardır.
Beden enerji merkezleri ve alanları
(Çakralar ve auralar)
Bedenlerimiz, aura denen bir enerji alanı ile çevrelenmiştir. Aura, bizi koruyan, kişiliğimizi ve iç enerjimizi dışarıya yansıtan bir kalkandır. Auramız ne kadar güçlü ise o kadar dış etkilere karşı korunaklıyızdır. Aynı şekilde auradaki bozulmalar ve zayıflamalar da bedenimizde olumsuz etkilere neden olur.
Auralar kişiliğimizin etkisi altındadır. Haliyle auraların görünen renkleri kişiliği vermektedir. Auralar yüzden bazı kişiler bize yakın gelirken bazı kişiler antipatik gelmektedir. Auraların birbirleriyle olan uyumu ve uyumsuzluğuyla bağlantılıdır.
Eğer auralar uyumluysa birbirini çeker, uyumsuzsa birbirini iter. Aynı şekilde sevdiklerimizle elele tutuştuğumuzda ya da birlikte zaman geçirdiğimizde ortak bir aura oluştururuz. Eğer dikkat ederseniz sevdiklerinizin yanında kendinizi daha fazla güvende hissederseniz.
Bedenlerimize hayat taşıyan kan damarlarımız vardır. Kan damarları her hücreye ulaşacak şekilde vücudumuzu dolaşarak, yaşam ve besin taşırlar. Aynı şekilde ruhsal bedenlerimizi ve fiziksel bedenimize ruhsal enerji taşıyan enerji kanallarımız vardır.
Bu enerji kanalları tüm vücudumuzu kaplayarak evrenden aldığımız chi enerjisini vücudumuza taşır. Hava, su gibi chi enerjisi de vücudumuzun yaşaması için elzemdir. İşte bu enerji kanallarımızın birleştiği ve bir girdap oluşturduğu noktalara “çakralar” denir. Yüze yakın küçük çakra ve yedi adet büyük çakra mevcuttur. Bu çakralar vücutsal enerjilerin dışarıya çıktığı ve vücudumuza enerji girişinin sağlandığı noktalardır.
Çakralarda oluşan tıkanıklıklar zamanla fiziksel sorunlara neden olmaktadır. Çakralar açılıp, kapanan yapılar değildir. Ama temizlenip, kirlenen yani tıkanan oluşumlardır.
Parapsikoloji, bizim enerji kanallarımız ve enerji merkezlerimiz olan bu çakra ve auraları da incelemesi altına almıştır. Kirlian fotoğraflama tekniği ile auralar tespit edilmekte ve çakralar üzerinde ölçüm yapılabilmektedir. Kirlian tekniği ile auraların yapısı ve psişik vampirlik fenomeni daha çok ortaya konmuştur. (Psişik vampir, aurasında hasar olan kişilerin başkalarının auralarına saldırarak enerji çekmeleri olayıdır.) Bunlar dışında bedenimizde bulunan meridyenler denen enerji akış kanalları ve akupunktur noktaları da parapsikolojinin inceleme alanı içerisindedir.
Enerji bedenleri
Fizik bedenimiz dışında aurayı da oluşan yedi kat bedenlerimizdir. Bunlar Esiri beden (alt esiri unsur), duygu bedeni (alt duygusal unsur), mantal beden (alt zihinsel unsur), astral beden, esiri kalıp (fiziksel unsur), göksel beden (duygusal unsur) ve Ketherik bedendir (zihinsel unsur). Esiri, duygu ve mantal bedenler fizik düzlemiyle , astral beden astral düzlemle (köprü), göksel ve kehterik bedenler ise ruhsal düzleme aittir.
Esiri katman enerji ve madde arasında ki bir katmandır. Açık mavi renkten griye doğru gözlemlenebilir. Bedenin hemen üzerini kapsayan bedendir. Fiziksel dokularla bağlantı içerisindedir.
Duygu bedeni hislerle bağlantılı olarak çalışır ve esiri bedenden sonra gelir. Kabaca, fizik bedenin dış çizgilerini izler. Esiri bedenden daha sıvımsı (daha süptil) bir yapısı vardır ve birebir fizik beden gibi değildir. Daha çok, akıcı hareketleri olan ince malzemeden oluşmuş bulutlar gibidir.
Üçüncü katman mantal bedendir. Bu, duygu bedenin ötesine uzanır ve daha ince maddeden oluşur, bu katman düşünce ve zihinsel işlemlerle ilişkilidir. Düşünce formlarımız bu katmandadır.
Astral düzey (dördüncü katman) ise şekilsizdir. Aşk olayının etki ettiği katmandır. Astral düzey insanların birbirleriyle etkileşimlerinin ve bağlarının gerçekleştiği düzeydir.
Esiri Kalıp bedeni ise beşinci katmandır. Bu katman fiziksel düzlemde mevcut olan tüm formları, bir şablon ya da kalıp halinde içerir.
Göksel beden altıncı katmandır. Burası ruhsal coşkuyu ve etkiyi hissettiğimiz alandır. Ruhsal sevginin alındığı beden burasıdır. Tüm evren ile bağlantımızı anladığımız “varlık” noktasına vardığımızda, var olan her şeyin bünyesinde ki sevgiyi, tanrısallığı gördüğümüzde, ışığın farkına varıp, ışıkla bir olduğumuzda ve birlik bilincine ulaştığımızda şuurumuz auranın altıncı düzeyine ulaşmıştır demektir.
Ketherik kalıp (kozal beden) yedinci ve son bedendir. Şuur düzeyimizi auranın yedinci katmananıa kadar genişlettiğimiz zaman, tanrısal nitelikler ile bir olduğumuzu anlarız. Kişinin o anki enkarnasyonu ile ilişkili tüm aurik bedenleri içermektedir. Bütün auraları bir arada tutan kalıp katmandır.
Kirlian fotoğrafçılığı
Kirlian fotoğrafçılığı, yüksek voltajlı, yüksek frekanslı, düşük amperli elektrik alanına dayalı aygıtlarla canlı nesnelerden yayılan birtakım biyolojik ışınımları fotoğrafik olarak saptamayı amaçlayan elektrografik fotoğrafçılık tekniğine verilen addır. Kirlian fotoğrafcılığı ile auralar ve enerji alanları üzerine daha detaylı araştırmalar yapılabilmiştir. İlk olarak Rus mühendis Semyon Davidovich Kirlian (1898-1980) ve eşi Valentina Khrisanova Kirlian tarafından geliştirilmiştir.
Biyokozmik enerji ve psikotronik bilim
Psikotronik, çek araştırmacılarının “parapsikoloji” terimi yerine kullandıkları, uzaktan güç aktarıma dayalı bir terimdir. İnsan psişesinin gösterdiği normal dışı (paranormal) olaylarda ortaya çıkan psişik, biyolojik ve fiziksel bilgilerin aracılığı ile canlı ve cansızlar dünyasını yöneten yasaların bilimin ışığında ortaya çıkartılmasıdır. Vril adı verilen enerjinin çeşitli aletlerle nakedilmesi ve aktif naklini inceleyen daldır.
Şuurlu beden kontrolleri
Vücuttaki herhangi bir bölgedeki ısıyı artırma,azaltma, kalp atışlarını kontrol etme vb gibi bedendeki normal de kontrol edilemeyen işlevleri kontrol etme yeteneği. Özellikle Tibetli ustaların kendi vücutları üzerinde ki hakimiyetleri bilinmektedir. Meditatif haller ile acıyı yok edebilmekte, kontrol edemeyen işlevleri kontrol edebilmektedirler.
Değişik şuur halleri(ASC)
Bilincin uyku sırasında yada uyanıkken normal ortamda ki farklılığını tanımlar. Hipnoz, trans, ekstazi, saykodelik meditatif durumlarda meydana çıkar. Özellikle uyku ile uyanıklık arasında ki şuur, en rahat parapsikolojik fenomenlerin yaşandığı aralıktır. Astral seyahat, durugörü, duruişiti ve benzeri duyular dışı algılamar en çok bu aralıkta meydana gelmektedir. Bu değişik şuur hallerini inceleyen daldır.
Tekinsiz ev fenomeni
Bazı evlerde tuhaf olayların olduğunu hepimiz işitmişizdir. Kendiliğinden oluşan telekinetik etkiler bulunan evlere, tekinsiz ev fenomeni denmektir. Spiritüalistlere göre bu fenomenin ana kaynağı, evde bulunan bedensiz varlıklardır. Daha önce orada yaşamış bir kişinin, travmatik ölümüyle, kapana sıkışmış ruh kendini telekinetik etkiler meydana getirerek göstermeye çalışır.
Parapsikoloji ise tekinsiz ev fenomenini daha farklı yoldan ele almaktadır. Tekinsiz ev fenomenlerin birçoğunda sebebin bedensiz varlıklar değil, ev içindeki bir kişinin farkında olmadan yaşadığı telekinetik patlamalardır. Bunlar genelde saf ve güçlü bir bilince sahip çocuklar yada ergenlerdir. Bu ergenlerin yada saf bir zihne sahip olan çocukların bastırdıkları içsel sorunları yoğun telekinetik patlamalarla farkında olmadan ifade etmeleridir.
Aynı şekilde telekinetik yetisi güçlü olan erişkinlerinde farkında olmadan bu tür telekinetik patlamalar yaşadığı tespit edilmiştir. Bu açıdan evleri tekinsiz yapan bedensizler değil, bizzat orada yaşayan bedenlilerdir.
Bu iki fenomeni birbirinden ayırmak kolaydır. Eğer fenomen sürekli aynı ailenin başına geliyorsa yani aile başka bir eve taşınsa da benzer olayları yaşıyorsa bu büyük olasılıklar telekinetik patlamadır. Ama herhangi bir eve hangi aile gelirse gelsin, paranormal olaylar yaşanıyorsa sorun evde ki bedensizlerden kaynaklanıyor olabilir. Bu alan hem spiritüalistleri hem de parapsikologları ilgilendiren ortak alanlardan biridir.
Düşünce fotoğrafçılığı
Bu yeti insanın sınırlarını zorlayan psişik güçlerden biri. Şu ana kadar sadece Ted Serios tarafından başarılabilmiş ve tarihe geçmiştir. (Aşağıda resmi mevcut) Fotoğraf filmleri üzerinde, paranormal yetilerin kullanılmasıyla, görüntüler oluşturmak veya zihinsel imaj tekniğidir. İnsan beyni, yoğun konsantrasyonla çeşitli şiddetler imajlar ve fikirler yayınlayabilir. Bu konsantrasyonun film şeritleri üzerine odaklanarak, imajinasyon enerjisinin şerit üzerinde çeşitli fiziksel ve kimyasal değişimler yaratması mümkündür.
Gözsüz görüş (Dermo-optik)
Son yapılarn araştırmalar, sadece gözle değil aynı zamanda derimizle de görebileceğimizi göstermiştir. Japonya’da bu tür yetilere sahip olduğu belirlenen çocuklar özel eğitime alınmaktadır. Özellikle derimizle, dokunarak görme işlemidir.
Dokunarak yazı, renk ve şekillerin algılanabilmesi üzerinde uzun zaman araştırmalarda bulunmuş ve çalışmalarını 1920’de yayımladığı yapıtında duyurmuş olan Fransız fizyolog ve yazar Jules Romains bu yeteneğin çalışmayla geliştirilebildiğini ve yalnızca el parmaklarla değil, yüz, göğüs ve ense kısmındaki deriyle de uygulanabildiğini açıklamıştır.
Rus bilimcileri 1960’larda, dermo-optik duyarlığın gözün algılama kapasitesini aştığını, kızıl-ötesi (enfraruj) ışınları algılamada (karanlıkta ve ışık geçirmez plakaların arka tarafını algılamada) da geçerli olduğunu saptadıklarını açıklamışlardır.
Günümüzde bu paranormal algılamayı açıklamak üzere başlıca iki parapsikolojik varsayım bulunmaktadır:
Birinci açıklama; bu paranormal fenomende, sonar aygıtlarının işleme sistemini andırır tarzda, bedenden yayılan ve nesnelerde yansıyıp geri dönen partiküller ya da kızıl-ötesi ışınlar yoluyla algılama sözkonusudur. İkincisi ise; bu paranormal fenomende, elektromanyetik enerjilerin bedende ki akapunktur meridyenlerinin enerji noktalarıyla etkileşimi yoluyla algılama sözkonusudur.
Radyestezi ve radyonik bilim
Radyeztezi hiçbir mekanik alet kullanılmadan bir ortamda ki enerjiyi algılama ve buna bağlı olarak su kaynağı, hazine veya yer altı madenlerini bulabilme yetisidir. Bunda tek bir sopa veya sarkaç yetmektedir. Özellikle ucuna kuvars bağlanmış sarkaçlar bu konuda daha çok tercih edilmektedir. Radyonik ise yaşayan organizmalardaki radyasyonun, ışımanın algılanmasıdır.
Radyonik ve radyestezi birçok alanda kullanılabilmekte ve herkese farklı çağrışımlar yapmaktadır. Sarçakla su, petrol veya altın aramak, bir damla kan veya saç örneğinden hastalıkları teşhis etmek ve nesnelerin yaydığı süptil ışınımları tespit etmek bunların arasındadır. Yani radyonik, eşyalardan yayılan gerçek ya da hissedilebilri ışınlmları tespit edebilen çeşitli aletler ve araçlar kullanmak suretiyle eşyaların yapısını ve niteliğini inceleme bili olarak ele alınabilir.
Telkin bilim
Telkinde amaç bilinçaltına bir takım emirler vermektir. ilinçaltına iletilen hemen hemen her emir çok kısa sürede fiziğe yansır ve verilen emir bilinçaltı tarafından derhal yerine getirilir. Her insan telkin alır ve telkin verir. Çünkü hepimizin bilinçaltı aynı şekilde çalışır. Bir telkini almaya en müsait durum gevşeme halidir. Çünkü bu durumdayken telkinlerin bilinçaltına ulaşması daha kolaydır.
Günlük yaşamımızda bilinçaltına sürekli telkinler yollandığı gibi bizde farkına varmadan sürekli telkinde bulunuruz. Ama bu emirler direk bilinçaltına gitmediği için %100 etki etmez. Bu emirler önce bilince gidip belli bir oranda süzüldükten sonra bilinçaltına gittikleri için direk etkide bulunmaz. Hatta bu etki hiç meydana da gelmeyebilir.
Dışarıdan ve kendi kendimize yaptığımız telkinlerin bilinçaltına gitmesini sağlayan en önemli etken, o emrin birçok kez tekrar edilmesidir. Uyanıkken bilinçaltına telkin yollamanın başka yolları da vardır. Bunların bir kısmını bazı reklamcılar kullanmışlardır.
Bu amaçla yurtdışında yapılan bir Cola reklamını birçoğumuz duymuşuzdur. Sinemalarda gösterilen reklam filminde gözün göremeyeceği kadar kısa bir sürede “Coca Cola İçiniz.” Telkini görüntülü olarak verilmiştir. Ancak filmin beş dakika arasında, seyircilerin coca cola tüketiminde büyük bir artış gösterdikleri tespit edilmiştir. Daha sonra bu tekniğin reklamlarda kullanımı yasaklanmıştır.
Bilinçaltı hepimiz için çok önemlidir. Haliyle bilinçaltını tekrar programlamanın sırrı telkindedir.
Psişik arkeoloji
Psikometri, durugörü ve önsezi gibi psişik yetileri kullanarak yapılan arkeoloji çalışmaları. Duyular dışı algılamalar ve radyestezi-radyonik bilim ile kazı yapılacak alanların tespit edilmesi, elde edilen tarihi eserlerin psikometri ile net geçmişlerinin keşfedilmesi, arkeolojik kazı yapılacak alanın psişik olarak taranması gibi konuları içeren inceleme alanıdır.
Bu bahsettiğimiz yetilerimiz hepimizin tanrısal yetileridir. Bunlar kendimizi bilme yolunda bir adım daha atmamızı sağlayan araçlardır. Ruhsal yeteneklerin tamamını kullanmak temel amaç değil ama en önemli araçlardır. Bunlar sayesinde yolumuzu kestirebilir, görüşümüzü ve farkındalığımızı arttırarak, ruhumuzu yükseltebiliriz. En önemli yeti, tekamül etmektir. Bunlar tekamül sırasında kullanacağımız araçlardır. Mutlaka bunla sınırlı değildir ruhumuzu. Bahsedilen ve araştırılan nice parapsikolojik fenomenin ötesini barındırdığı kesindir. Kuran’In dediği gibi; ne gökler ne yerler ne de dağlar bu emaneti kabul etmemiştir. Bunu ancak insan kabul etmiştir. Bu da bize bir kere daha ne denli sınırsızolduğumuzu düşünme fırsatı vermektedir.
Kaynaklar:
Metapsişik terimler sözlüğü, Ergün Arıkdal, Ruh ve Madde Yayınları
Olağanüstü Enerjiler, Serge K. King, Ege Meta Yayınları
Ruhsal Güçleri Geliştirme teknikleri, Ergun Candan, Sınır Ötesi Yayınları
Türklerin Kültür kökenleri, ERgun Candan, Sınır Ötesi Yayınları
Son üç peygamber, Ergun Candan, Sınır Ötesi Yayınları
Gizemden Bilime X-Files, Emrullah Tekin, IQ Kültür Sanat Yayınclık
Sufizm Gizli Öğretisi, John Baldock, Sınır Ötesi Yayınları
İlahi Rehberlik, Doreen Virtue, Akaşa Yayınları
Işığın Elleri, Barbara Ann Brennan, Meta Basım Yayı
Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
"Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.