Müsned-i Ahmed Bin Hanbel > İlim
İlim Ve Âlimin Önemi
* İlim İçin Yolculuğa Çıkmanın Önemi
* İlim Öğrenmeye Teşvik Ve Öğreticinin Hareketleri
* İlim Meclislerine Katılma Âdabı
* İhtiyacı Olmadığı Hâlde Çok Soru Soranın Hâli
* Bilinmeyen/Zarûrî Konularda Soru Sormanın Önemi
* İlmi Gizleme, Onunla Amel Etmeme Ve Allah'ın Rızası Dışında Gayeler İçin Öğrenmenin Doğurduğu Felâketler
* Rasûlullah'ın (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Hadislerini Tebliğ Ve Doğru Olarak Aktarmanın Önemi
* Ağır Sorumluluğundan Dolayı Hadis Rivayetinde Çekingen/Geri Duranlar
* Hadis Alimlerinin Görevi: Sahih Ve Zayıflan Ayırmak, Farklılıkları Doğru Te'vil Etmektir
* İlk Dönemlerde Hadislerin Yazılması Yasaktı
* Sonraki Dönemlerde Hadis Yazma Yasağı Kaldırıldı
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Yasaklanması
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Serbest Bırakılması
* Hadis Uydurmanın Ağır Sorumluluğu
* İlmin Bir Toplumdan Alınması Felâkettir
İLİM
* İlim Ve Âlimin Önemi
Allah Teâlâ buyurdu:
*... Deki : Rabbim, ilmimi artır !' (Taha20/U4)
Allah Teâlâ buyurdu:
'....Allah'tan kulları içinde en çok çekinenler âlimlerdir. Şüphesiz Allah izzet ve bağış sahibidir.' (Fâtır 35/28).[1]
1/198- İbn Mes'Ûd'dan (Radıyallahü anh):[2]
Rasûlullah (Sailaiiahn aleyhi ve seliem) şöyle buyurdu: "Sadece İki kişiye gıpta edilir:
Biri, Allah'ın mal bahşettiği ve onu hak yolda harcama gücü/imkânı verdiği kişidir, Diğeri ise, Allah'ın faydalı ilim verdiği kişidir ki onu yaşar ve insanlara öğretir."[3]
2/199- Enes b. Mâlik'ten (RadıyaUahu cmh):[4]
Hz. Peygamber (Sallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Yeryüzündeki alimler, gükyüzünde (parlayan) yıldızlara benzer ki karada ve denzt kaybolduğunda ise yildlZlar rehberler/kılavuzlar bile yollarını kaybeder."[5]
3/200- Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyaiiahü anh):[6]
Rasûlullah (SaUaUahu aleyhi ve sellem) ashabından birisini göndereceğinde derdi ki:
"İnsanlara müjdeler verin/sevdirin, nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!"
Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle devam etti:
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah'ın beni gönderdiği hidâyet ve ilim, bir yağmura benzer ki bir kısım toprak onu içine çeker ve orada birçok otlar, çayırlar çıkar.
O toprakların bir kısmı da çoraktır/çukurdur, suyu üstünde tutar, izzet ve celâl sahibi olan Allah, onu insanlara faydalı kılar; biriken sudan içerler, hayvanlarını otlatırlar, hem başkalarına su verir, hem de ziraatla uğraşır ve topraklarını sularlar.
Bir kısmı da düz arazidir, toprağın üstü su tutmaz ve orada ot bitmez.
İşte bu örnekler, izzet ve celâl sahibi oian Allah'ın dinde anlayış/kavrayış sahibi kıldığı, ayrıca Allah'ın benimle gönderdiği vahiyden başkalarına öğretmek ve öğrenmek şeklinde faydalandırdığı kişinin misali ile bunlara itaat etmeyen, izzet ve celâl sahibi oian Allah'ın bana gönderdiğini de reddeden kişinin durumuna benzemektedir."[7]
4/201- Nâfî' b. Abdır I-Hâris'ten (Radıyaiiahü anh):[8]
Hz. Ömer (Radıyaiiahüanh) ile Usfan denilen yerde, Mekke yönetiminde görevlendirdiği (Nafî ile) karşılaştı ve ona sordu: 'Bu vadide yaşayanların başına kimi bıraktın?' 'Onların yönetimini İbn Ebzâ'ya bıraktım.' ''Ibn Ebzâ ne (iş) yapar?' 'O, azad ettiğimiz kişilerdendir.'
'Kölelikten yeni kurtulmuş birini mi tayin ettin.’
'(Fakat) o, Allah'ın Kitabını okuyan, ferâiz ilmini bilen[9] ve onlarla hükmeden bir kişidir.'
'(Güzel,) ben Peygamberimiz'in şöyle dediğini işittim;
"Şüphesiz Allah, Kitabı(nın bilgisi) ile bazı toplulukları yüceltir, diğerlerini de (cehaletlerinden/amellerinden dolayı) alçaltır."[10]
5/202- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahûcmh):[11]
Yemenli bir grup Rasûlullah'ın (Satlaiiahü aleyhi ve seikm) yanma geldiler ve;
'Bize dini öğretecek birini gönder,' dediler.
Peygamberimiz (Saltaiiahu aleyhi ve seltem), Ebû Ubeyde b. el-Cerrah'ın (Radıyaiiahü anh) elinden tuttu ve onlara tayin etti, onlara şunu hatırlattı:
"Bu kişi ümmetin eminidir, (en güvenilir kimselerindendir.)"
NOT: Ayrıca Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'm (Radıyallahü anh) "ümmetin emlnf olduğunu ifade eden müstakil hadisler de vardır.[12]
6/203- Ubâde b. eS-Sâmİt'ten (Radıyaltahü anh):[13]
Rasûlullah (Saitaiiahu aleyhi ve seltem) şöyle buyurdu: "Büyüklerimize hürmet, küçüklerimize merhamet etmeyen ve âlimlerimizin konumunu kabul etmeyen kişi, benim ümmetimden değildir."[14]
7/204- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[15]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[16]
8/205- Muâviye b. Ebû Süfyân'dan (Radıyallahü anh):[17]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah bir kişinin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."[18]
9/206- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[19]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Ben ancak taksim edenim, asıl ihsan sahibi Allah'tır."[20]
10/207- Muâvİye b. EbÛ SÜfyân'dan (Radıyallahü anhümâ):[21]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İzzet ve celâl sahibi Allah, bir kişinin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."
(Abdullah b. Ahmed b. Hanbel dedi ki: Şu gelen kısmı da babamın kitabında kendisine yazdırılmış metni, onun el yazısıyla bir önceki cümleye bitişik olarak buldum. Ancak babam bu kısmı bana okudu mu, yoksa okumadı mı, tam bilemiyorum:)[22]
"Kim (vahyi) dinler ve itaat ederse, artık aleyhine bir delil bulunmaz. Kim de vahyi dinler ve itaat etmezse, onun lehine (tezkiye eden) bir delil bulunmaz."
§Muâviye b. Ebû Süfyân 'dan (Radıyallahü anhümâ) rivayet edilen benzer mükerrerler:
a- Ma'bed el-Cühenf den:[23]
MuaVİye (Radıyallahü anh) RaSÛlullah'tan (Sallallahü aleyhi ve sellem) nadir olarak nakilde bulunurdu. İşte şunlar, onun bir toplulukta Rasûlu İlah'tan naklettiği rivayettir:
"Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Dünya malı taze bir yemiştir, kim onu hakkıyla alırsa kendisine bereketli olur. Birbirinizi (gereksiz yere ya da yanında) övmekten kaçının, çünkü bu iş boğazlamaktır/helâk etmektir."
b- Yezidb.el-Esam'dan:[24]
MuaVİye b. EbÛ Süfyan'in (Radıyallahü anhümâ), RaSÛlullah'tan (Sallallahü
aleyhi ve sellem) bir hadis naklettiğini işittim. İşte şu hadisi dışında, kendisinden başka bir rivayet de duymadım:
"Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Kıyamet gününe kadar (her dönemde) Müslümanlardan, hak (doğruluk için) mücadele eden ve saldırganları mağlûp eden bir topluluk mutlaka bulunacaktır."
c- Muhammed b. Kâ'b el-Kurazî'den:[25]
Muaviye (Radıyaiiahü anh) minberde: en elleek ve engellediğine de verecek katmda çocuklan ve mevkM ile "9"') nasîbi/şansı katında fayda vermez.[26] Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih Kla:T dGdİ Ve bU CÜmleleH RasûIuIlah'tan " minberde duydum, diye ekledi.
d- Muaviye (Radıyaiiahü ani?) dedi ki:[27]
Hz. Ömer (Radıyaliahn anh) dönemi dışında size gelen hadislerde titiz davranın, (iyi inceleyin!) Çünkü Ömer bu konuda, izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan en çok korkan kişiydi. Ben Rasûlullah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Allah kimin hayrını isterse, onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar."
Şunu da işittim:
"Ben hazine sorumlusu (gibiyim). Veren ise sadece izzet ve celâl sahibi olan Allah'tır, Kime gönül hoşluğu ile bir şey verdiysem, bu ona bereketli olur. Kime de aç gözlü olması ve böyle istemesinden dolayı verirsem, 'bu yiyen ama doymayan bir kişiye benzer, (ona bereketli olmaz.)" ayrıca şunu işittim:
"Ümmetimden, hakkı savunan bir topluluk her zaman bulunacaktır. Onlar diğer insanlara boyun eğdirdikleri hâlde hiç kimse onlara karşı gelemeyecek ve bu (hakimiyet) Allah'ın takdir ettiği süre bitinceye kadar devam edecektir."
e- Muaviye b. Ebu Süfyan’dan (Radiyalahu anhuma):[28]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seitem) şöyle dediğini işittim:
"Allahım! Senin verdiğini engelleyecek ve engellediğine de verecek biri yoktur. Kişiye (dünya malı, çocukları ve mevkii ile ilgili) nasîbi/şansı senin katında fayda vermez. Allah kimin hayrını isterse , onu dinde fakih (doğru anlayış sahibi) kılar. Kadınların en hayırlısı deveye binendir. Kureyş kadınlarının salih olanı ise eşine ait malı gözetip koruyan ve çocuğuna da küçüklüğünde şefkatli davranandır."[29]
11/208- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyaıiahüanh):[30]
Hz. Peygamber (Sailaiiahü aleyhi ve seîîem) şöyle buyurdu: "İnsanlar çeşitli madenler gibidir. Cahiliyede (toplum için) kıymetli/üstün olan kişiler, eğer İslâm döneminde dinde fakih (doğru anlayış sahibi) olurlarsa, bu dönemde de kıymetli/üstün olurlar."[31]
12/209- Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahüanh):[32]
Rasûlullah'ın (Sdiaiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim: "Âlimin üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar bıraktılar ve ne de dirhem. Geride bıraktıkları sadece ilimdir. Kim de bu ilimden istifade ederse, çok şanslı demektir."[33]
* İlim İçin Yolculuğa Çıkmanın Önemi
Allah Teâlâ buyurdu-
‘...Rabbim ilmiyle her şeye hâkrm oldu' bunu düşünmezmisiniz?’ (En’am 6/80).[34]
13/210- Kesîrb. Kays'tan:[35]
Bir kişi Medine'den yola çıktı ve Dımeşk'te bulunan Ebu'd-Derdâ'nın (Radıyallahü anh) yanına geldi, aralarında şu konuşma geçti:
'Ey kardeşim, seni buralara getiren nedir?
'Bana ulaşan senin Rasûlullah'tan (Satiallahü aleyhi ve seiiem) rivayet ettiğin bir hadis (beni buralara getirdi).'
''Sen şimdi buraya ticaret için gelmedin mi?
'Hayır.'
'Ya da herhangi bir ihtiyacın için gelmedin miT
'Hayır.'
'(Buraya), sadece o hadisi almak için mi geldin?"
'Evet.'
'{O hâlde dinle,) ben Rasûlullah 'in (Saiiatlahu aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Allah onu cennete giden yola çıkartır. Melekler ilim talibini sevdikleri için kanatlarını (onun ayakları altına) sererler. Sudaki balıklar da dahil göklerde ve yerde bulunan her şey onun için istiğfar eder. Âlimin âbide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğüne benzer. Âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler ne dinar bıraktılar ve ne de dirhem. Geride bıraktıkları sadece ilimdir. Kim de bu ilimden istifade ederse çok şanslı demektir."[36]
14/211- Zirb. Hubeyş'den:[37]
Safvan b. Assai el-Murâdî'ye (Radıyallahü anh) gittim ve mestler üzerine mesh etmeyi sordum. Bana dedi ki: ''Seni buraya ne getirdi?' 'İlim talebi' dedim. 'Sana bir müjde vereyim mi?' dedi ve şu hadisi Rasûlullah'tan
(Sallallahü aleyhi ve sellem) rivayet ettİ:
"Melekler, ilim talibinin çalışmalarını sevdikleri için kanatlarını (onun ayakları altına) sererler..."
(...önceki hadiste geçen lâfızları da nakletti.)[38]
15/212- Abdullah b. Büreyde'den:[39]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) ashabından biri Mısır'da bulunan Fadâle b. Ubeyd'in (Radıyaliahuonayanına gitti, o devesini yemliyordu. Ona:
'Seni ziyaret etmek için gelmedim. (Bilâkis) Rasûlullah'ın bana ulaşan bir hadisi için geldim, umarım ki bu konuda sende bir bilgi vardır' dedi ve Fadâleyi biraz saçları dağınık olarak görünce sordu:
'Bu bölgenin yöneticisi olduğun hâlde, neden seni saçları dağınık görüyorum?'
'Rasûlullah 'bizi fazla süslenmekten nehyetti' dedi ve onun yalın ayak olduğunu görünce sordu:
'Sen neden yalın ayak dolaşıyorsun?'
'Rasûlullah bize bazen yalın ayak yürümemizi emretmişti...'[40]
16/213- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahu anh):[41]
"Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır. "
§Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahu anh) başka tarikle gelen hadis şöyledir:[42]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Kim bir mü'mini dünya sıkıntılarından kurtarırsa Allah onu kıyamet günü sıkıntılardan kurtarır.
Kim bir Müslümanın hatasını örterse Allah da onun dünyada ve âhirette hatasını örter.
Kim bir fakire/borçluya kolaylık sağlarsa Allah da ona dünyada ve âhirette kolaylık sağlar.
Kul kardeşine yardımcı olduğu sürece Allah da onun yardımcısı olur.
Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.
Bir topluluk Allah'ın evlerinden birinde toplanır, Allah'ın kitabını okur ve anlamaya çalışırlarsa, mutlaka üzerlerine huzur iner, kendilerini rahmet kuşatır, etraflarını melekler sarar ve Allah onları katında (hayırla)
anar.
Kimin ameli kendisini geri bırakırsa, nesebi onu hızlandırmaz/öne geçirmez."[43]
* İlim Öğrenmeye Teşvik Ve Öğreticinin Hareketleri
Allah Teâlâ buyurdu:
'... Allah, sizden iman edenleri ve Mim sahiplerini (yüksek) derecelere yükseltir. (Untmayın,) Allah her yaptığınızdan haberdardır.' (Mücadile 58/11).[44]
17/214- Iyâz b. Hımâr el-MÜcâşİî'den (Radıyaiiaha anh):[45]
Rasûlullah (Saiiaiiahu akyhive sellem) bir hutbesinde şrtyie konuştu: "İzzet ve celâl sahibi Allah, bana bugün öğrettiği sizin bilmediğiniz bir (bilgiyi) size de öğretmemi emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma bağışladığım her nimeti, kendilerine helâl kıldım.'"
NOT: Haram kılman şeyler bağışlanan nimetler emsinden değildir. Zira Allah onların kullanılmasına ve yenmesine izin vermemiştir.
§Bu hadis, yine Iyâz b. Hımâr el-MücâşiVden (Radıyaüahn anh) şöyle rivayet edilir.[46]
Hz. Peygamber (Sallalfohü aleyhi ve seitem)[47] bir gün hutbede şöyle konuştu: "İzzet ve celâl sahibi olan Rabbim, bana bugün öğrettiğini size de öğretmemi emretti ve şöyle buyurdu:
'Kullarıma bağışladığım her nimeti kendilerine helâl kıldım. Ben bütün kullarımı Hanîf (tevhidi kabul edecek şekilde) yarattım. Ancak şeytanlar, onların yanlarına gelir ve (doğru olan) dinlerinden uzaklaştırır, benim helâl kıldığımı haram, haram kıldığımı da helâl kılarlar ve ben yetki vermediğim hâlde şirk koşmayı emrederler'
İzzet ve celâl sahibi olan Allah yeryüzü ehline bakar, Arap olan ve olmayanları bırakır, ancak Ehl-i kitap'tan bazı kişilere şöyle hitab eder:
'Seni ve senin sebebinle başkalarını, imtihan etmek için vahiy ve peygamber gönderdim ve suyun silemeyeceği bir Kitap indirdim, onu uyuyacağında ve uyanıklık durumlarında okursunuz .'
Allah bana Kureyş'i yakmamı/yok etmemi emredince dedim ki:
(Ya Rabbi, o zaman başımı kırarlar/yerler ve ekmek hâline getirirler.'
Allah şöyle dedi:
'Onların seni sürdükleri gibi sen de onları yurtlarından çıkar, biz de onlarla savaşta sana yardım edelim, onlar için bu harcamalara gir de biz de sana ihsanda bulunalım, onların üzerine bir ordu gönderirsen, biz de seni beş misliyle destekleriz. Sana itaat edenleri yanına alarak isyan edenlere karşı savaş yap!
Cennetlikler üç kısımdır:
Bir kısmı;[48] yetki sahibi, güçlü, infak eden ve başarılı kılınanlardır.
Bazıları; akrabalarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve ince kalplidir.
Diğerleri de; fakir, namuslu ve infak etmeye çalışanlardır/
Cehennemlikler ise, beş kısımdır:
Zaafı olan kişi(ler) ki onlar aklım kullanmaz ve içinizde size tâbi olarak bulunur,[49] aile ve mal da istemezler,
Hain kişi ki tamahı/aşırı arzusu gizli değil, biri kapısını çalsa ona hainlik eder,
Gece gündüz seni ailen ve malınla kandıran, tuzaklar kuran kişi.
Cimri,
Yalancı ve
Çok ahlâksız kişi.' "[50]
18/215- îbn Abbas'tan (Radıyallahü anhürnâ):[51]
Hz. Peygamber (SallaUahü aleyhi ve aeiiem) buyurdu ki : "İlim öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın ! Biriniz kızdığında susmayı denesin ! "
§îbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ) bir başka rivayette; Peygamberimiz (SaUallahii aleyhi ve sellem) Şöyle buyurdu :
Liİlim öğretin, kolaylaştırın ve zorlaştırmayın!
Kızdığında susmayı dene ![52]
Kızdığında susmayı dene !
Kızdığında susmayı dene ! "[53]
Açıklama
Bu kıymetli tavsiyeler eğitimcileri olduğu kadar anne ve babalan da ilgilendirmektedir. Eğitimde sabır, güven verme, doğru karakter kazanımı ve meseleleri herkesin anlayacağı şekilde aktarmak çok önemlidir. Ancak günümüz insanları, bunu gözden uzak tutmaktadırlar.[54]
19/216- Enes b. Mâlik'ten (Radıyal/ahu anh):[55]
RasÛlUİlall (SallaUahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Kolaylaştırın, zorlaştırmayın ve sakinleştirin[56], nefret ettirmeyin !"[57]
20/217- EbÛ Zer (Radıyallahü anh):[58]
"Hz. Muhammed (Satiaiiahn aleyhi ve sellem) bize öyle değerli şey bıraktı ki gökte kanat çırpan kuş hakkında bile bilgi vermektedir."
NOT: İslâm her konu hakkında bilgi vermektedir. Bu bilgi tafsili ya da icmâlî olduğu gibi direk ya da endirek (yerini göstermek ve rehberlik etmek şeklinde) de olabilir.[59]
21/218- Ebû Zeyd el-Ensârî'den (Radıyathhn anh):[60]
Rasûlutlah (Satiaiiahü aleyhi ve seiiem) bize sabah namazını kıldırdı ve minbere çıktı. Öğle vaktine kadar konuşma yaptı. Sonra indi ve öğle namazını kıldırdı. Tekrar minbere çıktı ve ikindi vaktine kadar konuşma yaptı. Tekrar indi, ikindi namazını kıldırdı ve minbere çıktı, güneş batıncaya kadar konuşmasına devam etti. Bize olmuş ve olacak her şeyden bahsetti. Bizim en bilgili olanımız, (bunları) en iyi öğrenen/ezberleyendir.
NOT: Bu rivayetten, Rasûluüah'ın (Satioiiâhu aicyia w selem) bazen gün boyu insanları eğitmeye devam ettiğini anlıyoruz.[61]
22/219- Kâtib Hanzale (Radıyaliahü anh):[62]
Rasûlullah (Salhlhhu aleyhi ve seitem) ile beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki sanki onları gözlerimizle gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanma geldim, onlarla beraber güldüm, eğlendim. Ancak bir an Rasûlullah'ın anlattıklarım hatırlayınca hemen dışarı çıktım ve yolda Hz. Ebû Bekir (Radıyaliahü anh) ile karşılaştım. Ona :
'Hanzale münafık oldu' deyince bana:
'Bu ne demek ?'dedi.
'Rasûlullah ile beraberdik ve bize cenneti, cehennemi öyle anlattı ki sanki onları gözlerimizle gördük. Sonra ayrıldım ve ailemin yanına geldim, onlarla beraber güldüm, eğlendim, (sanki her şeyi unuttum.)'
'Biz de böyle yapıyoruz.'
Ben ondan ayrıldım ve Peygamberin yanına geldim, olanları anlattım. Bana dedi ki:
"Eğer evinizde de benim huzurumda olduğunuz gibi (huşu) hâliniz devam etse, yataklarınızda ve yollarda bile melekler (size görünür, onlarla) müsâfaha ederdiniz, (ve bir rivayette; kanatlarıyla sizi gölgelendirirdi). Fakat Ey Hanzale, (insanın hâli) bazen öyle, bazen böyle (olur) ."[63]
23/220- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahüanh):[64]
Hz. Peygamberin (SaiMiahüaleyhi ve sellem) ashabı ona dedi ki:
'Biz senin yanmdayken ve konuştuğunda kalplerimiz yumuşamaktadır. Yanından ayrılınca eşlerimiz ve çocuklarımızla eğlenceye dalıyoruz, şunları ve şunları yapıyoruz.'
Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"Benim yanımdaki ânınız[65] (her zaman) devam etse melekler sizinle müsâfaha ederdi."[66]
* İlim Meclislerine Katılma Âdabı
Allah Teâlâ buyurdu:
'... De ki : Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri düşünür/öğüt alır. ' (Zümer39/9).[67]
24/221- Ebû Vâkid el-Leysî'den (Rad,yaUahü anhu):[68]
Rasûlullah'm (Saiialiahu aleyhi ve sellem) yanında (Bir şeyler öğrenmek için) otururken üç kişi geldi. Birisi sohbet halkasında boşluk buldu ve oraya oturdu. Diğeri arkada bir yere oturdu. Üçüncüsü de ayrıldı gitti. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle dedi :
"Bu kişilerin durumunu haber vereyim mi?"
"Evet, ey Allah'ın Rasûlü !" dediler.
Peygamberimiz buyurdu ki :
"Boşluk bulup oturan kişi; bu (ilim meclisine) sığındı, Allah onu kabul etti. Arkalara oturan; haya ile hareket etti ve Allah da ona merhamet etti. Ayrılıp giden ise burayı terk ettiği için Allah da onu terk etti."[69]
25/222- Ebû Miclez'den:[70]
Huzeyfe b. el-Yemânî (RadıyaUahü anh), (başkalarını rahatsız ederek) sohbet halkasının tam ortasına oturmaya çalışan hakkında :
'O, Peygamber ya da Muhammed (Sallaliahu aleyhi ve selhm) lisanı ile lanetlenmiştir dedi.[71]
26/223- Abdullah b. Abdurrahman b. Ebû Hüseyin'den (RadıyaUahü anh):[72]
Bana ulaşan habere göre Lokman (Akyimseiâm), oğluna şöyle nasihat etti:
"Ey Yavrum, ilmi (Allah rızası dışında) âlimlere öğünmek, cahillerle tartışmak ve meclislerde şöhret elde etmek için öğrenme ! "[73]
27/224- Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anh):[74]
RasÛiuîlah (Sallatlahü aleyhi ve selle m) dedi ki :
İIim meclisinde oturup hikmetli şeyler öğrenen, sonra arkadaşına öğrendiklerinin kötülerini/zararlılarını aktaranın hâli şu (yolcuya) benzer:
(Yolcu) bir çobana gelip der ki:
‘Ey Çoban, bu sürüden bana bir koyun kes !' Çoban da:
'Git, en iyisinin kulağından tut ve getir' der.
Adam koyunların içine girer ve (maalesef) sürünün köpeğini kulağından tutup, getirir.'"[75]
28/225- Zeyd b. Sâbit'ten (Ra&yaiiahü anh):[76]
Rasûluilah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) bana dedi ki:
"Süryaniceyi iyi bilir misin? Bazen bana mektuplar geliyor da..." Ben:
'Hayır' deyince:
"O hâlde öğren!" diye emretti. Ben de Süryaniceyi on yedi günde öğrendim.[77]
* İhtiyacı Olmadığı Hâlde Çok Soru Soranın Hâli
Allah Teâlâ buyurur ki:
"Ey îman edenler, açıklandığında zararınız olacak şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken sorsanız, o size açıklanır. Allah birçok şeylerden sizi muaf tuttu. Şüphesiz Allah bağışlayan ve yumuşak davranandır." (Maide 5/101).[78]
29/226- Ebû Hüreyre'den (RadıyaiiaM anh):[79]
RaSUİUİIah (Sallallahii aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Size verdiğim bilgi ile yetinin, (beni serbest bırakın!) Unutmayın ki sizden önceki toplumlar çok soru sormaları ve çoğu kez peygamberlerine zıt düşmeleri sebebiyle helak olmuşlardır. Size neyi yasakladıysam gücünüz yettiği kadar ondan kaçının ve neyi emrettiysem onu da yapın !"[80]
30/227- Sa'd b. Ebî Vakkas' tan (Radıyallahü anh):[81]
Rasülullah (Saiiaiiahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu
"Bir kişi (devamlı) soru sorup bir meseleyi kurcalar ve onun yüzünden bir haram hükmü nazil olursa bu kişi Müslümanlar içinde günahı en ağır olan kişilerden biri olur."
§Yine Sa'd'dan gelen diğer rivayette benzeri zikredildi.[82]
31/228- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[83]
RaSUİUİIah (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"insanlar o kadar çok soru soracaklar ki hatta ; 'Allah bizi yarattı, ^i Allah'ı kim yarattı?'diyecekler."
Ebû Hüreyre (şöyle bir olay) anlattı :
'Ben bir gün otururken baktım, Iraklı biri geldi ve bana ; 'Allah bizi yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' demesin mi, hemen parmaklarımla kulağımı tıkadım ve çığlık attım, sonra da:
'Allah ve Rasûlü doğru söyledi. Allah tekdir ve Samet (varlık sebebijdir. O doğurmadı ve doğmadı. Hiçbir şey O 'na denk değildir' dedim.'[84]
Açıklama
Rasûlullah'ın (Sattallahu aleyhi ve sellem) haber verdiği olay gerçekleşince, Ebû Hüreyre (Radıyalîahü anh) heyecanlanıyor ve mükemmel bir cevap veriyor. Cevap Kur'andan olup tevhîd inancını özetleyen İhlas süresidir. Normal olarak düşünüldüğünde ortaya çıkan gerçek şudur; birisi tarafından yaratılmış olan ilâh ve rab olamaz...
Evet, Allah'tan başka ilâh yoktur, O yaratılmamış, ama her şeyi yaratmıştır. Çünkü O, benzersiz olup, bütün varlığın sebebidir. Dolayısıyla O'na hiçbir şey denk değildir.[85]
32/229- Muhammed b. Şîrîn anlatıyor:[86]
Ebû Hüreyre'nin (Radıyatiahü anlı) yanındayken biri soru sordu, ancak soru neydi, bilemiyorum. Ebû Hüreyre ona dedi ki :
'Allahü ekber! Bunu iki kişi daha sormuştu, bu üçüncüsü... Ben Rasûlullah 'in (Saiiallaim aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"Bazı kişilerden dolayı o kadar çok mesele ortaya çıkacak ki hatta "Allah yaratıkları yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' bile diyecekler."'
NOT: Ebû Dâvûd'dan gelen bir rivayette: Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem) böyle soranlara, îhlâs sûresinin anlatılmasını emretmektedir.[87]
33/230- Ebû Hüreyre'den (Radıyalîahü anh):[88]
Rasûlullah (Saihtiohaahyinvesellem) dedi ki:
"Sizden önceki toplumlar çok soru sormak ve peygamberlerine muhalefet etmekle helak oldular. Size bildirdiklerim dışında (fazla) soru sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe :
'Ey Allah'ın Rasûlü!Benim babam kimV deyince Peygamberimiz : "Huzâfe b. Kays"dedi.
Abdullah annesinin yanma gelince annesi ona kızdı:
'Yazıklar olsun sana, bu yaptığına seni sürükleyen nedir? Biz
(sadece) cahiliye halkından olup olumsuz şeyler yapanlardandık.[89]
'Ben şu insanlardan hangisinin babam olduğunu (kesin olarak) öğrenmek istiyordum, {onun için sordum.)"[90]
34/231- Enes b. Mâlik'ten (RadıyaiiaM anh):[91]
Rasûlullah (Saliaiiaim aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Size anlattıklarım dışında artık kıyamet gününe kadar bana soru sormayın!"
Abdullah b. Huzâfe:
(Ey Allah'ın Rasûlü benim babam kimV deyince Peygamberimiz: "Senin baban, Huzâfe'dir" dedi. (Abdullah annesinin yanına gelince) annesi ona (kızdı):
'Yazıklar olsun sana, bu yaptığına seni sürükleyen nedir?' Abdullah:
'(Kalbimin) rahat etmesini istedim' dedi.
(Râvi: Bu konuda bazı dedikodular vardı, diye ekledi.)
ŞHumeyd şöyle dedi: Zannediyorum ki şu rivayeti de Enes (Radıyaitahu anh) bildirmişti:
Rasûlullah (Saiialiaha aleyhi ve sellem) (çok soru sorulmasına) kızdı. Hz. Ömer (Radıyaiiahn anh) şöyle dedi:
'Biz Allah'ı Rab, İslâm'ı din ve Muhammed'i (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem) peygamber olarak kabul ettik Allah'ın ve O'nun Peygamber'inin gazabından da A ilah 'a sığıniyoruz.'[92]
35/232- Hz.Peygamber'in ashabının birinden (Muâviye'den) anhu):[93]
Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve sellem), mugalatayı (demagojiyi/faydasız konuşmaları) yasakladı.
§Râviierden îmam Evzâî: 'Burada mugalata, sıkıntı ve zorluk veren sorular anlamındadır' dedi.[94]
* Bilinmeyen/Zarûrî Konularda Soru Sormanın Önemi
Allah Teâlâ buyurur ki:
"...Eğer bilmiyorsanız, uzmanına sorun!" (Enbiyâ21/7).[95]
36/233- İbn Abbas'tan (Radtyaiiahû anhamâ):[96]
Rasûlullah (Saifaiiaha aleyhi ve seltem) döneminde biri yaralanmıştı, sonra ihtilam oldu ve kendisine yıkanması tavsiye edildi. Ancak adam yıkanınca öldü. Bu haber Peygamber İm iz'e ulaşınca dedi ki:
"Allah onları kahretsin, adamı öldürdüler. Cehaletin ilâcı sormak değil midir?.."
NOT: Bilinmeyen konular mutlaka uzmanına sorulmalıdır. Özellikle din ve tıp gibi hayati konularda cahilce konuşmalar toplumları helak eder, yanlış bilginin yayılması toplumda bilgi kirlenmesine yol açar. Bu sebeple hakkında kesin bilgi sahibi olmadığımız konularda konuşulmaması tavsiye edilir.[97]
* İlmi Gizleme, Onunla Amel Etmeme Ve Allah'ın Rızası Dışında Gayeler İçin Öğrenmenin Doğurduğu Felâketler
Allah Teâlâ buyurdu:
'Yanındaki Allah'a ait şehâdet (bilgisini) gizleyenden daha zâlim kim olabilir? Allah sizin yaptıklarınızdan gafil değildir.' (Bakara 2/1401
Allah Teâlâ buyurdu:
'İnsanlar için Kutsal Kitapta açıkladıktan sonra, kim indirdiğimiz (hakkı) açıklayan ve yol gösteren bilgileri gizlerse artık Allah'ın laneti onlara ulaşır, bütün lânetçilerin laneti de onlara ulaşır.
Ancak tövbe edip kendilerini düzelten ve gizlediğini açıklayanlar bundan (kurtulmuştur) ve onların tövbelerini kabul ederim. Şüphesiz ben tövbeleri kabul eden ve bağışlayanım.' (Bakara 2/159-160).[98]
37/234- Ebû Hiireyre'den (Radıyallahüanh):[99]
RasÛIullah (Satlatlahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kime ilimden bir mesele sorulur da gizlerse, kıyamet günü ağzına ateşten gem vurulur/Allah gem vurur."[100]
38/235- Ebû Hüreyre'den (Radıyaitahü anh):[101]
RasÛIullah (Saltallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Başkasına faydalı olmayan ilim, izzet ve celâl sahibi olan Allah yolunda dağıtılmayan, (sadece biriktirilen) bir hazineye benzer."[102]
39/236- Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahüanh):[103]
RasÛIullah (SaiMiaha aleyhi ve sellem) şöyle anlattı:
İsrâ gecesi, dudakları ateşten makaslarla kesilen bazı kişilere uğradım ve dedim ki:
"Bunlar kimdir, ey Cibril ?"
'Bunlar senin ümmetinden bazı hatipler/tebliğcilerdtr ki insanlara iyiliği emreder, kendilerini unuturlar, hâlbuki Kutsal Kitap (Kur'ân'ı) da okurlar, (insanlar hâlâ) durumlarını düşünmeyecekler mi?'[104]
40/237- Ebû Zer'den (RadıyaUahü anh):[105]
Hz. Peygamber (SaiiaiiaM aleyhi ve seikm) bize şöyle dedi : "Siz âlimlerin çok, hatiplerin az olduğu bir dönemde yaşıyorsunuz. Sizden kim, bildiğinin onda birini terk ederse (ayağı) kayar, helak olur. Öyle bir zaman gelecek ki âlimler azalacak, hatipler çoğalacak. O dönemde kim, bildiğinin onda biriyle amel ederse kurtulur."[106]
Açıklama
Bu rivayette geçen hatipler, dînî bilgisi az olan ancak iyi konuşan kişilerdir. İslâm eğitiminde hatiplerin yerleri önemlidir, insanlara bazı konuları anlatırlar. Fakat konuyu, sürekli hikâye ve lâf kalabalığına boğup Kur'ân'dan sûreleri ve Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve seikm) hadislerinden ortaya çıkan Sünnet'i aktarmazlar, sadece; 'Kur'an ve Sünnet'e uyalım...' derler. İşte bu durum, yani (Kur'an ve Sünnet'i anlatan) âlimlerin azalıp (kıssacı) hatiplerin çoğalması, İslâm toplumunun ne kadar zayıfladığını ve insanların İslâm'dan ne kadar uzaklaştığını gösterir. Bu hadis, bize iki ayrı toplumun anatomisini çizmektedir.[107]
41/238- Üsâme b. Zeyd'den (RadıyaUahü anh):[108]
Kendisine:
'Şu kişinin yanına girip onunla konuşmaz mısın?' (Bir rivayette:
Hz.Osman (RadıyaUahü anh) İle konuşmaz mısın?) denildiğinde şöyle cevap verdi:
'Sizin duyduğunuz kadar mı konuştuğumu zannediyorsunuz, vallahi ben kendimle onun arasında olan bir konuyu, ilk başlatanın kendim olmasını istemediğim bir konumda (yani edeble) konuştum. Ben Rasûluüah'ın (Saiiaiiahü aleyhi ve seihm) bazı sözlerini işittikten sonra yöneticim olan bir kişi için de insanların en hayırlısıdır, (Birrivâyette; sen yöneticim olsan da insanların en hayırlısısın ) diyemiyorum. Rasûluüah buyurdu ki
"Kıyamet günü bir kişi getirilir ve cehenneme atılır, (sıcaktan) karnındaki bağırsaklar dışarı çıkar (patlar) ve ateşte tıpkı bir merkebin değirmen taşının etrafında döndüğü gibi döner. Cehennemlikler o kişinin etrafında toplanır ve sorarlar:
'Ey Filân, sen bizi iyiliğe teşvik eder ve kötülükten men ederdin, (bu ne hâl?)' O kişi derki:
"Evet, ben size iyiliği emrederdim ama kendim yapmazdım, kötülükten men ederdim ama kendim yapardım.'"[109]
Açıklama
Üsâme'nin (RadıyaUahü anh) sözü ile hadisin irtibatı; insanların yanında bir kişiyi (yönetici olsun ya da olmasın) kötü gösterip onun yanına girdiğinde de medh etmenin zararı anlatılmakta ve bu konuda âlimlerin çok dikkatli olmaları gerektiği belirtilmektedir. Âlimler, yöneticiler karşısında şahsiyetli hareket etmeli ve onları ıslah edip doğru yola çağırmalıdır. Bu konudaki en güzel örnekleri, sahabe ve daha sonraki dönemlerde yaşayan ilim Önderlerinin hayatlarında görüyoruz. İşte imam Ebû Yûsuf, kendisi halife Harun Reşid döneminde baş kadıydı. Tavizsiz yaşamış ve halifeyi sürekli ıslah edip doğru yola çağırmıştı. Bu konuda en güzel Örnek, tabakât kitapları ve el- Harâc (Vergi Hukuku) gibi kendi yazdığı eserlerdir.[110]
42/239- Ebû Hüreyre'den (Radıyaîiahü anh):[111]
RaSÛlUİlah (Sallallahü aleyhi ve seilem) dedi kİ:
"Allah rızası için istenen ilmi, kim dünyalık menfaatler elde etmek için öğrenirse kıyamet günü cennetin kokusunu alamaz."[112]
* Rasûlullah'ın (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Hadislerini Tebliğ Ve Doğru Olarak Aktarmanın Önemi
Allah Teâlâ buyurdu :
'Allah Rasûlü size ne verirse onu kabul edin ve neden sakındırırsa ondan da kaçının, Allah'a karşı takva sahibi olun. Şüphesiz Allah azabı şiddetli olandır.' (Haşr59/7).[113]
43/240- Abdurrahman b. Ebân b. Osman'dan (Radıyaiiahuanh):[114]
Zeyd b. Sabit (Radıyallahü anh) gün ortasına doğru Mervan'ın yanından çıktı. Biz de:
'Bu saatte, kendisine bazı sorular sorulmasaydi Mervan'ın yanında bulunmazdı' diye konuştuk. Ben kalktım ve konuşulan şeyi sordum, dedi ki:
'Evet, Rasûlullah'tan (Saiiaiiahüaleyhi ve seüem) duyduğum bazı hadisleri sordu, ben Rasûlullah'm şöyle dediğini İşittim:
"Benden bir hadis duyup başkasına aktarmak için onu ezberleyenin yüzünü Allah ağartsın/aydınlatsın. Nice fıkıh/dini bilgiler öğrenen var ki âlim değildir ve nice fıkıh/dînî bilgiler öğrenen var ki kendilerinden daha fazla anlama kabiliyeti olanlara naklederler.
Üç şey var ki dünyanın sonuna kadar Müslüman kalbi (onların doğru olduğunda) yamlmaz:
Allah için samimiyetle amel etmek, yöneticilere nasihat etmek ve İslâm toplumu ile beraber hareket etmek.
Onların daveti, kendilerinden sonra gelenlere de faydalı olur. Kimin hedefi âhiret kazancı olursa Allah onun kazancını toplar (bereketlendirir), kalbinde kanâat yaratır ve istemediği[115] hâlde kendisine dünyalık ulaşır. Kimin niyeti de dünyalık kazançsa Allah onun kayıplarını artırır, gözünde fakir kalma duygusu yaratır ve (ne kadar hırslı olursa olsun) ancak takdir edilen kadar kendisine dünyalık ulaşır."
Bize Mervan; 'es-Salâtü'l-Vüsta'yı (orta namazı)' sordu, "
'O, öğle namazıdır' dedik.[116]
44/241- Cübeyr b. Mut'ım'den (Radıyaliahüanh):[117]
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve seiiem) Minâ'daki Hayf mescidinde[118] ayağa kalktı ve şöyle konuştu:
"Benden bir hadis duyup sonra onu hafızasında tutan/iyice anlayan ve duymayana aktaranın yüzünü Allah ağartsın/aydınlatsın. Nice fıkıh/dini bilgiler öğrenen var ki âlim değildir ve nice fıkıh/dini bilgiler öğrenen var ki kendilerinden daha fazla anlama kabiliyeti olanlara nakleder. Üç şey var ki Müslüman kalbi onların doğru olduğunda yanılmaz:
Samimi amel etmek, yöneticilere nasihat etmek ve İslâm toplumu ile beraber hareket etmek.
Onların daveti, kendilerinden sonra gelenlere de faydalı olur."[119]
45/242- îbn Mes'ûd'dan (Radtyatfoim anh):[120]
Rasûlullalı'ın (Sallallahualeyhi veselkm) şöyle dediğini işittim[121]:
"Benden bir hadis duyup, başkasına aktarmak için onu ezberleyenin yüzünü, Allah ağartsın/aydınlatsın. Nice aktarılan kişi var ki duyandan daha iyi ezberler/anlar. "[122]
46/243- İbn Abbas'tan (Radıyaiiahu anhumâ):[123]
Rasûlullah (Sallailahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Siz (bu sözleri) benden dinliyorsunuz, başkaları sizden dinleyecek ve sonra gelenler de onlardan dinleyecek."[124]
Açıklama
Rasûİullah (Sallailahü aleyhi ve sellem) bu kısımda, hadis eğitiminin önemini vurgulamakta ve hadisleri doğru olarak öğrenip yaygınlaştırmaya çalışanlara hayır ve bereketle dua etmektedir. Son din İslâm, Rasûlullah dönemindeki orijinalitesi ile nesilden nesle aktarılacak ve asırlar geçse de hadisler unutulmayacaktır.
Bu ümmetin en önemli özelliklerinden birisi de Peygamberlerinin hadislerine ve Sünnet'ine sahip çıkmalarıdır. Her hadis, senediyle aktarılmış hadisin doğruluk/sahihlik derecesini öiçmede objektif ölçüler konmuştur. Dinimiz, Kur'an yanında Sünnet (Kur'ân'm Rasûlullah tarafından açıklanması ve yaşanması) boyutu ile de sağlam olarak aktarılmıştır.[125]
* Ağır Sorumluluğundan Dolayı Hadis Rivayetinde Çekingen/Geri Duranlar
Sahabe-i Kiramdan bazıları hadis rivâyetindeki büyük sorumluluktan çekinirlerdi. Bu duygular onları daha dikkatli hadis rivayetine, başka şahid aramaya, yavaş yavaş ve açıklayarak nakletmeye yöneltmişti. Bir kısmı ise bazen rivayeti terkediyor, bazen de ihtiyaç olduğu için rivayet ediyordu. îslâmî naslar (metinler) onların titiz çalışmalarıyla, sağlam olarak toplanmıştır.[126]
47/244- Amr b. Mürra'dan:[127]
Abdurrahman b. Ebî Leylâ, Zeyd b. Erkam'dan (Radıyallahü anh) şöyle bahsetti:
'Onun yanma girdiğimizde, bize Rasûlullah'ın (Sallailahü aleyhi hadislerinden aktar' derdik de şöyle cevap verirdi:
' Biz yaşlandık ve unutuyoruz. Rasûlullah 'in hadislerin i nakletmek de zor/mes 'ûliyetli bir iştir.'[128]
48/245- Mutarrıf b. Abdullah'tan:[129]
İmran b. Husayn (Radıyallahü anh) bana dedi ki:
'Ey Mutarrıf, vallahi doğru olduğunu bilsem, ben Rasûlullah 'tan fSallallaha aleyhi ve sellem) işittiğim hadisleri -dilersem- hiç tekrarlamadan iki gün peş peşe nakledebilirim. Ama bende bu konuda bir ağırlık ve (hadisleri hızlıca rivayeti) hoş görmeme duygusu arttı. Şöyle ki Hz. Muhammed'in (Saliallalm aleyhi ve sellem) bazı ashabının yaşadıklarını ben de yaşadım, duyduklarım ben de duydum. Ancak onlar söylediklerine tam uymayan[130] hadisler naklediyor, bildiğim şey onlar bunu hayırdan geri durmamak için yapıyorlar. Onların hadisleri (bazen) karıştırdığı gibi ben de hadisleri karıştırmaktan (yani onların durumuna düşmekten) korkuyorum.'
Bazen (İmran) şöyle derdi:
'Ben size Allah'ın Peygamberinden şunları, şunları işittim diye nakletsem, bunun doğru olduğunu bilirim.*
Bazen o, rivayet etmeye kesin karar verir ve;
'Ben Allah'ın Peygamber'inden şunları, şunları işittim' diye naklederdi.
§(z.) Abdullah babası dışındaki tarikten:
imran b. Husayn (Radyaifohü anh) hadisinin benzerini nakletti ve dedi ki :
'Babam Ahmed b. Hanbel'e bu rivayetin benzerini arz ettim, iyi buldu, ancak senette eksik olduğunu belirterek, bir kişi ekledi, (o'da-Hâniü'l-A 'ver'dir.)'[131]
49/246- Muhmmed b. Sîrîn'den:[132]
EneS b. Malik (Radıyallahü anh), RaSÛIullah'tail (Sallallahüaleyhi ve sellem) bir
hadis rivayet ettiğinde: 'Rasûlullah böyle dedi ya da benzerini söyledi' diye bitirirdi.[133]
Açıklama
Bu Rasûlullah (Satlallahü aleyhi ve sellem) böyle dedi ya da benzerini söyledi") lafzıyla birçok sahâbînin rivayette bulunduğu bilinmektedir. Bunda iki ihtimal olabilir:
1- Şek lafzı; Râvi bazı lafızlarda şüphe ettiği için bu şekilde nakledebilir.
2- İhtiyat lafzı; Bazı râviler, kesin bildiği rivayetlerde de bu lafzı kullanmaktadır, çünkü onlar bu işin önemini idrak edip son derce titiz davranmışlardır. Bunun örnekleri, önceki rivayetlerde geçmişti.[134] Bu lafzı kullanan diğer sahâbîler:
a- Abdullah b. Mes'ûd (Radıyallahü anh): Müsned, 1/452, H.no.4321(sahih)[135]; 1/423, H. no.4015 (sahih)[136]; 1/387, H. no.3670 (sahih)[137]; 1/453, H. no.4332 (sahih)[138]; Hâkim, 111/355, H.no.5374 (sahih)[139]; Dûrimî, Mukaddime, 28, H.no.276-277.[140]
b- Ebu'd-Derdâ (Radıyallahu anh): Dârimî, mukaddime, 28, H.no.274-275.[141]
c- Ebû Mûsâ el-Eş'arî (Radıyallahu anh): Müsned, IV/398, H.no. 19456, IV/402, H.no. 19492; IV/408, H.no. 19546; IV/414, H.no. 19600; IV/415,' H.no.19615. (55/97.hadisİn tahricîne bk.)[142]
d- İbn Ömer'den (Radıyallahu anhumâ)'. 151/1021 .hadise bk.[143]
50/247- Ebû Saîd el-Hudrî (Radıyallahu anh):[144]
Vehm kelimesi hakkında, 'araştırılan şeydir' dedi. Bir kişi; 'bunun Hz. Peygamber'den (SaliaiiaM aleyhi ve seiiem) hadis olma durumunu sorunca ; 'bildiğim kadarıyla' diye cevap verdi.[145]
51/248- Urve'den:
Hz. Aişe annemiz (Radıyaiiahu anhâ) dedi ki:[146]
'Ebû Hüreyre (Radıyallahu anh) seni şaşırtmadı mı? Geldi, odamın yakınına oturdu, hadis rivayetine başladı ve bana da duyurmak istiyordu. Ben ise nafile namaz kılıyordum. Namazım bitmeden kalktı ve gitti. Eğer yetişseydim; Rasûlullah (Sallaiiahn aleyhi ve sellem) hadisi sizin aktardığınız gibi (hızlıca) aktarmazdı' diye reddedecektim.[147]
Açıklama
Bu rivayette Hz. Aişe annemizin (Radıyallahu anhâ) Ebû Hüreyre'yi (Radıyallahuanh) hızlı hareket ettiği için tenkit ettiği görülmektedir. Çünkü Enes (Radıyallahu anh); ' Peygamberimiz (SalMlahü aleyhi ve sellem) konuştuğunda, bunu üç kere tekrar ederdi,'[148] diye rivayet etmektedir. Öğreticinin teennî ile hareket etmesi tavsiye edilmektedir.[149]
52/249- Berâ b. Âzib'den (Radıyallahu anh):[150]
'Bütün bu hadisleri, bİZ RasÛlullah'tan (Satlallahü aleyhi ve sellem) duymadık, arkadaşlarımızdan bazıları da duyduklarını bize naklederdi. Çünkü develeri gütmek bizi meşgul ederdi (ve Rasûlullah'ı sürekli izleyemezdik).[151]
Açıklama
Rasûlullah'ın (Sallallahn aleyhi ve sellem) yanında, sahabe-i kiramın hepsinin sürekli durması mümkün değildir. Çünkü insanlar çeşitli işlerde çalışmakta ve farklı mekânlarda bulunmaktadır. Ancak bu fedakâr insanlar, nöbetleşe Rasûlullah'ın sohbetine katılmakta ve duyduklarını diğer kişilere anlatmaktadırlar. Bu şekilde bir şuur top/umu oluşmakta ve İslâmî bilgiler hızla Müslümanlar arasında yayılmaktadır. Nöbetleşe çobanlık yapmak suretiyle Allah Rasûlü'nün sohbet halkasına katıldıklarından bahseden sahâbîlerden biri de Ukbe b- Âmir'dir.[152]
* Hadis Alimlerinin Görevi: Sahih Ve Zayıflan Ayırmak, Farklılıkları Doğru Te'vil Etmektir
53/250- Ebû Hıımeyd ve Ebû Üseyd (Radıyallahüanhnmâ):[153]
Hz. Peygamber (Saliaiiahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Benden bir hadis nakledildiğini duyduğunuzda, kalbiniz onu benimser, tüyleriniz ve tenleriniz ondan etkilenir ve onu kendinize yakın görürseniz, ben ona sizden daha yakınım. Ama benden nakledilen hadisi kalbiniz kabul etmez, tüyleriniz ve tenleriniz ondan sıkılır ve onu kendinize uzak görürseniz, ben ona sizden daha uzağım."[154]
54/251- Hz. Ali'den (Radıyallahü anh):[155]
'Size Hz. Peygamber'den (SaiMiahü aleyhi ve sellem) (birden fazla mânâya ihtimali olan) hadis nakledilirse bu hadisi hidâyete, inanca ve takvaya en uygun olan mânâya hamledin, öyle yorumlayın ! '
§Başka tarikten aynı sahabîden benzeri nakledildi, farklılık; '...bu hadisi inanca, takvaya ve hidâyete en uygun olan mânâya hamledin, öyle yorumlayın ! ' şeklindedir.[156]
Açıklama
Bu rivayetlerde, Hz, Peygamber (Salialhhü aleyhi ve sellem) ve sahabeden bazıları, metin tenkidi üzerinde durmuşlardır. Ancak şunu unutmamak gerekir: Metin tenkidi sübjektif olur ve kötü kişilerin eline de fırsat geçerse hevâ ve heveslerine ya da tağutlarm emirlerine uymadığı için hadisleri reddederler. Bu felâketi Önlemek için hadis ve fıkıh âlimleri metin tenkidinde mükemmel ölçüler/metodlar bulmuşlardır. Daha geniş bilgi için usûl kitaplarına bakılabilir.[157]
* İlk Dönemlerde Hadislerin Yazılması Yasaktı
55/252- Ebû Saîd el-Hudrî'den (RadıyaUahu anh):[158]
Rasûluliah (Saiiatiahn aleyhi ve setlem) şöyie buyurdu: "(Bu ilk dönemde,) benden Kur'an dışında bir şey yazmayın, kim Kur'an'dan başka bir şey yazdıysa onu yok etsin!"[159]
56/253- Ebû Saîd el-Hudrî'den (RadıyaUahu anh);[160]
(İlk dönemlerde) bazen arkadaşlarla oturur ve Hz. Peygamber'den (Saiiaiiahn aleyhi ve seüem) duyduklarımızı yazardık. Bir keresinde Rasûluliah yanımıza geldi ve ;
"Ne yazıyorsunuz ?" diye sordu. Bizde:
''Senden duyduğumuz şeyleri (yazıyoruz/ dedik.Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu : "Allah'ın Kitabı ile birlikte başka bir kitap mı yazıyorsunuz?'
'Biz sadece senden duyduğumuzu yazıyoruz.'
"Allah'ın Kitabını yazıni Allah'ın Kitabı ile birlikte başka bir kitap mı yazıyorsunuz, sadece Allah'ın Kitabını yazın! Sadece onu yazın!"
Bunun üzerine biz de onları bir tepede topladık ve hepsini yaktık. Sonra Rasûlullah'a dedik ki:
1 Ey Allah 'm Rasûlü! Sözlerini senden nakledelim miT
"Evet, sözlerimi nakledebilirsiniz, bu konuda sakınca yok. (Ancak dikkat edin,) Kim benim adıma bir söz uydurursa, cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın!"
'Ey Allah 'in Rasûlü! İsrail oğullarından da nakledelim miT
"Evet, İsrail oğullarından da nakledebilirsiniz, bu konuda sakınca yok. Onlardan naklettiğiniz şeylerden daha ilginç olanı da yanlarında bulunmaktadır."[161]
Açıklama
Bu rivayetlerde geçtiği gbi, İslâm'ın İlk döneminde hadislerin yazılması yasaklanmış olabilir. Bunun sebebi,
1- K.ur'ân'la beraber hadislerin de yazılması durumunda iki metnin karışması endişesi,
2- İslâmî bilgilerin olgunlaşmadığı ilk dönemde yazılan bazı rivayetler, daha sonra nesh, tahsis ya da kayıtlama olguları karşısında zorluk çıkartabilir ve metinler karışabilir kaygısı ile sadece sözlü rivayet ve nakil serbest bırakılmış olabilir. Ancak daha sonra hadislerin bazı sahâbîlerce yazıldığı kesindir.[162]
57/254- Muttalip b. Abdullah[163] anlatıyor :[164]
Zeyd b. Sabit (Radıyallahü anh) bîr gün, Muâvİye'nİn (Radıyallahü anhümâ)
yanına girer ve ona Rasûluliah'ın bazı hadislerini nakleder. Muâviye de bir kişiye bunu yazmasını emredince, Zeyd :
'Rasûlullah (Saiiaiiahn aleyhi ve seliem) bize, hadisin yazılmasını yasaklamıştı' der ve o kişi de yazdıklarını siler.
NOT: İik dönemlerde hadislerin yazılması yasağı görüşüne karşı çıkanlar der ki: yasakla ilgili nakillerden sadece Ebû Saîd el-Hudrî'den gelen 55/252 no.lv rivayet sahihtir. Ancak bu hadis de o sahâbînin sözü olması ihtimali ile Bııhârî gibi mııhaddislerin tenkidine mâruz kalmıştır.' Mustafa el-Âzamî ilk dönemde de böyle bir yasağın olmaması düşüncesini ısrarla vurgular.[165] Doğrusunu Allah bilir.[166]
* Sonraki Dönemlerde Hadis Yazma Yasağı Kaldırıldı
58/255- Abdullah b. Amr b. Âs'tan (Radıyallahüanhümâ):[167]
Ben Rasûlullah'tan (Saiiatlahü aleyhi ve set/em) her duyduğumu, kaybolmaması için yazıyordum. Kureyşliler buna mâni olmak istedi ve dediler ki:
'Rasûlullah'tan her duyduğunu yazıyorsun, hâlbuki o da bir insan, kızgın ve sakin olduğunda (farklı) konuşabilir.'
Bunun üzerine bir müddet yazmayı bıraktım ve durumu Rasülullalva bildirdim. O şöyle buyurdu ;
"Sen yaz! Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki benden hak sözden başkası sadır olmaz."[168]
59/256- Mücâhid ve Muğîre b. Hakîm anlatıyor:[169]
Biz Ebû Hüreyre'nin (Radıya/iahüanh) şöyle dediğini duyduk: 'Rasûlullah'm (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) hadislerini benden iyi bilen yoktur. Ancak Abdullah b. Amr b. Âs bundan istisna edilebilir, çünkü o eliyle yazar ve kalbiyle korurdu. Ben ise sadece kalbimle koruyorum, (ama) elimle yazmıyordum. O, (yazmak için) izin istedi ve Rasûlullah da ona izin verdi.'
§(Bir başka rivayette: 'RaSUİUİlah'in (SaUallahü aleyhi ve sellem) hadislerini benden fazla bilen yoktur. Ancak Abdullah b. Amr b. Âs bundan istisna edilebilir, çünkü o yazardı, ben yazmazdım.)[170]
60/257- (z.) Abdullah, Yahya b. Maîn'in şu sözünü nakleder:[171]
Abdurrezzak bana :
'Yanımda yazılı metin olmadan da, benden bir hadis bile olsa yaz,' deyince şöyle cevap verdim :
'Hayır, bir harf de olsa, (yazılı metinden nakletmedikçe yazmayacağım.)'[172]
Açıklama
*Yahya b. Maîn, büyük muhaddislerdendir. Ahmed b. Hanbel cnun hakkında : 'Yahya'nın bilmediği hadis sağlıklı olamaz, araştırılmalıdır,' dedi. Medine'de h.233 yılında vefat etti.
*Abdurrezzak b. Hemmam, büyük muhaddislerden olup el~Musannef sahibidir. H.211 yılında 85 yaşındayken vefat etti.
Bu rivayet, ilk dönem âlimlerinin hadis naklindeki araştırma ve titizliğini göstermektedir. Yahya b. Maîn, Abdürrezzak'ın ilmî açıdan büyüklüğüne rağmen sırf karıştırma ve unutma endişesiyle yazılı metin olmadan ondan hadis yazmamaıştır.[173]
§İlk dönemlerde yapılan hadis çalışması için bk.
a- Mustafa Sıbâî, es-Stinne ve mekânetüha fı't-teşrîi'l-lslâmi (Trc. İslâm Hukukunda Sünnet)
b- Mustafa el-Âzamî, Studies in Early Hadith Literatuare (Trc. İlk Devir Hadis Edebiyatı)
c- Mustafa el-Âzamî, Dirâsâtünfı 'l-Hadîsi 'n-Nebevi ve târihi tedvînih,
d- Muhammed Accâc el-Hatîb, es-Sunne kable't-tedvîn
e- Muhammed Ebû Zehv, el-Hadîs ve'l-Muhaddisûn
f- Mustafa el-Âzamî, Menhecü'n-nakdınde'l-muhaddisîn
h- Dr. Ekrem Ziya el-Umerî, Buhûsiin fi târihi's-simneti'l-mıtşrika
ı- Salim el-Behensâvî, es-Sünnetii 'l-miifterâ aleyhâ
i- Rifat Fevzi, Tevsîku's-sünnefi'l-kami's-sânî.[174]
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Yasaklanması
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Ey İnsanlar! Ben hepinize gönderilmiş Allah Rasûlüyüm ki göklerin ve yeryüzünün otoritesi O (Allah'a) aittir. Dirilten ve öldüren O Allah'tan başka ilâh yoktur. Haydi siz de Allah'a ve ümmî peygamber olan Rasûle iman edin, O (Peygamber de) Allahâ ve O'nun sözlerine iman etmektedir. Ona itaat edin ki hidâyete eresiniz.' (Araf 7/158).[175]
61/258- Cabir b. Abdullah'tan (Radıyallahüanh):[176]
RaSÛlUİIah (Sallallahü aleyhi ve sellemj buyurdu :
"Ehl-i kitaptan bir şey sormayın! Onlar, kendileri sapıttığı hâlde sizi hidayete/doğruya getiremez. Siz de bu durumda ya batılı tasdik etmiş yada bir hakkı tekzib etmiş olursunuz. Eğer Mûsâ (Akyhisselûm) aranızda olsaydı, benden başkasına tâbi olması (ona da) helâl olmazdı."[177]
62/259- Cabir b. Abdullah'tan (Radıyaiiahü anh):[178]
Ömer b. Hattab (Radıyallahü anh) Ehl-i kitaptan elde ettiği yazılı bir metinle Rasûlullah'm (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem) yanma geldi ve onu okudu. Peygamberimiz bu hareketine kızdı ve şöyle dedi :
"Ey Hattab'ın oğlu! O kitaptaki bilgiler hoşuna mı[179] gitti? Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki ben size tamamen hâlis (karışık ve şüpheli olmayan) bir din getirdim.
Ehl-i kitaptan bir şey sormayın! Olabilir ki size bir doğruyu anlatırlar, onu tekzip edersiniz ya da bâtılı anlatırlar, onu da tasdik edersiniz. Eğer Mûsâ (Aieyhisselâm) bugün yaşasaydı benden başkasına tâbi olma hakkı ona da verilmezdi."[180]
63/260- Abdullah b. Sâbit'ten (Radıyallahü anh):[181]
Ömer b. Hattab (Radıyallahü anh) RasÛİLllIah'in (Sallallahü aleyhi ve sellem) yanma geldi ve dedi ki :
'Ey Allah'ın Rasûlü! Kureyza oğullarından bir tanıdığıma uğradım ve bana Tevrat'tan özlü sözler yazdı, sana onları nakledeyim mi?'
Rasûlullah'm yüzü değişti.
Abdullah b. Sabit ona dedi ki:
'Rasûlullah'm yüzündeki değişikliği görmüyor musun?'
Hz. Ömer :
'Biz Allah'ı Rab, İslâm'ı din ve Muhammed'i (SaiMiahn aleyhi ve sellem) Rasûl olarak kabul ettik' deyince, Rasûlullah'm yüzündeki (sıkıntı) açıldı ve şöyle buyurdu :
"Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki eğer Mûsâ (Aleyhissetâm) bugün yaşasa ve siz de ona tâbi olsanız, beni terk etseniz kesinlikle dalâlette (sapıtmış) olursunuz. Ümmetlerden benim hisseme sizin döneminiz düştü ve peygamberlerden sizin nasibiniz de benim."[182]
64/261- Ibn Ebî Nemle (babası) Ebû Nemle el- Ensârî'den (Radıyaliahü anh):[183]
Rasûlullah'ın (Sallailaha aleyhi ve seîiem) yanında otururken, Yahudilerden biri geldi ve dedi ki :
Ey Muhammedi Bu cenaze konuşur mu, ne dersin?' Rasûlullah : "Allah daha iyi bilir" dedi. Yahudi :
'Ben şehadet ederim ki o konuşur' deyince de Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Ehl-i kitap size bir şeyler anlattığında onları ne tasdik edin ne de tekzip edin! Sadece biz Allah'a, Kitaplarına ve Peygamberlerine iman ettik, deyin, Bu durumda eğer dedikleri doğruysa tekzip etmemiş, batılsa da tasdik etmemiş olursunuz."
NOT: Bu bölümde Peygamberimiz (Saiiatlahn aleyhi ve seiiem), Ehl-i kitaptan gelen bilgiler konusunda dikkatli olmamız gerektiğini ve yorum yapılmamasının daha doğru olacağını vurgulamaktadır.[184]
* Ehl-i Kitaptan Nakil Yapmanın Serbest Bırakılması
Allah Teâlâ buyurdu:
'Biz senden önce de kendisine vahyettiğimiz kişiler gönderdik. Eğer bilmiyorsanız uzmanlarına sorun ! ' (Enbiya 21/7).[185]
65/262- Abdullah b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhümâ):[186]
Rasûlullah'ın (SaUatiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum : "Benden bir âyet de olsa başkalarına ulaştırın. İsrail oğullarından da nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur.
Kim benim adıma yalan uydurursa cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın."[187]
66/263- Ebû Said el- Hudrî'den (Radıyaliahü anh):[188]
(Bu rivayet 56/253 nolu hadiste geçti ve son bölümü konuyla İlgili olduğu için yeniden zikredildi. Bu rivayetteki ziyâde;)
Peygamberim İz'e (Sallallahü aleyhi ve sellem):
Ey Allah'ın Rasûlü! İsrail oğullarından nakiller yapabilir miyiz ?' dedik. Şöyle buyurdu :
"Evet, İsrail oğullarından da nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur. Onlardan bir şey aktarırsanız bilin ki yanlarında daha acaib bilgiler de vardır. "[189]
Açıklama
İsrâiliyyat, önceki ümmetlerden bize ulaşan bilgiler, demektir, îsrâiîiyyat konusundaki değişik rivayetlerden anlaşılan:
1- Kur'an ve Sünnet'e aykırı bilgiler nakledilmemeli,
2- Kur'an ve Sünnet'e uygun bilgiler de te'kid ya da beyan için nakledilebilir. Ancak bunun îsrailî bilgi olduğu mutlaka belirtilmeli ve kaynağı verilmelidir. Kaynaksız ve yerini belirtmeden yapılan nakiller Müslümanların kendi düşünceleri olarak anlaşılır ve büyük problemlere yol açar.[190]
* Hadis Uydurmanın Ağır Sorumluluğu
Allah Teâlâ buyurdu:
'Kendisi İslâm'a davet edildiği hâlde Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir !' (Saf61/7).[191]
67/264- Ebû Hüreyre'den (RadıyaiiaM anh):[192]
RasÛlUİlah (Sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Ümmetimden yalancı deccallar olacak, sizin ve atalarınızın duymadığı hadisler söyleyecek (uyduracak). Onların sizi saptırmasından sakının ! "[193]
68/265- Semürab. Cündüb (Radıyallahü anh):[194]
Hz. Peygamber'den (Sallallahü aleyhi ve sellem) nakletti:
"Kim yalan olduğunu bile bile, (uydurulmuş) sözü hadis diye rivayet ederse o kişi büyük yalancılardandır."[195]
69/266- Muğîre b. Şu'be'den (Radıyallahü anh):[196]
Hz. Peygamber (SaUaifohü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Kim yalan/uydurma olduğundan şüphelendiği bir hadisi benden naklederse o kişi yalancılardan biri olur."[197]
70/267- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[198]
Rasûlullah (Saiiaihhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bildikleriniz dışındaki hadis rivayetinde dikkatli olun ! Kim benim adıma bilerek yalan uydurursa cehennemdeki yerine (Şimdiden).[199]
71/268- Ebû Katâde'den (Radıyallahü anh):[200]
Rasûlullah'ın (Saiiaitaha aleyhi ve sellem) bu minberde şöyle konuştuğunu duydum:
"Ey İnsanlar! Benden çokça hadis rivayetinde dikkatli olun! Benim adıma konuşan ancak doğruyu nakletsin! Kim de benim söylemediğim sözleri (hadis olarak) uydurursa cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın."[201]
72/269- EbÛ Saİd el- Hudrî'den (Radıyallahü anh):[202]
Rasûlullah (Saifoiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Benden hadisleri nakledin (ancak) yalan uydurmayın ! Kim benim adıma bilerek yalan uydurursa cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın. İsrail oğullarından nakil yapabilirsiniz, sakınca yoktur."
NOT: îsrâil oğullarından nakil yapma konusunda bk. hadis no. 66/263 ve ilgili açıklama...[203]
73/270- Yahya b. Meymûn el- Hadramî'den:[204]
(Sahabeden) Ebû Mûsâ el-Gâfikî (Radıyallaha anh), (Sahabeden) Ukbe b. Âmir el-Cühenî'nin (Radıyallaha anhj minberdeyken Rasûlullah'tan (Saltalfahü aleyhi ve seiiem) hadisler naklettiğini gördü ve dedi ki:
'Arkadaşınız (dinin) ya koruyucusu ya da bozguncusudur. Rasûlullah'ın bize en son söylediği sözlerden biri şuydu:
Allah'ın Kitabına yapışın! (Meşhur olmak için) benden çokça hadis rivayet eden bir toplulukla karşılaşacaksınız.
Kim benim adıma bilerek yalan uydurursa cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın. Kim de benden bir şey ezberlemişse onu başkalarına nakletsin !"[205]
74/271- Muhammed b. Kâ'b b. Mâlik'ten:[206]
Biz; 'Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şöyle dedi, Rasûlullah böyle dedV diye nakiller yaparken yanımıza Ebû Katade (Radıyallahü anh) geldi ve dedi ki:
'Sımalar değişmiş, siz ne dediğinizi biliyor musunuz? Ben Rasûlullah'ın şöyle dediğini işittim:
"Kim benim söylemediğim sözleri (hadis olarak) uydurursa cehennemdeki yerine (şimdiden) hazırlansın."[207]
75/272- İbn Ömer'den (Radıyaiiahü anhamâ):[208]
RaSÛllllIah (SallaÜahü aleyhi ve sel/em) ŞÖyİe buyurdu:
"Kim benim söylemediğim sözleri (hadis olarak) uydurursa cehennemde kendisine bir bina yapılır."[209]
* İlmin Bir Toplumdan Alınması Felâkettir
Allah Teâlâ buyurdu:
'...Çok kişi arzularına göre bilgisizce (toplumu) saptırır. Rabbin, o haddi aşanları çok iyi bilmektedir' (En'âm 6/119).[210]
76/273- Abdullah b. Amr b. Âs'tan (Radıyaliahü anhümâ):[211]
Rasûlullah'ın (Sallaliahüaleyhivese/lem) şöyle dediğini işittim: "Allah toplumdan ilmi bir anda söküp almaz. Fakat âlimlerin (sayısını) azaltır, hatta hiçbir âlim kalmaz ve insanlar cahilleri rehber edinir. Onlar da sorulduğu zaman bilgisizce cevap verirler. Böylece hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar."
§Bir diğer rivayette ise Rasûlullah (Sallaliahü aleyhi ve seiiem) şöyle
buyurdu:
"Allah bir topluma ilmi verdikten sonra hemen söküp almaz. Fakat âlimlerin (sayısını) azaltır. Her âlim vefat ettikçe onunla birlikte olan ilmin bir parçası kaybolur, sonunda hiçbir âlim kalmaz ve insanlar cahilleri rehber edinir. Onlara sorulduğunda da bilgisizce cevap verirler. Böylece hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar."[212]
77/274- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[213]
Rasûlullah (Sallaliahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İlmin (kaldırılıp) yerine cehaletin gelmesi, içki ve zinanın da yaygınlaşması kıyamet alâmetlerindendir."[214]
78/275- İbn Abbas (Radıyaliahüanhümâ) dedi ki:[215]
'Mü'minin karşılaşacağı en son sıkıntı, ölümdür.
"O gün gökyüzü erimiş bir maddeye benzer,"[216] ayetinin tefsirinde (İbn Abbas): "(Gökyüzü) yağ tortusuna benzetilmektedir" dedi ve ekledi:
"Gece boyunca secde ederek..."[217] ayetindeki mânâ; "gece içinde" demektir.
İlmin kayboluşu nedir, bilir misiniz?
O, âlimlerin yeryüzünden gidişidir/kaybolmasıdır.'[218]
79/276- Ziyâd b. Lebîd'den (Radıyaliahü anh):[219]
Hz. Peygamber (Saiiaiiaim aleyhi ve sellem) bîr şey anlattı ve ; "Bu şey, ilmin kaybolduğunda gerçekleşecektir" dedi.
kadar buyurdu:
kuturken Ve °n'ar da k en ,I,m nasıl kaybolur?' dedik. O şöyle buyurdu:
“Annen seni kaybetsin ey Ümmü Lebid’in oğlu![220]
Yahudi ve Hıristiyan Tevrat’ı kişiler haline geldiler, öyle değil mi?...[221]
80/277- Avf b. Mâlİk'ten (RadıyaUahü anh):[222]
Bir gün Rasûlullah (Saiiaihhu aleyhi ve seilem) ile birlikte otururken gökyüzüne baktı, sonra şöyle dedi:
"Bu ilmin kaldırılma vaktidir."
Ensardan Ziyâd b. Lebîd isimli biri dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Kur'ân yanımizdayken onu çocuklarımıza ve kadınlarımıza Öğretirken, ilim nasıl kaldırılır?' Peygamberimiz:
"Medine'de seni en anlayışlı kişi olarak kabul edersem (cevap ver,)" dedi, sonra da Ehl-i kitap'ın, yanlarında Allah'ın Kitaplarından ikisi olduğu hâlde sapıttıklarından bahsetti.
§Cübeyr b. Nüfeyr, musallada Şeddad b. Evs ile karşılaştı ve bu hadisi Avf dan aldığını nakletti. Şeddad b. Evs dedi ki:
''Avf doğru söylemiş. İlmin kaldırılması nedir, sen bilir mısinT
'Hayır, bilmiyorum.'
'O, ilim kaplarının/sahiplerinin kaybolmasıdır. Hangi ilim önce kaldırılacak, bilir misİnT
'Hayır, bilmiyorum.'
''Huşu ilmi (önce kaldırılacak), hâttâ (öyle olacak ki) huşu sahibi birini neredeyse bulamayacaksın?[223]
81/278- Ebû Ümâme el-Bâhilî'den (RadıyaUahüanh):[224]
Peygamberimiz (Saiiai/ahu aleyhi ve seilem), Veda Haccı günü bembeyaz bir deve üzerinde terkisinde Fazl b. Abbas (Radıyaliahü anh) olduğu hâlde ortaya çıktı ve şöyle buyurdu:
"İlim sizden çekilip alınmadan ve kaldırılmadan önce ilim öğrenin! İzzet ve celâl sahibi Allah şu âyeti indirdi:
"Ey iman edenler, açıklandığında ağır gelecek konularda (fazla) soru sormayın. Kur'an indirilirken sorsaydınız, size açıklanırdı. (Demek ki) Allah o konuda sizi serbest bıraktı. Şüphesiz O affeden ve yumuşak davranandır."
Râvi dedi ki:
'Biz fazla soru sormayı iyi karşıİamazdık, Allah Peygamber'ine ilgili âyetleri indirirken de (soru sormaktan) çekinirdik.
Bir bedevinin yanma geldik ve ona elbise (hırka) vererek kendisini aracı kıldık. Bedevi hırkaya (tümüyle) sarıldı, hatta hırkanın kenarının sağ kaşı tarafından çıktığını (her tarafı kapattığını) gördüm.
Sonra bedeviye dedik ki:
'Hz. Peygamber'e soru sor!' O da:
"Ey Allah'ın Peygamberi! Kur'ân yanımızdayken, onun içindekileri öğrenmişken ve kadınlarımıza, çocuklarımıza, yanımızda çalışanlara öğretirken ilim nasıl kaldırılır?' deyince Peygamberimiz başını kaldırdı, gazabından dolayı yüzüne kıpkırmızı bir renk yayılmıştı ve buyurdu ki:
"Annen seni kaybetsin e mi, (şimdi cevap ver;) şu Yahudi ve Hristlyanlar yanlarında Kutsal Kitaplar olduğu hâlde, Peygamberlerinin getirdiklerinin bir harfiyle bile irtibatı olmayan kişiler hâline geldiler, (öyle değil mi?..)
Dikkat et! İlmin kaldırılması ilmi taşıyan (âlimlerin) yok olmasıyla gerçekleşecektir."
Bu son sözünü Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve seitemj üç kere tekrarladı.[225]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/247.
[2] sened:
Sahih: Müsned, 1/385, H.no:3651, 1/432, H.no:4|09; Buhârî, İlim, 15; Zekât, 5; Ahkâm, 3; î'tisâm, 13; Müslim, Salâtu'i-müsâfirîn, 268; İbn Mâce, Zühd, 22, H.no:4208; İbnti'İ-Mübârek, Zühd, s.353, H.no:994; Hennâd, Zühd, 11/640, H.no:1389; Ebû Nuaym, Müstahrec, 11/410-411, H.no: 1847-1848; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, X/88; Şuabü'l-îmân, VI/73, H.no:7528; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, 111/426, H.no:5840; Şâşî, 11/182-183, H.no:749-750; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, 11/200, H.no:1712; Humeydî, 1/55, H.no:99; Ebû Ya'lâ, IX/11, H.no:5078; IX/115, H.no:5186; IX/147, H.no:5227;
a-İbn Ömer'den (Radıyallahü anhümâj benzer bir rivayet İçin bk. Müsned, II/8-9, H.no: 4550,11/36, H.no: 4924,11/88, H.no: 5618, Buhârî, Fezâilü'i-Kur'ân, 20; Halku efâli't-[bâd, s. 119; Müslim, Salâtu'i-müsâfirîn, 266-267; Ebû Nuaym, Müstahrec, 11/410, H.no: 1845-'846; Tirmizl, Birr, 24, H.no:1936; İbn Mâce, Zühd, 22, H.no:4209; İbn Ebî Şeybe, VI/153, H.no:30281; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, IV/188, H.no:7615; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/27, H.no:8072; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebir, XII/296, H.no:13162; el-Mu'cemü'l-evsat, IIf/126. H.no:2688; Rûyâm, 11/397, H.no:1389; Ebû Ya'lâ, IX /291, H.no:5417; IX /365, H.no:5478: IX /401. H.no:5543; Abd b. Humeyd, s.239, H.no:729; Deyfemî. Firdevs, V/189-190, H.no:7918
b-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) benzer rivayet için bk. Mümed, U/479, H.no; 10166, Buhârî, Fczâilü'l-Kur'ân, 20; Haîku efâli'l-ıbâd, s. 119; Beyhakî, es-Sünenü'i-kübrâ. İV/İ89, H.no:7616; Lâlkâl 11/347, H.no:578
c-Abduliah b. Amr b. eİ-Âs'tan (RadıyaUahu anh) benzer rivayet için bk. Heysemî, Taberânî'nin el-Mu'cemü'l-kebîr isimli eserinde bu rivayetin varlığını ifade ettikten sonra hadisin senedinde Ravh b. Salah'ın bulunduğunu, bu zatın ise İbn Adiy tarafından zayıf, İbn Hıbban tarafından da sika sayıldığını belirtir. Hakim'in de "sikadır, me'mûndur" dediğini nakleder. Bk. Mecma1, 11/256; III/IÛ8
d-Semure b. Ciindüb'den (Radıyallahü anh) benzer rivayet için bk. Heysemî, hadisin Taberânî'nin el-Mu'cemü'l-kebîr isimli eserinde nakledildiğini belirttikten sonra hadisin senedinde zayıf sayılan bazı râvîlen'n bulunduğunu, Bezzâr'in zayıf bir senedle rivayet ettiğini ifade etti. Bk. Mecma\ H/256
e-Yezid b. el-Ahnes'den (RadıyaUahu anh) benzer rivayet için bk. Taberânî, el-Mu 'cemü 'l-evsat, III/375, H.no:2271; el-Mu 'cemü 's-sağir, 1/93. H.no: 125: Müsnedü 'ş-Şâmiyyîn, U/214, H.no:1212; Heysemî, hadisin Taberânî'nin el-Mu'cemü't-kebîr ve el-Mu 'cemü 'l-evsat isimli eserinde nakledildiğini ve râvîlerinin de sika olduklarını ifade etti. Bk. Mecma',11/256:111/108
f-Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyallahü anlı) benzer rivayet için bk. Ebû Ya 'lâ, (1/340, H.no: 1085; Heysemî, hadisin Ebû Ya'la tarafından sahih ricaliyle nakledildiğini, bir benzerinin de Bezzâr tarafından rivayet edildiğini belirtir. Bk. Mecma\ 11/256-257; 111/108.
[3] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/247-248.
[4] Sened:
Hasen: Müsned, III/I57, H.no: 12537: Deylemî, Firdevs, IV/134, H.no:6418; Râmehurmuzî, Emsâlü'l-hadîs, s.87, H.no:51; Heysemî, "Hadisin senedinde Rişdîn b. Sa'd var, bunun hakkında delil getirilip getirilmeyeceğinde ihtilaf bulunmaktadır. (Rişdîn b. Sa'd için bk.31/73.hadis) Enes'in (Radıyallahü anh) talebesi Ebû Hafs (Ömer b. Abdullah) ise meçhuldür," der. Bk.Mecma\ 1/121, 1/201; Münzirî de aynı kanaati taşıdığını belirtir. Bk.Terğlb, 1/56, H.no:128.
Heysemî'nin Rişdin için "zayıftır' dediği yerler için bk. Mecma', 1/60, 89, 214, 265; V/294, 295, 328; VI/13; Vl/319; VÎI/52, 78; VIII/46, 81; IX/79; Heysemî, eserinin bazı yerlerinde ise "seyyİü'I-hıfz (hafızası kötü)" (1/266); ''kendisiyle delil getirilip getirilmemesi hususunda ihtilaf vardır" (IX/70); ''ekseriyet zayıflığına hükmetti" (1/58, 209; VIII/223); "münkeru'i-hadis" (I/İ19); "cumhur, zayıflığı Üzerinde görüş beyan etti; ancak sika sayan da olmuştur'' (1/160); "Heysem b. Hârice ve bir rivayete göre Ahmed b. Hanbel sika; diğerleri zayıf saymıştır' (f/242: V/274): "Heysem b. Hârice sika saydı; Ahmed b. Hanbel ise "Rikâk/zühd hadislerinde herhangi bir beis yoktur" dedi; fakat cumhur zayıf saydı" (U/74; V71I8); "Rikâk/zühd hadislerindeki rivayetleri hasendir"(X/31) "zayıftır, ancak amellerin faziletleri (Rikâk/zühd hadisleri) İle ügili rivayetleri kabul edilir" (X/I23, 156); "hakkında tenkit var; ancak bazıları sika saymışlardır" (11/24; 111/172, 239); "hakkında tenkit var" (11/301; 111/20); "baskın olan görüşe göre zayıftır" (VU/203); "sika sayıldığı hâlde zayıftır' (IV/166. 300; V/25, 58, 101, 162; VII/I45); "zayıftır, mütâbaatlarla kuvvet kazanır" (V/290); "sika sayılmıştır" (IX/I36)gibİ ifâdelerle Rişdin'i tanıtır.
Bûsirı de Rişdin'in zayıf olduğunu ifade eder. Bk.Afisbâhu'z-zücâce, İ/60, 67, 76; Bûsirî, Rişdin'i zayıf sayan âlimlerin isimlerini de verinibn Maîn, Ebû Hatim er-Râzî, Ebû Zür'a, Nesâî, îbn Hibbân. Cüzcânî, İbn Yûnus, Jbn Sa'd, Ebû Dâvûd, Dârekutnî ve diğerleri. İbnü'l-Cevzî ise Rişdin'in neslinin de zayıflıkla temayüz ettiğini söyler: Oğlu Haccâc, torunu Muhammed b. Haccâc, torunun oğlu Ahmed b. Muhammed...Bk. Bûsirî Misbâhu'z-zücâce, IH/124; İbnü'l-Cevzî, el-Ilelü'l-mütenâhiye, I/1I5, 354; U/653, 939; İbn Ebî Hatim er-Râzî, Ifel, 1/44; İbnü'l-Cevzî, Ahmed b. Hanbel ve Fellâs'ın da bu zâtı zayıf saydığını ekler. Bk. el-Ilelü' 1-mutenahiye, 1/53-354; Fakat, Ahmed b. Hanbel kendi eserinde sika olduğunu vurgular. Bk. el-Ilel ve Ma 'rifetü 'r-ricâl, U/479, Trc.no:3145;
İbn Hacer, Rişdin'in zayıf olduğunu söyler ve Ebû Hâtim'in "İbn Lchîa'yı Rişdîn'e tercih ettiği" görüşünü nakleder. İbn Yûnus'un da: "Dininde sağlam biri idi. Sonradan gaflete düştü ve ihtilât etti." dediğini kaydetti. Bk. Takrîb, Trc.no: 1942. Zehebî ise Ebû Zür'a'nın "zayıftır" dediğini naklederek, hafızasının kötü olduğunu hatırlattı. Bk.Kâşif, Trc. no:I575. Tİrmizî, âlimlerin bu zatı, hafızasından dolayı zayıf saydığını söyler. Ek.Tinnizî. Cum'a, 17, H.no:513; Taharet, 40, H.no:54. (Ahmed Muhammed Şâkir ise Tirmizî'nin bu hadisinin haşiyesinde, zayıflığının tartışılabileceğini ifade etti.) Tirmizî'nin Sünenincie bu zâtı zayıf saydığı hadisler için bk.Sifatü cehennem, 4, H.no:258I, 2584; 10, H.no:2599; Kıraat, I, H.no:2930; Tirmizî, Rişdîn b. Sa'd'ın yer aldığı bir hadis için de "hasen-garib'' hükmünü verir. Bk.Birr, 31, H.no: 1949; Tefsir. 9/9. H.no:3093. Bir hadiste ise sadece "hasen" hükmünü verir: Deavât, 64, H.no:3476. Senedde yer aldığı hâlde herhangi bir hüküm vermediği de olur. Bk.Kader, 16, H.no:2153. Yahut "garib'" demekle yetinir. B^Fiten, 79, H.no:2269; Sıfatü'l-cenne, 8, H.no:2540; 23, H.no;2562; Tefsir, 56/3, H.no:3294; 70/1, H.no:3322 (Fakat bu r"vâyet: Sıfatü cehennem, 4, H.no:258I ile aynı olduğu hâlde orada zayıf olduğunu söylemişti)
Suyûtî, hadisin hasen olduğuna işaret etti. Bk.el~Câmiu 's-sağîr, H.no:2441. Bennâ da bu kanaatte olduğunu, Suyûtî'nin hükmünü vererek yansıtmaya çalışır. Bk.Bülûğu 'l-emânî, 1/145.
[5] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/248-249.
[6] Sened:
Sahih: Müsmd, IV/399, H.no; 19464; Hadisin ilk bölümü için bk. Müsned, IV/4I2, 19587 IV/417, H.no: 19630 (Bu rivayetler 19/216.hadiste zikredilecektir); IH/13i, H.no: 12273 ("ve eskinû" lafzıyla); III/209, H.no: 13109 (Bu iki rivayet ise Enes'ten -Radıyaiiahü anlı- sahicidir. Bunlar 19/216.hadiste zikredilecektir); Müslim, Cihâd, 6-8; Ebu Avâne, IV/2I5, H.no:6558; Ebû Dâvûd, Edeb, 17, H.no:4835; Ebû Ya'lâ, XIU/306, H.no:7319: Hadisin ikinci bölümü için bk. Buhârî, İlim, 20; Müslim, Fezâil, 15; Ebû Yala, XIII/296, H.no:7311; Nesâî, es-Sünenü 'l-kübrâ, 111/427, H.no:5843; Râmehurmuzî, Emsâlü 7-hadîs, s.28, H.no:12; Ibn Ebî Âsim, 11/437, H.no:903; Lâikûî, 1/78, H.no:87.
[7] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/249-251.
[8] Sened:
Sahih: Müsned, 1/35. H.no: 232; Ma'mer b. Râşid, Xl/439; Müslim, SalâtÛ'l-mÜsâfirîn, 269; Ibn Mâce, Mukaddime, 16, H.no: 218; Dâriml Fezâilü'l-Kur'ân, 9, H.no: 2368; Ebû Nuaym, Müstahrec, II/412, H.no: 1850; Beyhakî, es-Sünenü l-kübrâ, 111/89, H.ııo:4904; Şuabü '/-îmân, H/549, H.no:2682; Ebû Ya'lâ, 1/186, H.no:211.
[9] Ferâiz, miras ya da farzlar ilmidir.
[10] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/251-252.
[11] Sened:
Sahih: Müsned, III/146, H.no:12420. Benzer rivayet için bk. 111/175, H.no:12725; 111/286, H.no:13981; III/212, H.no:13150; III/125, H.no:12201; Buhârî, Âhâd, İ: Müslim, Fezâilii's-sahâbe, 53-55; Tirmizî, Menâkıb, 32, H.no:3796, (hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, 11, H.no:135; Tayâlisî, s.272, H.no:2038; Abd b. Humeyd, s.399, H.no:1345; Hâkim, Müstedrek, 111/299, Hn.o:5163; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 11/17, H.no:2I01; İbn Mes'ûd'dan (Radıyaltahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/414, H.no:3930; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/57, H.no:8196; Şâşî, 11/232-233, H.no:804.
[12] İlgili rivayetler için bk. Müsned, III/133, H.no:12298; IH/189, H.no:12901; III/245, H.no: 13497; Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'm (Radıyallahü anh) "ümmetin emini"" olduğunu ve diğer bazı sahabenin özelliklerini kısaca ifade eden hadisler için bk. Müsned, 111/184, H.no:12839; 111/281, H.no:13925; Tirmizî, Menâkıb, 32, H.no:3790-3791, (hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, U, H.no:154; Abdürrezzâk, XI/225, H.no:20387. Hz.Ömer'in (Radıyallahü anh) bir vesîle ile Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh'ın (Radıyallahü anh) "ümmetin emmi" olduğunu vurguladığını ifade eden rivayet için bk. Müsned, 1/18, H.no: 108.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/252.
[13] Sened:
Hasen; Müsned, V/323, H.no: 22654; Hâkim,"Müstedrek, 1/211, Hn.o:421: Humeydî, 11/268, H.no:286, Makdisî, Muhtara, VIII/362, H.no:445; Heysemî isnadının hasen olduğunu söyler. Rk.Mecma', 1/127, VIII/14; Münzirî de bu görüştedir. Bk.Terğîb, 1/64, H.no:169. Çünkü senedinde Mâlik b. el-Hayr bulunmaktadır. İbn Hıbbân ve Hâkim "sika" kabul etmiş, Zehebî de Hâkim'in bu görüşünü onaylamış; İbnü'i-Kattân ise adaletinin sabit olmadığını söylemiş ancak herhangi bir cerh sebebini belirtmemiştir.
a-Enes'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, Birr, 15, H.no:1919, (Tirmizî, rivayetin garİb olduğunu belirttikten sonra, bu konuda Ebû Hüreyre, Abdullah b. Amr, İbn Abbas ve Ebû Ümâme'den -Radıyallahü anhüm- nakillerin bulunduğunu söyler);
b-Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Ebû Dâvûd, Edeb, 58, H.no:4943; Tirmizî, Birr, 15, H.no:1920;
c-İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Tirmizî, Birr, 15, H.no: 1921;
d-Ebû Ümâme'den (Radtyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/167, 236, H.no:7703, 7922.
[14] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/253.
[15] Sened:
Sahih: Müsned, 1/306, H.no: 2791; Tirmizî, İtim, 1, H.no:2645, (Hasen-sahîhtir. Bu konuda Hz. Ömer, Ebû Hüreyre ve Mııâviye'den -Radıyallahü anhüm- nakiller bulunmaktadır); Ûârimî, Mukaddime, 24, H.no:23I; Rİkâk, 1, H.no:2709; Makdisî, Muhtara, X/408-409, H.no:430-431; Taberâni, et-Mu'cemü'f-kebîr, X/323, H.no:10787.
a-Hz.Ömer'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, IV/322, H.no:3288. Heysemî, Taberânî'nin bu rivayetinde zayıf olan İbn Lehîa'nın varlığına işaret etti. Bk. Mecma\ I/I21.
b-İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. İbn Ebî Şeybe, VI/240, H.no:31047 (mevkuf olarak); Bezzâr, V/İ17, H.no:I700; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IX/İ5İ, H.no:8756; X/197, H.no:10445; Heysemî, Taberânî'nin ve Bezzâr'ın bu rivayetinin sika râvîlerle nakledildiğini ifade etti. Bk. Mecma', 1/121. Münzirî de isnadında bir bcisin olmadığını belirtir. Bk. Terğîb, 1/50, Rno:10I.
c-Enes'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Rebî' b. Habîb el-Ezdî, Müsned, s.31, H.no:25.
d-Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi İçin bk. 9/206.hadisin tahrici.
e-Muâviye b. Ebû Süfyân'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. 8/205 ve 10/207.hadislerin tahrici.
[16] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/253-254.
[17] Sened:
Sahih: Miİsned, IV/92, H.no:16777. Benzer rivayet için bk. İV/93, H.no:16785; TV/96, H.no: 16821: IV/97, H.no: 16823; İV/98, H.no:16836 İV/99. H.no:i6852; İV/!01, H.norl6868; IV/92-93, H.no: 16782; IV/93. H.no:16793; IV/95. H.no:16803; IV/96, H.no:16817; IV/92, H.no: 16780; IV/93, H.no: 16792; IV/93, H.no:16789; IV/99, H.no:16852 ("innemaene hazin"' ilaveli rivayet); Mâlik, Mııvatta', Kader, 8; Buhârî, İlim, 13; İ'tisâm, 10; Farzu'l-humus, 7; el-Edebü'l-müfred, s.232, H.no:666; Müslim, Zekât, 98-100; Rebî' b. Habib el-Ezdî, Müsned, s.31, H.no:26; İbn Ebî Şeybe, VI/240, H.no:31045~31046; İbn Mâce, İlim, 17, H.no:22l; Dârimî, Mukaddime, 24, H.no:230, 232; Heysemî, Mevârid, 1/49, H.no:82; Ebû Nuaym, Müstahrec, III/106-107. H.no:2313, 2316: Taberânî, Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/158, H.no:257; 1/240. H.no:428; 1/431, H.no:758; 11/154, H.no:1095; 11/159. H.no:! 106; el-Mu 'cemü'l-evsat, 11/117, H.no:1436; V1I/42, H.no:6794; VIII/58, H.no:7957: IX/273, H.no:8614: DC/328, H.no:8766; el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/321, 329, 330. 338. 342, 344, 348, 367. 369, 371. 385. 386, 389, 391, 395, H.no:729, 755-756, 782-786, 792, 797, 810. 860, 864, 867, 871, 904. 906, 911, 912, 918, 929; Ebû Ya'lâ, XIII/371, H.no:7381; (Heysemî, Taberânî'nin rivayetinde müphem râvınin ve Ebû Ya'la'nın rivayetinde ise zayıf sayılan Velid b. Muhammed'ın bulunduğunu ifade etti. Bk. Mecma\ 1/183) Abd b. Humeyd. s.156, H.no:412; Kudâl Müsnedü'ş-şihâb, 1/225, H.no:346; 11/95, H.no:954; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, U/264. H.no:1702;IV/226,H.no:4870
[18] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/254.
[19] Sened:
Sahih: Müsned, 11/234, H.no: 7193 (uzun bir hadisin son bölümü): Ma'merb. Râşid, XI/403; İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:220; Ebû Ya'lâ, X/238, H.no:5855; Mu'cem, s.38. H.no:2; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, III/425, H.no:5839; İshâk b. Râhûye, 1/400, H.no:439; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/224, H.no:345; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VI/319, H.no:5424; el-Mıt'cemü's-sağîr, 11/76, H.no:810. Heysemî, Taberânî'nin bu rivayetinin sahih ricaliyie nakledildiğini ifade etti. Bk. Mecma', i/121.
[20] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/255.
[21] Sened:
Sahih: Müsned, IV/96, H.no: 16817-16818; İbn Ebî Âsim, 11/503. H.no:!056; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/339, 366, H.no: 785, 861. Heysemî, Cebele b. Atıyye hariç, hadisin sahih ricaliyie nakledildiğini, bu zâtın ise sika olduğunu ifade etti. Bk. Mecma', V/217. Ayrıca 8/205.hadisin tahricine bk.
[22] Bu şekildeki hadisler, vicâde şeklindeki rivayetler olarak değerlendirilir.
[23] Müsned, IV/92, H.no:16780; IV/93, H.no:I6789; IV/98-99, H.no: 16845; Taberânl, el Mu 'cemü 'l-kebîr, XIX/350, H.no: 815; Beyhakî, Şuabü 'l-îmân, VII/280, H.no:10307.
[24] Müsned, IV/93, H.no:16792; IV/101, H.no:16870; Ebu Avane, IV/507, H.no:7505.
[25] Muhammed b. Ka'b: Hno:16803;IV/98;abd b. Humeyd, s.:157, H.no:146; Tebarani, el- Mu’cemu’l-kebir, XIX/340, H.no: 787.
[26] Ona salih ameli yanında Allah’ın fazlı ve rahmeti fayda verir.
[27] Müsned, IV/99, H.no: 16921; Müslim, Zekât, 98; Ebû Avâne, IV/506, H.no:7504; Taberânı, el-Mu 'cernü 1-kebîr, XIX/370, H.no: 869.
[28] Müsned, IV/101, Ma’mer b. Raşid, XI/303, Nesai Ahmed eş-Şeybani, V/459, Deylemi, Firdevs, II/183, H.no :2923.
Bu rivayetin ikinci bölümünün Ümmü Hani bt. Ebi Talib’den XXIV/436, Hno:1067.
[29] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/255-259.
[30] Sened:
Sahih:Müsned, III/367, H.no:14886.BenzerHeysemi sahih ricaliyle naklettiği belirtir.
a-Ümmü Seleme2den şahidi için bk.Hakim, Müstedrek, III7/271,H.no:5061.
b-Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh) şahidi için bk.II/257, H.no:7487; H/260, H.no:7534; 11/391, H.no:9056; 11/431, H.no:9533; 11/438, H.no:9618; 11/485, H.no:10244-10246: H/498, H.no:10418; 11/524-525, H.no:10737; 11/539, H.no: 10898; Buhârî, Menâkıb, 1; Müslim, Bur, 160; Fezâilü's-sahâbe, l99;Fezâil, 168; Şafiî, Swue«, s.351, H.no:445; Tayâlisî, s.324, H.no:2476; Dârimî, Mukaddime, 24, H.no:229; Şâşî, 1/279; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI/367. H.no:ll249; Beyhaki, ŞuabüUmân, 11/264, H.no:1701; Ebû Ya'tâ, X/457-458, H.no:6070; XI/438, H.no:6562; Humeydî, 11/451, H.no:1045; îshâk b, RâhÛye. 1/169, H.no: 116; 1/226, H.no:183; 1/436, H.no:505; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/145, H.no: 196; 1/354, H.no:606; Taberânî, el-Mu'cemü't-evsat, 1/217, H.no:704; Deylemî, Firdevs, IV/300, H.no:6880.
c-Zeyd b. Ebî Attâb'ın nakline göre Muâviye'nin (Radıyaliahü anh) hutbeden naklettiği ilgili bölüm için bk. Müsned, IV/101. H.no: 16868; İbn Ebî Şeybe, Vl/402. FI.no: 32387; Ebû Amr Osmfin ed-Dânî, es-Sünenü'l-vâridefı'l-fıten, 11/486, H.no: 195.
[31] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/259-260.
[32] Sened:
Hasen: Müsned, V/196, H,no: 21612; Tirmizî, İlim, 19, H.no:2682; Ebû Dâvûd, İlim, 1, H.no:3641-3642; İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:223; Dârimî, Mukaddime, 32, H.no:349; Ebû Hanîfe, Müsned, s.57; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 11/362-363, H.no:1696-1697; MuhâmiH. Emâlî, s.330, H.no:354; Taberânî, Müsnedü 'ş-Şâmiyyîn, 11/224, H.no:1231; Beğavî, Şerhu's-sütrne, 1/275, H.no:129 (garib); Deylemî, Firdevs, 111/74, H.no:4207. Hadisin hasen olmasının sebebi; İbn Hibbân'ın "Sikât" isimli eserinde yer almasına rağmen Kesir b. Kays hakkında birtakım olumsuz ifadelerin bulunuşu ve Asım b. Raca' b. Hayve hakkında da ihtilafın varlığı... Bazı rivayetlerde Kays b. Kesir, bazılarında ise Kesir b. Kays olarak râvînin is"1' zikredilmektedir. Cerh ve ta'dîl kitaplarında da her ikisinin de kullanıldığı ifade edilmektedir. Bir sonraki hadisin tahririne bk-13/210.
[33] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/260.
[34] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/261.
[35] Sened:
Hasen: Müsned, V/196, H.no: 21612; Tirmizî, İlim, 19, H.no:2682; Ebû Dâvftd, İlim, I, H.no:3641-3642; İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:223; Dârimî, Mukaddime. 32, H.no:349; Ebû Hanîfe, Mûsned, s.57; Beyhakî, Şuabü'1-îmân, 11/362-363, H.no:I696-1697; Muhâmiiî, Emâlî, s.330. H.no:354; Heysemî, Mevârid, 1/176-177. H.no:80; Taberânî, Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 11/224, H.no:l231; Beğavî, Şerhu's-sünne, 1/275, H.no:129 (garib); Deylemî, Firdevs, 111/74, H.no:42Û7. Hadisin hasen olmasının sebebi bir önceki (12/209) hadisin lahricinde zikredildi.
Ayrıca Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.Tirtnizî, İlim, 2. H.no:2646, (hasen): 16/213.hadisin tahricine bk. İbn Hıbbân'ın senedinde Âsım'ın hocası Dâvûd b. Cemil. O'nun da hocası Kesir b. Kays olarak geçer. İbn Ebî Hatim, Dâvûd b. Cemil hakkında herhangi bir cerh ve ta'dîlde bulunmamıştır. Bu râvîyİ İbn Hacer zayıf (bk.Takrîb, Trc.no: 1778); Zehebî de sika kabul eder (bk,Kâşif, Trc.no: 1433). Kesir b. Kays hakkında da aynı hükmün verildiğini görüyoruz. Ayrıca İbn Hacer, "Kesjr" İsminin daha çok kullanıldığım ifade eder: (bk. Takrîb, Trc.no:5624; Kâşif. Trc.no:4644). Âsim b. Recâ hakkında ise, Zehebî "suveylih" (salih sayılabilir) hükmünü tercih ederken (bk. Kâşif, Trc.no:2499); îbn Hacer. "sadûktur, ama hata yapabilir," der. Bk. Takrîb, Trc.no:3058.
[36] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/261-262.
[37] sened:
Sahih: Müsned, IV/239, H.no: 18007, Benzer rivayet için bk.IV/239-240, H.no:18011-18013; IV/240, H.no: 18016, IV/241, H.no: 18018. Abdürrezzâk, Musanmf, 1/205, H.no:795; Şafiî, s. 17; Ümm, 1/34-35; Tayâlisî, s. 160, H.no:1165; İbn Ebî Şeybe, 1/162. H.no: 1867; V/2S4, H.no: 26112; Ebû Dâvûd, ilim, 1, H.no:3641; Tirmizî, Deavât, 98, H.no: 3536. (hasen-sahih); NesâJ, Taharet, 113, H.no:I58; İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:226 (Bûsirî, son döneminde ihtilât eden Âsim b. Ebi'n-Necûd - Âsim b. Behdele- haricinde diğer râvîlerin sika olduğunu ifade eder); Dârimî, Mukaddime, 32, H.no:369; Îbnü'l-Mübârek, s.387, H.no:1096; Heysemî, Mevârid, 1/174-175, H.no:79; Humeydî, 0/389, H.no:881; Saîd b. Mansûr, Sünen, V/119, H.no:940; Dârekutnl 1/197, H.no: 15; Hâkim, I/180.H.no:341; Makdisî, Muhtara, VII1/32-34. H.no: 23-26; VIII/36, H.no: 29; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/55-60, H.no:7349-7365. Heysemî, Taberâni'nin rivayetinde zayıf sayılan Abdulkerim b. Ebü'l-Mehârik'in bulunduğunu belirtir. Bk.Mecma\ 1/123. Âsim b. Behdele -îbn Ebi'n-Necûd- hakkında İbn Hacer: "Sadûktur, ancak bazen hata yapar. Kırâatta delildir. Buhârî ve Müslim'in râvîleri arasında bir başka râvî ile destekli olarak yerini alır." (Bk. Takrîb, Trc.no:3054) Zehebî ise, "Sıka sayılır. Ancak Dârekutnî hafızasında biraz problemin bulunduğunu söyler" demiştir (bk. Kâşif, Trc.no:2496).
[38] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/262-263.
[39] Sened:
Sahih: Müsned, VI/22, H.no: 23851; Ebû Dâvûd, Teracciil, 1, H.no:4I60; Nesâi, Zînet, 7 H.no:5055; Ahmed eş-Şeybâm, V/350, H.no:2929; Beyhakî, Şuabü 1-îmân, V/227, H.no:6468 Bennâ, senedinin ceyyid olduğunu söyler. Bk. Bulûğu 't-emânî, 1/151.
[40] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/263-264.
[41] Sened:
Sahih: Müsned, 11/325, H.no: 8299; Tirmizî, İlim, 2, H.no:2646 (hasen); Ebû Dâvûd, İİim, 1, H.no:3643); Hâkim, 1/165, H.no:299-300; ibn EbîŞeybe, V/284, H.no:26117. Suyûtî, hadisin "hasen" olduğuna hükmeder (bk.el-Câmiu 'ssağîr, H.no:8756); Münâvî ise, hadisin Müslim'de geçtiğine dikkat çekerek (Müslim, Zikir, 38) bu hükmü Suyûtî'nin bir zuhûlü olarak değerlendirir {bk.Feyzu'l-kadîr, VI/200). Ayrıca İbn Abbas'tan (Radıyaliahu anhümâ) şahidi için bk.İbn EbîŞeybe, V/284, H.no:26114. Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahu anh) şahidi içinde 12-13/209-210. hadislerin tahricine bk.
[42] Müsned, U/252, H.no: 7421; Benzer rivayet için bk. 11/274, H.no: 7687; 11/296, H.no: 7929; 11/404, H.no: 9220; 11/500, H.no: 10444; Müslim, Zikir, 38; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, Vl/27, İbn Hıbbân, 11/119-120, H.no:84, (Heysemî, Mevârid, 1/173. H.no:78); İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:225; Ebû Nuaym, Hılye, VIII/119.
[43] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/264-266.
[44] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/266.
[45] Sened:
Sahih: Müsned. IV7266, H.no: 18255; Benzer rivayet için bk. IV/266, H.no: 18254; IV/266, H.no: 18256; IV/I62-163, H.no:17420; IV/162, Rno:17414-17415; Müslim, Cennet, 63-64; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/26, H.no:8070-807I; Bezzâr, VIII/419, H.no:3491; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebir, XVII/358, H.no:987; XVII/360, H.no:992; XVII/362, H.no:996; el-Mu 'cemü 'l-evsat, III/206, H.no:2933.
Hakîm el-Esrem, Tİrmizî'nin Süneninde bir yerde (âdet kam gören kadına yaklaşan kimse ile ilgili hadiste) zikredilir. Tirmizî o hadis için: "Muhammed (Buhâri) bu hadisi senedi sebebiyle zayıf saydı" der. Bk.Tahâret, 102, H.no:l35. Tirmizî, isim zikretmeksizin böyle bir değerlendirme vermektedir. (Buradaki zayıflık:Ebû Temîme'nin, Ebû Hüreyre'den hadis işilmemesidir. Bk.et-Târîhu'1-kebîr, 111/16, Trc.no:67; Ibn Adiy, Kâmil, H/219. Trc.no:403; Ukaylî. Duafâ, 1/317, Trc.no:391) Ahmed Muhammed Şâkir o hadisin haşiyesinde, İbn Ebî Şeybe'nin İbnü'l-Medînî'ye Hakîm ei-Esrem'in nasıl biri olduğu sorulduğunda "bize göre sikadır1 cevâbının verildiğini nakleder, Ebû Dâvûd ve İbn Hıbbân'm (bk.Sikât, VI/215, Trc.no:7432) bu zâtı sika saydıklarını belirtilerek hadisin sahih oluşunu isbât eder. Nesâî, bu râvî için: "bir beis yoktur" derken, îbnü'I-Mcdînî: "Bu şahıs bizi âciz bırakmıştır" der. Bk.İbn Ebi Hatim er-Râzî, et-Cerhu ve 't-ta 'dil, UT/208, Trc.no:909; Mizzî, Tehzîbü l-kemâl, VII/207. Trc.no:1465; Zehebî, Mîzânü'l-i'tidâl, 11/355, Trc.no:2231; İbn Hacer, Tehzîb, 11/388, Trc.no:7864; İbn Hacer, "fîhi lîn" ifadesini kullanır. Bk.Takrîb, Trc.no:1481; Zehebî ise, "sadûkuır" der. Bk.Kâşif, Trc.no: 1208; Görüldüğü gibi, Hakîm el-Esrem hakkında birtakım olumlu olumsuz tenkitler yapılmıştır. Fakat hadis, mütâbîleri ile sahih mertebesine yükselir.
[46] Müsned, IV/162, H.no:17414-17415.
[47] Ayrıca Yahya b. Said, Şu'be yoluyla Katade'den rivayet etmekte ve hadisin bir bölümünü işittiğini bildirmektedir. Affan, Hemmam'ın rivayetinde; 'çok ahlâksız kişi1 cümlesinin bulunduğunu nakleder, ayrıca 'yalancı ve cimriyi' de ekler.
[48] Lafız olarak ...bir kişi, anlamındadır.
[49] Râvî Yahya burada şüpheli konuştu.
[50] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/266-269.
[51] Sened:
Sahih: Müsned, 1/239. H.no: 2136: Benzer rivayet için bk.I/283, H.no: 2556; 1/365, H.no: 3448; Buhâıl el-Edebü'l-müfred, s.95, H.no:245; s.447, H.no:1320; Tayâlisî, s.340, H.no:2608; İbn Ebî Şeybe. V/216, H.no:25379; Taberânî, el-Mucemii'l-kebîr, XI/33. H.no:10951: Beyhakî, Şuabü'l-îmân, VI/309, H.no:8286; Deylemî, Firdevs, 1II/9, H.no:4003. Heysemî, hadisi Taberâni'nin de rivayet ettiğini, Ahmed b. Hanbel'in ricalinin sika olduklarını, Leys'İn Tavûs'tan semâmı açıkladığını beyan etti. Bk.Mecma', VIII/70. Eserinin bir başka yerinde İse Bczzâr'ın da rivayet ettiğini, senedinde zayıf sayılan Leys b. Ebi Stileym'in bulunduğunu belirtir Bk.Mecma', 1/131. Ahmed Muhammed Şâkir, Heyscmî'nin Leys b. Ebî Süleym'i zayıf göstermesini tasvib etmeyerek, sika olduğunu isbat eder (2136. hadisin tahrİcinde). Bu râvîyi 2136. hadisin tahricinde ele alarak "sika" olduğunu belirtir, hafızasından dolayı bazıları tarafından tenkide tabî tutulduğunu, hatta bir kısmının bu tenkitlerinde ileri gittiklerini ifade ederek, Vekî'yi buna örnek gösterir. Vckî': "Süfyân, Leys'in adını bile anmaz'1 der, ancak (1199 ve 2l36.hadislerde) ismini bizzat söyler, der. Sâcî de: "Ebû Dâvûd bu zatın hadislerini Süncn'ine aimadı" der, ancak îbn Hacer'in Tehzîb İsimli eserindeki "az da oisa Sünen'de hadisleri vardır' görüşünü naklederek, buna da cevâbını verir. {Müsned, I/l 00 tahkiki) Buhâri bu zatı cerbetmemiştir. Bk. et-Târîhu 'l-kebîr, IV/I/246.
[52] Lafız olarak "sus!" mânâsındadır, ancak anlam olarak "susmayı dene!" şeklinde terceme edildi.
[53] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/269-270.
[54] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/270.
[55] Sened:
Sahih: Müsned, III/131, H.no: 12273; Benzer rivayet için bk.HI/209, H.no: 13109 ("sekkinû" yerine "eskinû" lafzı geçmektedir); Buhârî, Edeb, 80; el-Edebü'l-müfred, s. 167, H.no:473; Müslim, Cihâd, 4-5; Eşribe, 71; Tayâlisî, s.280, H.no:2086; Ebû Dâvûd, Edeb, 17, H.no:4835: Dârimî. Mukaddime, 24, H.no:228; Ebû Avöne, IV/214, H.no:6554; Ebû Ya'iâ, VII/187. H.no:4172; Îbnü'l-Ca'd, s.212, H.no:1404; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/365. H.no:624: Heysemî. hadisi Bezzâr'ın da rivayet ettiğini, ricalinin sıka olduğunu belirtir. Bk.Mecma', 1/61. "Sekkinû" yerine "beşşirû" lafzının geçtiği kaynaklar: Buhârî. İlim, 11; Meğâzî, 60; Cihâd, 164; Ahkâm, 22; Nesâî, es-Sümnü'l-kübrâ, III/449, H.no:5890; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/365, H.no:625. Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den (Radıyallahü anh) gelen rivayet için bk. Müsned, IV/399, H.no: 19464. Ayrıca 3/200.hadise bk. Hz.Peygamber'in (SallaUahü aleyhi ve sellem) Ebû Mûsâ ve Muâz b. Cebel'i (Radtyallahii anhüm) Yemen'e gönderirken yaptığı tavsiyelerden biri de, bu rivayette zikredilen lafız gibidir. Bu rivayetler için bk. Müsned, IV/412, H.no: 19587; IV/4İ7, H.no: 19630; Dârimî, Mukaddime, 24, H.no:228.
[56] Yani "müjdeleyin, tatmin edin !" Bk. Bennâ, Bulûğu'l-emânî 1/152.
[57] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/270-271.
[58] Sened:
Zayıf: Müsned, V/153, H.no: 21258; V/İ62, H.no: 21331-21332: Taberânî, el-Mu'cemiVl-kebîr, 11/155, H.no:1647; Bezzâr, IX/341, I-I.no:3897; Tayâlisî, s.65, H.no:479; İbn Hıbbân, 1/267, H.no:65 (Heysemî, Mevârid, 1/168, H.no:71). Heysemî, Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde isimlendirilmeyen râvîlerin varlığına dikkat çeker. Bk.Mecma', VHI/263-264. Müsnedin tahririni Ahmed Muhammed Şâkir'den sonra devam ettiren Hamza Ahmed ez-Zeyn, 21258.hadis için "zayıf, fakat sahihe hamledilir. Çünkü sika biri mechûl olan birçok kimseden naklederse bu ittisale hamledilir," derken 21331-21332.hadislerde doğrudan sahih hükmünü verir.
[59] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/271-272.
[60] Sened:
Sahih' Müsned V/341, H.no: 22786; Müslim, üten, 25 (bu rivayette sahabinin ismi de aç.klanm.şt.rAmr b. Ahtab Rifâael-Ensâri), Hâkim, IV/533 H.no.8494; Ebû Ya'lâ, XII/237, H.no:6844; Taberânî, ei-Mucemü'l-kebîr, XVII/28, H.no:46; Ahmed eş-Şeyban,. TV/199, H.no:2183.
[61] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/272.
[62] sened:
Sahih: Müsned, IV/346. H.no:18946-18947; Benzer rivayet için bk.IV/178, H.no:17541; Müslim, Tevbe, 12-13; Tirmizî, Sıfatü'l-kiyâme, 59, H.no: 2514, (hasen-sahih); İbn Mâce, Zühd, 28, H.no:4239; İbnü'l-Mübârek, Zühd, s.380, H.no:1075; Taberânî, el-Mu'cemü'l-tebîr, IV/11, H.no:3490; Ahmedeş-Şeybânî, 11/406, H.no:1201; Beyhakî, Şuabü 'l-îmân, 11/23, H.no:1059; Deylemî, Firdevs, V/397, H.no:8540. Hadisin Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh) Şahidi: Müsned, 11/304-305. H.no:8030; Tirmizî, Sıfatü'l-cenne, 2, H.no:2526; Humeydî, H/486, H.no:1150; Tayâlisî, s.337, H.no:2583; Abd b. Humeyd, s.415, H.no:1420; Ishâk b. Râhıîye, 1/318, H.no:301. Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh) şahidi için bir sonraki hadisin tahricine bk.(23/220).
[63] Buradaki "sâaten ve sâaten" cümlesinden "Ey Hanzala vaktinin bir kısmını Allah için, bir kısmını eşin ve çocukların (ailen) için, bir kısmını da diğer dünyalık işler için kullanırsın/harcarsın" anlamı da anlaşılır.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/272-273.
[64] Sened:
Sahih: Müsned, III/I75, H.no: 12732; Makdisî, Muhtara, V/13-14, H.no:l615; V/138-139, H.no:I762; VII/63-64, H.no:2469; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, HI/129, H.no:2696; îsmâilî, Mucemü şüyûhı Ebî Bekr, 1/418-419, H.no:80; Ebû Ya'lâ, V/378, H.no:3035; VI/58, H.no:3304; Heysemî, hadisin Bezzâr tarafından rivayet edildiğini belirttikten sonra râvîlerin sika olduklarını söyier. Bk.Mecma', X/308, 310. Bennâ, senedinin ^ceyyid" olduğunu belirtir. Bk.Büiûğu'l-emâm, 1/154. Kâtib Hanzala (et-Temîmî el-Üscyyidî) ve Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anhümâ) şahidi İçin bir önceki hadise bk. (22/219).
[65] Yani vaktiniz...
[66] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/274.
[67] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/274.
[68] Sened:
Sahih: Müsned, V/219, H.no: 21804; Mâlik, Muvaita', Selâm, 4; Buharı, İlim, 8; Salât, 84; Müslim, Selâm, 26; Tirmizi, îsti'zfin, 29, H.no: 2724, "hasen-sahih" (Burada sahâbinin ismi de belirtilmiştir: Haris b. Avf); Nesâî' es-Sünenü'l-kübrâ, III/453, H.no:5900; Beyhakî, es-Sünenü'I-kübrâ, III/231, 234, H.no:5683, 5698; Ebû Ya'lâ, 111/33, H.no:I445; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, IH/249, H.no:3308; Rebî' b. Habîb el-Ezdî, Müsned, s.33, H.no:31.
[69] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/275.
[70] Sened:
Sahih: Müsned, V/384. H.no: 23156. Benzer rivayet için bk.V/401, H.no:23299; Tirmizl Edeb, 12, H.no: 2753, "hasen-sahih" (Burada sahâbînin ismi de belirtilmiştir: Lâhık b. Humeyd); Hâkim, 1/314, H.no:7754; Bezzâr, VII/359, H.no:2957; Deylemî, Firdevs, 11/121, H.no:2635. Lanetin bizzat Rasûlullah (Sallaliahu aleyhi ve sel/em) tarafından yapıldığını ifade eden rivayet için bk.
Müsned, V7398, H.no: 23269 (Bu rivayette Haccâc, Şu'be'den Ebû Miclez'in Huzeyfe'ye yetişmediğini nakleder); V/40I. H.no: 23299; Tayâlisî, s.58. H.no:435; Ebû Dâvitd. Edeb, 14, H.no:4826; Bcyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, 111/234-235, M.no:5699, 5701.
[71] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/275-276.
[72] Sened:
Sahih: Eser, iki bölümden ibaretttir. Birinci bölüm: Müsned, 1/190, H.no: 1651 (Senedinin kopukluğu sebebiyle zayıftır. Ancak, hadisin pek çok şâhid ve mütâbii vardir); îbnü'f-Mübârek, Zühd, s.338, H.no:952; Dârimî, Mukaddime, 34, H.no:383-387 (Bu iki kaynakta zikredilen hadisin senedinde Şchr b. Havşeb bulunmaktadır. Şelır b. Havşeb hakkında geniş bilgi için bk.4/4.hadİs). Ahmed b.Haııbel Müsned'de "zekerahû -hadisin devamını zikretti-" ifadesi i!e kisallmada bulunmuştur. Bu sebeple hadisin geri kalan kısmı Dârimî'nin Sünen'indc zikredilmektedir:
Eser, şu sahâbîlerden merfû olarak da rivayet edilir:
a-Huzeyfe'den (RadıyaUahü anh): Bk.İbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no:259, (Bûsıri. isnadının zayıf olduğunu söyler);
b-Ebû Hüreyre'den (RadıyaUahü anh): Bk.İbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no:260, (Bûsırî, bunun da isnadının zayıf olduğunu söyler);
c-İbn Ömer'den (Radıyallahü anhiimâ): YSk.îbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no:253, (Bûsıri, bunun da Hammâd ve Ebû Kerib el-Ezdî sebebiyle isnadının zayıf olduğunu söyler).
d-Câbir'den (RadıyaUahü anh) sahih olarak rivayet edilen hadis:
"İlmi, âlimler arasında Övünç, câhiller arasında gurur ve gösteriş, oturumlarda da seçkinlik sahibi olabilmek için öğrenmeyiniz. Kim bu niyetlerle ilim öğrenirse cehennem ateşi onun için tam bir cehennem olacaktır." Bk. İbn Mâce, Mukaddime, 23, H.no:254. Heysemî, Mevârid, 1/187-188, H.no:90; (Bûsiri Zevâid'de râvîlerinin sika olduklarını, İbn Hıbbân ve Hâkim'in sahihlerinde bu hadisi naklettiklerini ifade etti).
e-Ka'b b. Mâlik'ten (RadıyaUahü anh) şahidi için bk.Tirmizî, İlim, 6, H.no:2654 (garib, aynı zamanda İshak b. Yahya pek kuvvetli değildir, hafızası sebebiyle tenkide maruz kalmıştır);
f-îbn Mes'ûd'un (RadıyaUahü anh) sözü olarak da nakledildi: Bk.Dârimî, Mukaddime, 27, H.no:261; 34, H.no:373;
h-Mekhûl'ün sözü olarak gelen rivayet için bk. Dârimî, Mukaddime, 34, H.no:379; MekhûFün, Hz.Peygamber'den (Sallaliahu aleyhi ve sellem) mürse! olarak bir rivayeti de bulunmaktadır: Bk. Dârimî, Mukaddime, 34, H.no:380.
Bennâ, bu eserin yukarıda ismini zikrettiğimiz sahâbilere ek olarak, Saîd b. Mansûr'un Sünen'inde Enes'ten (RadıyaUahü anh) de bîr rivayetin bulunduğunu, her biri için ayrı ayrı tenkitlerin varlığını belirttikten sonra "Tariklerin çokluğu birbirlerini destekler" ifadesini kullanır. Bk.Bülûğu'l-emânî, 1/156.
İkinci bölüm: Müsned, 1/190, H.no: 1651; Ebû Dâvûd, Edeb, 35, H.no:4876; Şâşî, 1/246, H.no:208; Beyhakî, es-SünenüH-kübrâ, X/241; ŞuabüUmân, W1291, H.no:6710. Heysemî, ricalinin sika olduğunu belirtir. Bk.Mecma', VIII/150; Münzirî de hadisin Bezzâr tarafından da nakledildiğini, Ahmed b. HanbePin râvîlerinin sika olduğunu ifade etti. Bk. Terğîb, 11/230, H.no:38I0. İkinci bölümdeki rivayet diğer konularda tekrar zikredilecektir.
[73] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/276-277.
[74] Sened:
Hasen: Müsned, 11/353, H.no: S624; Benzer rivayet için bk.II/405, H.no: 9232, 11/508, H.no: 10555; İbn Mâce, Zühd, 15, H.no:4172; Ebû Ya'lâ, XI/275, H.no:6388; Râmehurmuzî, Emsal, s.92, H.no:57; Beyhakî, Şuabü"l-îmân, 11/269, H.no:I722; 11/287, H.no:1788; Deylemî, Firdevs, IV/135-136, H.no:6422.
Hcysemî, hadisin senedinde A1İ b. Zeyd* in bulunduğunu, bu râvînin ise zayıf olduğunu, kendisiyle delil getirilip getirilmeyeceğinde ihtilafın varlığını ifade etti. Bk.Mecma \ 1/128; Bûsirî de aynı şeyleri söyler. Bk. Misbâhu 'z-zücâce, IV/228. Buhârî bu zat hakkında herhangi bir değerlendirme yapmamıştır. Bk.et-Târîhu 'l-kebîr, Vl/275, Trc.no:2389: İbn Hacer, bu râvî hakkında "zayıftır" derken {Bk.Takrîb, Trc.no:4734); Zehebî: "Hadis hafızlarından biridir; fakat sebt/hâfızası kuvvetli değildir" der ve Dârekutnî'nin bu zat hakkındaki şu görüşünü nakleder: "O, benim nazarımda leyyin/zayıf olarak kalacaktır." Bk.Kâşif, Trc.no:3916. İmam Müslim, bu râvîyi (Sabit cl-Bünâni ile birlikte) mütâbaat açısından eserine almıştır. Bk.Sahih. Cihâd, 100; Tirmizt ise: "Saduktur; ancak bir başkasının mevkuf yaptığı haberleri merfû yapar" diyerek sadece zaptını tenkit etmiştir. İşte bu sebeple de bazı âiimler, bu râvînin hadislerini hasen olarak telakki etmişlerdir. Fakat Tirnıizî, bu râvînin de yer aldığı hadislere "hasen-sahİh" hükmü de verir. Bk.Sünen, Taharet 80, H.no: 109 (Ahmed Muhammed Şâkir, sika olduğunu; hakkında tenkitte bulunanların ise delilsiz hareket ettiklerini ifade eder); Cuma, 39, H.no:545. Ali b. Zeyd için 29/180.hadisin tahricine bk.
Suyûtî hadisin hasen olduğuna işaret etti. Bk.e\-Câmiu 's-sağîr. H.no:8I39. Münâvî İse Irâkî'nin hadisin senedinin zayıf olduğunu söylediğini, talebesi Heysemî'nin zayıflık sebebinin Ali b. Zeyd b. Ciid'ân olduğunu belirttiğini zikretti. Bk.Feyzu 'l-kadîr, V/651.
Ayrıca: senedinde bulunan Evs b. Hâlid hakkında da tenkit yapılmıştır. Buhârî ve İbn Ebî Hatim er-Râzî, Evs b. Hâlid İçin herhangi bir cerh veya ta'dîlde bulunmadılar. Bk.et-Târîhu'l-kebîr, 11/18, Trc.no: 1547; el-Cerhu ve't-ta'ctil, 11/305, Trc.no:! 136. İbn Hıbbân ise sika râvîler arasında nakleder. Bk.Sikât, IV/44, Trc.no: 1758.
[75] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/277-278.
[76] Sened:
Sahih: Müsned, V/182,H.no: 21479; Benzer rivayet için bk.V/186, H.no: 21510-21511; aIIak °larak): EM Dâvûd. Îlim, H.no:3645; Tirmizt, İsti'zân, 22, sahih, (Hance'mn Zeyd b" Sâbit'ten (Radıyallahü anh) naklini vererek hadisin "hasen-ljgUnU^Iİrt:î III/477. H-n°*™ ("Sabit b. Ubeyd, Zeyd b. Sâbit'ten Atdbd-me^ Sm H-n°:243' Taberih* el-Mu'cemü'i-kebîr, eS-SmenÜ'M^ VM1I. H,o:,1974; Akmed eŞ-Şeybani, IV/86, H.no: 2045.
[77] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/278-279.
[78] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/279.
[79] Sened:
Sahjh: H.n/247, H.no: 7361; Benzer rivayet için bk. 11/258, H.no- 7492' 11/313-314 Hno: 8129; 11/428, H.no: 9491; 11/447-448, H.no: 9742; .1/456, H.no: 9849" 11/467, H.no: 9985; 11/482, H.no: 10204; 11/495, H.no: 10378; 11/508, H.no: 10556; 11/517, H.no: 10653; Hemmâm, Sahîfe, M.no:31; Buhârî, İ'tisâm, 2 ("zerûnî:' yerine "deûnî" lafzı ile); Müslim, Hac, 411-412; Fezâil, 131; Tirmizî, İlim, 17, H.no:2679 (Hasen-sahihîir. "zerûnî" yerine "ütrukûnî" lafzı ile zikredilmektedir); Nesâî, menâsik, 1. H.no:2617; es-Sünenii't-kübrâ, IÎ/3I9, H.no:3598; İbn Mâce, Mukaddime, 1, H.no:2; Beyhakî. es-Sünenü'l-kübrâ, 1/388, H.no: 1693; IV/253, H.no: 8003; IV/325, H.no: 8398; VII/103, H.no:13368; İbn Huzeyme, IV/129, H.no: 2508; Ebû Nuaym, Müstahrec, İV/111, H.no: 3108; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsal, III/345-346, H.no:2736; Şâfıî, Müsned, s.272; Humeydî, 11/477, H.no: 1125; Ishâk b. Râhûye, 1/134, H.no:60; 1/151, H.no:90; Ebû Yala, XI/195, H.no:6305; XII/28, H,no:6676; İbnü'1-Ca'd, Müsned, s. 176, H.no:l 136; Lâlkâî, 1/114, H.no:176; Mervezî, es-Süruıe, s.39-40, H.no:124; Deylemî, Firdevs, 11/241, H.no:3137; Muğîre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, VII/Iİ-I2, H.no:6014. Heysemî, Taberânî'n in bu rivayetinde isimlendirilmeyen bir râvîye dikkat çeker. Bk. Mecma', 1/158.
[80] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/279-280.
[81] Sened:
Sahih: Müsned, I/I76, H.no: 1520; Benzer rivayet için bk.1/179, H.no: 3 545; Şafiî, Müsned, s.270; Buhârî, İ'tisâm, 3; Müslim, Fezâil, 133; Ebû Dâvûd, Sünnet. 6, H.no:4610; Humeydî, 1/37, H.no:67: İbnü'l-Câr'ud, Müntekâ, s.223, H.no:882; Şâşî, I/158-I59, H.no:96-97; Bezzâr, 111/392, H.no:I084; Ebû Ya'lâ, 11/104-105, H.no:761-762. Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr'in babası ve dedesi (Radıyallahü anh) kanalıyla benzer bir rivayeti vardır. Bk.Hâkim, 111/725, H.no:6628.
[82] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/280-281.
[83] sened:
Sahih: Müsned, U/387, H.no: 9004; Benzer rivayet için bk.II/431, H.no: 9531; Müslim, îmân, 215-216; Ebû Dâvûd, Sünnet, H.no:4721; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, VI/169, H.no: 10497; İbn Mende, 1/478-482, H.no:352-365; İbn Ebî Âsim, 1/292, H.no:464-466; Ebû Ya 'lâ. X/446, H.no:6056; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/202, H.no:347-350: Ebû Avâne, 1/79-80, H.no:233-234, 236-238; Humeydî, 11/488, H.no:1153; Lâlkâî, 1/120-121, H.no:İ92-195; Enes'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 111/102, H.no: 11934; Buhârî, İ'tisâm, 3; el-Edebü'l-müfred, s.437, H.no:I286; Müslim, îmân, 217; İbn Mende, 1/483, H.no:366-367; İbn Ebî Âsim, 1/293, H.no:467; Ebû Yala, VII/47, H.no:3961; VII/5I, H.no:3969; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/203, H.no:351-352; Ebû Avâne, 1119, H.no:235; Deylemî, Firdevs, III/I71. H.no:4457; Enes'ten (Radıyallahü anh) rivayeti daha sonra tekrar edilecektir. Ebû Ümâme'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Deylemî, Firdevs, V/98, H.no:7586.
[84] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/281-282.
[85] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/282.
[86] Sened:
Sahih: Müsned._ 11/282, H.no: 7777; Benzer rivayetler için bk.II/317. H.no: 8192; 11/331, H nrv 8^8- ITA87 H ruv 90M- R1, H.no: 4157; Şafiî, Müsned, s.240; Humeydî, 1/47. H.no:S8; Tirmizî, İlim, 7, H.no:2657 (Hasen-sahih); 2658; İbn Mâce, Mukaddime. 18, H.no:232; İbn Hıbbân, 1/143-144, H.no:66. 69, H.no:6S "rahımallâhü" lafzıyla (Heyscmî. Mevârid, 1/171, H.no:74); Bezzâr, V/382, H.no:2014; V/385. H.no:20I8-2019: Şaşı. 1/314-315, H.no:275-27S; Taberânî, el-Mu'cemü'l-evsat, H/179-180, H.no:1326; Vr/84. H.no: 5175; Saydâvî. Mu'cemü's-şüyûh, s.83, 315; Ebû Yala, IX/62, H.no:5126; IX/I98, H.no:5296.
b-Cübeyrb. Mut'ım'den (Radıyallahü anlı): (Bir sonraki hadis: 44/241) c-Nu'mân b. Beşîr'den (Radıyallahü anhy. Hâkim, 1/164. H.no:297; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat senedinde İsâ el-Habbât'in bulunduğunu bu zatın ise münkenrl-hadis olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/138;
d-Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü anh): Darımı, Mukaddime, 24, H.no:236; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat senedinde Buhârî'nin "hadisi münkerdir" dediği Abdurrahman b. Zeyd'in bulunduğunu söyler. Bk, Mecma'. 1/137:
e-Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyallahü anh): Taberânî. Müsnedü's-Şâmiyyîn, 11/260. H.no:l302: Deylemî, Ffrdevs, IV/279, H.no:6825; Heysemî, "Bezzâr tarfindan rivayet olunduğunu, ricalinin sika olduğunu" belirtir. Bk. Mecma7,1/137;
f-Câbir'den (Radıyallahü anh): Taberânî, el-Mıı'ceınü'l-evsat, V1/14I, H.no:528S; Heysemî. hadisi Taberânî'nin Evsat'inda rivayet ettiğini fakat senedinde Muhammed b. Mûsâ el-Berberî'nin bulunduğunu, bu zatın ise Dârekutnî tarafından kuvvetli bulunmadığını belirtir. Bk. Mecma', I/!38;
g-Muâz b. Cebel'den (Radıyallahü anh): Taberânî, el~Mu'cemü'!-kebîr, XX/82, H.no:155: el-Mu'cemü'1-evsai, VII/400, H.no:6777; Viir/458. H.no:7949; Kudâî, Müsnedü's-sihâb, Ü/307. H.no:1422; Ebû Nuaym, Müsiahrec, 1/41. H.no:I3; Heysemî. hadisi Taberânî'nin Evsat ve Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat senedinde Amr b. Vâkid'in bulunduğunu bu zatın ise yalancı ve münkeru'l-hadis olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/138;
h-Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahü anh) (Mina'da Mescid-i Hayf hutbesi): Müsned, 111/225. H.no: 13283; Ebû Hanîfe, Müsned, s.253; İbn Mâce, Mukaddime, 18, H.no:236; Taberânî, el-Mu'cemü'/-evsat, X/202, H.no:9440; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Evsafında rivayet ettiğini fakat senedinde zayıf olan Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in bulunduğunu söyler. Bk, Mecma', 1/138;
ı-Nu'mân b. Beşîr'in (Radıyallahü anh) babasından rivayeti: Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/40. H.no:9; Heysemî. hadisi Taberânî'nin Kebîr'İnde rivayet ettiğini fakat senedinde Muhammed b. Kesîr el-Kûfi'nin bulunduğunu bu zatın Buharı vd. tarafından zayıf sayıldığını, İbn Maîn'in de bu kanaatta olduğunu ifade etti- Bk. Mecma', 1/138;
İ-Ebû Kırsâfc Haydara b. Hayseme'den (Cendere b. Hayşene el-Leysî'den) (Radıyallahü anh): Taberânî. el-Mu 'cemü '/-evsat, IV/74, H.no:3096; Mu'cemü's-sağîr, 1/189, H.no:300; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Evsal ve Sağîr'inde rivayet ettiğini fakat senedinde cerh ve la'dîlin yapıldığı bir râvînin bulunmadığını belirtir. Bk. Mecma ', I/I38;
k-Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan (Radıyallahü anh): Taberânî, el-Mu 'cemü '/-evsat, VIII/13, H.no:7DI6; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Evsafında rivayet ettiğini fakat senedinde Saîd b. Abdullah'ın bulunduğunu ve bu zat hakkında olumlu veya olumsuz herhangi bir değerlendirmeye rastlamadığını söyler. Bk. Mecma', 1/138-139;
1-Ebû Bekre'den (Radıyallahü anh) mânâ rivayeti için bk. İbn Mâce, Mukaddime. 18, H.no:233;
m-İbn Ömer'den (Radıyallahü anhümâ): Taberânî, Müsnedil 'ş-Şâmiyyin, 1/291, H.no:508;
n-Ubeyd b. Umeyr (Ömer) babası Umeyr (Ömer) kanalıyla yaptığı rivayet: Taberânî, el-Mu 'cemü 1-kebîı; XVII/49, H.no:106; Mu'cemü'Z-evsal, VII/505. H.no:7000; Heysemî, hadisi Taberânî'nin Kebîr'İnde rivayet ettiğini ricalinin sika olduğunu fakat senedinde Taberânî'nin şeyhi Muhammed b. Nasr'ın bulunduğunu ve bu zat hakkında olumlu veya olumsuz herhangi bir değerlendirmeye rastlamadığını söyler. Bk. Mecma \ 1/137-138.
[115] Dünyalık kendisine düşük ve alçalarak gelir. Bk. Bennâ, Bulûğu 'l-emânî, 1/165.
[116] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/293-295.
[117] Sened:
Sahih: Müsned, IV/80, H.no: 16683; Benzer rivayet için bk.IV/82, H.no: 16699 (Bu rivayet munkatıdır. Çünkü İbn İshâk bu hadisi Zührî'den işitmemiştİr. Fakat aynı hadis için verilen ikinci bir sened muttasıldır); Hâkim, 1/162, H.no:294-295; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, [I/126-I27, H.no:!54I-I544; Ebû Ya'lâ, XIII/408. H.no:7413; Bezzâr, VIII/342-343, H.no:3416-34I7; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 11/307, H.no:1422; Heysemî, ricalinin sika olduğunu belirtir. Bk. Mecma', 1/138; İbn Mâce, Mukaddime, 18, H.no:23I (Bûsırî, Abdüsselâm sebebiyle isnadının zayıf olduğunu söyler. Bk.Misbâhu 'z-zücâce, 1/33); Menâsİk. 76. I-I.no:3056 (İbn Mâce'nin Nahr (Kurban Bayramının ilk) günü hutbesi başlığı altında tekrar yer verdiği hadis için Bûsıri, şunları söyler: İbn İshâk'ın tedlisi sebebiyle isnadının zayıf olduğunu ancak hadisin şâhidleri ile kuvvet kazanarak sahihe yükseldiğini söyler. Bk.Misbâhu'z-zücâce, III/206). Dârimî, Mukaddime, 24, H.no:233-234. Dârimî'nin metni şöyledir:
Zeyd b. Sâbit'ten (Radıyallahü anlı) şahidi için bir önceki hadisin tahricine bk. 43/240.
[118] Hamevî, Mûcemu'l-büldân, V/133.
[119] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/296.
[120] Sened:
Sahih: Müsned. 1/437, H.no: 4157; Tirmizî, İlim, 7, H.no:2657 (Hascn-sahih); 2658; Şafiî, Müsned, s.240; Humeydl. 1/47. H.no:88; Ah Mîce, Mukaddime, 18. H.no:232; An ///Aiân, 1/143-144. H.no:66, 69, H.no:68 "rahtmallahü'' lafzıyla (Heysemî, Mevârid, T/171, H.no:74); Bezrâr, V/382, H.no:20I4; V/385, H.no:2018-2019; ŞâşL 1/3 14-3 15, H.no:275-278; Taberânî, el-Mn'cemü'l-evsat, 11/179-180, H.no:3326: VI/84. H.no: 5175: Saydâvî, Mu'cemû'ş-şiivûh, s.83, 315; Ebû Ya'lâ, 1X162, H.no:5126; IX/!98, H.no:5296. Önceki iki hadisin tahricine bk. 43-44/240-241.
Son üç rivayetin (43-45/240-242.hadislerin) genelinden ortaya çıkan netice: Hadis. Veda Haccında arefe günü îrâd buyurulmuş, ve birçok sahabe-i kiram tarafından nekiedilmiştİr. Rivayetlerin bir kısmında İse Mina'daki Mcscid-i Hayf ta Hac hutbesi olarak sunulmuştur. Hac ibadeti sırasında haccın ve diğer dîni konuların önemi ve faziletleri konusunda üç ayrı yerde hutbe (veya va'z u nasihat) verilmesi miistehaptır. Bu nakillerde zikri geçen lafızların, hem Arafat, hem de Mina'da ifade edilmiş olduğu anlaşılıyor. Yahut, terviye günü Mina'da konaklayan Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellemj arefe günü Arafat meydanına çıkmadan önce Mina'daki Mescid-i Hayfta gerçekleştirilmiş olabilir. Yukarıda zayıf rivayetler de zikredildi. Ancak bu rivayetler sahih olanlara gölge düşürmez. Aksine, zayıf olanlar sahih hadisler sebebiyle kuvvet kazanırlar.
[121] Terccmemİzde Abdürrezzâk kanalıyla gelen rivayeti tercih ettik. Çünkü, semâyı (hadisin duyarak alınmasını) isbat etmektedir. "İsbat eden isbat etmeyene tercih edilir," Bu da senedi kuvvetlendirmektedir.
[122] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/297.
[123] Sened:
Sahih: Müsned, 1/321, H.no: 2947; Ebû Dâvûd, İlim,' 10, H.no:3659; İbn Hıbbân, 1/140. H.no:62, (Heysemî, 1/172, Mevârid, H.no:77); Hâkim, 1/174, H.no:327; Makdisî, X/196. H.no:!98; Bcyhakî, es-Sünenü't-kübrâ, X/250; Müstıedül-Hâris, 1/194, H.no:52; Heysemî, Sâbİt b. Kays b. Şemmâs'tan (Radıyallahü anh) şahidinin Bezzâr ve Taberânî'nin Kebîr'inde rivayet olunduğunu Abdurrahman b. Ebî Leylâ'nın Sâbit'ten (Radıyallahü anh) hadis işitmediğini söyler. Bk.A/ecma', T/137; Taberânî, el-Mu'cemü'I-kebîr, 11/71, H.no:1321; et-Mu 'cemü 'l-evsat, VI/312, H.no: 5664; Deylemî, Firdevs, 11/61, H.no:2342.
[124] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/297-298.
[125] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/298.
[126] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/298.
[127] sened:
Sahih: Müsned, İV/370, H.no: 19200; Benzer rivayet için bk. IV/370, H no: 19201- IV/372, H.no: 19220; Ibnü'l-Ca'd, s.26, H.no:68; Tayâlisî, 11/60, H.no:7H; )bn Ebî Şeyb'e, V/293İ H.no:26225; İbn Mâce, Mukaddime, 3, H.no:25 (Bûsırî, isnadının sahih, râvîlerinin sika olduklarını ve hepsinin de el-Kütübii's-sitte'de deüi olarak kabul edildiklerini ifade elti. Rk.el-Misbâhu'z-zücâce, 1/8); Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr. V/169 H no-4978" ibn Asâkir XlX/273.
[128] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/298-299.
[129] Sened:
Sahili: Müsned. IV/433, H.no: 19779; Bu rivayet bir hadis değildir. Sadece İmran'in ilimdeki gayretine ve hadis rivâyetİndeki titizliğine işaret eden bir nakildir. Heysemî, senedinde Ebû Mârûn el-Ğanevî'nin bulunduğunu, bu zat hakkında cerh ve ta'dîl kitaplarında herhangi bir başlığa rastlamadığını ifade etti. Ek.Mecma\ 1/141. Fakat Iclî bu râvî hakkında "sikadır" demiştir. Bk.Ma 'rifetü 's-sikâl, 1/203, Trc.no:32; Buharı, bu zata eserinde yer vermiş, cerh ve ta'dîlde bulunmamıştır. Bk. et-Târîhu'l-kebîr, 1/307, Trc.no::973; İbn Ebî Hatim, Ebû Zür'ü ve Yahya b. Main'in bu zat hakkında "sikadır" dediğini nakletti. Bk.el-Cerhu ve'l-ta'dîU H/120, Trc.no:367: İbn Hıbbân sikaları derlediği eserinde bu zâta yer vermiştir. Bk. Sikât, VI/12, Trc.no:6513. İbnü'l-Cevzî ise bu görüşlerin tam aksine Şu'be'nin şöyle dediğini nakletti: "Öne atılıp boynumun vurulması, "Ebû Hârûn bana hadis nakletti" dememden daha iyidir." Bk.Kitâbüd-duqfâ vel-metrûkîn, 1/42, Trc.no:90; Zehebî ise bu sözün doğru olmadığını bilakis Şu'be'nin bizzat bu şeyhten hadis rivayet ettiğini söyicr. BkMîzânü'I-i'tidâl, 1/172, Trc.no:152. Ahmed b. Hanbel bir başka eserinde Ebû Hârûn el-Ganevî'nin ismini vemiştir. 'ibrahim b. el-Alâ"' Bk.el-Esâmî ve 'l-künâ, s.85, no.243; İbn Ebî Şeybe de, künyeler başlığı altında ismini vermiştir. Bk.Muşannef, VII/24, no.33935.
[130] Ya da söylediklerine zıt düşen...
[131] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/299-301.
[132] sened:
Sahih: Müsned U\m5, H.no: 13398; Benzer rivayetler için bk. 111/205, H.no: 13057" 111/250 H-no: 13548; ibn Ebî Şeybe, V/293, H.no:26223; Hakim, m/665. H.no:6456- İhnMüce Mukaddime. 3, H.no:24 (Bûsırî, hadisin Buhârî ve Müslim'in şartına uygun olduğunu heHkİ alımın de eserlerinde bu râvîieri delil olarak aldıkların, ifade etmiş vf: "Ene" \J Malık'in madıyallahü anh) bu endişe, ihtiyat ve titizliğini daha birçok sahabe de göstermiş meselâ bunlardan biri de ibn Mes'ûd'dur. (RadyaUaha anh)" demiştir. Bk.eU4hbâhu'^ücâcTml Darimî, Mukaddime, 28, H.no:282-283; Ebû Ya'lâ, V/227, H.no:2839 (Bu iki eserde sövle h r piyade de bulunmaktadır: "Enes (Radıyallahü anh) az hadis naklederdi. Hadis nakledeceği zaman da...”).
[133] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/301.
[134] Meselâ bk. Müsned trc. H.No. 39/39.
[135] Kullandığı lafız şöyledir:
[136] Kullandığı lafız:
[137] Kullandığı lafız:
[138] Kullandığı lafız:
[139] Kullandığı lafız:
[140] Kullandığı lafız:
[141] Kullandığı lafız:
[142] Kullandığı lafız:
[143] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/301-302.
[144] Sened:
Sahih: Müsned, IH/39, H.no: 11288; Benzer rivayet için bk. 111/46, Hno" 11358- Bennâ hadisin isnadının ceyyid olduğunu ifade eder. Bk.Bü/Ûğu 'l-emânî 1/168.
[145] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/302.
[146] Sened:
Sahih: Müsned, VI/1I8. H.no: 24746; Benzer rivayet için bk. VI/138, H.no: 24958; VI/157, H.no: 25116; VI/257, H.no: 26087; Bu son rivayetin metni şöyledir:Buhârî, Menâkıb, 23; Müslim, Fezâilü's-sahâbe, 160; Tirmizî, Menâkıb, 9, H.no:3639 (hasen); Ebû Dâvûd, İlim, 7, H.no:3655; Ebû Ya'lâ'da Urve hadiseyi kendisi anlatmıştır ve rivayetin sonunda şöyle bir ziyade de bulunmaktadır:Ebû Ya'Iâ, Müsned, VII/357, H.no:3493.
[147] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/302-303.
[148] Mâlik, Muvatta', Cihâd, 33; Akdıye, II; Ahmed b. HanbeL Müsned, V/26, 42, 123; Buhârî, İlim, 30; Vudû', 27, 30, 69; Ezan, 6, 60; İsti'zân, 13; Daavât, 53; Müslim, Zikir, 79; Ebû Dâvûd, îlim, 6; Nikah, 49; Talak, 27; Cihâd, 74; Fiten, 1; Tirmizî, Salât, 79, 108; Nesâî, İftitâh, 7; Hac, 163, 170, 172, 180; İmamet, 23; Kasâme, 24; İbn Mâce, Sıyâm, 8; Edeb, 56.
[149] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/303.
[150] Sened:
Sahih: Müsned, IV/283, H.no: 18404; Benzer rivayet için bk. IV/283, H.no: 18409; Heysemî, râvîlerinin sahih ricali olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/154.
[151] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/303.
[152] Müsned, İV/145; EbûAvâne.. J/191, H.no:607: Beyhakî, Şuabü'l-îmân, IH/20, H.no:2753.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/304.
[153] Sened :
Sahih: Müsned. IH/497, H,no: 16003; Benzer rivayet için bk.V/425, H.no:23497: Bezzâr, IX/168, H.no:3718; İbn Hıbbân. 1/140-141. H.no:63 (Heysemî, Mevârid, 1/189, H.no:92); Heysemî, râvîlerinin sahih ricali olduğunu söyler. Bk. Mecma', 1/150. Suyııtî, hadis için "sahih" işareti koymuştur. Bk.el-Câmiu 's-sağîr, H.no:699.
[154] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/304.
[155] Sened:
Sahih: Müsned, 1/122, H.no: 985, İkinci rivayet: 1/122. H.no: 987; Benzer rivayet için bk. Müsned, 1/122, H.no:986; 1/126. H.no:!039; 1/130. H.no:1080-1082; 1/131, H.no:l092; (Birinci rivayetin ( 985.hadisin) ve lOSO.hadisin senedinde inkıta vardır. Sebebi ise Ebü'l-Bahterî et-Tâî'nin Hz.Ali'ye (Radıyallahü anh) yetişmemiş olmasıdır. Fakat diğer rivayetler mevsûl ve sahihtir. Yani Ebü'l-Bahterî, Ebû Abdurrahman es-Sülemî'den, o da Hz.Ali'den (Radıyallahü anh) nakletmiştir). Ebü'l-Bahterî Saîd b. Feyrûz et-Tâî. Hz.Ali ve İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anhümâ) mürse] olarak rivayette bulunmuştur. Bk.Zehebî, Kâşif, Trc.no: 1946; Ebû Dâvûd, bu zâtın Ebû Saîd el-Hudrfden de hadis İşitmediğini ifade eder. Bk.Sünen, Zekât, 2, H.no:I559. Miibârekfûrî, Ebü'l-Bahterî et-Tâî'nin "sika, sebt" olduğunu; fakat birçok mürsel rivayette bulunduğunu belirtir. Bk. Tuhfetil 'l-akvezî, IH/458. Dârimî, Mukaddime, 50, H.no:598; İbn Mâce, Mukaddime, 2, H.no:20; Makdisî, Muhtara, 11/192, H.no:573 {isnadı sahih). İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/385, H.no:3645 (Bu rivayet senedinde inkıta bulunması sebebiyle zayıftır. Zîra, Avn babası İbn Mes'ûd'dan (Radıyallahü anh) hadis işitmemiştir); 1/415, H.no:3940; Dârimî, Mukaddime, 50, H.no:597; İbn Mâce. Mukaddime, 2, H.no:19; Ebû Yala, IX/170, H.no:5259.
[156] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/304-305.
[157] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/305.
[158] Sened:
Sahih: Müsned, 111/12, H.no: 11027; Benzer rivayetler için bk. 111/12, H.no: 11029; III/2I. H.no: i 1101; 111/39, H.no: 11283; 111/56, H.no: 11474; Müslim, Zühd, 72; Dârimî, Mukaddime, 42, H.no:456; Hâkim, 1/216, H.no:437; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, V/10, H.no:8008; Ebû Yala, 11/466, H.no:1288; Deytemî, Firdevs, V/34, H.no:7375. İbn Hacer, bu hadisin merfû olmadığını, Ebû Saîd el-Hudrî'nin (Radıyallahü anh) sözü olduğunu söyleyenlerin bulunduğunu belirterek, bu görüşün Buhâri'ye âit olduğunu ifâde eder. Bk.Fethıı 'l-Bârî, 1/277. Fakat biz, ne Buhârî'nin eserlerinde, ne de bir başka yerde hadisin mevkuf olarak rivayet edildiğini bulamadık. Şayet mevkuf olarak rivayet edilseydi, usûl kuralları gereğince isbat eden rivayet, İsbât edemeyen rivayete mukaddem olacak ve o tercih ediimesi gerekecekti. (Yani Müslim'in rivayeti hadisin merfû olduğunu isbat etmektedir.) Heysemî, Bezzâr'ın bu konudaki Bezzâr'dan gelen Ebû Hüreyre (Radıyallahü anh) rivayetine yer vermiş, senedinde zayıf olan Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'İn varlığına dikkat çekmiştir. Bk.Mecma \ 1/151. Ayrıca 72/269. ve bir sonraki hadise bk.
[159] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/305-306.
[160] Sened:
Zayif: Müsned, 111/12, H.no: 11034; (Benna, konu tasnifi sebebiyle hadisi iki bölüme ayırmıştır. Buradaki iîk bölümüdür. İkinci bölüm için 66/263.hadise bk.) Heysemî. "senedinde zayıf olan Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem var," der. Bk.Mecma', 1/150-151. Zchebî, "zayıf saydılar" derken (bk.Kâşif, Trc.no:3196); İbn Hacer ise, "zayıftır" der. (Bk.Takrîb, Trc.no:3865) Tirnıizî ise, Ahmed b. Hanbel ve Ali b. eî-Mcdînî'nin bu râvîyi zayıf saydıklarını, hatasının çok olduğunu söylediklerini; Buhârî'nin de "Ben O'ndan hiç hadis almadım" dediğini nakletti. Tirmizî, Ebû Dâvûd'dan şöyle bir nakilde bulunur: "(Hocam) Ahmed b. Hanbel'e Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem'i sordum: "Kardeşi Abdullah'da bir beis yoktur' diye karşılık verdi." (Tirmizî'nin bütün bu değerlendirmeleri için bk.Tirmizî, Vitir, 11. H.no:465-466; Zekât 10, H.no:632; Hac, 29, H.no:852: savm, 24, H.no:719). Hadisin son bölümünün Benzer rivayetler için: Câbir'den (RadıyaUahu anh) rivayet: Bk./6tt Ebî Şeybe, V/318, H.no:26486. Zeyd b. Eslem'den (RadıyaUahu anh) rivayet: Bk.Abdürrezzâk, X/311. Ayrıca 66/263 ve 72/269. hadislere bk.
[161] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/306-308.
[162] Geniş bilgi için bk.Müsned trc.66/263. Hadisin açıklaması.
İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/308.
[163] Asıl metinde Abdulmuttalib b. Abdullah olarak zikredilmiş. Ancak, Kesir b. Zeyd'in hocaları arasında böyle bir isme rastlayamadık. Doğrusunun "Muttalib b. Abdullah b. Hantal olacağı kanaatindeyiz. Bk.Mİzzî, Tehzîbü 'Î-Kemâl, XXIV/114.
[164] Sened:
Hasen: Müsned, V/182, H.no: 21471; Ebû Dâvûd, İlim. 3, H.no:3647. Kesîr b. Zeyd el-Eslemî Ebû Muhammed e!-Medenî, sadûk biridir. Ahmcd b. Hanbel bu zat hakkında "Bir beis görmüyorum" der. Bk. Mizzî, Tehzîbü 'l-Kemâl, XXIV/114; İbn Hacer, Ebû Zür'a'nın "sadûk, fîhi lîn" dediğini nakleder. Bk.Kâşîf, Trc.no:463I. İbn Hacer ise, "sadûktur, bazen hata eder" demiştir. Bk.Takrîb, Trc.no:3865. "Ebü'l-Hakem Muttalib b. Abdullah b. Hantab'ın hiçbir sahâbîden hadis işitmem iştir" iddiası bir yana, Hz.Âişe, Ömer, Ebû Mûsâ, Ümmü Seleme, Ebû Hüreyre, tbn Abbas, Câbir, İbn Ömer, Sehl b. Sa'd, Sa'd b. Ebî Vakkâs, Seleme b. el-Ekva' ve Enes (Radıyallahü anhüm) gibi sahabeden hadis naklettiği de bir gerçektir. Zeyd b. Sâbit'ten hadis işittiğine dâir Ebû Davûd'daki rivayetine bakılabilir. Buna göre senedde inkıta iddiası da yersizdir. Bk.Müslim, el-Künâ ve'l-esmâ, 1/239, Trc.no:806; İbn Hıbbân. Sikât, V/450, Trc.no:5667; Mizzî, Tehzîbü'l-Kemâl, XXVIII/81-82; Zehebî, Kâşif, Trc.no:5483; el-Muktenâfî serdi'l-künâ, 1/196, Trc.no: 1721.
[165] İbn Hacer, Fethu 'l-Bârî, 1/277; Mustafa el-Azâmî, Studies in Early Hadith Literatuare (Trc. İlk Devir Hadis Edebiyatı), 23-25.
[166] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/308-309.
[167] Sened:
Sahih: Müsned, 11/162. H.no: 6510; Benzer rivayet için bk.II/192. H.no: 6802; 11/215, H.no: 7020; 11/207, H.no: 6930; 11/215, H.no: 7018 (Bu sonuncu rivayet Düveyd Horasânî'nin meçhul olması sebebiyle zayıftır. Lafzı:Ebû Dâvûd, İlim, 3, H.no: 3646; Dârimî, Mukaddime, 43, H.no: 490.
[168] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/309-310.
[169] sened:
Sahih: Müsned, ir/403, H.no: 9203. Heysemi, senedde bulunan İbn İshâk'm müdellis olduğunu, Amr b. Şuayb hakkında da tenkitlerin varlığını ifade etti. BkMecma', 1/151. Fakat hadis, mütâbileri ile kuvvetlenir. İkinci rivayet sahihtir: Müsned, 11/248-249, H.no: 7383; Buhârî, İlim, 39; Tirmizî, İlim, 12, H.no:2668 (zayıf); Menâkıb, 47, H.no:384! (hasen-sahih); Tahâvî, Şerhu meâni 'l-âsâr, IV/320; Nesâî, es-Sünenü'I-kübrâ, 111/434, H.no:5853; Dârimî, Mukaddime, 43, H.no:489; Hâkim, 1/186, H.no:357.
[170] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/310.
[171] Sened:
Sahih: Müsnedî ITT/297, H.no: 14102; Âmir Hasan Sabri, Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. HanbelJî'l-Müsned, H.no:9; Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'in, Yahya b. Maîn'in sözünü buraya alması, Abdurrezzak'm eseri Musannef in sağlam oluşunu zımnen ifade eder. Ayrıca daha o devirde hadis yazımının varlığı ve muhaddislerin de bu eserlere dayanarak hadislerini naklettikleri de anlaşılmakladır. Hadisin tam metni:
[172] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/310-311.
[173] Âmir Hasan Sabri, Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. Hanbel fi 'l~Müsned, H.no:9.
[174] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/311-312.
[175] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/312.
[176] Sened:
Hasen: Mûsned, III/338, H.no: 14565; Bııhârî, İ'tisâm, 25 (muallak olarak). İbn Hacer bu muallak rivayetin îbn Ebî Şeybe ve Bezzâr tarafından da nakledildiğini söyler. Kârilerinin ise. zayıf olan Mücâlid'in dışında sika olduklarını; Bezzâr'ın da Abdullah b. Sabit el-Ensârî'den naklettiğini, senedinde zayıf olan Ca'fer el-Cu'fi'ııin varlığını dile getirir. Bk.Fet.hu 'İ-BârU XIII/4I2; Ebû Yala, IV/102, H.no:2135: Deylemî, Firdevs, V/64. H.no: 7469: Heysemİ. İbn Mes'üd'dan (Radıyallahü anlı) benzer bir rivayeti verdikten sonra Taberânî'nin Kebîr* inde geçtiğini ve ricalinin de sika olduklarını söyler. Bk.Mecma', 1/192; Rebî' b, Habîb, Müsnedü >-Rebî\ s.337. Mücâlid b. Saîd ei-Hemdânî hakkında Zehebî. İbn Maîn'nin "zayıf; Nesâî'nin de bir keresinde "kuvvetli değildir", diğer bir seferde ise "sikadır" dediklerini belirtir. Bk.Kâşif, Trc.no:52S6. Müslim ise, mütâbaat yolu ile bu râvîye eserinde yer verir. (Bk.Müslîm, Talâk, 42: Bu rivayetle Hüseyin, hocaları Seyyar. Husayn, Muğîre, Eş'as. Mücâlid. İsmail b. Ebî Ilâlid ve Dâvûd'dan nakleder. Bütün bu hocaları ise Şa'bî'den hadis almışlardır.) Tirmizî. bu râvînin galatının çok olduğunu, Ahtned b. Hanbel'in de onu zayıf saydığını ifade eder. Bk.Tirmizî, Zekât, 20. H.no:647; Nikah, 28, H.no:lll9. İbn Hacer ise. "kuvvetli değildir, ömrünün son döneminde değişti" der. Bk.Takrib, Trc.no:6478. Hadis, şâhidleri ile kuvvet kazanır. Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.Buhön. Tefsîr, 2/I2;Tevhîd,5I.
[177] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/312-313.
[178] Sened:
Hasen: Müsned, 111/387, H.no: 15094; İbn Ebî Şeybe, V/3 12, H.no: 26421; Beyhakî, Şuabü 7-imân, 1/200, H.no:177-179; Heysemî, hadisin Ahmed b. Hanbel, Bezzâr ve Ebû Ya'lâ tarafından rivayet edildiğini, senedindeki Mücâlid b. Saîd'in Ahmed b. Hanbel ve Yahya b. Saîd tarafından zayıf sayıldığını ifade etti. Bk. Mecma', 1/173-174: VIII/262. Mücâlid hakkında diğerbilgiler için bir önceki (62/259) hadise bk.şahidi için de bir sonraki (63/260) hadise bk.
[179] Hasan Basri; hayran ofmak ve hoşa gitmek şeklinde açıkladı. Bk. Beyhakî, Şuabu Uman, I/200.
[180] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/313-314.
[181] Benzer rivâ*et W hk- IV/265-266, H.no:18251; 10I64; X/3I4= He^ hadisin Ahmed b. Hanbel ve Taberâni ^* oIunduŞ"™. zayf olan Câbir b. Yezid el-Cu'fi haricindeki râvîlerinin sahih °ldUgUnUrf'klar-.Bk- Me™< I/J73. Câbir'den şahidi için bk.61-62/258- n?K ^™' Ebu'd-Derdâ'da" (^yallahü anh) da benzer bir rivayeti sonra, Taberanı'nın Kebîr'inde geçtiğini, senedinde Ebû Âmir el-Kâs.m b. Muhammed el-Esedî'nin bulunduğunu, bu râvî hakkında herhangi bir biyografiye rastlamadığını ve diğer ricalinin de sika olduklarını söyler. Bk.Mecma \ 1/174. Abdullah b. el-Hâris'ten (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Beyhakî, Şuabü'l-îmân, IV/307, H.no: 5201. Hadisin en son cümlesi ise Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyallahü anh) rivâyel olunmuştur. Heysemî, bu rivayetin senedinde bulunan Ebû Habîbe et-Tâî'nin, İbn Hıbbân'ın "Sika?"mda. yer aldığını, Tirmizî'nin de "hadisini sahih saydığı bir kimsedir" diye nitelendirdiğini nakletti. BkM; X/68.
[182] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/314-315.
[183] Sened:
Sahih: Müsned, IV/137, H.no: 17163; Ebû Dâvûd, İlim, 2, H.no- 3644- Taberânî el Mu'cemtl'i-kebîr, XXII/35İ, H.no: 879; tbn Hıbbân, VIII/51-52, H no-6224 CHev^mî Mevârid, 1/215, H.no:110); Ahmedeş-Şeybânî, İV/1 A0-\Al, ti no-2\2l.
[184] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/315-316.
[185] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/316.
[186] Sened:
Sahih: Müsned, 11/159, H.no: 6486; Benzer rivayetler için bk. H/202, H.no:6888; 11/214, H.no:7006; Abdürrezzâk, VI/109, H.no:10157; X/312, Buhârî, Enbiyâ, 50; Tirmizî, İlim, 13, H.no:2669: DârimL Mukaddime, 46, H.no:548; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/39, H.no:7-8; İbn Hıbbân, VIII/51-52, H.no:6223; Taberânî, eî-Mu'cemü's-sağîr, 1/281, H.no: 462; Kudâî, Müsnedü'ş-sihâb., 1/387, H.no: 662; Deylemî, Firdevs, IE/9, H.no: 2081.
[187] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/316-317.
[188] Sened:
Zayıf: Müsned, 111/12, H.no: 11034; (Benna konu tasnifi sebebiyle hadisi iki bölüme ayırmıştır. Buradaki ikinci bölümüdür. İlk bölüm için 56/253.hadise bk.) Benzer rivayet için bk.III/46, H.no:11362; Heysemî, "senedinde zayıf olan Abdurrahman b. Zeyd b. Eşlem var," demiştir. Bk.Mecma', T/150-151. Zehebî, "zayıf saydılar' derken (bk.Kâşif, Trc.no:3196); İbn Hacer, "zayıftır" der. (Bk.Takrîb, Trc.no:3865) Tirmizî ise, Ahmed b. Hanbel ve Ali b. el-Medînî'nin bu râvîyi zayıf saydıklarını, hatasının çok olduğunu söylediklerini; Buhârî'nin de "Ben O'ndan hiç hadis almadım'" dediğini nakletti. Tirmizî, Ebû Dâvûd'dan şöyle bir nakilde bulunur: "(Hocam) Ahmed b. Hanbel'e Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'i sordum: "Kardeşi Abdullah'da bir beis yoktur" diye karşılık verdi." (Tirmizî'nin bütün bu değerlendirmeleri için bk.Tirmizî, vitir, 11. H.no:465-466; Zekât, 10, H.no:632; Hac, 29, H.no:852; Savm, 24, H.no:719) Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/474, H.no: 10086; 11/502, H.no: 10477; Ebû Dâvûd, İlim, 11, H.no:3662; İbn Hıbbân, VIII/50, H.no:6221 (Heysemî, Mevârid, 1/213, H.no:109); Câbir'den (Radıyaliahü anh) benzer rivayet için bk. İbn Ebî Şeybe, V/318, H.no:26486. Zeyd b. Eslem'den (Radıyaliahü anh) benzer rivayet için bk.Abdürrezzâk, X/311. Ayrıca 56/253.hadise bk.
[189] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/317-318.
[190] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/318.
[191] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/318.
[192] Sened:
Sahih: Müsned. 11/349, H.no: 8580; Hadisin senedinde İbn Lehîa bulunmaktadır. Bu râvi ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis. Müslim, Mukaddimede zikretti. Benzer rivayet İçin bk. Müsned, 11/236-237, H.no: 7227; 11/313, H.no: 8122; 11/321, H.no: 8250; H/450, H.no: 9780; 11/530, H.no: 10809; Hemmâm. Sahîfe, H.no:24; Müslim, Fİten, 84; Bu rivayetin metni ise şöyledir:
Dânî, IV/861, H.no: 441; Tirmizî, Fitcn, 43, H.no:2218 (hasen-sahih); Ebû Dâvûd, Melâhım, 16, H.no:4334; Taberânî, el-Mu'cemü's-sağîr, H/182, H.no: 993. Câbir b. Semure'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müslim, Fiten, 83; Müslim'in lafzını verdiğimiz hadisin bir benzeri de îbn Ömer'den nakledilir: Müsned, 11/217-218, H.no: 5985; 11/95, H.no: 5694-5695; 11/103-104, H.no: 5808.
[193] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/318-319.
[194] Sened:
Sahih: Müsned, V/20, H.no: 20101; Benzer rivayetler için bk. V/20, H.no: 20098; V/14, H.no: 20039; İbn Mâce, Mukaddime, 5, H.no:39; Tayâlisî, s.121, H.no:895; Rûyânî, 11/75, H.no:848. İbn Ebî Şeybe, V/237, H.no:25615-25616; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/46, H.no:28; 1/93, H.no:62; Taberâni, el-Mu'cemü'1-kebîr, V1I/I80, H.no: 6757; İbnül-Ca'd, s.41, H.no: 140.
Hz.AIi'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/112-113, H.no: 903; 1/78, H.no: 584; 1/83, H.no: 629-630; 1/123, H.no: 1000-1001; İbn Mâce, Mukaddime, 5, H.no:38, 40; Hennâd, Zühd, 11/636, H.no:1381; Makdisî, 11/268, H.no: 647; Bezzâr, 11/225, H.no: 621; Muğîre b. Şu'be'den (Radıyallahü anh) şahidi için bir sonraki hadise bk. 69/266.hadis.
[195] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/319.
[196] Sened:
Sahih: Aföinerf, IV/250, H.no: 18101; Benzer rivâyeüer için bk. IV/252,'h.ıid: 18118, 18127; IV/255, H.no:18!57; Tayâlisî, s.94. H.no:690; İbn EbîŞeyhe, V/237, H.no:25614; Taberânî, el-Mu'cemül-kehîr, XX/422. H.no: 1020: VII/180, H.no:6757; Hennâd. Zühd. 11/637, H.no:1382. Tirmizî, İlim, 9, H.no:2662 (hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, 5, H.no:4I; İbnü'l-Ca'd, s.93, H.no:541; s.306, H.no:2067. Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 30/8889.hadis olarak tekrar edilecektir. Semura b. Cündüb'den (Radıyallahü anh) şahidi İçin bir önceki hadise bk. 68/265.hadis.
[197] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/319-320.
[198] Sened:
Sahih: A/apnerf, 1/293, H.no: 2675; Benzer rivayetler için bk. 1/327, H.no: 3025; 1/269, H.no: 2429; 1/233, H.no: 2069; 1/323, H.no: 2976; Bu son rivayetin metni ise şöyledir:
Heysemî, "Bu hadis Abdüfâlâ b. Âmir es-Sa'lebfnin zayıf olması sebebiyle zayıftır," der. Bk.Mecma', 1/146-147. Fakat Heysemî bu hadisi sadece Taberânî'ye nisbet etti. TirmizU Tefsir. 1, H.no:2950 (hasen-sahih); Tefsir, I, H.no:295I (hasen); Dârimî. Mukaddime. 25, H.no:238; Ebû Ya'lâ, IV/228, H.no:2338; V/109, H.no:2721; Kudâî, Müsnedü'ş-şihâb, 1/228, H.no:2338; Ziibeyr b. Avvam'ın (Radıyallahü anh) az hadis rivayet sebebi şu rivayetlerde dile getirilir:
Müsned, 1/166-167, H.no:1428;
Müsned, 1/162, H.no:I4l3; Buhârî, İlim, 38: EbÛ Dâvûd. İlim, 4, H.no:3651; İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:36; Dârimî, Mukaddime, 25, H.no:239.
[199] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/320-321.
[200] Sened:
Sahih: Müsned, VY297, H.no: 22437; İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:35 (Bûsırî, İbn İshâk'ın tedlisi sebebiyle hadisin zayıf olduğu görüşündedir. Bk.el-Misbâhu 'z-zücâce, 1/9); Dârimî, Mukaddime, 25, H.no:243; îbn Ebî Şeybe, V/295, H.no:26244; Hennâd, Zühd, 11/639, H.no:1388; Hâkim, 1/194-195, H.no:379-380; Deylemî, Firdevs, 1/381, H.no:1531; Muhâmilî, s.375, H.no:424. Bu hadisin şâhidleri için 75/272.hadisin tahricine bk. 495.
[201] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/321.
[202] Sened:
Sahih: Müsned, 111/46, H.no: 11362; Benzer rivayetler için bk. 10/39, H.no: 11289 (Atıyye el-Ûfî sebebiyle hasendir.), HI/56, H.no: 11474; 111/39, H.no: 11283; III/I2, H.no: 11034 (Bu rivayette de sikalığmda ihtilaf olan Abdurrahman b. Zeyd ve İshâk b. İsâ bulunduğu için basendir); Müslim, Mukaddime, Zühd, Tirmizî, İlim, İbn Mâce, Mukaddime, 4. H.no:37; Ebû Ya'lâ, 11/416, H.no: 1209. Ebû Hüreyre'den (Radiyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/502, H.no: 10477; Buhârî, İlim, 38; İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:34; Humeydî, 11/491, H.no: 1165. Ayrıca 55/252, 56/253 ve 66/263. hadislere bk. Enes'ten (Radıyallaha anh) şahidi için bk. Müsned, 111/46, H.no: 11442.
[203] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/321-322.
[204] Sened:
Sahih: Müsned, IW334,'H.no: 18848; Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/43, H.no:18; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, XIX/295, H.no:657; Heysemî, Ahmed b. Hanbel, Taberânî ve Bezzâr tarafından nakledilen bu hadisin râvîlerinin sika olduklarını ifade etti. Bk.Mecma', 1/143-144. Ebû Mûsâ el-Gâfikî Mâlik b. Ubâde'nin (Radıyallahü anh) sahâbiliği hakkında ihtilaf vardır. Ancak sahâbî oluşu tercih edilmektedir.
[205] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/322-323.
[206] Sened:
Sahih: Müsned, V/310, H.no: 22538-22539; Buradaki hadisin isnadı zayıftır. Çünkü Ebû Muhammed b. Ma'bed b. Ebû Katâde meçhuldür. Fakat hadis mütevâtirdir. Şahitleri için bir sonraki hadisi thii bk. sonraki hadisin tahricine bk.
[207] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/323.
[208] Sened:
Sahih: Müsned. U/22. H.no: 4742; Benzer rivayeti İçin bk. 11/103, H.no: 5798; 11/144 H no" 6309 (Bu rivayette inkıta var. Diğer rivayetleri dikkate aldığımızda, bunun müstensih hatası olabileceği ihtimalini hatıra getirmektedir); Şafiî, Müsned, s.239; Abd b Humeyd s 241 H.no:738: Hennâd, 11/638, H.no: 1386; Heysemî, hadisin Bezzar ve Taberânİ tarafından da nakledildiğini, Ahmed b. Hanbci'in râvîierinin sahih ricali olduklarını söyler. Bk.Mecma ', j/143. Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 43/8902.hadis olarak tekrar edilecektir.
a-Ebû Hüreyre'dcn (Radıyalhhü anh) şahidi için bk. Müsned, 11/365. H.no: 8761; Hâkim, 1/183-184, H.no:349; Beyhakî, es-Sünenü'l-kiibrâ, X/l 12. 116; Şafiî, Müsned. s.239; İshâk b. Râhüye, 1/341, H.no;334. Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 44/8903.hadis olarak tekrar edilecektir.
b-Abdullah b. Zübeyr'den şahidi Dilin âfetleri bölümünde 42/8901.hadis olarak zikredilecektir. Babası Zübeyr b. Avvâm'dan (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Hâkim, IIT/407, H.no:5557; Tayâiisî, s.27. H.no: 191;
c-Osman b. Affân'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned. 1/65, H.no: 469; Tavâlisî. s. 14. H.no;80: Ebû Nuaym, Müstahrec, 1/44. H.no:2I; Makdisî. 1/478-479, H.no:351-353; Bezzâr. 11/37-38. H.no: 383; Heysemî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya'lâ ve Bezzâr tarafından nakledilen bu hadisin râvîierinin sika olduklarını ifade elti. Bk.Mecma', 1/143. Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 40/8899.hadis olarak tekrar edilecektir.
d-Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Müsned. 11/158, H.no: 6478; 11/171, H.no: 6591; 11/159, H.no: 6486;
e-Ukbe b. Âmirden (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/159, H.no:17388; Tfüatâati, el-Mu'cemü'l-kebîr, XVIl/301, H.no:832: XVII/305, H.no:843;
f-Suhcyb'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Bezzâr. VI/3 I, H.no: 2100;
g-Mâlik b. Atâhiyye'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk.Ahmed es-Şeybânî. IV/405. H.no:2454
Iı-Üsâme b. Zeyd'den (Radıyallahü anhümâ) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr.V\7\, H.no:426;
ı-Hz.Ali'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/1 12-113, H.no: 903; 1/78, H.no: 584; 1/83, H.no: 629-630; 1/123. H.no; 1000-1001; Buharı, İlim, 38; İbn Mâce. Mukaddime, 4, 5, H.no:31. 38, 40; Tirmizî, İlim, 8, H.no:2660 (hascn-sahilı); Tahâvî, Şer hu meâni'l-âsâr. 1/175; Hcnnâd, Zühd, U/636, H.no:]38l; Makdisî, 11/268, H.no: 647; Bezzâr, U/225, H.no: 621; Ebû Nuaym. Htfye, IV/356; Âmir Hasan Sabri hadisin isnadının sahih olduğunu söyler. Bk. Zevâidu Abdillah b. Ahmed b. Hanbel fi'l-Müsned, H.no:8; Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 41/8900.hadis olarak tekrar edilecektir.
i-Selenıe b. e!-Ekva"dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/47, H.no; 16458; Buhârî. İlim, 38; Taberânî, el-Mu 'ceınü 'l-kebîr, VÎI/29. H.no:6280;
j-Muğîre b. Şıı'be'dcn (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Taberânî, el-Mu'cemü'l-teWr,XX/444, H.no: 1084;
k-Muâvİye b. Ebû Süfyân'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, IV/100, H.no: 16856
I-Hâlid b. UrRita'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, V/292, H.no: 22400; (Bu hadisin senedinde Hâlid'in azadlığı Müslim'in meçhul olması sebebiyle sened zayıftır, ancak hadis mütevâtirdir). Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 45/8904.hadis olarak tekrar edilecektir.
m-Câbir'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, III/300, H.no: 14189 (sülâsiyyattan); İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:33;
n-Enes'ten (Radıyalhhü anh) şahidi için bk. Müsned, IH/279. H.no: 13935 (z.); IH/278, H.no: 13896; III/203. H.no: 13034; IH/176, H.no: 12736; III/172, H.no: 12700; III/I66-167, H.no: 12638; III/116, H.no: 12093; HI/98, H.no: 11881; Buhârî, İlim, 38; Tirmizî, İlim, 8, H.no:266I; İbn Mâce. Mukaddime, 4, H.no:32, 40; Dârimi, Mukaddime, 24, H.no:241-242, 244;
o-İbn Mcs'ûd'dan (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, İlim, 8, H.no:2659; İbn Mâce, Mukaddime, 4, H.no:30.
ö-Ya'Ia b. Mürre'den (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Dârimi. Mukaddime, 25, H.no:240 (Senedinde Ya'lâ'nın torunu "metrûkü'l-hadis" olan Ömer b. Abdullah var. Bk.Heysemî, Mecma', 1/147)
p-Hz.Ömer'den: (Radıyallahü anh) şahidi için bk. Müsned, 1/46-47, H.no; 326 (isnadı zayıftır. Çünkü Düceyn b. Sabit el-Yarbûî cl-Basrî Ebii'l-Ğusn zayıf bir râvîdir. Heysem! hadisi Ebû Ya'lâ'ya da nisbet eder. Bk.Mecma', 1/142-143); Bu hadis Dilin âfetleri bölümünde 39/8898.hadis olarak tekrar edilecektir.
r-Kays b. Sa'd b. Ubâde'den şahidi 'Dilin âfetleri bölümünde' 47/8906.hadİs olarak zikredilecektir.
Tirmizî, İlim, 8, H.no:2660'da bu hadisi rivayet eden sahabeyi şöyle sayar: Hz.Ebûbekir, Ömer, Osman, Zübeyr, Saîd b. Zeyd, Abdullah b. Amr, Enes, Câbir, İbn Abbas, Ebû Saîd. Amr b. Abese, Ukbe b. Âmir, Muâviye, Büreyde, Ebû Mûsâ el-Gâfıkî, Ebû Ümâme, İbn Amr el-Mukanna', Evs es-Sakafî'dir. (Radıyallahü anhüm). Başta aşere-i mübeşşere olmak üzere yüze yakın sahabe tarafından rivayet edilen ve lafzi mütavâtir olan bir hadistir.
[209] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/323-325.
[210] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/325.
[211] Sened:
Sahih: Müsned, 11/162, H.no: 6511. İkinci rivayet: 11/203, H.no:6896; Benzer rivayeti için bk. 11/190, H.no: 6787-6788; Ma'mer b. Râşid, XI/256-257; İbn EbîŞeybe, VII/505, H.no:37590; Tayâlisî, s.302, H.no:2292; Buhârî, İlim, 34; İ'tisâm, 7; Halku efâli'l-ıbâd, s.86; Müslim, İlim, 13-14; Îbnü'l-Mübârek, Zühd, s.281; Tirmizî, İlim, 5, H.no:2652 (Hasen-sahih); İbn Mâce, Mukaddime, 8, H.no:52; Dârimî, Mukaddime, 26, H.no:245; Kudâi, Müsnedü 'ş-sihâb, 11/163, H.no:l 107; Muhâmîlî, 1/337, H.no:369; Beyhakî, Şuabü'l-îmân, 11/253, H.no:1660.
[212] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/325-326.
[213] Sened:
Sahih: Müsned, III/151, H.no: 12466:'Benzer rivayeti için bk. 111/98, H.no: 11883; IH/176, H.no: 12742: III/202, H.no: 13029; IH/213-214, H.no: 13163; III/273, H.no: 13816-13817; 111/289, H.no: 14011; Buhârî, İlim, 21; Nikah, 110; Fiten, 5; Hudûd, 20; Halku efâli'l-ıbâd, s.80; Müslim, İlim, 8-10, 14; Tirmizî, Fiten, 31, H.no:2200; Fiten, 34, H.no:2205 (hasen-sahih); îbn Mâce, Fiten, 25, H.no:4045; İbn Ebî Şeybe, VII/466, H.no:37280; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, IH/455, H.no: 5905; Ebû Yala, V/273-274, H.no:2892; V/307, H.no:2931; V/335. H.no:2961; V/395, H.no:3062; V/400, H.no:3070; V/409, H.no:3085; V/456, H.no:317S; VII/I93, H.no:4179; Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. 11/530, H.no: 10807; 11/524, H.no: 10734; 11/481, H.no: 10182; 11/313, H.no: 8120; 11/257, H.no: 7480; 11/428, H.no: 9495; 11/539, H.no: 10897; Hemmâm, Sahîfe, H.no:22; İbn Mâce, Fiten, 26. H.no:4052; İbn Mes'ûd'dan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Fİten. 26, H.no:4050; Ebû Musa'dan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. İbn Mâce, Fiten, 26, H.no:4051.
[214] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/326-327.
[215] Sened:
Sahih: Müsned, 1/223, H.no: 1946 (Mevkuf bir eserdir); Dârimî, mukaddime, H.no::243; Makdisî, X/20, H.no: 10; Heysemî, senedinde Kâbûs'un bulunduğunu, bu zâtın da kendisiyle delil getirilip getirilmeyeceği huşunda ihtilafın bulunduğunu İfade etmiştir. Bk.Mecma7, 1/202.
Aynı tefsiri Ebû Said el-Hudrî (Radıyaliahü anh) de yapmıştır. Bu rivayet için bk. Müsned, III/70-71. H.no: 11612 (Bu rivayetin senedinde İbn Lehîa ve Derrâc bulunmaktadır. İbn Lehîa ile ilgili geniş bilgi için bk.22/64.hadis. Bu sebeple hadis hasendir); Tirmizî, Sıfatü cehennem, 4, H.no:2584 (Tirmizî hafızası ile tenkide maruz kalan Rişdin'e işaret etmiş, aynı senedde yer alan Derrâc hakkında herhangi bir tenkidi yorum getirmemiştir). Hadisin senedindeki Kâbus (b. Ebû Zibyârı el-Cenbt): İbn Hacer "fîhi lîn" ifadesini dile getirirken (Bk.Takrîb, Trc. no:5445); Zehebî de Ebû Hâtim'in "Bu Râvî ile delil getirilemez" görüşünü nakletmekle yetinir (Bk.Kâşif, Trc.no:4498). Ahmed Muhammed Şâkir de bu râvînin zayıf olduğunu belirtir. İbn Hıbbân'nm "Bu zatın hafızası kötü İdi, aslı olmayan rivayetlerde babasından nakleden sadece o idi," dediğini nakleder. Ayrıca Ahmed b. Hanbel, Nesâî, İbn Sa'd ve Dârekutnî'nin zayıf, İbn Main'in ise sika saydığını belirtir. Buradaki rivayette ise Yakub b. Süfyân'ın, Tirmizî ve Hâkim'in de bu râvîyi sika saydığını belirterek önceki "zayıftır" iddiasından döndüğünü dile getirir. (Tirmizî'nin hadislerini hasen saydığını gösteren bir misal için bk.Cenâiz, 59, H.no: 1053) Kâbûs'un babası Ebû Zıbyân Hüseyin b. Cündüb ise tabiînden sika bir râvîdir.
[216] Meâric, 70/8.
[217] Zümer, 39/9.
[218] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/327-328.
[219] Sened:
Sahih: Müsned, IV/160, H.no: 17403; Benzer rivayeti için bk.IV/218-219, H.no: 17843; IV/219, H.no: 17844; Tayâlisî, s.165, H.no:1196; İbn Mâce. Fiten, 26, H.no:4048 (Bûsırî, râvîlerînin sika olduklarını ancak senedinin kopuk olduğunu zikretti. Bk. el-Misbâhu'z-zücâce. IV/193-194); Zira Buhârî, et-Târîhu's-sağîr isimli eserinde Sâlim'in Ziyâd'dan hadis işitmediğini söyler. Zchebî, Kâşif, Trc.no: 1706 (Ziyâd b. Lebîd'in -Radıyaliahü anh-tercemesinde); İbn Ebî Şeybe, VI/145, H.no:30l99; Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, V/265. H.no:529l; Ahmed eş-Şeybânl IV/54-55, H.no: 1999; Hâkim. 1/180, H.no:339 (Hâkim hocası Ahmed b. Cafer ct-Katîî ve Abdullah b. Ahmed kanalıyla Ahmed b. Hanbel'e ulaşır. Hadis hakkında sahih hükmünü vermiştir. Zehebî de bunu onaylamıştır); Salim b. Ebi'l-Câd hakkında Zehebî, "sika'dir Hz. Âİşc'dcn (Radıyaliahü anhâ) duydukları mürseidir" derken (bk-Kâfif, Trc.no:1767); İbn Hacer "sikadır ancak irsali çoktur," der (Takrîb, Trc.no:2169). Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. Tirmizî, İlim, 5, H.no:2653; Avf b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh) şahidi için bir sonraki hadise bk.80/277.
[220] Bu çumle Arap dilinde, dua mânâsında olup burada aslî mânâs. kullanılmıştır. Allah hayrın, versin gibi...
[221] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/328-329.
[222] Sened:
Sahih: Müsned, Vl/26-27, H.no: 23872; Buhârî. Haîku efâli'l-ıbâd, s.79; Tabcrânî. el-Mu'cemü'l-kebu; XVIII/43, H.no:75; Müsnedü'ş-Şâmiyyîn, 1/55, Hn.o:55; İbn Hıbbân, VII/48-49, H.no:4553 (Heysemi, Mevârid, 1/218-219, H.no:l 15); Hâkim, 1/178. H.no:337; Nesâî, es-Sünenül-kübrâ, III/456, H.no:5909; Bezzâr, VII/175, H.no:274I; Heysemî, Bezzâr'ın rivayetine yer vererek senedinde Leys'in katibi Abdullah b. Salih'in bulunduğunu, bu zatı da sadece Abdülmelik b. Şuayb'ın sika kabul ettiğini, diğerleri tarafından zayıf sayıldığını belirtmiştir. Bk.Mecma', 1/200; Ebu'd-Derdâ'dan (Radıyaliahü anh) şahidi için bk. Hâkim, 1/179, H.no:338; Tirmizî, İlim, 5, H.no:2653; Hadisin Müsned'deki metninde Cübeyr b. Nüfeyr (Radıyaliahü anh), Şeddad b. Evs'e (Radıyaliahü anh) Avf b. Mâlik'in (Radıyaliahü anh) anlattıklarını doğrulattırıyor. Tirmizîdeki metinde ise, Ubâde b. Sâmit'e (RadıyaUahü anh) Ebu'd-Derdâ'nın (Radıyaliahü anh) söylediklerinin sağlaması yaptırılıyor. Tirmizî hadis hakkında "hasen-garib" der ve Avf b. Mâlik'ten (RadıyaUahü anh) de nakledildiğine temas eder. Ziyâd b. LebîdMen (RadıyaUahü anh) şahidi için bir önceki hadise bk.
[223] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/329-330.
[224] Sened:
Hasen: Müsned, V/266, H.no: 21191; İbn Mâce, Mukaddime, 17, H.no:228 (Bûsirî, cumhurun Ali b. YezİdMn zayıflığını belirttiğini ifade eder); İbn Hacer ve Zehebî de bu zayıf sayanlardandır. Bk.Takrtb, Trc.no:4817; Kâşif, Trc.no:3983. Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr, VIII/2I5, H.no:7867; Heysemî, Taberânî'nin isnadını daha sahih bulur. Çünkü "Ahmed b' Hanbel'in isnadında çok zayıf sayılan Ali b. Yezid var" der. Bk.Mecma', 1/199-200. Fakat hadisi Veda Hutbesi ve ilmin zayi olması ile ilgili rivayetler kuvvetlendirir.
[225] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, el-Fethu’r-Rabbani Tertibi, Ensar Yayıncılık: 1/330-332.
dua
Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
"Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.