Tehlîl-i Mahsûs, Salât-ı ʽAzîmiyye ve İstiğfâr-ı Kebîr
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), bu 3 virdi telif eden İdrîsiyye Tarîkatının Kurucusu Seyyid Ahmed İbn-i İdrîs el-Hasenî el-Fâsî (Kuddise Sirruhû)’ya mânâ âleminde şöyle buyurmuştur:
«Ey Ahmed! Ben göklerin ve yerin anahtarlarını Sana verdim. İşte onlar; (diğerlerinden farklı lafızla)
ʺTehlîl-i Mahsûsʺ, ʺSalât-ı ʽAzîmiyyeʺ ve ʺİstiğfâr-ı Kebîrʺ dir.
Bu zikirlerin bir kere (tilavet edilme)si dahi (sevap bakımından) dünya ve ahiretin tamamının ve onlar içerisinde bulunan herşeyin kat katına denktir.»
(Muhammed İsmâ’îl ibn-i Muhammed en-Nüvvâb, Tercemetü sâhibi hâzihi’l-ehzâb,
Mecmu’a-i Şerîfe Hâmişi, sh:143-144)
SALÂT-I ʽAZÎMİYYE
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyla !
«Ey Allâh-ım! Büyük Allâh’ın âlemlerin kendisiyle kâim olduğu (ayakta durduğu) O Allâh’ın büyük Arş’ının rükün (direk)lerini dolduran, O büyük Allâh’ın Zâtının nûru hürmetine Senden diliyorum ki, büyük şeref sahibi Efendimiz Muhammed’e ve o büyük Allâh’ın Nebî’sinin Ehl-i Beyt’ine her an ve her nefeste, büyük Allâh’ın (hadsiz olan) ilmindekiler adedince ve büyük Allâh’ın (varlığının) devamı müddetince dâim (vâr) olacak bir salât ile, büyük Allâh’ın Zâtının azameti nispetinde salât edesin.
Ey Efendimiz! Ey Muhammed! Ey büyük ahlâk sahibi! (Bu salâtı) Senin hakkına tâzim(imi göstermek) için (istiyorum). (Ey Allâh-ım!) O’na ve O’nun Ehl-i Beyt’ine aynı ölçüde selâm eyle.
(Ey Allâh-ım!) Ruhla nefsin arasını cemettiğin gibi, Onunla (Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem ile) benim aramı da zâhiren ve bâtınen, yakazaten (ayıkken) ve uyurken (her hâl-ü kârda) cem eyle.
Ey Rabbim! Ey Büyük Allâh-ım! Âhiretten önce dünyada, Sen O’nu (Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem’i) benim için bütün yönlerden ruh mesâbesinde hayat kaynağı kıl.»
Âmin
Seyyid Ahmed Bin İdris Tarafından
Her farz namazlarından sonra bir defa okunur.
Allah ona istediği maneviyatı verecektir.Ruhani varlıkları görmek için bir ışık
Bismillahirrahmanirrahim
“İnnallahe ve meleiketehu yusallune alen nebi.Ya eyyühellezine emenu sallu aleyhi ve sellimu teslima.”
Allâhümme innî es-elüke bi nûri vechillâhil azîm. Ellezî mele-e erkâne arşillâhil azîm. Feqâmet bihî avâlimullâhil azîm. En tusalliye alâ mevlânâ Muhammedin zil qadril azîm. Ve alâ âli nebiyyillâhil azîm. Bi qadri azameti zâtillâhil azîm. Fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ fî ilmillâhil azîm. Salâten dâimeten bi devâmillâhil azîm. Ta'zîmen li haqqike yâ mevlânâ yâ Muhammedu ya zel huluqil azîm. Ve sellim aleyhi ve alâ âlihi misle zâlik. vecma' beynî ve beynehû kemâ cema'te beynerrûhi vennefsi zâhiran ve bâtınen yaqazaten ve menâmâ. Vec-alhu yâ rabbi rûhal-li zâtî min cemî-il vucûhi fiddünyâ qablel âhirati yâ azîm.
Anlamı: Allah’ım! Yüce Arş’ı kuşatıp kaplayan namütenâhî nurun yüzü suyu hürmetine, Allah ’ın sonsuz kudretini ayan beyan ifade eden alâmetler hürmetine, kadri yüce Efendimiz Muhammed (s.a.v.) ’e ve âline, her an, Allah’ın ilminin kapsadığı şeylerin adedince rahmet, hayır ve bereket ihsan eyle; öyle bir rahmet, hayır ve bereket ki, daimî ve ebedî olsun.Ey Efendimiz Muhammed (s.a.v.)! Ey ahlâkı yüce olan! Layık olduğun ve Allah katındaki yüksek derecen sayesinde sen bu övgüyü hak edensin. Allah ’ım! İşte bu sevgili kuluna ve âline bir misli daha selam eyle ve vücutla ruh arasını birleştirdiğin gibi benimle O’nun arasını cemeyle. Zâhir(Açık) ve gizli olarak, uyku halinde ve uyanık iken O’nu bana örnek eyle.
İstiğfarı Kebir
Estağfirullâhel azıymellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyel kayyûme, ğaffâraz zünûbi, zelcelâli vel ikrâm, ve etûbü ileyhi min cemiy’ıl meâsıy küllihâ vezzünûbi vel âsâmi ve min külli zenbin eznebtühû amden ve hataen, zâhiran ve bâtınen, kavlen ve fı’len, fî cemiy’ı harekâtı ve sekenâtî ve hatarâtî ve enfâsî küllihâ, dâimen ebeden sermeden minez zenbillezî a’lemü ve minez zenbillezî lâ a’lemü, adede mâ ehâta bihil ılmü ve ahsâhül kitâbü ve hattahül kalemü ve adede ma evcedethül kudratü ve hassasathül irâdetü ve midâde kelimâtillâhi, kemâ yenbeğıy li celâli vechi Rabbinâ ve cemâlihî ve kemâlihî, kemâ yühıbbü Rabbünâ ve yerdâ.
Anlamı: Celâl ve ikram sahibi, günahları affeden, Hayy ve Kayyûm ve O ’ndan başka ilah bulunmayan azamet sahibi Allah’a istiğfar ediyor, günahlarımın affını O’ndan diliyorum. Her türlü küçük-büyük, bilerek veya bilmeyerek işlediğim bütün günahlardan dolayı tevbe ediyorum; gizliden ve açıktan, söz olarak veya bizzat işlediğim günahlardan, her türlü davranışımdan, aklıma gelen ve gelmeyen bütün hatalardan ebediyyen pişman oldum. Allah ’ın ilminin kapsadığı, kalemin yazdığı, Allah’ın kelimeleri adedince tevbe ediyorum. Rabbimin rızası doğrultusunda yaşamaya azmediyorum. Allah’ım! Yardımını esirgeme.
Ahmed bin İdrîs, Abdülvehhâb Tâzî hazretlerinin sohbetleri ve tasarrufları ile Magrib’de yetişen âlim ve velîlerin en büyüklerinden oldu. Çok kerâmetleri görüldü. Onun en büyük kerâmeti uyanık hâlde iken de Resûlullah efendimizi görmesi ve O’ndan şifâhen salevât-ı şerîfeleri öğrenmesiydi. Kendisi şöyle anlatır:
Bir defâsında Resûlullah efendimizi gördüm. Yanında Hızır aleyhisselâm da vardı. Peygamber efendimiz Hızır aleyhisselâma, bana Şâziliyye yolunun dersini (edebini) öğretmesini emrettiler. O da bana Resûlullah’ın huzûrunda nasıl olunacağını öğrettiler. Daha sonra Peygamber efendimiz, Hızır aleyhisselâma sevâbı daha çok olan zikir, salevât ve istigfârları öğretmesini buyurdu. O zaman Hızır aleyhisselâm; “Onlar hangileridir yâ Resûlallah?” diye suâl etti. Peygamber efendimiz;
“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vese’ahü ilmüllah…” diye üç defâ, sonra da; “Külillâhümme innî es’elüke bi nûr-i vechillah-il-azîm.” sonra da;
“Estagfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm Gaffâr-üz-zünûb. Yâ zel-celâli vel-ikrâm.” diye buyurdular. Sonra da Peygamber efendimiz bana; “Ey Ahmed! Yer ve göğün hazînelerini sana verdim. O da bu zikir, salevât ve istigfârdır.” buyurdular. Çok iltifât ve teveccühlere mazhar oldum.
“Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah fî külli lemhatin ve nefesin adede mâ vesi’ahü ilmullah…”
Anlamı: Allah’ın ilminin kapsadığı şeyler adedince ve (yaradılan her varlığın) her göz açıp kapama ve her nefes alışverişi adedince, her an lâ ilâhe illallâh, Muhammedün rasûlullâh.
Ahmed bin İdrîs’in talebelerinden biri, Mekke-i mükerremede vefât etti. Onu Muallâ kabristanlığına defnettiler. Defin esnâsında orada bulunan keşf sâhibi bir talebe, Azrâil aleyhisselâmın Cennet’ten bir yaygı ve büyük kandiller getirdiğini ve kabri göz alabildiğine genişlettiğini gördü. Bu hâle gıpta edip; “Keşke, öldüğümde benim için de Rabbim böyle bir ikrâmda bulunsa.” dedi. O zaman Azrâil aleyhisselâm; “Sizden herbiriniz, Allahü teâlânın sevgili kulu olan ****nız Ahmed bin İdrîs’in devamlı okumuş olduğu salevât-ı şerîfeler bereketiyle böyle ikrâm ve ihsânlara kavuşacaksınız.” buyurdu. O büyük salavât Salavatı Azimiyedir.
Seyyid Ahmed İbni İdris (Kuddise Sırruhu) İstiğfarı Kebir
Salavat içinde geçen bir kelime " fe kāmet " midir, yoksa " ve kāmet " midir.?
YanıtlaSilSizin arabca yazıda "FE" yazılmış, fakat Latince yazıda "VE" yazmışsınız. Doğrusunu belirtirseniz, memnun oluruz.
Allah razı olsun.
Gerekli düzenlemeler yapılmıştır.
YanıtlaSil